Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/82 E. 2022/265 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/82
KARAR NO: 2022/265
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 04/02/2022
KARAR TARİHİ: 30/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —-hukuki sorumluluklarına hükmedilebilmesi için zarar, kanuna aykırılık, kusur ve illiyet bağı koşullarının gerçekleşmiş olması gerektiğini, yönetim kuruluna karşı açılacak davaların, arabuluculuk kapsamında olacağını, bu nedenle arabuluculuğa başvurduklarını, tarafların anlaşamaması nedeniyle iş bu davayı açmak zorunda kaldıklarını, müvekkili ile davalıların hissedar oldukları bir —-bulunduğunu, şirketin — adresinde bulunan — olduğunu, müvekkilinin —- hissedar olmak üzere tarafların şirketin hissedarı olduklarını, müvekkilinin —— ait şirket hisselerini senede bağlanmamış—-ile devir aldığını, davalıların şirketin kurucu ortakları olduğunu, dava dışı —-şirketin faaliyetini genişletmek amacıyla;—– bir şube açılmasına, şube unvanının—-olmasına ve davalı —- olarak atanmasına yine şirketin yetkilisi olan davalı — imzası ile karar verildiğini, —–şirketin tüm sermayesini oluşturan tutar ile şubenin tüm imalatları yapılıp, işletmeye hazır hale getirilip — şirketin hissedarı olan müvekkilinden habersiz bir şekilde yine dava dışı —devredildiğini, daha sonra davalı —– devraldığını, şirket tarafından yaklaşık olarak— harcandığını, müvekkilinin bu şirketin —– ait ne kadar harcama yapıldığı ve buna ilişkin mevcut zararın ne kadar olduğunu bilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle huzurdaki davayı belirsiz alacak davası olarak açtıklarını, bu şubenin faaliyete geçmeden müvekkilinin muhalefet şerhine rağmen kapatılmasına ve şubeye ait demirbaşların satılmasına karar verildiğini, söz konusu kiralık iş yerinin içerisindeki her türlü tefrişat ve her türlü masrafın davacı müvekkilinin ortağı bulunduğu —– tarafından yapıldığını, bu işlemin kötü niyetli ve müvekkillinden mal kaçırmak amacıyla yapıldığını, davalılar tarafından şirketin mal varlığı değerinın azaltıldığını, küçültüldüğünü, söz konusu şubeyi devralan dava dışı —- önce tescil olduğunu, şirketin tüm sermayesini oluşturan —- ilişkin tüm imalatlar yapılıp işletmeye hazır hale getirilmişken, faaliyete sokulmaksızın ve müvekkilinden habersiz bir şekilde — tarihi itibariyle tescilinin üzerinden henüz — gün geçmiş olan — unvanlı şirketin kullanımına sunulduğunu, —- davalılardan —- yakın arkadaş olduklarını, söz konusu şubeyi devralan dava dışı — anılan şirketi — tarihinde davalı— devrettiğini, davalıların müvekkilin zarar görmesi amacıyla şirketin tüm malvarlığını, daha sonra davalı ——devretmesinin izahtan vareste olduğunu, kira sözleşmesinin, şirket ortağı müvekkiline bildirilmeksizin davalılarca feshinin taraflarınca öğrenilmesi üzerine, —- olarak bulunan davalıların ana sözleşmeye aykırı davranmasını ve anonim şirketin zararına olarak yapılan işlemlerden vazgeçilmesini konu olan —— ihtarname ile davalılara bildirimde bulunulduğunu, davalıların şirket zararına hareket etmeye devam ettiklerini ve şirketin tüm sermayesini oluşturan şubenin devrine ve şubeye ait demirbaşların gerçek fiyatının çok altına satılmasına karar verdiklerini, bu işlemin bir satış işlemi olmayıp muvazaalı olarak yapılan bir devir niteliğinde olduğunu, müvekkilin ortağı olduğu şirketin, öz sermayesi ile kullanıma hazır hale getirilen şubenin, içinde yapılan tüm masraflar ve tefrişatlar ile birlikte davalı —- şirketin kullanımına sunulduğunu, söz konusu şubenin bulunduğu taşınmazın konu edildiği kira sözleşmesinin feshedilip şube devir edildikten sonra—- tarihli — yapıldığını, toplantıya ait tutanağın — numaralı kararında, şirkete ait —- kapatılması ve şubeye ait demirbaşların satılması hususunun