Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/641 Esas
KARAR NO : 2021/993
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/10/2021
KARAR TARİHİ : 23/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davalı ile müvekkili arasında ——bir hizmet sözleşmesi akdedildiğini, hizmet sözleşmesi kapsamında, —- hizmeti verildiğini, davalı şirkete ekonomik, mali ve hukuki durumlar ile vergiye ilişkin işlemler muhasebe kurallarına, gerçeklere ve yasalara uygunluk açısından incelenmek suretiyle görüş bildirildiğini, işletmenin sermayesi ve borçları üzerinde değişme yaratan ve para ile ifade edilen mali nitelikli işlemlere ait bilgileri kaydetmek, sınıflandırmak, özetlemek,—ve gerekli mali işlem ve defterleri tutmak ve takip etmek suretiyle mali müşavirlik görevi yerine getirildiğini, bu hususta — tarih ve——kesildiğini, müvekkili sözleşme gereği tarafına tahsis olan görevi gereği gibi yerine getirdiğini, süresi içerisinde geciktirmeden mali müşavirlik hizmeti verdiğini, layığıyla yerine getirilen hizmet sonucu tanzim edilen fatura davalı şirkete tebliğ edildiğini, davalı firma tarafından içerikleri ve tutarları itirazsız kabul edildiğini, 5.000,00 TL tutarında kısmi ödeme gerçekleştirildiğini, bakiye 10.000,00 TL’nin ödemesi gerçekleştirilmediğini, Türk Ticaret Kanunu’nun 21/2 maddesinde yer alan “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü uyarınca, itiraz edilmeyen ve hatta kısmi ödeme yapılan faturanın münderecatı kabul edildiğini, bakiye 10.000,00 TL tutarlı alacağın ödenmemesi sebebiyle, karşı taraf aleyhine —- dosya kapsamında bakiye 10.000,00 TL asıl alacak bedelinin faizi ile toplam 11.554,52 TL tutarında icra takibi başlatıldığını, icra takibine karşı borçlu firma tarafından haksız olarak itiraz edilmesini takiben takip durdurulmuş ve işbu itiraza havi dilekçe 25/08/2020 tarihinde tebellüğ edildiğini, Türk Ticaret Kanunu’nda yapılan değişiklik neticesinde açılacak olan ticari davalar açısından dava şartı arabuluculuk kurumunun kabul edilmesi sonucunda uyuşmazlığın çözümü amacıyla 18.08.2021 tarihinde arabuluculuk başvurusu yapıldığını, süresi içerisinde yapılan işbu başvuru sebebiyle gerçekleştirilen görüşmeler neticesinde herhangi bir anlaşma sağlanamadığını, 01.10.2021 tarihinde anlaşma sağlanamadığına ilişkin Arabuluculuk Son Tutanağı imzalandığını, itirazın iptali ve alacaklarının tahsili davasının ikamesi zorunluluğu hasıl olduğunu, davaya konu talep olunan alacak icra takibi ve fatura tahtında likit ve muayyen olduğunu, davalı şirketin %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini, davalı şirket, müvekkile olan borcunu ödememek ve alacağın tahsilini sürüncemede bırakmak maksadıyla icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini, icra inkâr tazminatının amacı, borçlu olduğu miktarı bilebilecek veya bu miktarı tayin edebilecek durumda olan borçlunun icrada borcunu inkar etmesini önceleyeceğini, davalı şirket, icra takibine yapmış olduğu itiraz ile müvekkile ait alacağının tahsilini güçleştirerek bu durumdan maddi yarar sağlamak ve alacağı sürüncemede bırakmak amacı ile hareket ettiğini, davalı şirketin alacağın %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ettiklerini, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile 11.554,52 TL alacağın tamamının TTK, TBK ve diğer yasal hükümler ile ve sair tüm delillerimiz gereğince temerrüt faizi ile birlikte tarafımıza ödenmesi konusunda dilekçemizde belirtmiş oldukları hususlar dikkate alınmak suretiyle karşı taraf ile uzlaşma mümkün olmadığını, alacağının tahsili için iş bu davanın açıldığını, davaya konu talebimizin kabulü ile, davalı borçlunun haksız olarak icra takibine yaptığı itirazın iptali ile takibin aynen devamını ve fazlayı talep haklarının saklı kalmak suretiyle müvekkili şirketin hak kazanmış olduğu alacağı talebinin işlemiş ve işleyecek en yüksek avans reeskont faizi ile birlikte tahsilini, davalı borçlunun başlatılmış olan icra takibine yaptığı haksız ve yersiz itiraz nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesini, mahkeme masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: —- sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, vaki itirazları üzerine takip durduğunu, takip haksız ve kötü niyetli olarak yürütüldüğünü, söz konusu itirazlarında belirttikleri üzere müvekkili firmanın davacı tarafa herhangi bir borcu yada taahhüdü bulunmadığını, ödeme emri ekinde müvekkili —- gönderildiğini, davacının talep ettiği alacağın vasfı ve kaynağı müvekkili tarafından şu aşamada bilinmediğini, takipte talep edilen ve tamamen fahiş olan faiz oranında taraflarından kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını, faiz oranının taraflarından kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını, faiz oranının — belirlenmesinini gerektiğini, sonuç olarak yapılacak yargılama ve alınacak bilirkişi raporları dahilinde haklılığımız ortaya çıkacağını, aleyhe açılan itirazın iptaline yönelik davanın reddini, davacının taraflarına alacağın % 20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatı ödemesini, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Dava, hukuki niteliği itibari ile; İİK.nun 67.maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır.
Davacının gerçek kişi olması nedeniyle Mahkememizce davacının tacir olup olmadığı araştırılmasına gidilmiş olup, ——– müzekkereye verilen cevabi yazıda davacı ———-kişi —- yazı cevabında; davacının — kaydına rastlanılmadığının belirtildiği, — yazılan yazıya verilen cevabi yazıda; davacının mali müşavirlik faaliyetinden dolayı mükellef olduğu, mesleki kazançlarını 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre serbest meslek kazanç defterine tabi olduğu, mükellefin — yükümlüğünün bulunmadığı bildirilmiştir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 4.maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunun veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nın 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri içinde ticari iş sayılması davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, 6102 sayılı TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar dışında, ticari davayı ticari iş esasına göre değil ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 Sayılı Kanununun 2.maddesi ile değişik 6102 Sayılı TTK ‘nın 5.maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleriyle diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunununda ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 Sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1.maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve istinaf aşamasında Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından re’sen incelenir.
Somut olayda, davanın hizmet sözleşmesinden kaynaklandığı, mutlak ticari dava olmadığı, bu nedenle tarafların sıfatlarına göre mahkemenin görev hususunun değerlendirileceği, davalı tacir olsa da davacı —, tacir olmadığından TTK’nın 4.maddesi uyarınca ticari dava niteliğinde bulunmayan uyuşmazlığın dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 2.maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden Mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. —sayılı kararı, —-Sayılı kararı)
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine, Mahkememizin Görevsizliğine,
2-Görevli mahkemeninin —- Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğuna,
3-HMK 20.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli —– Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine belirtilen süre içerisininde dosyanın gönderilmesi için talepte bulunmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemede değerlendirilmesine,
Dair davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.