Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/648 E. 2022/913 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/648
KARAR NO : 2022/913

DAVA : Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ : 08/09/2022
KARAR TARİHİ : 14/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili —– davalı —— %25 oranında hissesine sahip ve aynı zamanda yönetim kurulu başkanı olduğunu, davalı —— ise müvekkili ile aynı oranda şirket hissedarı ve yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğunu, davalı şirket hisselerinin 4 ortağa ait olup şirketin %45 oranında hissesinin —–, %5 hissesinin ——ait olduğunu, yönetim kurulunun ise müvekkili ve —— oluştuğunu, müvekkilinin davalı şirket menfaati doğrultusunda üzerine düşen bütün sorumluluğu yerine getirdiğini, fakat sürekli olarak davalı —–engellemeleri ile karşı karşıya kaldıklarını, davalı —— Yönetim Kurulu kararlarına imza atmaması nedeniyle başta davalı şirketin tasfiyeye giriş işlemleri olmak üzere şirketle ilgili diğer iş ve işlemlerin yerine getirilemediğini, davalı şahsın bu eylemlerinin şirket ve ortaklara büyük zarar verdiğini, şirket faaliyetlerini durma noktasına getirdiğini, davalı şirketin içinde bulunduğu durumun tam olarak “kilitlenme” durumuna örnek teşkil ettiğini, şirketin ve ortaklarının daha fazla zarara uğramaması adına —– yerine müvekkili —– veya mahkemenin takdir edeceği kişinin kayyım olarak atanmasına, problemin geçici değil sürekli olarak çözülmesi için kayyıma genel kurul yapma yetkisi verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı —– vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, —— Şirketine müvekkilinin yerine, kendisinin kayyım olarak atanmasına karar verilmesini talep ettiğini, talebine dayanak olarak ise hiçbir hukuki gerekçe sunamadığını, davacının kayyım atanması talebinin TMK’nın kayyım ile ilgili hükümleri kapsamında bir karşılığı olmadığını ve talebin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının kayyım atanması talebine gerekçe olarak belirttiği hususların soyut ve ispata muhtaç olduğunu, müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğinden doğan görevlerini yerine getirmediği iddiasını ispat eder tek bir delil sunulmadığını, davacının genel kurul toplantısı yapılması mümkünken kayyım atanması talebinde bulunmasına anlam veremediklerini, TTK’da —–Şirketlerde kayyım atanmasına ilişkin özel bir hukuki düzenleme bulunmadığını, Türk Medeni Kanunu hükümlerinin uygulandığını,TMK 403 maddesinde vasi ve kayyıma ilişkin düzenlemelerin yapıldığını, kayyımın belirli işleri görmek ve malvarlığını yönetmek için atanacağının düzenlendiğini, —— şirketlerde şirket işleri organlar tarafından görüldüğünden, organlar mevcut olduğu sürece bu hükmün uygulanmasına yer olmadığını, TMK’daki kayyım atanmasına ilişkin bir diğer hükmün 426/3 hükmü olup, “yasal temsilcinin görevini yerine getirmesine bir engel varsa, ilgilinin isteği üzerine veya re’sen temsil kayyımı” atanmasının öngörüldüğünü, bu hükmün somut olaya uygun düşmediğini, TMK 427/4 maddesinde “bir tüzel kişi gerekli organlarından yoksun kalırsa ve yönetim başka yoldan sağlanamazsa” denilerek, tüzel kişinin organsız kalması halinde kayyım atanması hususunun düzenlendiğini, davalı şirketin yönetiminin mevcut olduğu ve organsız kalma durumunun söz konusu olmadığını bu hükmün de olaya tatbikinin mümkün olmadığını belirterek davacının kayyım atanması talebinin hukuki dayanaktan yoksun olması nedeniyle davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı şirkete dava dilekçesi tebliğ olmuş, cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile; davalı şirketin aynı zamanda yönetim kurulu başkanı olan davacının, yönetim kurulu üyesi olan davalı —-yerine kayyım olarak atanması bu talebin kabul edilmemesi halinde ise resen kayyım atanarak, atanacak kayyıma genel kurul yapma yetkisi verilmesi taleplerine ilişkindir. Davacı davalı şirketin %25 oranında hissedarı ve aynı zamanda yönetim kurulu başkanı olduğunu, kendisinin dışında 3 ortak daha bulunduğunu, yönetim kurulunun kendisi ve davalı——- oluştuğunu, davalının kendisine düşen görevleri yerine getirmediğini, kurul toplantılarına katılmadığını, hiçbir gerekçe göstermeden kararları imzalamayı reddettiğini, bu yüzden şirketin iş ve işlemlerinin yerine getirilemediğini, şirketin kilitlendiğini organsız kalmaya benzer bir durum oluştuğunu, problemin sürekli olarak çözümlenebilmesi için davalının yerine kayyım tayini ve atanacak kayyıma genel kurul toplantısı yapma yetkisi verilmesini talep etmiştir. Davalı —— kayyım tayini için koşulların oluşmadığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin 14/12/2022 günlü ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktalarının tespiti ile tahkikat aşamasına geçilmiştir.Davalı şirketin sicil kayıtlarının incelenmesinden şirket merkezinin mahkememiz yetki sınırları içinde kaldığı, davacının yönetim kurulu başkanı, davalı —— yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu şirketin her ikisinin müşterek imzası ile temsil edildiği anlaşılmıştır.
6102 sayılı TTK 365 maddesinde —– yönetim kurulu tarafından yönetilip temsil olunacağı düzenlenmiş olup hali hazırda şirkette organ boşluğu bulunmadığı anlaşılmıştır. Yönetim kurulunun görevden alınması yerine yenisinin seçilmesi TTK 408/2-b maddesi gereği genel kurulun devredilmez yetkilerindendir. TTK 364 maddesinde de yönetim kurulunu azil yetkisinin genel kurulun mutlak yetkilerinden olduğu kabul edilmiştir. Yöneticinin görevini yerine getirmemesi halinde bunun için sorumluluk davası açılabileceği TTK 410/2 maddesi uyarınca yönetim kurulunun toplanamaması halinde tek bir pay sahibinin genel kurulu toplantıya çağırmak için mahkemeden yetki ve izin talep edebileceği de kanunda kabul edilmiş uygulamalardır. Bu nedenlerle yönetim kurulu üyesi olan davalının yerine bir kayyım atanması yönündeki talep mahkememizce yerinde görülmemiştir. Bu davanın şirkete karşı açılması gerekli ve yeterli olduğundan şirket hakkındaki davanın reddine davalı ——-aleyhine açılan davanın ise husumet yokluğundan reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı ——. yönünden açılan davanın esastan reddine,
2-Davalı——adına açılan davanın husumet yokluğundan reddine,
3-Karar harcı peşin alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı —– kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —– esaslara göre belirlenen —— davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.