Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/199 E. 2023/121 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/199 Esas
KARAR NO : 2023/121

DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/10/2021
KARAR TARİHİ : 16/02/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin ikinci el otomobil alım satımı yaparak geçimini sağlayan bir tacir olduğunu, müvekkilinin davalıdan 07.12.2020 tarihinde —–Model —— plakalı ikinci el aracı satın aldığını, Motor No—– Şase No: —– Karşılığında—– Marka—– Model bir ikinci el araç sattığını,—— Marka aracı, davalıdan 07.12.2021 tarihinde almakla birlikte 22.01.2021 tarihinde yani 1.5 aylık kısa bir sürede—— sattığını, alıcının aracı satın aldıktan sonra, kasko yaptırmak istemiştir ancak bu sırada kasko yapacağı şirket tarafından aracın ağır hasarlı olduğu belirtildiğini, alıcının bu durumu müvekkiline bildirrdiğini ve müvekkilinin bu koşullarda aracı geri aldığını, aracın ağır hasarlı olduğunun anlaşılması üzerine müvekkil tarafından davalıya hemen bildirimde bulunulduğunu, davalının ise araçtaki hasarı bilmediğini, hasarın kendisinden önceki kullanıcıdan kaynaklı olabileceğini ancak müvekkilin uğramış olduğu zararı gidereceğini bildirdiğini, davalı, müvekkilin uğradığı zararı gidereceğini bildirmesine rağmen hiçbir şekilde geri dönüş sağlamamış ve müvekkili sürüncemede bıraktığını, davalının müvekkili sürüncemede bıraktığının tarafımızca anlaşılması üzerine, müvekkil tarafından davalıya ihtarname gönderilmiştir ve aracın hasarlı hali ile hasarsız hali arasındaki bedel farkının davalı tarafından ödenmesi istendiğini, müvekkilinin davalıdan aracı 07.12.2020 tarihinde almış ve aynı aracı 22.01.2021 tarihinde sattığını, yani uyuşmazlık konusu aracın, müvekkilin elinde bulunma süresi çok kısa bir süre olduğunu, müvekkilinin ikinci el otomobil alım satımı yapan bir tacir olduğunu, bu aracı ticari amaçla aldığı ve kendi kullanımına tahsis etmediğini, aracın 07.12.2020 tarihinden, 22.01.2021 tarihine kadar herhangi amaçla kullanılmadığı ve sabit kaldığı, müvekkilin oto galerisinde bulunan kamera kayıtları ve tanık beyanlarıyla ortaya çıkacağını, araç kullanılmadığına göre hasarın 07.12.2020-22.01.2021 tarihleri arasında oluşmadığını, davalı tarafın ayıptan sorumluluğu kabul etmemesi üzerine tarafımızca yapılan başvuru ile, aracın ağır hasarlı olduğuna dair bilirkişi raporu istendiğini,——Sulh Hukuk Mahkemesi kararı sonucu —— Değişik İş No’lu dosya ile, bilirkişi tarafından aracın ağır hasarlı olduğuna dair delil tespiti yapıldığını—– Model ——Marka aracın, hasarsız halinin satış bedeli ve ağır hasarlı halinin satış bedeli arasındaki farkın bilirkişi aracılığıyla tespitini, bilirkişi tarafından tespit edilen miktarın, borçluya ödeme ihtarının tebliğ edildiği günden başlamak üzere yasal faizi ile ödenmesine karar verilmesini, davanın taleplerimiz doğrultusunda kabul edilmesi ile, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı müvekkilinin 07.12.2020 tarihinde davaya konu aracı davacıya satmış olup araçta bildiği bir hasar olmadığını bildirdiğini, davacı tarafın 13.08.2021 tarih ve —— yevmiye numarası ile göndermiş olduğu ihtarnamede aynen “müvekkilin aracı bir servise kontrol ettirmesi üzerine bir satım sözleşmesi imzalanmıştır” diyerek satıştan önce aracın hasarlı olup olmadığı konusunda davacı taraf inceleme yaptırmış ve bu haliyle aracı kabul ederek aldığını, daha sonra aracın başka birine satılması üzerine ortaya çıkan ayıp ve hasarlardan satıcı olarak müvekkilin sorumlu tutulmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, ayrıca davacı vekilinin cevap dilekçesinde iddia edildiği üzere ihtara karşı verdiğimiz cevapta açıkça sorumluluğu kabul etmediğimizi bildirdiklerini, şifahen yapılan görüşmelerde de kesinlikle hasarın kabul edilmesi ve taleplerin karşılanacağı bildirilmediğini, bu iddiaların asılsız olduğunu, zararın giderileceği konusunda bir cevap verilmediğini, davaya konu araç 07.12.2020 tarihinde davacı tarafından alıdığı ve 22.01.2021 tarihinde bir başka kişiye satıldığını, bu durumda da genel hükümlerdeki düzenlemeye göre en kötü ihtimalle ayıptan haberdar olunur olunmaz derhal (dürüstlük kuralına