Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/401 E. 2022/635 K. 20.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/401 Esas
KARAR NO : 2022/635

DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/05/2015
KARAR TARİHİ : 20/09/2022

Mahkememiz —- Esas sayılı dosyası, birleşen —-Esas Sayılı,—- esas sayılı, —-sayılı,——- doğrultusunda mahkememize gönderildiği, mahkememizin ——– Esasına kaydının yapıldığı, mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile müvekkili şirket arasında ticari ilişkiden ticari ilişkiden kaynaklı toplamda — gözüken ve ekteki listede yer alan çeklere bağlanan borç bulunmakta olduğunu, — — bu borcun karşılığı olan —-mal ve ayrıca yaklaşık 15.000,00 TL karşılığı davacıya ait hazır ürünün davacı tarafa gönderilmemiş olduğunu, bir başka deyişle ————– çeke karşılık gerçekte davalı tarafa ——borç bulunduğunu, davacılar borçlarını zamanında ödeyemeyince—— şartıyla davalı alacaklının borç miktarını 350.000,00 TL’ye indirdiğini, yeni ödeme günleri belirlediğini ve borcun bir ——-Sözleşmesi ile yenilendiğini ve tarafların imzaları ile de sözleşmenin yürürlüğe girdiğini, bu —–Sözleşmesine göre ödemelerin ———— tarihinde sona erdiğini, taraflar arasında hal böyle iken davalı-alacaklı taraf ——konu edilen ———- bedelli çek için ———–esas sayılı dosyada——- Değişik İş dosyasından aldığı ihtiyati haciz kararı alarak———- hacze geldiğini, taraflar arasındaki —– Sözleşmesine dayanılarak gerekli itirazların yapıldığını, Davalı Alacaklının bu defa da —-Sözleşmesinde adı geçen —–çeki yazdırarak ihtiyati haciz hazırlığına giriştiğini, bu çekte ——— —– bulunmakta olup, davalının niyetinin bu defa ev haczi ve baskı ile sözleşmeye aykırı para tahsil etmek olduğunu, TBK.133 maddeye göre ——- Sözleşmesinin eski borcu ortadan kaldıran ve yeni bir borç doğuran sözleşme olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme —- bile, bu defa alacaklının—– davacı tarafa mehil verdiğini, sözleşme ile sabit olduğunu, davacıların yeni icra takipleri söz konusu olduğundan bu davayı açmada hukuki menfaatleri olduğunu, davanın kabulünü, taraflar arasında yapılmış —- —– eski borcun sona ermiş olmasından dolayı, davacıların ———-öncelikle bugün için borcunun olmadığını, yeni borcun taraflar arasında imzalanan —-çerçevesinde var olduğunun tespitini, sözleşme konusu çeklerin tahsile veya icraya konu edilmesi halinde, ileride telafisi mümkün olmayan maddi ve manevi zararlara uğranacağı açık ve muhtemel olduğundan,———- çek için tedbir kararı verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı——- hukuki niteliği itibarıyla bir —Sözleşmesi değil, kefalet sözleşmesi olduğunu, her ne kadar sözleşme metninde —- Sözleşmesi olduğu yönünde ifadeler yer alsa da mezkur sözleşmenin hukuki niteliği bakımından bir kefalet sözleşmesi olduğunu, bir tecdit sözleşmesinden bahsedebilmek için, ancak yenilecek borcun taraflarının açık iradesinin bulunmasının esas olduğunu, ancak mezkur sözleşmenin alacaklı davacı ile borca kefil olan 3. Kişi —- arasında akdedildiğini, davacı tarafından mahkemeye sunulan —— Sözleşmesine mahkemeyi yanıltmak üzere, sonradan davacı tarafından kaşe ve imza eklenmiş olduğunu, davacı şirketin haksız ve kötü niyetli olarak gönderdiği fiyat farkı faturasının müvekkil tarafça kabul edilmediğini, ——— ihtarnamesiyle yasal süresi içinde davacı şirkete iade edildiğini, davacı ile müvekkil davalı arasında herhangi bir —- yapılmadığının da açıkça görüldüğünü, davalıların taraf olmadıkları bir sözleşmeyi delil olarak gösterip menfi tespit davasına dayanak göstermesinin hukuken mümkün olmadığını, davanın reddini, tedbir kararının kaldırılmasını, davacı tarafından yatırılan teminatın müvekkiline maddi ve manevi tazminat olarak ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Asıl ve birleşen dosyalarda dava, davacının çekler ve bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
—– dosyasından sözleşme asılları celbedilmiş, yapılan incelemesinde 2 adet sözleşme aslının bulunduğu, —bulunduğu görülmüştür.
