Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/53 E. 2022/228 K. 23.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/53
KARAR NO : 2022/228
DAVA :Adi Ortaklığın Haklı Nedenle Fesih ve Tasfiyesi
DAVA TARİHİ: 25/01/2022
KARAR TARİHİ: 23/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Adi Ortaklığın Haklı Nedenle Fesih ve Tasfiyesi davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkili ile davalı arasında —-yevmiye numaralı adi ortaklık sözleşmesi akdedildiğini, ——tasfiye sonucunda kesin hesabı yapılıncaya kadar her türlü iş ve işlemlerin icrası, yönetimi, kar ve zararın paylaştırılması ve tasfiye usulünün düzenlenmesi amacıyla —-hakkındaki hükümlerine göre oluşturulan bir ortak girişim olduğunu, müvekkili tarafından —– adi ortaklık adına açılan banka hesabına ödendiğini, ortak girişimin finansman ihtiyacının yapımı üstlenilen inşaatın gelirlerinden karşılanacağının kabul edildiğini, —- arsa üzerinde yapımı kararlaştırılan inşaat üzerindeki hakların — davalı tarafından müvekkiline devrinin kabul edildiğini, inşaat sözleşmesi uyarınca davalı tarafa— karşılığı geçecek olan bağımsız bölümlerin — satılarak bu sözleşme hükümleri kapsamında paylaşımı yapılmazsa bu hisselerin —- devredileceğini, ancak davalı tarafından bu yükümlülüklerin ihlal edildiğini, —- ile ortaklık karının paylaşımının önce borçların ödenmesi, sonrasında ortak girişimin finansmanı için ödenen paraların ödeyen ortağa iadesi, kalan tutarın ise ortakların payları nispetinde ödeneceğinin taahhüt edildiğini, ortak girişimin gelirlerinin de otak girişim adına açılacak müşterek hesaba yatırılacağının kabul edildiğini, davalının bu yükümlülüğe riayet etmediğini, sözleşme konusu inşaatın kısmen iskan edilir halde olduğunu, eksiklikleri ve ödenmeyen borçları bulunduğunu, inşaat sözleşmesi uyarınca arsa sahiplerince vaad edilen— adet bağımsız bölümün davalı adına tapudan devir ve tescil edildiğini, bağımsız bölümlerin bir kısmının davalı tarafından satıldığını, kalan bağımsız bölümlerin satılması ihtimaline karşı —— engellenmesi bakımından ihtiyati tedbir kararı verildiğini, davalının adi ortaklık hükümlerine ve mevzuata aykırı davranarak ele geçirdiği bağımsız bölümlerin bir kısmını müvekkilinin onayını almadan elden çıkardığını, müvekkilinin büyük zarar gördüğünü, davalının satışa dair tutarları adi ortaklık adına açılan banka hesabına yatırmadığını, müvekkilinin zararına tasarruf ettiğini, satış bedeli ve diğer detayların müvekkilinden gizlendiğini, taşınmazların değerinin altında satıldığını, davalının adi ortaklığa ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, inşaattaki bazı işlerin müvekkili tarafından alt taşeronlara verilmesi suretiyle malzeme ve işçilik ücreti olarak —- katkı sağladığını, müvekkilinin adi ortaklığın gelir ve giderleri bakımından bilgilendirilmediğini, müvekkilinin katkılarıyla adi ortaklık konusu inşaatın tamamlandığını, davalı tarafından adi ortaklık borçlarının ödenmediğini belirterek—- üzerine konulan tedbir kararının davanın kesinleşmesi anına kadar devamına, adi ortaklığın — devamı maddelerince haklı nedenlerle fesih ve tasfiyesine, tasfiye payının mahkemece belirlenerek müvekkiline ödenmesine, şimdilik — alacağın tahsiline, ancak öncelikle ortaklığa ait elbirliği mülkiyetinin korunmasına, tasfiye payı oranında taşınmazların taraflara devredilmesine