Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1003 E. 2023/209 K. 16.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1003 Esas
KARAR NO : 2023/209

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/04/2015
KARAR TARİHİ : 16/03/2023
—– Bölge Adliye Mahkemesi —–.Hukuk Dairesi —- dosya —–Karar sayılı istinaf karar ilamı uyarınca dosya mahkememize gönderildiği, mahkememizin —— Esasına kaydı yapılıp incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkili şirket, davalı şirket ile yapmış olduğu——ait depoların yangın ihbar, algılam sistemlerinin kurulumu ile ilgili sözleşme gereği davalı şirket ile ticari ilişkisi olduğunu, teknik servis formlarında görüleceği üzere depo ortamındaki enerji problemlerinden kaynaklı arızaların giderilmesi için bazı sistem parçalarının değişimi gerektiğini, bu parça değişimleri servis formlarında açıkça belirtildiğini, bu parçaların değişimi gerektiğini, bu parça değişimleri servis formlarında açıkça belirtildiğini, bu parçaların değişimlerinin yapıldığını, yanan ve çalışmayan malzemelerin müvekkili firmanın çalışanı —— tarafından —– teslim edildiğini, 2 adet fatura müvekkili şirket tarafından davalı şirkete kesildiğini, gönderildiğini, davalı tarafından faturalara herhangi bir itiraz yapılmadığını, davalı tarafın toplam 4.106,00 TL borcu, ——-esas sayılı dosyası ile icra takibine konulduğunu, davalı borçlu iş bu borca ve yetkiye itiraz ettiğini, davalının yetki itirazı üzerine icra takibinin yetkili icra dairesine gönderildiğini,—— esas sayılı dosyası üzerinden yeniden ödeme emri gönderildiğini, davalı iş bu ödeme emrinin tebliği üzerine 09/02/2015 tarihli dilekçe ile asıl borca ve tüm ferilerine itiraz ettiğini, davalının itirazı üzerine icra takibinin durduğunu, davalının itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu, bu nedenle iş bu itirazın iptalini, takibin devamını, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla —— 4.106,00 TL alacağının hüküm altına alınmasını, kötü niyetli borçlu adına icra inkar tazminatına hükmedilmesini, takip tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesini, masraf ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: müvekkili şirketin inşaat, depolama gibi sektöründeki diğer hizmetleri ile gerek yurt içerisindeki faaliyetlerinde ve gerekse yurt dışındaki faaliyetlerinde sektöründe lider saygın bir kuruluş olduğunu, dava konusu faturaların anılan sözleşme ile bir ilgisinin bulunmadığını, müvekkili şirket dava dışı —– ait depolara “Yangın Algılama Sistemi Kurulumu” işi hususunda davacı ile 12/12/2012 tarihinde anlaşmış olduğunu, kurulumun tamamlanmasıyla da aradaki iş ilişkisinin sona erdiğini, davacının huzurdaki davaya konu ettiği faturaların anılan sözleşme ile bir ilgisi bulunmadığını, müvekkili şirket davacıdan anılan sözleşme kapsamında bir bakım v.s hizmeti almadığını, fatura içeriğinde belirtildiği şekilde de bir hizmet almadığını, müvekkili şirket tarafından ——.Noterliği’nin 24/02/2014 tarihli —— yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacı tarafından müvekkile gönderilen, 04/12/2013 tarihli 2.960,09 TL bedelli ve 04/12/2013 tarihli 1.146,41 TL bedelli faturalara yasal süresinde itiraz ettiğini, davacı tarafça sunulan teknik servis formlarını kabul etmediklerini, anılan formlarda belirtildiği şekilde bir hizmet alınmadığı gibi anılan formlar şirket yetkilisinde imzalanmadığını, davacı taraf ile müvekili şirket arasında imzalanmış bir sözleşme bulunduğunu, sözleşmenin 3.maddesi gereğince bu sözleşme 26 Aralık 2012 tarihinden itibaren başladığını, —- 60 gün içerisindeki belirtilen mazleme ve listesindeki ürünleri kullandığını, listedeki adetlere sadık kalarak işi tüm testleri yapılmış olarak tüm sistemi —— teslim edileceğini, davacı şirket ile müvekkili şirket arasında herhangi bir cari hesap sözleşmesinin bulunmadığını, cari hesap ekstresinin müvekkili şirket tarafından kabul edildiğini, borç miktarı konusunda şirket yetkilileri arasında mutabakat sağlandığına dair herhangi bir delil de bulunmadığını, bu nedenle tek taraflı tutulan cari hesap ekstresine göre borcun ispat edilmesinin