müzakere edildiğini ve müvekkili—- davalılar —- olumlu oyları ile oy çokluğu ile kabul edildiğini, şirketler arası organik bağ varlığına delil olarak gösterilebilecek en önemli unsurlar arasında işyerinin devredilmesi yer aldığını, işyerini devralan yeni şirketin ortaklarının eskisi ile kısmen aynı olması ya da şirket yetkililerinin akraba olması, eski işyeri çalışanlarının devredilen işyerinde aynı kadro ile çalışmaya devam etmesi, yeni şirketin aynı adreste farklı isimle aynı faaliyeti yürütmesi gibi durumların —– tarafından organik bağın varlığını kanıtlayan hususlar arasında sayıldığını, —- kanundan veya esas sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmedikleri takdirde meydana çıkan zarardan şirkete, pay sahiplerine ve şirketin alacaklılarına karşı sorumlu olduklarını,—-, görevlerini ifa ederken ve verilen yetkileri kullanırken, tedbirli bir yöneticinin özeniyle hareket etmeleri ve şirket menfaatlerini gözetmeleri gerektiğini, davalı yönetim kurulu üyelerinin kusura dayanan sorumluluklarının —- ihlalinden kaynaklandığını, davalılar hakkında —– suç duyurusunda bulunduklarını, savcılıkça olayın ortaklıktan kaynaklanan ve ortağın alacağının tespiti şeklinde değerlendirilerek hukuki uyuşmazlık olduğu kararı verildiğini, yönetim kurulu üyeleri ile şirket arasında akdi bir ilişki mevcut olduğunu, bu akdi ilişkiye bağlı olarak sorumluluk davalarının şartlarının oluştuğunu, devir işleminin kötü niyetli olarak yapıldığını, davalıların bu basiretsiz hareketleri nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, bu sebeplerle müvekkilin hissedar, davalıların hem hissedar hem de yetkili olduğu —-tarafından söz konusu şube adına yapılan tüm harcamalar ile birlikte müvekkilinin zararının kendilerince bilinmesinin mümkün olmadığını şirket öz sermayesi tarafından yapılan harcamaların yaklaşık olarak—- civarında olduğunu, müvekkilinin zararının ise yaklaşık olarak —- olduğunu düşündüklerini iddia ederek uğranılan zararın belirlenmesi ve davalıların oyları ile müvekkilinin ve müvekkilinin hissadar olduğu şirketin zararına hareket edildği —-tarihinden itibaren davalılardan müşterek ve müteselsilen ticari faizi ile birlikte alınarak müvekkiline ödenmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı —-cevap dilekçesinde özetle; davacının dava tarihi itibariyle ortaklık sıfatının bulunmadığını, uğranılan zararın davacının kendisine ödenmesi talebinin yerinde olmadığını, TTK 553/1 maddesi kapsamında müvekkilinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, bunun için yasal koşulların oluşmadığını, yönetim kurulunun davaya konu edilen eylemler yönünden ibra edildiğini bu nedenle huzurdaki davanın süresinde açılmadığını, davacının şirket hisselerini— tarihinde devraldığını,—– tarihli ibraya olumlu oy vermiş ve ibra kararını bilerek payı iktisap ettiğini, bu nedenle de dava hakkının ortadan kalktığını savunarak öncelikle hak düşürücü süre ve davacının ortaklık sıfatı ve husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden, haksız ve hukuka aykırı olması nedeniyle de esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —— dilekçesinde özetle; davacının zararın kendisine ödenmesini talep etmesinin imkansız olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte pay sahibinin doğrudan zararının söz konusu olması ihtimalinde dahi talep edilen zarar ortaklığın zararından bağımsız olduğu için doğurdan zarara uğrayan ortağın veya alacaklının bu zararın oluştuğu anda ortak veya alacaklı sıfatını taşımasının zorunlu olduğunu, davacının davanın açıldığı tarih itibariyle ortak sıfatına haiz olmadığını, yönetim kurulunun davaya konu edilen eylemler yönünden ibra edildiğini, bu suretle huzurdaki davanın süresinde açılmadığını, davacının şirket hisselerini — tarihinde devraldığını,—– tarihli