ve tarafların anlaşmaları kapsamında satışının yapılmasına, müvekkili tarafından adi ortaklığa verilen — ortaklığın tasfiyesinde öncelikle dikkate alınarak müvekkiline ödenmesine, —-yıllarına ait kar paylarına her yıl için ayrı ayrı reeskont haddine göre faiz hesaplanarak davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin sonuç istem kısmının belirsiz olduğunu, dava konusu adi ortaklık sözleşmesinde tahkim şartı bulunduğunu, davacının tedbir kararını almasından itibaren kanuni süresi içerisinde huzurdaki davayı ikame etmediğini, davada arabuluculuk şartının yerine getirilmeden doğrudan mahkeme nezdinde dava açıldığını, davacının taşınmazların değeri üzerinden harç yatırması gerekirken hiç bir harç ödemediğini, davacının adi ortaklık konusu projenin finansmanı yönünden üzerine düşen edimleri yerine getirmediğini, dava dilekçesinde belirtildiği gibi bir ödeme yapmadığını, davacı tarafın elbirliği ile mülkiyet kurulmasına yönelik tescil talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili adına yapılan tescilin yolsuz bir tescil olmadığını, bu yöndeki davacı iddialarının hiçbir dayanağı bulunmadığını, adi ortaklık konusu işlerin henüz tamamlanmadığını, adi ortaklığın amacına ulaşmadığını, tasfiye sebeplerinin de gerçekleşmediğini, adi ortaklık konusu dairelerin satışı tamamlanmadığından davanın erken açıldığını, davacı tarafın alacak taleplerinin değerlendirilebilmesi için öncelikle adi ortaklığın tasfiyesine karar verilmesi gerektiğini, ancak tasfiye şartlarının oluşmadığını, davacı tarafından adi ortaklığa —– ödeme yapıldığını davacının ispat etmesi gerektiğini, davacının eylemleri nedeniyle inşaat süresinin uzadığını ve kira ve ceza ödemeleri dolayısıyla maliyetin arttığını, davacının basiretsizliği ve detay bilgisi eksikliği nedeniyle şantiyenin korkunç seviyede zarar gördüğünü, davacının taleplerinde haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile; TBK 639 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklığın haklı sebeple fesih ve tasfiyesi ile tasfiye payının ödenmesi adi ortaklığın konusunu teşkil eden inşaat sözleşmesi uyarınca elde edilen bağımsız bölümlerin adi ortaklık kapsamında el birliği mülkiyetinin korunarak tasfiye payı oranında taşınmazların taraflara devri, adi ortaklığa verilen—- tasfiyede dikkate alınarak davacıya ödenmesi, kar paylarının hesaplanıp ödenmesi istemlerine ilişkindir. Davalı yan taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisini kabul etmekle birlikte, adi ortaklık sözleşmesinde tahkim şartı bulunduğunu bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, davanın arabuluculuk dava şartı yerine getirilmeden açıldığını, davacının adi ortaklık sözleşmesi uyarınca üzerine düşen edimleri yerine getirmediğini adi ortaklığın konusu işler henüz tamamlanmadığından adi ortaklığın amacına ulaşmadığını tasfiye sebeplerinin gerçekleşmediğini bu yüzden davanın reddi gerektiğini savunmuş ve ayrıca — verilen ihtiyati tedbirin kendiliğinden kalkmış sayılmasına karar verilmesini ve ihtiyati tedbirin devamına yönelik verilen karara itiraz ettiklerini bildirmiştir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin —- tarihli ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar yönünden inceleme yapılmış ayrıca davalının ihtiyati tedbir kararlarına yönelik itirazları da değerlendirilmiştir.
