Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2022/714 Esas
KARAR NO:2023/876
DAVA:Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:26/09/2022
KARAR TARİHİ:28/11/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle:—- tarihinde ruhsat sahibi —- olan sürücü —idaresindeki —– plakalı araç —– plakalı davalı sigorta şirketinin sigortalısı arasında maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kazanın çift taraflı olduğunu, kazada ——- plakalı aracın kusurlu olduğunu, müvekkilinin ise işbu kazada kusuru bulunmadığını, HMK 107. Maddesi uyarınca fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile; müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: gerçekleşen kazanın poliçe vade ve teminatında olmadığının tespiti halinde davanın reddini, söz konusu kazaya ilişkin olarak trafik sigortasından talepte bulunan davacının eş zamanlı olarak sigortalıdan da talepte bulunup bulunmadığının, aralarında mahkeme huzurunda şikayetten ve/veya uzlaşma olup olmadığının, zararının karşılanıp karşılanmadığı hususlarının tespiti gerektiğini, bu hususun sigortalıdan sorulmasını talep ettiklerini, aynı olay ve talebe ilişkin ———- başvuru yapılıp yapılmadığının tespiti için kuruma müzekkere yazılmasını, başvuru var ise huzurdaki davanın reddini, davaya konu kazada sigortalı aracın kusurlu olduğunun davacı tarafından ispatının gerektiğini, bu hususta ———- rapor alınmasını, poliçeye müstenit müşterek müteselsil sorumluluklarının, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında poliçe limitiyle sınırlı olduğunu, keza masraf ve vekalet ücreti sorumluluklarının da bu miktara isabet eden oranlarda olacağını, dosya üzerinden yapılan tüm ödemelerin poliçe teminat limitinden mahsup edilmesi gerektiğini, poliçe limitinin maktuen ödenecek rakam olmadığını, huzurdaki dosyada yasal başvuru koşullarının gerçekleşmemiş olduğunu, bu gerekçe ile öncelikle usulden davanın reddini, tazminata dayanak trafik kazasının meydana geldiği tarih dikkate alındığında, huzurdaki dava dosyasının ikame edildiği tarih itibari ile mevzuatta tanımlanan 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, fazlaya ilişkin dava, itiraz ve beyan hakları saklı kalmak kaydıyla başvurunun öncelikle dava şartı eksiliğinden reddini, esasa girilmesi halinde esas yönünden savunmaları kapsamında dosyanın esastan reddini, aksi yönde kanaat halinde yine savunmaları kapsamında kusur ve müterafik kusur indirimleri de uygulanarak karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:Dava, davacının alacağının zamanında tahsil edememesinden kaynaklı munzam zarar talebine ilişkindir.Davacı, kaza sonrası davalıya yaptığı müracaat esnasında ödeme yapılmamış olması, ödemenin ——-başvuru neticesinde davanın kabulüne karar verildikten sonra yapılmış olması, süreç içerisinde paranın alım gücünün düşmesi nedeni ile munzam zarar talebinde bulunmuştur.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Aşkın zarar” başlıklı 122’nci maddesinin 1’inci fıkrasında: “Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.” denilmiştir——– ——- ilamında belirtildiği üzere,”… Kanun koyucu para borcunun geç ödenmesi halinde bir zararın mevcut olduğunu kural olarak benimsemiştir. Bu zararın karşılanması iki bölümde düşünülmüştür. Birinci bölüm, kanıtlanmadan ödenmesi talep edilecek zarar miktarıdır ki bu temerrüt faizidir. Diğer bir deyişle temerrüt faizi miktarınca alacaklının zarara uğradığı yasal bir karine olarak kabul edilmiştir. Bunun dışında davacının herhangi bir karineden istifade etme olanağı yasal olarak mevcut değildir. İkinci bölüm, temerrüt faizini aşan (munzam) zarara ilişkin olup; temerrüt faizini aşan bir zararı olduğunu iddia eden, bu iddiasını somut delillerle ispat etmek zorundadır..Yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu davacıyı ispat yükünden kurtarmaz. Zira davacı, para alacağını zamanında alması halinde bu parayı ne şekilde kullanacağını ispatlayamamıştır. Ayrıca alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu da ispat etmek zorundadır. Soyut enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek oranda olması munzam zararın gerçekleştiği ve ispatlandığı anlamına gelmez. Davacı tarafından ispatlanması gereken husus, enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olgular değil, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğü keyfiyetidir. Örneğin; alacağını zamanında tahsil edememekten ötürü, başkasına olan borcunu ödemek için daha yüksek oranda faizle borç aldığını veya alacaklı olduğu parayı zamanında alsa idi, yabancı para ile ödemek durumunda olduğu borcunu, geçen süre içinde geçekleşen kur farkı sebebiyle daha yüksek miktardan ödemek zorunda kalmayacağı gibi olguları kanıtlamak durumundadır. Ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle paranın döviz karşısında hızlı değer kaybı, yüksek enflasyon gibi genel, afaki ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen umumi ekonomik konjonktürel olgular TBK’nın 105. maddesinde sözü edilen munzam zararın varlığını göstermez. İstikrar bulmuş —– uygulamasına göre, davacı faizi aşan (munzam) zararını yukarıda açıklanan şekilde ispat etmeden bu yöndeki talebin kabul edilmesi mümkün değildir…”Yapılan incelemede davacı tarafça munzam zararının tespitine ilişkin olarak dosyaya herhangi bir somut delil ve kayıt sunulmadığı, ——– içtihatlarına göre munzam zararın belirlenmesinde, gerçek zararın belirtilerek ispatlanmasının gerektiği, elde edilemeyen gelir, ihale alacağı, kredi borcu vb. somut gerçek zarar kalemlerinin belirlenmesi gerektiği, davacı tarafça bu hususta bir gerçek zararın belirtilmediği, davacının davalıdan talep edebileceği bir munzam zararının bulunmadığı, netice olarak davanın ispatlanamadığı anlaşılmakla reddine karar vermek gerekmiş, aşağıda açıklandığı üzere hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 269,85 TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 189,15 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T’deki esaslara göre belirlenen 500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda kararın taraflara tebliğinden 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.28/11/2023