Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/121 E. 2023/387 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/121
KARAR NO: 2023/387
BİRLEŞEN DAVA:Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ: 23/12/2022
KARAR TARİHİ:17/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;taraflar arasında alt yüklenici sözleşmesi bulunduğunu, 10/03/2020 tarihli olan bu sözleşmeyle müvekkilinin ——–üzerindeki inşaatın yapımını üstlendiğini, davalı şirketin ana yüklenici olduğunu, diğer davalıların arsa sahipleri olduğunu, sözleşmenin müvekkili şirket ile davalı şirket arasında imzalanıp arsa sahiplerinin de sözleşmeyi kefil olarak imzaladıklarını, müvekkili tarafından inşaatta kullanılacak malzemenin inşaat sahasına getirildiğini, inşaata başlandığını, inşaatın büyük ölçüde de müvekkili tarafından bitirildiğini, ancak tamamını bitiremeden davalı ——– tarihinde inşaat alanından zorla çıkarıldıklarını, inşaata devam etme şanslarının kalmadığını, bu nedenle artık müvekkilinin zararından sözleşme çerçevesinde sözleşmeye taraf olan davalı şirketin ve kefil olan davalıların müteselsilen sorumlu olduğunu belirterek müvekkilinin yaptığı işlerin —— İş dosyası ile tespit ettirdiklerini bildirerek toplam 19.622.061,83 TL alacaklarının doğduğunu, bu alacaklarından toplam 10.369.769,90 TL’lik kısmı iki ayrı icra dosyası ile takibe koyduklarını belirterek bakiye kalan 9.252.291,93 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA:Davalılar ——- vekili cevap dilekçesinde özetle;davacı tarafından aynı konuda farklı davalar açıldığını, müvekkilleri yönünden kefalet şartlarının oluşmadığını, kefillik sözleşmesinde kefilin sorumlu olduğu azami miktar belirtilmedikçe kefilliğin geçerli olmayacağını, kefillik tarihinin sözleşmede belirtilmediğini, TBK 584.maddesinde kefillik için eş rızası gerektiğini ancak sözleşmede bu şarta uyulmadığını, müvekkillerinin evli olduğunu, davacının edimlerini yerine getirmediğini ve fatura içeriğindeki işleri ispat edemediğini, ——- yapılan tespitleri kabul etmediklerini, raporda davacı ve davalı —— anlaşmış olduğu miktarların dikkate alınmadığını, güncel tarihli maliyet hesaplamasının hukuka aykırı olduğunu, hesaplamanın sözleşmeyle kararlaştırılan bedeller üzerinden yapılması gerektiğini, davacının doğrudan müvekkillerine başvuramayacağını, ——- İnşaat tarafından davacıya yapılan tapu devirleri ve maddi kazanımların davada dikkate alınması gerektiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Diğer davalı birleşen davaya cevap dilekçesi sunmamıştır.

İNCELEME ve GEREKÇE:Dava, hukuki niteliği itibari ile; alt yüklenici sözleşmesinden doğan alacak davasıdır. ——sayılı dosyada açılan dava mahkememizin ——- sayılı dosyası ile birleştirilmiştir. Birleşen dava dosyasının 23/12/2022 tarihinde açıldığı, davacı yanın dava açmadan 1 gün önce arabuluculuğa başvurduğu, dava şartı zorunlu arabuluculuğa ilişkin anlaşmama son tutanağının dava açıldıktan sonra 09/01/2023 tarihinde düzenlendiği anlaşılmıştır. Bu husus dava dilekçesinde de açıklanmış dava konusuna ilişkin olarak arabuluculuk başvurusunun yapıldığı işlemlerin yürütüldüğü ancak mağduriyet yaşanmaması için ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz talepleri olduğundan davanın açılması gerektiği ifade edilmiştir.19.12.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan Para Alacaklarına İlişkin Takibin Başlatılması Usulü Hakkında Kanun’un 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 5/A maddesi eklenmiştir.
