Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/798 E. 2022/200 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/798
KARAR NO : 2022/200

DAVA : İtirazın İptali (Adi Ortaklığın Tasfiyesi Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 17/08/2015
KARAR TARİHİ : 16/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali(Adi Ortaklığın Tasfiyesi Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdedilen—— tarafların yarı yarıya hisse sahibi olduğunu, tarafların iş ortaklığının —- sorumlu olduklarını, ancak davalının taraflar arasında akdedilen sözleşme ile üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve— masraf ve giderlerinin davacı tarafından karşılandığını, davacının davalı yerine yaptığı ödemelerin tahsili için davalı ile iletişime geçtiğinde ise davalı tarafından sürekli oyalama, iyi niyet göstergeleri, hatta davacı ve dava dışı şirket ile ilgisi olan diğer ortaklar ile bir araya gelip, davacıya karşı borcunu dahi kabul ettiğini içeren bir ifade tutanağını imzaladığını, ancak buna rağmen davacıya karşı ödemelerini yerine getirmediğini, hatta davacıya karşı kuvvet kullanarak ödeme yapmayacağını bildirdiğini, bunun üzerine davacının mağduriyetini giderebilmek için davalı borçlu aleyhine İstanbul 24. İcra Md. 2015/13984 E. sayılı dosyasıyla icra takibi başlattığını, ancak davalının haksız bir şekilde itirazda bulunarak takibi durdurduğunu iddia ederek, fazlaya ilişkin her türlü talep hakkı saklı kalmak kaydıyla, davalı yanın vaki itirazının iptali ile takibin devamına, takip konusu alacağın en az %20’si oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davacı ve dava dışı——düzenleme şeklinde — inşaat sözleşmesi uyarınca— sözleşme uyarınca inşaat tamamlandıktan— davalıya kalacak şekilde anlaşıldığını,—–kurduklarını ve faaliyetlerine devam ettiklerini, sözleşme uyarınca söz konusu yapı inşa edilerek——ilgili bağımsız bölümler verildikten sonra, müvekkil — davacı adına da 3(üç)—– kalması gerekirken davacı …—- sözleşmeye uymayarak——- adına kaydettirdiğini, bu hususta taraflarınca —–açılmış olan —halen derdest olduğunu, ancak tapuya yazılan müzekkere ile davacının 4 adet bağımsız bölümü elden çıkardığının ortaya çıktığını, taraflarınca ikame edilen——- tarihinde açıldığını, anılan dosyadan davacıya yapılan tebligat üzerine davacının—-tek bir günde bir takım şahıslardan toplandığı iddia edilen resmi belge niteliği taşımayan yazılarla davalının borçlu olduğundan bahisle somut delil yaratmaya çalışmak adına icra takibi başlattığını ve bu icra takibini Tapu İptal ve Tescil davasına verilen cevapta delil olarak kullanıldığını, davacının işbu davaya konu icra takibine dayanak gösterdiği belgeler ve buna ilişkin beyanlarının — tamamen zıt yönde ve çelişkili olduğunu, bu durumun dahi icra takibinin haksız olduğunun kesin ve somut kanıtı olduğunu ileri sürerek haksız davanın reddi ile —. sayılı dosyadan başlatılan icra takibinin iptaline, davacı aleyhine en az %20 icra tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE : Mahkememizin—– esasına kayıtlı olarak açılan davada yürütülen yargılama neticesinde davanın reddine dair— tarihli karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur.
—— mahkememiz kararı yeniden yargılama yapılıp karar verilmek üzere mahkememize gönderilmiş ve dosya yeni esas numarasını almıştır.
——-“Dava,— dayanılarak arsa sahibi 3.kişi ile yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesince imar edilen inşaatın tüm masraf ve giderlerinin davacı tarafından karşılandığı iddiasına dayanılarak taraflar arasındaki sözleşme gereği yarı yarıya sorumlu olması gereken davalının bu gider ve masrafların kendisine düşen miktarını ödemediği gerekçesiyle tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali talebine ilişkindir.
——- dosyasında, davacı takip alacaklısı tarafından davalı takip borçlusu aleyhine—– sözleşmesi kapsamında—– kalemlerinden oluşan toplam —– alacağın, asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek % 9 yasal faiziyle tahsili amacıyla ilamsız takip başlatıldığı, takip borçlusunun yasal süresinde takip alacaklısına herhangi bir borcu bulunmadığını beyanla, takibe, borca, faize ve borcun tüm ferilerine itiraz ettiği görülmüştür.
Mahkemenin görevi yönünden re’sen yapılan incelemede ; Taraflar gerçek kişi olup,tacir olduklarına ilişkin dosyada iddia ve belge bulunmamaktadır.Mahkemece de bu yönden araştırma yapılmış değildir.