mümkün olmadığını,davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin reddini ve aleyhine %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini, davacı tarafın icra inkar tazminat talepleri haksız ve mesnetsiz olduğunu, reddinin gerektiğini, icra inkar tazminatına hükmedilmesi için taraflar arasında mevcut alacak borç ilişkisinin bulunmasını ve bu borcun likit olmasının gerektiğini, müvekkili şirket aleyhine başlatılan icra takibi ve devamında huzurdaki itirazın iptali davası neticesinde İİK.67’nci ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, İİK 67’nci maddesi hükmüne açıkça aykırılık teşkil eden huzurdaki dava neticesinde kötü niyetli davacı aleyhine asgari %20 nispetinde tazminat yükletilmesine karar verilmesini, haksız ve mesnetsiz davanın reddini, davacı tarafından talep edilen icra inkar tazminatın reddini, kötü niyeti sabit olan davacı tarafından talep edilen icra inkar tazminatının reddini, kötü niyeti sabit olan davacı taraf aleyhine dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama masrafları ile vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, davacı şirket tarafından, yapılan işlere karşılık düzenlenen fatura bedelinin davalı şirket tarafından ödenmediği iddiası ile başlatılan alacağın tahsiline ilişkin icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Davacı tarafından —– İcra Dairesi’nin—— sayılı dosyasında; davacı tarafından 4.106,00 TL asıl alacağın, takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili istemiyle başlatılan icra takibine ilişkin ödeme emrinin davalıya tebliği neticesinde süresi içerisinde itiraz edilmesi üzerine icra takibinin durduğu, davanın İİK 67.maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süre içerisinde açıldığı tespit edilmiştir.Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile uyuşmazlık noktaları saptanarak tahkikat aşamasına geçilmiş, tarafların bildirdiği tüm deliller toplanmak suretiyle bilirkişi raporu alınmıştır.Dava başlangıçta mahkememizin —— Esas sayılı dosyasında açılmış ve mahkememizin —– esas —— karar sayılı ilamıyla; “…taraflar arasında dava dışı —– ait depolara “Yangın Algılama Sistemi Kurulumu” işi hususunda sözleşme olduğu, davacı şirketin dava dışı —— teknik servis formlarında görüleceği üzere ——deponun elektriksel alt yapı hatalarından ve fiziki sorunlarından kaynaklı arızaların giderilmesi için bazı sistem parçalarının değiştirilmesi yapıldığı, bu parçaların değişimi ve servis bedeli olarak 2 adet faturanın düzenlendiğini iddia ettiği, davanın işte bu amaçla düzenlenen 2 adet fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, faturaların içeriği incelendiğinde mal bedeli ve servis bedeline ilişkin olduğu, davacının dava konusu ettiği faturaya konu malları davalıya teslim ettiğini (ve işçiliği gerçekleştirdiğini) ispat etmesi gerektiği, davalının ticari defterlerinde dava konusu faturaların kayıtlı olmadığı, davalı tarafın sözleşmenin 3. Maddesi gereğince sözleşmenin 26 Aralık 2012 tarihinden itibaren başladığını, davacının 60 gün içerisindeki belirtilen malzeme ve listesindeki ürünleri kullandığını, listedeki adetlere sadık kalarak işi tüm testleri yapılmış olarak tüm sistemi davalıya teslim edileceği, davalı tarafın kurulumun tamamlanmasıyla da aradaki iş ilişkisinin sona erdiğini, davacının huzurdaki davaya konu ettiği faturaların anılan sözleşme ile bir ilgisi bulunmadığını, müvekkili şirket davacıdan anılan sözleşme kapsamında bir bakım v.s hizmeti almadığının anlaşıldığı, ancak faturaların tebliğ edildiği ispat edilse bile bunun tek başına faturaya konu malın teslimini ve hizmetin yerine getirildiğini kanıtlanamayacağı, —–gelen yazı cevabında söz konusu kargonun 05/12/2013 tarihinde —–isimli şahsa tebliğ edildiğinin görüldüğü, ancak kargo içeriğinin belirsiz olduğu, davalı şirketin —– Noterliği’nin 24/02/2014 tarihli ——yevmiye no.lu ihtarnamesinde; dava konusu faturaların taraflarına tebliğ edildiğini, söz konusu faturalara yönelik borçlarının bulunmadığını, faturaları ve içeriklerini kabul etmediklerini, faturaları aynen iade ettiklerini bildirdikleri, davacı tarafın