Mahkememizin— kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan reddine dair —- sayılı ilamı uyarınca mahkememiz kararı bozulmuştur.
Yargıtay ilamına göre; “Asıl ve birleşen davalarda, davacılar vekili, müvekkilleri ile davalı alacaklı arasında ticari ilişki nedeniyle müvekkillerinin davalıya borcu olduğunu, bu borçlarına karşılık çeşitli tarihli çekler verildiğini, daha sonra tarafların anlaşarak asıl ve birleşen davaların konusunu oluşturan çeklerin verilme nedeni olan borcun yenilendiğini ve bu çekler yerine yeni ödeme takvimi yapıldığını, borç yenilenmiş olmasına karşın davalının asıl ve birleşen davaya konu çekleri icra takibine konu ettiğini, bir kısmını takibe konu etmeye hazırlandığını, çeklerin arkasının yazdırıldığını ileri sürerek ilgili çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Asıl ve birleşen davalarda davalı vekili, davacı tarafın dayandığı sözleşmenin borç yenileme sözleşmesi olmadığını, 3. kişinin kefaleti sözleşmesi olduğunu, davacı tarafın dayandığı bu sözleşmede davacılar imzasının sonradan eklendiğini savunarak davaların reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince tüm dosya kapsamına göre, davacıların dayandığı sözleşmenin borç yenileme sözleşmesi olduğu, davacıların borcunun sözleşmede kararlaştırılan şekilde ve vadesinde ödendiği böylece sözleşmede belirtilen ve asıl dava ile birleşen davaların konusunu oluşturan çeklerin bedelsiz kaldığı, sadece birleşen——sayılı davasının konusunu oluşturan bononun borç yenileme sözleşmesi kapsamında olmadığı bu bono bedelinin ödendiğinin ispatlanamadığı, asıl davada davacı vekilinin kötüniyet tazminatı talebinin bulunmaması nedeniyle tazminata hükmedilmesine gerek bulunmadığı gerekçesi ile birleşen——- dışındaki asıl ve birleşen davaların kabulüne, birleşen —–sayılı davanın reddine karar verilmiştir
Kararı, davacılar ve davalı vekili istinaf etmiştir.
Bölge adliye mahkemesine tüm dosya kapsamına göre,——– birleşen davaların dayanağı olan sözleşmenin bir borç yenileme sözleşmesi olduğunun kabul edildiği, davacıların anılan sözleşmeye sonradan imza koyduklarını davalının ispat edemediği, reddedilen birleşen dava konusu çekin sözleşme konusu çek olmadığı, davacıların bu dosyada ödeme unsurunu ispat edemedikleri, asıl davaya konu çeke ilişkin ilamsız takip yapılmadığı, ihtiyati haciz talep edildiği bu nedenle kötüniyet tazminatı verilemeyeceği, ilk derece mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle istinaf istemlerinin esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri ayrı ayrı temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurularının HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından, asıl ve birleşen davalarda davacılar vekilinin aşağıdaki — kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları ile asıl ve birleşen davalarda davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2- Asıl dava, çeke dayalı menfi tespit istemine ilişkin olup mahkemece asıl davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkemece, asıl davaya ilişkin davacının kötü niyet tazminat talebinin bulunmadığı belirtilerek buna ilişkin karar verilmemiştir. Ancak, davacılar vekilinin asıl dava dosyasına sunduğu, —– havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde kötüniyet tazminatı talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan icra takibinin haksız ve kötü niyetle yapılmış olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm kurulması doğru olmamış kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : ——– açıklanan nedenlerle asıl ve birleşen davalarda davacı vekilinin 2 numaralı bent dışında kalan sair temyiz itirazları ile asıl ve birleşen davalarda davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, —- açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin — Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA…” şeklindedir.
