Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/141 E. 2023/97 K. 13.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/252 Esas
KARAR NO : 2023/98

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/04/2022
KARAR TARİHİ : 14/02/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davalı tarafın müvekkili şirkete borcunun bulunduğunu, taraflar arasındaki görüşmelerde ve e-mail yazışmalarında davalının, borçlu olduğunu kabul ettiğini, takibe konu borcun dayanağı davalı tarafla ikame edilen —-olduğunu, sözleşmeler kapsamında davalı şirketin, müvekkili şirket ve müvekkili şirketin Grup Şirketlerine —-çekleri temin edilmesi suretiyle seyahat satılması hizmetlerine ilişkin hükümler ile tarafların bu kapsamdaki hak ve yükümlülükleri konusunda mutabık kalındığını, müvekkili şirket ilgili sözleşmelere konu hizmetlere ilişkin olarak 01/02/2019 tarihinde davalı şirketçe tanzim edilen ve ——- numaralı fatura altında 3.186.000,00 TL tutarındaki bedeli davalı şirkete ödediğini, müvekkili şirketin bedelini ödemiş olduğu bir kısım hizmetleri almamış ve bu nedenle fazla ödenen 1.597.333,55 TL bedelin iadesi konusunda karşı tarafla anlaşıldığını, taraflar arasındaki e-posta yazışmalarının bu durumu açıkça ortaya koyduğunu, müvekkili şirketçe taraflar arasında anlaşmaya binaen 13.12.2019 tarihli ——- yevmiye numaralı 1.597.333,55 TL bedelli fatura kesildiğini, davalı ile kesilen bu faturanın öncelikle 6 taksit olarak ödenmesi konusunda anlaşıldığını, davalı tarafça iki taksitin ödendiğini, diğer ödemelerin yapılmadığı, kalan tutar için yeni bir anlaşma sağlandığını, tutarın 01/10/2020-01/09/2021 tarihleri arasında 12 eşit taksit ile her ayın başında ödenmesi konusunda tarafların mutabık kaldığını, davalı borçlu, taraflar arasındaki bu ödeme planına riayet etmediğini, ödemelerini geciktirdiğini, bir taksit tutarını da ödemediğini, e-posta yazışmaları ve ihtarnamelerde davalının borcunu ikrar ettiğini, alacakları için——-Esas sayılı davanın açıldığını, diğer aylarda da taksit tutarları vadelerinde ödenmediğini, doğan vade farkı alacakları için icra takibi başlatıldığını, anlaşılan tutarlar vadelerinde ödenmediğini, tutarların bir bölümü geç ödendiğini, kalan son taksit tutarı ödenmediğini, bu kapsamda, mal ya da hizmetin bedeli olan para borcunun anlaşılan vadesinde ödenmemesi halinde, bu bedele “vade farkı” da ilave edilmesi gerektiğinin kabulü gerektiğini, davalı tarafın tüm ihtarlara ve e-postalara rağmen borcunu ödemediğini, kendisi hakkında icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından ödeme emrine alacağı sürüncemede bırakmak maksadıyla haksız ve kötü niyetli olarak itiraz edildiğini, basiretli bir tacir olan davalı icraya konu alacakları esasen bildiğini, yazılı olarak da kabul ettiğini, nitekim, taraflar borcun tutarı, taksitlendirilmesi ve vadeleri hakkında anlaştığını, mutabık kalındığını, takip konusu meblağ karşı tarafça bilinen, muayyen ve likit bir alacak olduğunu, fazlaya ilişkin tüm talep ve dava hakları saklı kalmak suretiyle, davanın kabulüne, itirazın iptalini ve takibin devamına, davalı aleyhine en az %20 icra inkâr tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: müvekkili şirketin, davacı şirkete herhangi bir kaçınma yapmadan toplamda 1.597.333,55TL ödeme yaptığını, takibe itirazda müvekkilinin kötü niyetinin mevcut olmadığını, davacı, takibe konu etmiş olduğu fatura açıklamalarına yalnızca vade farkı yazmakla yetindiğini, işbu “vade farkı” alacaklarının (!) hangi aylara ait vade farkına ilişkin olduğunu dahi açıklanmadığını, işbu faturalar hukuken geçerli bir alacak bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından —— üzerinden davacı şirkete iade edilmiş ve müvekkili şirket ticari defterlerine de işlenmediğini, talep edilen vade farkı alacağına ilişkin taraflar arasındaki sözleşmelerde herhangi bir anlaşma olmadığını, taraflar arasında teamül haline gelmiş bir uygulama da bulunmadığını, bu konuda Yargıtay’ın yerleşik kararlarının bulunduğunu ve örneklerinin sunulduğunu, bu nedenle müvekkilince takibe yapılan itirazın haksız ve kötüniyetli olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, davacının “Ayrıca mal ya da hizmetin bedeli olan para borcunun anlaşılan vadesinde ödenmemesi halinde, bu bedele ‘vade farkı’ da ilave edilmesi gerektiğinin kabulü gerekir.” şeklindeki beyanlarının hukuken kabulünün mümkün olmadığını, hem doktrinde hem de yerleşik Yargıtay içtihatlarında, vade farkı alacağının talep edilebilmesi için, bunun taraflar arasında bir anlaşmaya dayanması ya da taraflar arasında bir teamüle dönüşmüş olması gerektiği görüşünün hâkim olduğunu, vade farkı alacağının bir teamüle dönüşmüş olması için ise en az 2 adet vade farkı alacağının borçlu tarafından itirazsız olarak ödenmesi aranmakta olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkide böyle bir durumun mevcut olmadığını, davacı tarafından müvekkili şirkete keşide edilen—–Noterliğinin 21/06/2021 tarih ve ——- yevmiye nolu ihtarnamesinde toplamda 232.833,34 TL ödeme yapılması talep edildiğini, ihtarnameye cevaben keşide edilen —– Noterliğinin 25/06/2021 tarihli ve——-yevmiye nolu ihtarnamesinde de belirtildiği üzere, müvekkili tarafından davacıya 26/02/2021 tarihinde 116.416,67 TL ve 30/03/2021 tarihinde 116.416,67 TL olmak üzere toplamda 232.833,64 TL ödeme yapıldığını, davacı şirketin, müvekkili tarafından yapılan ödemeleri ödenmemişcesine ihtarname ile talep ettiğini, dava taraflarından hangisinin kötüniyetli olduğu açık olduğunu, davacı tarafın iyiniyetli hareket etmemekte olduğunu, davacı tarafından müvekkili şirkete gönderilen—— 11/08/2021 tarih ve—— yevmiye nolu ihtarnamesi ile 01/04/2021 ve 01/05/2021 vade tarihli ve toplamda 468.865,00 TL bedelli faturalar talep edildiğini, iş bu ihtarnameye cevaben gönderdikleri ——17/08/2021 tarih ve ——– yevmiye nolu ihtarnamesi ile davacı yanca keşide edilen ihtarnameye konu faturaların müvekkili şirket tarafından halihazırda ödendiğini, yine aynı ihtarnamelerinde, taraflar arasındaki ilişkide faturaların vade tarihinin her ayın 1’i olacağı şeklinde herhangi bir zorunluluk/anlaşma mevcut olmadığını, davacı tarafından sunulan mail yazışmalarında da müvekkilinin ödemeleri ayın son haftasında yapacağının bildirildiği ve bu duruma herhangi bir itiraz edilmediğini huzurdaki itirazın iptali davasına konu icra takibinin konusu da taraflar arasındaki esas borç olmadığını, davacının haksız bir şekilde talep ettiği vade farkları olduğunu, sistem üzerinden vade farkı alacağı talebine ilişkin faturalara müvekkili tarafından usulüne uygun bir şekilde itiraz/iade gerçekleştirildiğini, davacı taraf müvekkilinin itiraz etmediğini iddia ettiğini, red bildiriminin ——-üzerinden yapıldığını, faturaların müvekkili şirket ticari defterlerine işlenmediğini, davacı, hak etmediği bir bedeli müvekkil şirketten talep etmek istemekte olup, ——- üzerinden yapılan bildirim yazılarının da dilekçe ekinde sunulduğunu, vade farkı alacağının talep edilebilmesinin hukuki koşulları da oluşmadığını, müvekkili şirketin takibe itirazının hukuka uygun ve haklı olmakta olduğunu, fatura, bir alacağın varlığını kanıtlamak için tek başına yeterli bir delil niteliğinde olmadığını, tüm bunların yanında, müvekkili