Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/482 E. 2023/618 K. 24.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/482
KARAR NO : 2023/618

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 11/07/2023
KARAR TARİHİ : 24/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkili sigorta şirketi ile dava dışı —-arasında —- Sigorta Sözleşmesi akdedildiğini, akdedilen bu sözleşme —–no’lu poliçeye bağlandığını, anılan sözleşme ile —- adresli taşınmazda meydana gelebilecek rizikolar müvekkili—–. tarafından sigorta himayesine alındığını, 24.06.2021 tarihinde, müvekkil şirket sigortalısı konutta davalının konutundaki su tesisatından akan sular nedeniyle hasar meydana gelmiş ve söz konusu hasarın müvekkili şirket tarafından ödendiğini, 14/07/2021 tarihinde müvekkili şirket tarafından 17.756,00 TL tutarında hasar bedeli ödendiğini, müvekkili şirket davalıya karşı dava konusu zararın rücuen tahsili için —-.İcra Müdürlüğü’nün —– Esas sayılı icra dosyası ile icra takibi başlattığını, söz konusu takibe karşı davalı tarafça haksız ve mesnetsiz olarak itiraz edildiğini, itiraz nedeniyle icra takibinin durduğunu, icra takibinin durdurulması üzerine, huzurdaki davayı açmadan önce tarafımızca zorunlu arabuluculuk başvurusu yapıldığını, arabuluculuk süreci anlaşma sağlanamadan sonuçlandığını, dava şartı zorunlu arabuluculuk koşulu da yerine getirildiğini, takibin devamı için işbu davayı açtıklarını, davalı aleyhine —– İcra Müdürlüğü’nün —- Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi açıldığını, müvekkilinin alacağının haklı olduğunu, davalı borçlunun itirazı müvekkili şirketin yasal alacağının tahsiline engel olmaya yönelik kötüniyetli bir itiraz olduğunu, itirazın iptalini, takip konusu alacak likit olduğundan asıl alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Görev, dava şartlarından olup, mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden gözetilmesi gerektiğinden takdiren dilekçeler teatisi yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden karar verilmiştir.

İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibari ile; İİK.nun 67.maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır.
7155 sayılı Yasa ile 6102 sayılı Yasaya 5/A maddesi eklenerek ticari davalarda arabuluculuk dava şartı haline getirilmiş olup, mahkememizdeki dava 11/07/2023 tarihinde açılmakla davacının dava şartı arabuluculuk koşulunu yerine getirdiği görülmüştür. Aynı Yasa ile 6325 sayılı Kanuna dava şartı arabuluculuk başlığı ile 18/A maddesi de
Dava, —–Sigorta Poliçesi uyarınca ödenen hasar bedelinin rücuen tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı sigorta şirketi nezdinde — Poliçesi ile dava dışı sigortalı —– adresli taşınmazında 24.06.2021 tarihinde, davalının konutundaki su tesisatından akan sular nedeniyle meydana gelen hasar sonucu 14/07/2021 tarihinde davacı sigorta şirketi tarafından 17.756,00 TL tutarında hasar bedeli ödendiğinden ve söz konusu hasardan davalının sorumlu olduğundan bahisle zararın rücuen tahsili için başlatılan takibe yönelik itirazın iptali talep edilmiştir.Somut olayda uyuşmazlık, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1301. maddesi uyarınca, sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, kusurlu olan davalıdan rücuan tahsiline ilişkindir.TTK m. 1301’de düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1301. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve —–sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir. 17.01.1972 tarih ve —–. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da, sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise, o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’ilerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği ve Borçlar Kanununun 44. maddesine (TBK m.52) de dayanabileceği; tabiatıyla sigorta ettirenin olayda dava hakkı yoksa, sigortacıya da bu yönde bir hakkın intikal etmeyeceği açıklanmıştır.
Diğer taraftan, 3 Temmuz 1944 tarihli ve — sayılı —- yayımlanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.03.1944 tarih ve—– sayılı kararına göre de “Sigortacının sigorta poliçesinden münbais olmayıp kanundan aldığı bir salâhiyete istinaden ve haksız fiil sebebiyle alacaklı yerine kaim olarak hareket ettiği dâvada hukuk mahkemesine başvurması gerekir.” şeklindedir.Somut olayda; davacı sigorta şirketi olup, dava dışı sigortalının ve davalının gerçek kişi olduğu ve hem zarar gören hem de zararı verdiği iddia olunan konutun özel şahıslara ait olduğu, rücu tazminatına konu uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklandığı, tarafların tacir olmadıkları ve bu yönde bir iddia da bulunmadığı, bu durumda uyuşmazlığın, Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği anlaşıldığından mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine, Mahkememizin Görevsizliğine,
2-Görevli mahkemeninin —–Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğuna,
3-HMK 20.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli —- Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine belirtilen süre içerisininde dosyanın gönderilmesi için talepte bulunmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemede değerlendirilmesine,
5-Gerekçeli kararın davacı vekiline ve davalıya tebliğ edilmesine,Dair, davacı vekilinin ve davalının yokluğunda, kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi.