Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/44 E. 2023/478 K. 09.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/823
KARAR NO: 2023/439
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ: 24/12/2021
KARAR TARİHİ: 31/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkili ile davalının ——— kurduklarını, şirket müdürü olarak davalının seçildiğini ve münferiden temsile yetkili olduğunu, müvekkilinin şirket üzerinde %50 oranında pay sahibi olduğunu, davalının şirketle ilgili müvekkiline bilgi ve belgeleri paylaşmadığını, müvekkilinin bilgi almasını engellediğini, davalı tarafından müvekkiline ağır hakaret ve tehditlerde bulunulduğunu, davalının yaptığı işlemlerden dolayı vergi borçlarına sebebiyet verdiğini, şirketi kalkındıramaz hale getirdiğini, şirket gelirlerinin müvekkili ile paylaşılmadığını, ortaklar arasındaki güvenin yok olduğunu, davalı ortaklığı ile şirketin devamının çekilmez hale geldiğini belirterek —— fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA:Davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmiş, davalı taraf cevap dilekçesi sunmamıştır.

İNCELEME ve GEREKÇE:Dava, hukuki niteliği itibari ile 6102 sayılı Yasanın 636/3 maddesi uyarınca açılmış şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir. TTK 636/3 maddesinde haklı sebeplerin varlığında her ortağın mahkemeden şirketin feshini isteyebileceği, mahkemenin istem yerine davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebileceği kabul edilmiştir.
Fesih ve tasfiyesi talep edilen dava dışı ——— ait sicil kayıtları getirtilmiş, incelenmesinden——— mahkememiz yetki sınırları içinde kaldığı, ana sözleşmesinin 17/09/2020 tarihinde tescil edilerek şirketin kurulduğu, şirket ortaklarının davacı ve davalı olup hisse oranlarının %50’şer oranda olduğu ve davalının şirketi münferiden temsile yetkili olarak atandığı anlaşılmıştır.Şirket ortağı tarafından açılacak şirketin fesih ve tasfiyesi istemli davaların şirkete yöneltilmesi gerekmekte ise de somut olayda fesih ve tasfiyesi talep edilen şirketin iki ortaklı olup davacı ortağın diğer ortağa karşı dava açmış olduğu gözetilerek davanın bu şekilde görülebileceğinin kabulüyle yargılamaya devam olunmuştur.Davacının iddiaları doğrultusunda dava dışı şirketin —- ve vergi borcu olup olmadığı hususu araştırılmış — gelen cevap ile şirketin borcunun bulunmadığının bildirildiği görülmüştür. —- gelen cevabi yazıda şirketin 17/09/2020 tarihi itibariyle faaliyete başladığı ve — tarihi itibariyle de —– aktarımının yapıldığının bildirildiği anlaşılmış, ——- gelen cevabi yazı ile de şirket için 07/09/2021 tarihi itibariyle mükellefiyet tesis edildiği ve 30/12/2021 tarihi itibariyle yalnızca 531,99 TL. vadesi geçmiş borcunun bulunduğunun bildirildiği görülmüştür. —- dosyasından —- dosyasında dava açıldığı, —-müşteki, —– şüpheli sıfatıyla yer aldığı, şüphelinin hakaret ve tehdit suçlarından cezalandırılmasının talep edildiği, yargılamanın sürdüğü anlaşılmıştır. Bu dosyada sanık sıfatıyla savunması alınan davalı duruşmadaki beyanında davacı ile birlikte şirket ortağı olduklarını, olay günü kendisiyle birkaç kez telefonla görüştüğünü, müştekinin kendisine telefonda küfrettiğini, olay sırasında kesinlikle müştekiye hakaret içeren ve iddianamede geçen küfürlü sözleri söylemediğini, tehditte etmediğini, müştekinin—— okula gelip makam odasında küfür ve tehditlerine devam ettiğini, bu sırada yanlarında —– beyin de bulunduğunu, müştekiyi küfür ve tehditleri nedeniyle şikayet edeceğini söylediğini ancak iş ortağı oldukları için bundan vazgeçtiğini beyan ettiği anlaşılmıştır. Davacı tanığı —- duruşmada ki ifadesinde “…. ben davacıyı ve davalıyı ve yine ortağı olduğu şirketi bilirim. —– işe başladım.