—-Karar sayılı ilamına göre mahkememizce asıl ve birleşen davalarda davacılar vekilinin yalnızca asıl dosyada kötü niyet tazminat talebinin değerlendirilmediği hususu dışında kalan sair temyiz itirazları ile asıl ve birleşen davalarda davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar verildiğinden birleşen tüm dosyalar yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Mahkememizde açılan asıl dava ise, çeke dayalı menfi tespit istemine ilişkin olup mahkememizce asıl davanın kabulüne karar verilmiştir. Asıl davada, davacılar vekili —- havale tarihli cevaba cevap dilekçesinde kötüniyet tazminatı talebinde bulunduğu, bu hususun değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamından; asıl ile birleşen dosyalarda dava, davacının takibe konu çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkin olup uyuşmazlığın dayanak sözleşmenin (——-veya Kefalet sözleşmesi) niteliği ile davaya konu çekler bakımından davacının borçlu olup olmadığına ilişkin olduğu, davacı tarafın taraflarca ——– isimlendirilen sözleşmede belirtilen çeklere konu borcun sona erdiğini, ——- olduğunu, borcun yenilendiği iddiasıyla huzurdaki davayı açtığı, davalı yanın ise çeklere konu borcun sona ermediği, “—– Sözleşmesi” olarak isimlendirilen sözleşmenin kefalet sözleşmesi olduğu savunmasında bulunduğu, dava konusu, “——– Sözleşmesi” olarak isimlendirilen sözleşme metninde hem —– yenileme hem müteselsil kefil hem de müşterek borçlu kavramlarının bir arada yer aldığı, kanunda düzenleme altına alınan bir sözleşme türünün adının taraflarca imza altına alınan ——– edilmesi ya da metnin başlığına bir sözleşmenin isminin verilmesi tek başına o sözleşmenin kanunda düzenlenen sözleşme türü olduğunun kabulü için yeterli olmadığı, sözleşmenin niteliğinin belirlenmesi için taraflarca imzalanan metnin tamamının birlikte değerlendirilmesi, taraflara tanıdığı haklar, yüklediği borçların incelenmesi, sözleşmenin unsurlarının göz önünde bulundurulması ve sözleşmenin türünün bu şekilde tespit edilmesi gerekir.
Yenileme yeni bir borç meydana getirerek önceki bir borcun sona erdirilmesidir. Yenileme tarafların anlaşması ile olur. Bu anlaşma da, diğer sözleşmelerin tabi olduğu ehliyet ve sair şartlara tabidir. Bu anlaşma bakımından önem taşıyan bir unsur da yenileme niyetidir. Ancak bu niyetin varlığıdır ki, yapılmak istenen değişikliğin önceki borcu sona erdirip yeni borç doğurma tarzında olacağını gösterir. Aksi halde tarafların borcu sona erdirmeden değişiklik yapmak istedikleri kabul edilir. Bu hususta TBK. m. 133/1 “Yeni bir borçla mevcut borcun sona erdirilmesi ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur” demekle, bir borçta değişikliği öngören bir anlaşmanın karine olarak yenileme sayılamayacağını, yenileme niyetiyle anlaşma yapıldığının sabit olması gerektiğini ifade etmek istemiştir. Taraflar eski borç yerine geçecek yeni bir borç kurma iradesine sahip olmalıdır. Bu irade yeni bir borç kurmak suretiyle eski borcu ortadan kaldırma, onu sona erdirme iradesidir. Yenileme iradesi sözleşmeden açık bir şekilde anlaşılmalıdır. Yenileme niyeti ispat edilmedikçe borcun, yapılan değişiklik esaslarına göre devam ettiği kabul edilecektir. TBK’nın 133/2. maddesi, özelikle yenileme sayılmayacak bazı işlemleri belirtmekte, fakat aksinin kararlaştırılabileceğini de kabul etmektedir. Bu hükme göre “Özelikle mevcut bir borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni alacak senedi ya da yeni kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmaz”.