bu ihtarnamenin süresinde olmadığını iddia ettiği, dosya arasında bulunan 21/11/2013 tarihli ——ref nolu ve 22/11/2013 Tarihli ——no.lu teknik servis formlarında yapılan işlemlerin yazıldığı ve müşteri yetkili olarak——- adlı şahsın adı ve imzasının bulunduğu, davacı tarafın söz konusu hizmetin bu şekilde yerine getirildiğini beyan ettiği, Mahkememizce ——- çalışanı olup olmadığı hususu araştırılmasına girilmiş ancak—— adlı şahsın TC kimlik numarasının bilinmesinin mümkün olmadığı beyanı sonucu bu hususun araştırılmasına devam edilemediği, yani şahsın —— çalışanı olup olmadığının anlaşılamadığı, sonuç itibariyle faturalar davalı şirkete tebliğ edilmişse de faturaya konu malların davalı şirkete teslim edildiği ve hizmetin yerine getirildiğinin davacı tarafça ispatlanamadığı anlaşılmakla davanın reddine, davalının kötü niyet tazminat talebinin davacının takip başlatmakta haksız olsa da kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından tazminat talebinin reddine…” karar verilmiştir.Mahkememiz kararı —–Bölge Adliye Mahkemesi —–.Hukuk Dairesi —– dosya —– Karar sayılı kararı ile kaldırılmış ve söz konusu istinaf kararında; “Taraflar arasında 26/12/2012 tarihli ‘Yangın Algılama Sistemi Kurulması Sözleşmesi’ imzalanmış, sözleşmenin konusu 1.maddesinde;—–, 2.maddede belirtilen adresteki —— ait depoların alt ve üst katlarında ek 1 de belirtilen malzemeleri kullanarak yangın ihbar, algılama sistemi kurulması ile tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerinin belirlenmesi olarak açıklanmıştır.İşin Başlangıcı Ve Bitiş Süresi başlıklı 3.maddesinde; işin 26 Aralık 2012 tarihinde başlayacağı ve 60 gün içerisinde Ek 1 de belirtilen malzeme ve ürünler kullanılarak listedeki adetlere sadık kalınarak tüm testleri yapılmış şekilde sistemin ——- teslim edileceği kararlaştırılmıştır.Özel Hükümler başlıklı 8. maddesinde; ——sistem sorumlusu dahil 3 —– personeline eğitim verecektir—— kullandığı malzeme ve teknik ekipman ve tüm elektronik teçhizat için üretim ve montaj hatalarına karşılık 2 yıl süre ile kesin ücretsiz garanti vermektedir—— her 4 ayda bir olmak üzere sistemi yılda 3 kez kontrol edecek ve yıllık 2500+KDV Euro bakım ücreti alacaktır.—–sistemin 24 saat, 365 gün süre faal olarak çalışmasını sağlayacaktır. Yedek parça değişimi vb. değişim gereken konularda, sistemin kesintisiz çalışmasının sağlanması için —— ara çözüm üretecektir…” İlave Hizmetler başlıklı 14. maddede ise; “Bu sözleşme ve ekleri kapsamında tanımlanmamış hizmetlere ihtiyaç olunduğunda karşılıklı olarak anlaşılacak bedeller üzerinden faturalama yapılacaktır.” hükümleri yer almaktadır. Bu hükümler kapsamında 26/12/2012 tarihinde yürürlüğe giren sözleşmede işin 60 gün içerisinde teslim edileceği düzenlenmiş ise de bakım, onarım ve tanımlanmamış hizmetlere ilişkin hükümlerinin 60 günlük süreden sonra da devam ettiği anlaşılmıştır.Tarafların ticari defterlerinin incelenmesi için düzenlenen kök raporda özetle; dava konusu 04/12/2013 tarihli —–no.lu 1.146,41 TL bedelli ve 04/12/2013 tarihli——- no.lu 2.960,09 TL bedelli faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olmasına rağmen davalı defterlerinde yer almadığı, davalı ticari defterlerine göre davacının davaya konu ettiği faturalar dışında tüm fatura ve ödemelerin kayıt altına alındığı, dava konusu faturaların ise noter ihtarı ile iade edildiği belirtilmiştir. Ek raporda ise; dosya kapsamındaki dava konusu 2 adet faturanın irsaliyeli fatura olduğu, Vergi Usul Kanunu’nun 211 Seri nolu Genel Tebliği ile getirilen irsaliyeli fatura uygulamasının önce sevk irsaliyesi düzenlemesi ve daha sonra 7 gün içinde kesilmesi gereken fatura yerine, mal teslimi ve faturanın birleştiği mal ve hizmetin teslim edildiği an müşteriye verilen bir faturalama şekli olduğu, servis formunun düzenlendiği tarihlerin 11. aya isabet ettiğini faturanın ise 04/12/2013 tarihinde bir ay sonra düzenlenerek servis form tarihinde düzenlenmediği, bu nedenle alacağın olmadığı yönünde kanaat ve değerlendirme yapıldığı belirtilmiş ancak ihtarnamenin geçersizliği ihtimali kapsamında inceleme yapıldığı, dava konusu faturaların iadesi ve iade sürelerinin mahkeme tarafından hukuki geçersizliğinin tek başına gerekli-yeterli olması yönünde değerlendirmesi durumunda davacının dava konusu 2 adet fatura karşılığı 4.106,50 TL alacaklı olduğu yönünde görüş bildirilmiştir.