Davalı yan süresinde verdiği cevap dilekçesi ile HMK 116/1-b maddesi uyarınca tahkim itirazında bulunmuştur. HMK 413 maddesinde tahkim sözleşmesinin konusunu oluşturan bir uyuşmazlığın çözümü için mahkemede dava açılmış ise karşı tarafın tahkim ilk itirazında bulunabileceği, bu durumda tahkim sözleşmesi hükümsüz, tesirsiz ya da uygulanması imkansız değil ise mahkemenin tahkim itirazını kabul ve davayı usulden reddetmesi gerektiği kabul edilmiştir. HMK 408 maddesinde tahkime elverişlilik başlığı altında taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan veya iki tarafın iradesine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıkların tahkime elverişli olmadığı düzenlenmiş olup davacı bu madde hükmüne dayanarak davanın tapu iptali tescil talebine ilişkin olduğunu bu yüzden tahkim yoluna gidilemeyeceğini ileri sürmüştür.
Her iki tarafında kabulünde olan adi ortaklık —– taraflar tahkim anlaşması yapmış olup bu sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümleneceğini kabul ve tahkim yerini, dilini ve uygulanacak hukuku belirlemişlerdir. Davalı yan bu maddeye dayanak tahkim itirazında bulunmuştur. Davacının dava dilekçesinde anlattığı uyuşmazlık taraflar arasındaki adi ortaklık sözleşmesi kapsamında kalan ancak davalının bu sözleşmeden önce imzaladığı düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi nedeniyle adına tecsili yapılan bağımsız bölümlerin el birliği mülkiyeti korunarak haklı nedenle adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi adi ortaklığa verdiği paranın tasfiye sürecinde dikkate alınarak kendisine ödenmesi yine kar paylarının tespit ve ödenmesi ile tasfiye sonucu tasfiye payı oranında taşınmazların taraflara devrine ilişkindir. Dolayısıyla davacının tüm talepleri adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile bunun sonuçlarına ilişkin olup doğrudan taşınmazın aynına ilişkin olarak açılmış bir dava olmadığından HMK 408 madde hükmünün uygulanması mahkememizce mümkün görülmemiş ve davalının tahkim itirazı yerinde kabul edilerek davanın bu nedenle usulden reddine karar verilmiştir.
Davalının ihtiyati tedbir kararına yönelik itiraz ve talepleri de incelenmiş, — dosyasında mahkemenin — tarihinde ihtiyati tedbirin kabulüne karar verdiği, kararda – hafta içinde teminatın yatırılması halinde müzekkere yazılması denildiği, davacının — düzenleme tarihli teminat mektubunu sunduğu ve —-yazı yazıldığı, HMK 397/1 maddesinde dava açılmadan önce ihtiyati tedbir kararı verilmesi halinde tedbir talep edenin bu kararın uygulanmasını talep ettiği tarihten itibaren—- hafta içinde esas hakkındaki davayı açmak ve dava açtığına ilişkin evrakı kararı uygulayan memura ibraz ile dosyaya koydurmak ve karşılığı belge almak zorunda olduğu aksi taktirde tedbiren kendiliğinden kalkacağı kabul edilmiştir. Davacı — tarihli teminat mektubunu sunmuş ve ihtiyati tedbirin uygulanması için — tarihinde müzekkere yazılmış olup mahkememizdeki dava — süre içinde açılmış ve davacı yine —dosyasına dava açtığını bildiren —tarihli derkenarı sunmuş olduğuna göre davalı yanın —–verilen ihtiyati tedbirin kendiliğinden sona erdiğine yönelik itirazları yerinde görülmemiştir. Öte yandan mahkememizde dava açılması ilk —-dosyasında verilen ihtiyati tedbir kararının satışı yapılan bir adet bağımsız bölüm dışında kalanlar yönünden devamına karar verilmiş olup davalı yan bu ihtiyati tedbir kararına da itiraz etmiştir. Gelinen aşamada iki tarafın sunduğu deliller bir arada değerlendirildiğinde davacının açtığı davada haklılığını ispat ölçüsünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini gerektirecek kadar kanıt sunmadığı, anlaşılmakla mahkememizce verilen— tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılması uygun görülerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı yanın tahkim itirazının kabulüne, davanın usulden reddine,
2-Mahkememizin —- tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına,
3-Karar harcı 80,70 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 42.693,75 TL harçtan mahsubu ile bakiye 42.613,05 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı ve davalı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı ve davalı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/03/2022