uygun olan makul süre) bildirmezse satılanı bu haliyle kabul etmiş sayılacağını, davanın öncelikle görevsizlik ve yetkisizlik yönünden reddine, davacının davasını ispatlayamış olması ve kusurun kendisinden kaynaklaması, iddia edilen ayıpların makul olmayan sürede ihbar edilmiş olduğundan sorumluluk kapsamında olmaması ve yine yukarıda açıklanan sebeplerle davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava; davacı ve davalı arasındaki sözleşme gereği teslim edilen malın ayıplı olduğu iddiasına dair alacak istemine ilişkindir.Mahkememiz dosyasının ilk olarak—– Asliye Hukuk Mahkemesin’de açıldığı ve—– sayılı dosyası üzerinden incelemeye alındığı; 09/02/2022 tarihinde ——-numarası üzerinden karara çıktığı ve araç alım satımı ile uğraşan ve UYAP üzerinden alınan kayıtlardan davacının ve davalının tacir olduğunun tespit edildiği, satışa konu aracın ticari amaçla kullanıldığının satış sözleşmesinden anlaşıldığı, uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesinden kaynaklanan, her iki tarafın tacir olması nedeniyle mutlak ticari dava niteliğinde olduğu anlaşıldığından uyuşmazlığın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği (—— sayılı kararı da bu yöndedir), gerekçesi ile dosyanın görevsizlik kararı verilerek mahkememize tevdi edildiği anlaşılmıştır.
Dosya incelendi.
HMK. 138. maddesinde; “Mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir.” hükmü yer almakta;——- Sayılı kararında da davanın tensip ile birlikte dava şartı noksanlığından usulden reddedilmesinde HMK 30. maddesi de gözetildiğinde bir isabetsizlik olmadığı kabul edilmiştir.” yönünde karar vermiştir.19.12.2018 günlü ——-yayımlanarak, yürürlüğüne giren 7155 Sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK. ‘nın ( 5. ) maddesine eklenen 5/A maddesi gereğince ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak düzenlenmiş olması ve 7155 Sayılı Kanunun ( 23. ) maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A ( 2 ) maddesi ile “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hlinde herhangi bir işlem yapılmakszın davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükmü getirilmiştir.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115. maddesi gereğince; Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” Somut olayda da, davacı tarafça görevsiz mahkemede arabuluculuğa başvurulmadan dava açılmış olup dosya görevli mahkemede esasa kayıt edilene kadarki süreçte arabuluculuk süreci işletilmemiş, arabuluculuk süreci mahkemenin arabulculuk dava şartının yerine getirilmemesi nedeniyle davanın usulden reddine dair kararından sonra istinaf aşamasında tamamlanmıştır. Bu itibarla mahkemece davanın dava şartı yokluğundan reddine dair kararında bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmelidir.—— şeklinde önce görevsiz mahkemede açılan ve arabulucuya başvurulmayan durumlarda görevli mahkemede dava açıldığı anda zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirilmesinin zorunlu olduğuna dair yargı kararları da bulunmaktadır.Tüm dosya kapsamına göre, 7155 Sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK. ‘nın ( 5. ) maddesine eklenen 5/A maddesi gereğince ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvuru yapılması gerektiği, bu hususun dava şartı olduğu, davacının huzurdaki davayı görevli mahkemede açmadan önce az yukarıda yer verilen ——-Esas sayılı emsal dosyasında da görüldüğü üzere zorunlu arabuluculuk müessesine başvurmadığının anlaşıldığı, davacı vekilinin 16.02.2023 tarihli celsedeki beyanında arabulucuya başvurmadıklarına dair ikrarının da bulunduğu dikkate alındığında davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN,
2-Karar harcı 179,90 TL harcın davacı taraftan alınarak hazineye irat kaydına,
3–Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T’deki esaslara göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 345. maddesi uyarınca 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere bulunulan yer eş değer Mahkemesine verilecek usulüne uygun istinaf dilekçesi ile —— Bölge Adliye Mahkemesi İstinaf Yasa Yoluna başvurabileceği belirtilerek verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.