Anılan maddeye göre; “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
(2)Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.” denilmiştir. Görüldüğü üzere, 6102 sayılı TTK’ye eklenen 5/A maddesinde, Kanun’un 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri olan ticari davalarda, arabuluculuk dava şartı olarak belirlenmiştir.Davacı yan taşeron sözleşmesine dayalı olarak alacak talebinde bulunduğundan ve dava 01/01/2019 tarihinden sonra açılmış olmakla ticari bir dava olarak zorunlu arabuluculuğa tabi olup ara bulucuya başvurmak ve süreç tamamlandıktan sonra dava açmak hususu ve de buna uyulmaması HMK 114/2 maddesinde belirtilen “diğer dava şartlarına aykırılık olarak davanın usulden reddine sebebiyet verecektir. Somut olayda davacı arabulucuya başvurduğunu belirterek başvuru numarasını bildirmiş ise de başvuru sonuçlanmadan iş bu davayı açmıştır. Ancak arabulucuya salt başvurusu dava şartının yerine getirilmesi için yeterli olmayıp sürecin tamamlanması da zorunludur.
6325 sayılı Hukuki Uyuşmazlıklarda Arabuluculuk Kanununun (HUAK) 16. maddesinde,”(1) Arabuluculuk süreci, dava açılmadan önce arabulucuya başvuru hâlinde, tarafların ilk toplantıya davet edilmeleri ve taraflarla arabulucu arasında sürecin devam ettirilmesi konusunda anlaşmaya varılıp bu durumun bir tutanakla belgelendirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar….” hükmü ile sürecin başlangıcını;HUAK madde 17/1’de belirtilen haller olan;
“a) Tarafların anlaşmaya varması.
b) Taraflara danışıldıktan sonra arabuluculuk için daha fazla çaba sarf edilmesinin gereksiz olduğunun arabulucu tarafından tespit edilmesi.
c) Taraflardan birinin karşı tarafa veya arabulucuya, arabuluculuk faaliyetinden çekildiğini bildirmesi.
ç) Tarafların anlaşarak arabuluculuk faaliyetini sona erdirmesi.
d)——– Uyuşmazlığın arabuluculuğa elverişli olmadığının tespit edilmesi.”
Arabuluculuk sürecinin sona erme hallerini düzenlemiştir.
6325 sayılı Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğu düzenleyen 18/A maddesi ise;
“(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir…” hükmünü içerir.
Davacı yanın, dava açılırken dava dilekçesine son tutanağı (anlaşmazlık) ekleyerek davayı açması gerekirse de, başvuru yapılıp bu tutanağın eklenmemesi halinde izlenecek usul 18/A maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre arabulucuya başvuru yapıldığı anlaşılıyor ise ve fakat son tutanak eklenmemiş ise davacıya son tutanağın 1 haftalık kesin süre içinde mahkemeye ibrazı gerektiği aksi taktirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilmesi gerekmekte ise de davacı yan 22/12/2022 tarihinde arabulucuya başvurmuş, süreci tamamlamadan 23/12/2022 tarihinde davayı açmıştır. Yargılamanın devamında da 09/01/2023 tarihli son tutanağı ibraz etmiştir. Bu durumda davacı yana ihtar gönderilmesine gerek olmadığı, son tutanağın dava tarihinden sonra düzenlendiği oysa ki son tutanağın düzenlenmesinden önce dava açılamayacağı, zira bu durumun arabuluculuk kurumunun amaçladığı sonuçlar ile bağdaşmadığı dikkate alınıp dava şartının yerine getirilmemiş olduğu kabul edilerek mahkememiz asıl dosyası bu dosyadan tefrik edilip birleştirilen dava yönünden davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Birleşen ——- açılan davanın TTK 5/a ve HUAK 18/A-2 maddesinin göndermesi ile HMK 114/2 ve 115/2 maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine,
2-Karar harcı 179,90 TL peşin alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 158.006,02 TL harçtan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 157.826,12 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine ,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalılar —— kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 9.200,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine,
7-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili, davacı şirket yetkilisi ile şahıs davalılar vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/05/2023