“Yenilemenin ———–varlığını kabul için yeni bir alacak olmalı ve yenilemenin ——- etmesi lazım gelen eski bir alacak da mevcut olmalıdır. Yenileme daima, aslında, sözleşmenin taraflarını teşkil eden kimseler arasında yapılmaz. Alacaklı ya da borçlunun değişmesi olanaklıdır. Her iki halde de yenileme alacağın temliki ve borcun naklinden ayrılır, zira eski alacak sükut etmiş yerine başka bir borçluya karşı veya diğer bir alacaklı lehine bulunan ve çoğunlukla mücerret olan yeni bir alacak kaim olmuştur” şeklinde açıklanmaktadır————-
Yenileme———ile yenilenen borç ilişkisi değil, bu ilişkiden doğmuş borç veya borçlardır.— yani konuda değişiklik ya da sübjektif yani taraflarda değişiklik olarak da kendini gösterebilir. Yenilemede borç ilişkisi eski olmakla birlikte doğan yeni borç söz konusudur —-
Taraflarca varlığı kabul edilen—- Sözleşmesi” başlıklı sözleşmede; öncelikle yerine ödeme verilecek— çekin belirtildiği —olacağı—- edilen) çekler yerine verilecek toplam — olan, taksit ve vade tarihleri belirtilen ödeme listesinin (2 nolu liste) gösterildiği ve bu—— bu defa alacaklı—- verileceği, aradaki farkın alacaklının— olduğu, yeni ödemeler yapıldıkça, alacaklı taraf geriye tarihli çekleri —–miktarla orantılı iade edeceği, iş bu anlaşma ile borcun yenilendiği, yenilenen miktara ve ödeme günlerine—- olduğu, buradaki kefaletin müteselsil kefalet olduğu, —- müşterek borçlu müteselsil kefil olduğunun belirtildiği, sözleşme ile taraflar arasında yapılmış yenileme iradesini gösteren bir anlaşma olduğu,—-.listede mevcut olan çek borcu yerine 2. listede taksitler halinde belirtilen ödemelerin belirlendiği, borç konusunun değiştirildiği, her iki borç arasında 210.000,00 TL fark olmasına rağmen bu farkın alacaklının iskontosunun olduğunun belirtildiği, alacaklı davalının indirim yaptığının, böylece eski borcun sona erdirilerek yeni bir borcun meydana geldiğinin anlaşıldığı, kaldı ki sözleşmede borcun yenilendiği hususunun da açıkça belirtildiği, taraflar arasında yapılmış yenileme iradesini gösteren bir anlaşmanın mevcut olduğu, davalı alacaklı her ne kadar sözleşmeye borçlunun taraf olmadığını, sonradan borçlunun kaşe ve imzasını eklemiş olduğunu ileri sürmüşse de, TBK’nın 133. Maddesi kapsamında —- alacaklı ve borçlunun değişmesinin olanaklı olduğu, bu sözleşmenin her zaman akdin taraflarını teşkil eden kimseler arasında yapılmasının gerekmediği, alacaklı ya da borçlunun da değişmesinin mümkün olması kapsamında davalı alacaklının bu yöndeki savunmasına itibar edilmediği, yenilenen borcun ödenmesi halinde borcun sona ereceğinin kararlaştırıldığı, bilirkişi raporunda söz konusu sözleşmenin borca katılma sözleşmesi olup TBK’nın 603. maddesi göndermesiyle kefalete ilişkin TBK’nın 583. maddesindeki şartların mevcut olmaması nedeniyle sözleşmenin kesin hükümsüz olduğu belirtilmiş olsa da söz konusu sözleşme yalnızca —- kişisel teminatı kapsamında borca katılmasına ilişkin olsaydı aynı nitelikteki ve miktardaki borcu —- — teminat sağlaması şeklinde olacağı, oysaki sözleşmede eski borcun yerine tamamen yeni bir borç şekli ve miktarı belirlendiği, ayrıca bu yeni belirlenen borca —- kişisel teminat sağladığı, yeni belirlenen borcun davacı tarafın sunduğu belgeler incelendiğinde tamamının ödendiğinin anlaşıldığı, böylece borcun ödendiği, borcun yenilenmesi sözleşmesiyle yeni belirlenen borcu —ödemesi karşısında davalının eski borçtan kaynaklanan çeklerden dolayı icra takibi başlatmasının mümkün olmadığı, kaldı ki bahsi geçen sözleşme borç yenilenme sözleşmesi olarak nitelendirilmese dahi söz konusu sözleşmede— belirtilen çekler yerine — belirtilen ödemelerin yapılması halinde borcun sona ereceği, aradaki farkın davalı alacaklının iskontosu olduğunun belirtilmesi ve— tarafından da 2 nolu listede belirtilen ödemelerin tamamının vadelerle uyumlu şekilde davalıya yapılması karşısında 1 nolu listede belirtilen çeklerin davalı tarafından takibe koyulmasının dürüstlük kurallarına aykırı olduğu ve hakkın açıkça kötüye kullanılması kapsamında olduğu, zira bu durumda bile borcun sona erdiğinin kabul edilmesi gerektiği dikkate alınarak——dosyası dışındaki birleşen tüm dosyalar ve asıl dava dosyasındaki çeklerin borç yenileme sözleşmesinde 1 nolu listede belirtilen çeklere ilişkin olduğu anlaşıldığından asıl dava çekler yönünden davacıların davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verildiği, kaldı ki Yargıtay ilamında bu hususa yönelik temyiz itirazının reddine karar verildiği, asıl dosyada davacı tarafın kötüniyet tazminat talebinin davalının borç yenileme sözleşmesinin varlığı, davacı tarafın borç yenileme sözleşmesi uyarınca borcunu ödemesi karşısında haksız ve kötüniyetli olarak takip yaptığı ————- Sayılı dosyasında) anlaşılmakla takip tutarının % 20 ‘si oranında kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Mahkememiz————-. Sayılı dosyası yönünden,
Davanın KABULÜNE,
a-)Davacıların davaya ve——— Sayılı takip dosyasına konu———– ait keşidecisi———- bedelli çek nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitine,
b)Davalının icra takibi başlatmakta haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılmakla çek tutarı olan 75.000,00 TL’nin % 20’si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
2-a)Birleşen ———- Karar sayılı kararı ile temyiz itirazları reddedildiğinden BU DOSYALAR YÖNÜNDEN YENİDEN KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Alınması gerekli 5.123,25 TL harçtan dava açılırken peşin olarak yatırılan 1.280,82 TL harcın mahsubu ile 3.842,43 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 27,70 TL başvuru ve 1.280,82 TL peşin harç olmak üzere toplam 1.308,52 TL harcın davalı taraftan tahsili ile davacılara ödenmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 144,00 TL tebligat ve müzekkere, 1.200,00 TL bilirkişi (2 farklı bilirkişi) ücreti olmak üzere toplam 1.344,00 TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacılara ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —esaslara göre belirlenen 12.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
8-Karar kesinleştiğinde teminatın ve gider avansın davacı tarafa iadesine,
Dair davacılar vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın taraflara tebliğinden 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.