Davacı tarafından kargo yoluyla gönderildiği ifade edilen faturalara ait kargo bilgileri celp edilmiş, —– gelen kayıtlara göre kargo alıcısının—–, adresinin —-olarak belirtildiği, kargonun şubede —– 05/12/2013 tarihinde teslim edildiği anlaşılmıştır. Gelen yazı cevabında ayrıca kargo içeriğinin bilinmediği belirtilmiştir.Davacı tarafından kargo aracılığı ile faturaların tebliğ edildiği beyan edilen —–01/11/2012 tarihinden 30/06/2014 tarihine kadar davalı şirkette çalıştığı dosya kapsamında yer alan —–kayıtları ile sabittir.Davalı tarafından keşide edilen—–Noterliği’nin 24/02/2014 tarih ve —— yevmiye no.lu ihtarnamesi ile dava konusu 04/12/2013 tarihli ——- no.lu 1.146,41 TL bedelli ve 04/12/2013 tarihli ——-no.lu 2.960,09 TL bedelli faturalara konu herhangi bir borçları olmadığından iade edildiği belirtilmiş, ihtarnamenin muhatap şirket çalışanlarının evrakı almaktan imtina etmesi nedeniyle mahalle muhtarına imza mukabilinde 27/02/2014 tarihinde tebliğ edildiği belirtilmiştir.Davacı tarafından istinaf dilekçesinde de ifade edilen mail yazışmaları incelendiğinde ise yazışmaların davacı şirket çalışanları ile —– adresli —— arasında yapıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu faturaların dayanağını oluşturduğu iddia edilen servis formlarında yapılan işlemlere dair açıklamaların yer aldığı, 21/11/2013 tarihli servis formunun davalı şirket yetkilisi —– ile müşteri yetkilisi olarak —— tarafından imzalandığı, 22/11/2013 tarihli servis formunun davalı şirket yetkilisi —— ile müşteri yetkilisi olarak —– tarafından imzalandığı anlaşılmıştır. Ayrıca —— tarafından sözleşme kapsamında eğitim verilmesi talep edilen güvenlik personeli olduğu mail yazışmalarından tespit edilmiştir.Davacı tarafça —— aracılığı ile gönderilen kargoda alıcı ve adres davalı şirkete ait değil ise de kargonun davalı şirket çalışanı olan —— tarafından teslim alındığı, faturanın düzenlendiği tarih ve kargo tarihinin uyumlu olduğu, kargoya verilen gönderinin muhteviyatının fatura olmadığına yönelik davalı itirazının bulunmadığı anlaşılmakla gönderinin dava konusu faturalar olduğunun kabulü gerekmektedir.İspat; dava konusu yapılan hakkın gerçekten var olup olmadığının anlaşılması, maddi hukukun o hakkın doğumunu veya sona ermesini kendisine bağladığı vakıaların doğru olup olmadığının tespit edilmesi sonucunda mümkün olur ve dava konusu hak ile buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları yönünde mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda 187/1.maddesinde “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Vakıa (olgu) ise, kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylardır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Hakim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise HMK’nın “İspat Yükü” başlıklı 190. maddesinde yer almakta olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Yani ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer. Kendisine ispat yükü düşen taraf için bu bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Zira taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; mesela, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir ——6102 sayılı TTK’nın 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.——Hukuk Dairesi’nin 11/11/2020 tarihli —– sayılı ilamında; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve —–Esas,——-Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Fatura ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir.Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge gerçek anlamda fatura olarak kabul edilemez. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir.Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir ——-Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya —— aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir…” —–Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli —– sayılı, —— Hukuk Dairesi’nin 09/12/2015 tarihli —–sayılı, —– Hukuk Dairesi’nin 11/01/2016 tarihli —— sayılı ilamları da aynı mahiyettedir.Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesine göre; fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır. Vergi Usul Kanunu’nun 231/5. maddesine göre; fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır. 6102 sayılı TTK 21. maddesi uyarınca ise; ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir, bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.Davalı tarafından faturaların 05/12/2013 tarihinde teslim alınmasına rağmen ——. Noterliği’nin 24/02/2014 tarihli ihtarnamesi ile iade edildiği anlaşılmaktadır. Yasal düzenlemeler uyarınca faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyen kimse, mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini, mal yada hizmeti aldığını kabul etmiş sayılır. Mahkemece her ne kadar hizmetin verildiğinin davacı tarafça ispatlanması gerektiği ifade edilmiş ise de davacının takibe konu alacağını oluşturan faturalar davalıya tebliğ edilmekle birlikte, davalı tarafından süresinde iade edilmediğinden hizmetin verilmediği iddiasına yönelik ispat yükü davalı üzerindedir. Mahkemece ispat yükü ters çevrilerek davanın reddine karar verilmesi hatalı olduğundan, ispat yükü üzerinde olan davalının savunmaları delilleri çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir.Açıklanan nedenlerle, mahkemece eksiklikler ikmal edildikten sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına…” şeklindeki kararı ile mahkememiz kararı kaldırılmıştır.—– kaldırma kararı uyarınca mahkememizce yargılama yapılmış, bu kapsamda davalı vekiline talebi doğrultusunda delillerini sunmak üzere süre verilmiş, davalı taraf herhangi bir delil ibraz etmemiştir.
Tüm dosya kapsamından: davalı tarafından 05/12/2013 tarihinde teslim alınan faturaların——Noterliği’nin 24/02/2014 tarihli ihtarnamesi ile iade edildiği, yasal düzenlemeler uyarınca faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyen kimsenin, mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini, mal yada hizmeti aldığını kabul etmiş sayıldığı, davacının takibe konu alacağını oluşturan faturaların davalıya tebliğ edilmekle birlikte, davalı tarafından süresinde iade edilmediğinden hizmetin verilmediği iddiasına yönelik ispat yükünün davalı üzerinde olduğu, davalı tarafın hizmetin verilmediği iddiasını ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek gerektiği, davalının —–.İcra Müdürlüğünün —— Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 4.106,00 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden avans faizi işletilmesine, alacak fatura alacağı olup likit olmakla, hüküm altına alınan 4.106,00 TL’nin % 20’si oranında inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı taraf takip başlatmakta haklı olduğundan davalı tarafın kötüniyet tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE,
1-Davalının ——- Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin 4.106,00 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden avans faizi işletilmesine,
2-Alacak likit olmakla, hüküm altına alınan 4.106,00 TL’nin % 20’si oranında inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davalı tarafın kötüniyet tazminat talebinin reddine,
4-Karar harcı 280,48 TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 70,13 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,35‬ TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
5-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 27,70 TL başvurma harcı ve 70,13 TL peşin harç olmak üzere toplam 97,83‬ TL harcın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 308,35 TL tebligat ve müzekkere gideri, 750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.058,35‬ TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
7-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T’deki esaslara göre belirlenen ve kabul edilen miktarı geçmemek üzere 4.106,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın taraflara tebliğinden 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.