ibraya olumlu oy verdiğini ve ibra kararını bilerek payı iktisap ettiğini, bu nedenle davanın ortadan kalktığını, müvekkilinin TTK 553/1 maddesi uyarınca sorumluluğunun söz konusu olması için gerekli şartların gerçekleşmediğini, savunarak davanın öncelikle hak düşürücü sürede açılmamış olması ve husumet yokluğu nedeniyle usulden, davanın haksız ve mesnetsiz olması sebebiyle de esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile; TTK 553 ve devamı maddelerinde düzenlenen yöneticinin sorumluluğu davasıdır. Davacı dava dışı —davalılar ile birlikte ortağı olduğunu, şirketin — genişleme yönünde karar aldığını ve bu amaçla —- açılmasının kararlaştırıldığını, davalı — olarak atandığını, kendisinin şirkete—- tarihli pay devri sözleşmesiyle ortak olduğunu, şirketin yetkilisinin—- olduğunu, şube açılmasına karar verilmesiyle taşınmazın şirket adına kiralanması, taşınmazın tadilatı ile restoran olarak işletmeye açılması çalışmaları için şirket öz sermayesinden —- ödeme yapıldığını, şirketin — imalatları yapılıp işletmeye hazır hale getirildikten sonra kendisinden habersiz şekilde — kullanımına bırakıldığını, bu şirketin daha sonra —-devralındğını, söz konusu şube faaliyete geçmeden kapatılması ve şubeye ait demirbaşların satılmasına yönelik karar alındığını, — —kurulda alınan bu karara muhalif kaldığını, kendisinin şirkete ortak olmasından—- tarihinde şubenin bulunduğu taşınmazın kira sözleşmesinin feshedildiğini ve taşınmazın kullanımının—- bırakıldığını, yapılan bu işlemler ile şirketin mal varlığı değerinin azaltılıp küçültüldüğünü, — devralmadan — önce tescil edilmiş bir şirket olup, kurucu ortağının davalı— yakın arkadaş olduğunu, kira sözleşmesinin feshi ile birlikte söz konusu taşınmazın — kiralandığını ve— tarihinde bu şirketin—- devredildiğini, tüm bu işlemlerin davalılar tarafından kendisine zarar vermek amacıyla yapıldığını, davalıların bu eylemleriyle kendisine ve hissedar olduğu şirkete zarar verildiğini belirterek HMK 107 maddesi uyarınca belirlenecek tutarın —- tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan tahsili ile kendisine ödenmesini talep ve dava etmiş, davalılar cevap dilekçelerinde öncelikle — tarihli —- alınan karar uyarınca davacı hakkında ıskat işlemi uygulandığını, davacının dava tarihi itibariyle ortak sıfatı bulunmadığından dava açma hakkının olmadığını, davacının TTK 553/1 maddesi uyarınca açtığı davada belirlenecek zararın kendisine ödenmesini talep etmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle davanın aktif husumet yokluğundan reddi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının pay sahibi olarak doğrudan zarara uğradığı ihtimalinde ise zararın oluştuğu anda ortak ya da alacaklı sıfatını taşıması gerektiğini, dolayısıyla bu zarar için ortaklık dönemiyle sınırlı olarak talepte bulunabileceğini, davacının —tarihinde şirket paylarını iktisap ettiğini, — aylık dönemle sınırlı olarak talepte bulunabileceğini, –tarihleri arasında yapılan harcamalardan ve bundan doğan zarardan bahsetmesinin hukuka aykırı olduğunu, ——dava konusu eylemlerden ötürü ibra edildiğini, bu nedenle sorumluluk davası açılamayacağını, şirket hisselerinin — tarihinde devralınması karşısında —- tarihli ibraya olumlu oy verildiğini bilerek davacının payları iktisap ettiğini, bu durumda dava açma hakkının ortadan kalktığını ileri sürerek davanın reddini savunmuşlardır. Davacı açtığı davanın — yılında gerçekleştirilen işlemlere ilişkin olmayıp —- bulunduğu taşınmazın kira sözleşmesinin feshi ve bu taşınmaz için ortağı olduğu şirket tarafından yapılan tüm tefrişat ve işletme eşyaları ile birlikte taşınmazın bir başka şirketin kullanımına sunulması ve—- tarihli genel kurulda alınan kararlara ilişkin olduğunu, dolayısıyla zaman aşımının söz konusu olmadığını bildirmiştir.