şirket, taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında dava dışı üçüncü kişi konumundaki tüketicilere hediye çeki tahsis ettiğini, ancak işbu hediye çekleri pandemi nedeniyle kullanılamadığını, tüketiciler tarafından Tüketici Hakem Heyetlerine başvurulduğunu, müvekkilinin tüketicilere toplamda 12.405,77 TL ödeme yapmak durumunda kaldığını, bedellerin muhatabı esasen müvekkili olmadığını, davacı yan olduğunu, ancak davacı yan bu bedellerin muhatabı esasen müvekkili olmayıp davacı yan olduğunu, ancak davacı yan rücu taleplerini kabul etmediğinden ——- Esas sayılı dosya ile yasal takibe başlanmak durumunda kalındığını, başlattıkları bu takibe davacı tarafça haksız şekilde itiraz edildiğini, takip durdurulduğunu, müvekkili iyiniyet çerçevesinde konuyu yasal yollara başvurmaksızın çözmek istemişse de davacı yanın iyi niyetten uzak davranışları nedeni ile buna mecbur kalındığını, davacı yanın tüm ticari ilişki boyunca kötüniyetli hareket ettiğini, tarafların ticari defterlerinin incelenmesi ile açığa çıkacağını, müvekkilinin takibe itirazının haksız ve kötüniyetli olmadığını savunarak, davacının haksız ve kötüniyetli olarak ikame ettiği işbu davanın reddi ile davacı aleyhine İİK 67.madde kapsamında %40’dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, 2 adet vade farkı alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali talebine ilişkindir.7155 sayılı Yasa ile 6102 sayılı Yasaya 5/A maddesi eklenerek ticari davalarda arabuluculuk dava şartı haline getirilmiş olup, mahkememizdeki dava 08/04/2022 tarihinde açılmakla davacının dava şartı arabuluculuk koşulunu yerine getirdiği görülmüştür. Aynı Yasa ile 6325 sayılı Kanuna dava şartı arabuluculuk başlığı ile 18/A maddesi de eklenmiş olup bu madde uyarınca yapılan incelemede davacının arabulucuya başvurduğu, yapılan toplantı neticesinde tarafların anlaşamadıklarına ilişkin arabuluculuk son tutanağının da düzenlenmiş olduğu görülmüştür. Dilekçeler aşaması tamamlanmakla, mahkememizin ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip, deliller toplanmıştır.
——- sayılı dosyasının UYAP üzerinden celp edilmiş, dosyamız arasına alınmıştır.
Davacı vekili dilekçesinde dosyanın birleştirilmesini talep etmiştir.
HMK’nın 166/1 maddesi uyarınca; “Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.Aynı maddenin 4.fıkrasına göre; “Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.”Mahkememiz dava konusunun, 30/11/2021 tarihli ve 31/12/2021 tarihli 2 adet vade farkı faturasının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali talebine ilişkin olduğu, daha önce açılan mahkememizin ——- Esas dosyasının ise; Nisan, Mayıs ve Haziran taksitlerinin geç ödenmesi nedeniyle düzenlenen vade farkı faturasının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali talebine ilişkin olduğu, vade farkı faturaları farklı aylara ilişkin düzenlenmiş olsa da esasen düzenlenme nedeninin ortak olduğu, yargılamanın tek elden yapılmasının daha sağlıklı olacağı, her iki dosya arasında fiili ve hukuki irtibat olması nedeni ile her iki dosyanın birleştirilmesine, yargılamanın——– Esas sayılı dosyası üzerinden yürütülmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Aralarındaki fiili ve hukuki irtibat nedeniyle mahkememiz dava dosyasının mahkememizin ——- Esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine, esasın bu şekilde kapatılmasına,
2-Yargılamaya birleştirilen dosya üzerinden devam edilmesine,
3-Yargılama harç ve giderlerinin birleştirilen dosyada değerlendirilmesine,
Esas hakkındaki hükümle birlikte istinaf yolu açık olmak üzere davacının vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.