Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/781 E. 2023/828 K. 07.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2022/781 Esas
KARAR NO:2023/828
DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:12/10/2022
KARAR TARİHİ:07/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —– tarihinde müvekkiline ait — plakalı araç ile yine aynı mevkide seyir halinde olan davalı sigortalı şirketinin sigortaladığı ——– araç arasında meydana gelen kaza sonucunda müvekkiline ait araçta maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, davalı-borçlu sigorta şirketine başvuru yapılmış olmasına rağmen sigorta şirketi kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatı ödemediğini, müvekkilinin haklarını(tazminatını) sebepsiz yere ödemeyerek ihlal ettiğini, ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürümceme de bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gittiğini, tahsil etmeleri gereken tazminat alacaklarının yasal süresinde tahsil edilemediğini, HMK 107. maddesi uyarınca fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile; müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 200,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; aynı kaza nedeniyle müvekkil şirkete ——- aracılığıyla tazminat talepli başvuru yapıldığını, söz konusu tahkim yargılaması sonunda müvekkili şirket aleyhine tazminata hükmedildiğini, ödeme ile müvekkili şirketin zarara dair her türlü hukuki sorumluluğunu yerine getirdiğini, kesin hüküm nedeniyle davanın reddedilmesi gerektiğini, yine dava konusu kazanın üzerinden 2 yıllık sürenin geçtiğini, davanın konusu talebin zaman aşımına uğradığını, esasa ilişkin olarak KTK gereğince sorumluluğunun kapsamının malda oluşan doğrudan hasar ve zarara ilişkin olduğunu, KTK’nın 91. maddesi gereğince işletenin aynı kanunun 85.maddesinin birinci fıkrasında belirtilen sorumluluğunun temini ve karşılanması için düzenlenen trafik sigorta poliçesi sigortacısının da işletenin KTK gereğince sorumluluğunun kapsamında olmayan yukarıda belirtilen dolaylı zararla ilgili olarak sorumluluğu olmadığını, yine Munzam zarar sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olduğundan borçlunun temerrüde düşmekte kusurunun bulunup bulunmadığının tespitinin gerektiğini, müvekkili şirketin temerrüde düşmekte herhangi bir kusuru bulunmadığından munzam zararın oluşmadığını, tüm bu sebeplerle haksız, mesnetsiz, usul ve yasaya aykırı davanın usulden reddine, aksi takdirde haksız ve sebepsiz zenginleşmeye yol açacak nitelikteki talebin esastan reddi ile yargılama masraf ve vekâlet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:Dava, davacının borçlunun sigorta hukukundan kaynaklı borcunu zamanında ödememesi nedeniyle 6098 sayılı Yasanın “Aşkın zarar” başlıklı 122 nci maddesi gereğince tazminat isteminden ibarettir.
7155 sayılı Yasa ile 6102 sayılı Yasaya 5/A maddesi eklenerek ticari davalarda arabuluculuk dava şartı haline getirilmiş olup, mahkememizdeki dava 12/10/2022 tarihinde açılmakla davacının dava şartı arabuluculuk koşulunu yerine getirdiği görülmüştür. Aynı Yasa ile 6325 sayılı Kanuna dava şartı arabuluculuk başlığı ile 18/A maddesi de eklenmiş olup bu madde uyarınca yapılan incelemede davacının arabulucuya başvurduğu, 01/07/2022 tarihinde yapılan toplantıya tarafların katıldığı, aynı tarihte yapılan toplantı neticesinde tarafların anlaşamadıklarına ilişkin arabuluculuk son tutanağının da düzenlenmiş olduğu görülmüştür.
Davacı, kaza sonrası davalıya yaptığı müracaat esnasında ödeme yapılmamış olması, ödemenin ——–başvuru yapıldıktan sonra yapılmış olması, süreç içerisinde paranın alım gücünün düşmesi nedeni ile munzam zarar talebinde bulunmuştur.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Aşkın zarar” başlıklı 122’nci maddesinin 1’inci fıkrasında: “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.” denilmiştir.——– ilamında belirtildiği üzere,”… Kanun koyucu para borcunun geç ödenmesi halinde bir zararın mevcut olduğunu kural olarak benimsemiştir. Bu zararın karşılanması iki bölümde düşünülmüştür. Birinci bölüm, kanıtlanmadan ödenmesi talep edilecek zarar miktarıdır ki bu temerrüt faizidir. Diğer bir deyişle temerrüt faizi miktarınca alacaklının zarara uğradığı yasal bir karine olarak kabul edilmiştir. Bunun dışında davacının herhangi bir karineden istifade etme olanağı yasal olarak mevcut değildir. İkinci bölüm, temerrüt faizini aşan (munzam) zarara ilişkin olup; temerrüt faizini aşan bir zararı olduğunu iddia eden, bu iddiasını somut delillerle ispat etmek zorundadır. Yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu davacıyı ispat yükünden kurtarmaz. Zira davacı, para alacağını zamanında alması halinde bu parayı ne şekilde kullanacağını ispatlayamamıştır. Ayrıca alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu da ispat etmek zorundadır. Soyut enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek oranda olması munzam zararın gerçekleştiği ve ispatlandığı anlamına gelmez. Davacı tarafından ispatlanması gereken husus, enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olgular değil, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğü keyfiyetidir. Örneğin; alacağını zamanında tahsil edememekten ötürü, başkasına olan borcunu ödemek için daha yüksek oranda faizle borç aldığını veya alacaklı olduğu parayı zamanında alsa idi, yabancı para ile ödemek durumunda olduğu borcunu, geçen süre içinde geçekleşen kur farkı sebebiyle daha yüksek miktardan ödemek zorunda kalmayacağı gibi olguları kanıtlamak durumundadır. Ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle paranın döviz karşısında hızlı değer kaybı, yüksek enflasyon gibi genel, afaki ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen umumi ekonomik konjonktürel olgular TBK’nın 105. maddesinde sözü edilen munzam zararın varlığını göstermez. İstikrar bulmuş Yargıtay uygulamasına göre, davacı faizi aşan (munzam) zararını yukarıda açıklanan şekilde ispat etmeden bu yöndeki talebin kabul edilmesi mümkün değildir…”Yapılan incelemede; davacı tarafça munzam zararının tespitine ilişkin olarak dosyaya herhangi bir somut delil ve kayıt sunulmadığı, yerleşik Yüksek Mahkeme içtihatlarına göre munzam zararın belirlenmesinde, gerçek zararın belirtilerek ispatlanmasının gerektiği, elde edilemeyen gelir, ihale alacağı, kredi borcu vb. somut gerçek zarar kalemlerinin belirlenmesi gerektiği, davacı tarafça bu hususta bir gerçek zararın belirtilmediği, davacının davalıdan talep edebileceği bir munzam zararının bulunmadığı, netice olarak davanın ispatlanamadığı anlaşılmakla reddine karar vermek gerekmiş, aşağıda açıklandığı üzere hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 269,85 TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15‬ TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T’deki esaslara göre belirlenen 200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-7155 sayılı Kanun ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A maddesinin 13.fıkrası ve yürürlükte bulunan Arabuluculuk Ücret Tarifesi uyarınca Hazine tarafından karşılanan 1.560,00 TL arabuluculuk ücretinin davacı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
7-Dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 07/11/2023