—– Borçlar Kanunu’nda düzenlenmektedir. Bilindiği üzere, adi ortaklık; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.) Diğer bir anlatımla, adi ortaklık; birbirini tanıyan, birbirlerinin kabiliyet ve şahsiyetlerine güvenen, eşit ve aynı durumda olan gerçek veya tüzel kişilerin, müşterek amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak vasıtaları (sermaye paylarını veya emeklerini) ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir kişi topluluğudur.
Eldeki dava, 6102 sayılı —tarihinden sonra açılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre; bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin, taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya — Ticaret Mahkemesi’nin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Yine, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca, ticari davalar — Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı madde gereğince, — Mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki (6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak) iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, HMK 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkemelerce resen dikkate alınması gerekmektedir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dosyadaki —– cevaplarına göre ,davacının bilanço esasına göre defter tuttuğu, davalının ise işletme hesabına göre defter tuttuğu bildirilmiştir.
507 sayılı Kanun—— yayınlanarak yürürlüğe giren 5362 sayılı——maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin ikinci cümlesi ile diğer yasaların 507 sayılı Yasaya yaptıkları atıfların 5362 sayılı Yasaya yapılmış sayılacağı açıklanmıştır. Bu durumda 4857 sayılı Yasanın 4 üncü maddesinde 507 sayılı Yasaya yapılan atıf, 5362 sayılı Yasaya yapılmış sayılmalıdır. Bahsi geçen yeni yasal —- değiştirilmiştir. Yeni yasanın 3 üncü maddesine göre —– bir mekânda bulunsun,—- —- —-dâhil olup,—– ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir—kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde — esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden —-olarak belirtilmiştir.
Bu sebeple ,mahkemece davada görevli olup olmadığının usulünce araştırılması, taraflardan bu yönde bilgi alınması,ilgili —- davacının vergi mükellefi olup olmadığı ,beyan ettiği —tuttuğu defterler——itibarıyla tacir niteliğinde olup olmadığı —- tacir kaydı bulunup bulunmadığı,buna göre davanın ticari dava niteliğinde olup olmadığı ve davada mahkemenin görevli olup olmadığının tesbiti ile ,mahkeme görevli olduğu takdirde yargılamaya devam edilmesi ,aksi takdirde genel mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan görevsizlik-dava şartı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken esas yönünden karar verilmesi , usul ve hukuka aykırı bulunmuştur.
Mahkemenin davada görevli olduğu tesbit edildiği takdirde ise ; yukarıda da açıklandığı üzere,dava, adi ortaklık sözleşmesine dayanılarak—– yapılan—– —- giderlerinin davacı tarafından karşılandığı iddiasına dayanılarak—— gereği —– olması gereken davalının bu gider ve masrafların kendisine düşen miktarını ödemediği gerekçesiyle tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali talebine ilişkindir…..”şeklinde belirleme yapılmıştır.
Dosya mahkememize geldikten sonra ——- kararı uyarınca her iki taraf yönünden araştırma yapılmış, davacının —– kaydının bulunduğu ancak işletme esasına göre defter tuttuğu ve 213 sayılı Yasanın 177.maddesinde sayılan —- altında kaldığı, davalının—– bulunmadığı, dava tarihi itibariyle işletme esasına göre defter tuttuğu ve 213 sayılı Yasanın 177.maddesinde belirlenen sınırların altında kaldığı hususları gelen —– anlaşılmıştır.
HMK 114/1 maddesinde dava şartları düzenlenmiş olup, HMK 114/1-c maddesinde mahkemenin görevi dava şartı olarak kabul edilmiştir. Yargılamanın her safhasında tarafların ileri sürmesiyle yahut mahkemece resen belirlenmesi gereken bir husustur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık TBK’da düzenlenen—- sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
Ticari davalar TTK.4.maddesinde sayılmıştır. Buna göre —– davanın konusuna bakılmaksızın dava nispi ticari dava olarak mahkememizin görevi alanında olacaktır. Olayımızda taraflar tacir olmadığından nispi ticari dava söz konusu değildir.
Uyuşmazlığın Türk Ticaret Kanununda düzenlenen bir hususa ilişkin olması veya davanın —— dair açık bir yasal düzenlemenin bulunması halinde mutlak ticari dava söz konusu olup mahkememizin görev alanı içinde kalacaktır. Olayımıza konu uyuşmazlık Borçlar Kanununda düzenlenen adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. TTK.4.maddesinde ya da başka bir yasada davanın — mahkemesinde görüleceğine dair bir hüküm yoktur. Bu durumda davaya bakma görevi asliye hukuk mahkemesine ait olduğundan mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, dosyanın karar kesinleştiğinde süresinde talep halinde görevli —- Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine,
2-Dosyanın karar kesinleştiğinde süresinde talep halinde görevli —– Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-HMK 331/2 maddesi uyarınca yargılama harç ve giderlerinin görevli mahkemede karara bağlanmasına,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.