Davalı yan—- alınan karar uyarınca davacı hakkında ıskat işlemi uygulandığını bu nedenle dava tarihi itibariyle ortak sıfatı olmadığından dava açma hakkının bulunmadığını ileri sürmüş ve — alınan karara dayanmıştır. Pay bedelinin ödenmesi ive ifa etmemenin sonuçları TTK 480-483 maddelerinde düzenlenmiş olup, pay bedellerinin ödenmesi —- maddesinde düzenlenen yöntemle istenebilir. Sermaye borcunu ödemeyen pay sahibinin ıskat edilebilmesi için de öncelikle temerrüde düşürülmesi gerekir. Usulüne uygun şekilde temerrüde düşürülen pay sahibine yine yönetim kurulu tarafından TTK 483 maddesindeki usuli ihtarda bulunulması, temerrüde konu tutarın ödenmesi aksi halde ilgili paylarına ilişkin haklardan yoksun bırakılacağının bildirilmesi zorunludur. Somut olayda ise davalı yan davacının ıskatı için alınmış bir yönetim kurulu kararı ve ıskat öncesinde yapılan işlemlere ilişkin hiçbir delil sunmamış, yalnızca genel kurul kararını sunmuştur. Dolayısıyla davacı yönünden usulüne uygun şekilde yapılmış bir ıskat söz konusu olmadığından davacının iş bu davayı açabileceği kabul edilerek yargılamaya devam olunmuştur.
TTK 553 maddesi uyarınca açılacak sorumluluk davasında TTK 551/1 maddesine göre şirketin uğradığı zararın tazminini şirket veya pay sahipleri isteyebilecektir. Pay sahibinin açtığı davada tazminatın ancak şirkete ödenmesinin talep edebileceği kabul edilmiştir. Ancak bu noktada talep edilebilecek zararın ortağın doğrudan ya da dolaylı zararı olup olmadığının tespiti gerekmekte olup ortak müdürün eyleminden dolayı doğrudan müstakil olarak zarar görmüş ise bu zararın kendisine ödenmesini talep edebilecektir. Ortağın doğrudan zararında ortaklığın zarar görüp görmediğinin önemi yoktur. Ancak müdürün ortaklığın malvarlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları ise ortaklığın doğrudan zararına yol açar ve bu zarar ortak bakımından ise dolaylı zarar niteliğini taşır. İşte bu durumda dava açan ortağın hükmedilecek tazminatın kendisine değil şirkete ödenmesini talep etmesi gereklidir.
Davacı açtığı davada davalı müdürlerin şirkete, şirketin —- kapatmak, buraya ait kira sözleşmesini feshetmek, taşınmazı içinde şirketin öz sermayesi kullanılarak yapılan tefrişat ve işletme eşyalarıyla birlikte başka bir şirketin kullanımına sunmak suretiyle zarar verdiklerini iddia etmekte olup, bu zarar iddiaları şirketin malvarlığında oluşan zarar niteliğindedir. Şirket öz sermayesinin kaybına yol açtığı öne sürülen faaliyetler davacının doğrudan değil dolaylı zararı mahiyetinde olduğundan, hükmedilecek tazminatın ancak dava dışı şirkete ödenmesi istenebileceğinden, davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın bu nedenle reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın davacının aktif husumet ehliyeti yokluğundan usulden reddine,
2-Karar harcı 80,80 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.707,75 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.627,05 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-7155 sayılı Kanun ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A maddesinin 13.fıkrası ve yürürlükte bulunan Arabuluculuk Ücret Tarifesi uyarınca Hazine tarafından karşılanan 1.600,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. 13/4 maddesindeki esaslara göre belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere e duruşma olarak katılan davacı vekili ile davalı ———-vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
30/03/2022