——mart ayı itibariyle işten ayrıldım. Çalıştığım süreçte firmada kurumsal iletişim uzmanı olarak görev yaptım. İşe girdiğim ilk zamanda veli kayıt görüşmelerini ben yapıyordum. Muhasebe ile entegreli olarak çalışıyordum. Benim dışımda ——- isimli arkadaşım da çalışıyordu. O da muhasebeye bakıyordu. —–bey yanımıza gelerek buranın yetkilisi benim. Hesap kitap işlemleri bana sorulmadan hiç kimseye lanse edilmesin diye söyledi. Ben ilk aşamada davacının şirket ortağı olduğunu bilmiyordum. —– bize söylemlerinden yaklaşık 3 gün kadar sonra davacı geldi ve davalı ile tartışmaya başladıklarını gördüm. Davalının davacıya küfrettiğini duydum. Hakaret içerikli kelimeler kullanmaya başladı. Tartışmanın konusunu bilmiyorum ama küfür esnasında sesler yükselmişti. Davalının davacıya —yürümeyeceksin başına bir şey gelirse benden bileceksin dediğini de duydum.Ben —- bey ile birlikte 1 hafta kadar çalıştım. Sonrasında benim bulunduğum yerin yetkisini davacı ——aldı. Söylediğim hakaret küfür olayından sonra——-yetkiyi almıştır. Benim çalıştığım bir haftalık süre içinde velilerin yaptığı ödemeler kendi talimatı uyarınca ——–beyin özel hesabına gönderiliyordu.” şeklinde beyanda bulunmuş, diğer tanık ——- davacının hissedarı olduğu başka şirketlerde onun adına resmi ve idari işler müdürü olarak görev yapıyordum. ——-tarihine kadar da bu görevi sürdürdüm. Davacının davalı ile ortak olduğu şirketi ve davalıyı tanırım. Tarafların ortak olduğu şirketin kayıtlı öğrencileri vardı. Bu öğrencilere ilişkin ücretler doğrudan davalının hesabına yapıldığı için velilerden şikayetler almaya başladık. Bunun üzerine durumu davacıya anlattım ve şirkette işlerin usulüne uygun yürümediğini anlattım. Bunun üzerine davacı konuya müdahil oldu. Şirkette çalışan arkadaşlardan öğrendiğim kadarıyla —— bey şirkete gitmiş, davalı ile aralarında tartışma yaşanmış ve davalı davacıya hakaret etmiş, ben bu olaylara bizzat şahit değilim. Ancak orada çalışanlar idari müdür olduğum için tarafıma bilgi vermiştir.dedi.Davacı vekilinin istemi üzerine tanıktan soruldu; söylediğim gibi ben davacının şirketlerinin idari işler müdürlüğünü yaptığım için sorumluluğum gereği denetim görevim de var. Yaptığım denetimlerde öğrenci ücretlerinin şirket hesabına yatması gerekirken davalının hesabı üzerinden yapıldığını fark ettik. Bu şekilde gelen ve giden paralar davalının hesabı üzerinden yapılıyordu.”şeklinde beyanda bulunmuştur.Dosya tarafların ortak oldukları şirketin kuruluşundan itibaren tüm ticari defter ve dayanak kayıtları ve şirket mal varlığı üzerinde inceleme yapılmak ve şirketin fesih ve tasfiyesi için haklı sebeplerin mevcut olup olmadığının belirlenmesi yine TTK 636/3 maddesi 2.cümlesinin uygulanmasının gerekip gerekmediği yönlerinde rapor düzenlenmek üzere resen seçilen bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, davalıya ve dava dışı şirkete muhtıra tebliğ edilmiş olmasına rağmen şirketin ticari defter ve dayanak kayıtlarının incelemede hazır bulundurulmadığı anlaşılmıştır.
Bilirkişi heyetince dosyada mevcut deliller üzerinden yapılan inceleme neticesinde sunulan 25/02/2023 tarihli raporda bilirkişiler davacının dava dışı şirkette %50 oranında pay sahibi olmasına rağmen davalının şirkete ait bilgileri paylaşmamasını, şirkete ulaşmasını engellemesini, aralarında güvene dayalı olarak kurmuş oldukları şirketin devamını engelleyecek ölçüde ağır hakaretlerde bulunmasını, şirketin feshi talebi bakımından haklı sebepler olarak ileri sürdüğünü, TTK 636/3 maddesinin şirketin iç işleyişi gereği yönetimde bulunmayan, genel kurulda istediği kararların alınmasını sağlayamayan ve sonuç olarak şirketten umudunu kesen ortağa mahkemeler aracılığı ile sağlanan son bir çare olduğunu, somut olayda davacı ortağın şirketin %50 pay sahibi olduğunu ve şirketin kuruluşundan kısa süre sonra işbu davayı açtığını, bu haliyle davada haklı sebebin gerçekleşmediğini ifade etmişlerdir. Mahkememizde açılan dava, davacının ve davalının ortağı olduğu limited şirketin haklı sebeplerle fesih ve tasfiyesine ilişkindir. Haklı sebeplerin tespiti halinde mahkeme tarafından şirketin feshine karar verilmesi mümkündür. Haklı sebepler ortaklık işlerinden doğmuş olabileceği gibi ortaklık ilişkisi dışında ortaklar arasındaki kişisel ilişkilerden de doğabilir. Böyle bir durumda ortaklık ilişkisinin devamının objektif olarak çekilmez bir hal alması haklı sebep olarak kabul edilmektedir. Bunun yanı sıra şirketin çoğunluk pay sahibi tarafından kötü yönetilmesi nedeniyle mali sıkıntı içinde olması, şirket içinin sistematik olarak boşaltılması, mali açıdan gerekli bir sebep bulunmamasına rağmen uzun yıllar kar dağıtımı yapılmaması, azlık pay sahiplerinin haklarının sürekli olarak kısıtlanması, genel kurul toplantılarının sürekli olarak yapılmaması, şirket organlarının çalışamayacak şekilde bloke edilip karar alınmasının önlenmesi, şirketin uzun yıllar ciddi bir faaliyetinin bulunmaması, şirketin kötü yönetilmesi gibi durumlarda şirketin haklı sebeple fesih ve tasfiyesi için kabul edilmiş sebeplerdir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde davacı, davalı diğer ortağın katlanılamayacak ölçüde vergi borçları yarattığını ileri sürmüş ise de gelen—— yazılarıyla şirketin——- borcunun bulunmadığı, düşük miktarda vergi borcunun mevcut olduğu anlaşılmıştır.
Bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere şirket 17/09/2020 tarihinde tescil edilerek kurulmuş, mahkememizdeki dava 24/12/2021 tarihinde kuruluştan çok kısa bir süre sonra açılmıştır. Bu süreçte şirket ortakları arasında tehdit ve hakaret suçlarından ötürü halen devam eden ceza davası mevcut ise de gerek mahkememizde dinlenen tanıklar ve gerekse ceza yargılamasında dinlenen tanıkların beyanları bir arada değerlendirildiğinde ortaklar arasında güven ve işbirliğini zedeleyecek ölçüde bir olayın mevcut olmadığı münferit olarak yaşanan bu olay nedeniyle şirketin feshinin talep edilemeyeceği, ortaklar arasında süregelen bir uyuşmazlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Öte yandan davacının şirkete ait bilgi ve belgelere ulaşamadığı hususu da dosyada ispatlanabilmiş değildir. Bu nedenlerle kuruluştan çok kısa bir süre sonra açılan bu davada şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilebilmesi için gerekli haklı sebeplerin mevcut olmadığı kabul edilmiş, şirketin fesih ve tasfiyesi için haklı sebepler ortaya konulamadığından TTK 636/3 maddesinin 2.cümlesindeki alternatif çözüm yollarına ilişkin değerlendirme yapılmasına gerek görülmeyerek davanın bu nedenle reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Karar harcı 179,90 TL.den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 59,30 TL.harcın mahsubu ile bakiye 120,60 TL.harcın davacıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere e duruşma olarak katılan davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 31/05/2023