Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/612 E. 2022/890 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/612
KARAR NO : 2022/890

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 28/09/2021
KARAR TARİHİ : 07/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili—-müvekkileri ——- çocuğu olduğunu, —— doktor olduğunu, davalı ——- bu —— tarihlerinde geçerli olmak üzere düzenlediğinin ——–sorgulamadan anlaşıldığını ve teminat limiti dahilinde——– yüklenen maddi, manevi zarardan doğan —– üstlendiğini, müvekkili—— boyunca davalının —-tarafından takip edildiğini, doktorların genel olarak tıbbi kötü uygulamaları sonucu down sendromunun gebelikte teşhis edilemediğini ve küçük —– doğduğunu, doktorun müvekkilini yeterince aydınlatmadığını, ileri testleri önermediğini, —–amniosentez yapmadığını, sakat bir çocuğun doğumuna sebep olduğunu, müvekkili olan anne ve babayı derin üzüntü ve acı çekmeye mahkum ettiğini, doktorun kötü tıbbi uygulaması sonucu çocuğun down sendromlu olduğunun doğumdan sonra anlaşıldığını, davalının sigortalısı olan doktorun tam kusuruna dayanılmadığını, Asliye Ticaret Mahkemesinin bu davaya bakmakta görevli olduğunu iddia ederek müvekkili——. maddi tazminat,——.manevi tazminat, müvekkili —— tazminat ve————-manevi tazminata hükmedilmesi ve toplam —-.tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinin HMK 119 maddesinde belirtilen hususları taşımadığını bu nedenle davanın usulden ve zaman aşımı nedeniyle reddi gerektiğini, kusurlu olduğu iddia edilen ——–yaptığını, ——– ilişkisinin hukuki niteliğinin tespiti gerektiğini, hastanın —- başvurduğunu, öncesinde herhangi—— olmadığını, —- sözleşmesel bir ilişki bulunmadığının aşikar olduğunu, davayı ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, davanın— —- ihbarını talep ettiklerini, —— doktorun müvekkiline——- ile sigortalı olduğunu, poliçe kapsamında hüküm altına alınan genel ve özel şartların irdelenmesi neticesinde teminat miktarına ve sigortalının kusur oranına göre müvekkili şirketin sorumluluğunun olup olmadığı varsa ne miktarda olduğunun tespit edilmesi gerektiğini, —- Sigortası Genel Şartlarının A-1 Maddesinde sigortanın kapsamının düzenlendiğini, —– sigortalının kendisine tazminat talebinde bulunulduğunu öğrendiği ya da zarar görenin doğrudan doğruya sigortacıya başvurduğu anda rizikonun gerçekleşmiş sayıldığını, dava dosyası açısından ilk talep tarihindeki —- gerektiğini, ayrıca olay tarihi itibariyle hekimin başka bir —- aynı mahiyette poliçesi bulunup bulunmadığının da tespitinin gerektiğini, poliçe genel şartlarının A-1 maddesine göre—– dönemde meydana gelen olaylara bağlı——dönemlerde yapılan ihbarlar—-bulunmadığını, müvekkilinin sorumluluğu olup olmadığı tespit edilmeden dava açılarak savunma hakkının kısıtlandığını, ———- kusurunun ve sorumluluğunun olduğunu kabul etmediklerini, davacı annenin hamileliği döneminde farklı bir çok hastane ve doktora başvurduğunu, sadece———- olmadığını, davacı anneye uygulanan tetkikler neticesinde amniyosentez uygulanmasını ve/veya gebeliğin sonlandırılmasını gerektiren tıbbi bir veri olmadığını, annenin hangi konularda aydınlatılmadığının anlaşılamadığını, hasta hakkında olumsuz herhangi bir tıbbi veri olmadığı halde gebeliğin sonlandırılmasının önerilmesinin doktordan beklenemeyeceğini, böyle bir onamın hukuki geçerliliği olmadığını, hekimin sorumluluğundan bahsedebilmek için hukuka aykırı eylem, zarar, zarar ile eylem arasında uygun illiyet bağı ve kusur unsurlarının birlikte bulunması gerektiğini, bu koşulun eldeki vakıada mevcut olmadığını, down sendromunun —— kaynaklanan bir durum olmadığını, —— kendiliğinden olan bir durum olduğunu,—– kusurunun olamayacağını, çocuğun doğumunun —– edilmemiş olmasının parayla ölçülemeyen yüksek bir değere sahip olup çocuğun varlığı nedeniyle ticaret mahkemesinde tazminat davası açılmasının kabul edilemez nitelikte olduğunu, kaldı ki dava dilekçesinde çocuğun istem dışı dünyaya geldiğinde dair bir beyan bulunmadığını, çocuğun vücut bütünlüğünün ve sağlık hakkının ihlalinin söz konusu olmadığını, çocuğun bakım giderlerinin karşılanmasının istendiğinin aşikar olduğunu, manevi tazminatın zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağını, poliçenin genel ve özel şartlarına göre tazminat taleplerine bu taleple bağlantılı yargılama gideri ile hükmolunacak —— aleyhine ileri sürülen tazminat talebine ilişkin makul giderlere karşı poliçede belirlenen limitler dahilinde teminat sağladığını, ana para ve ana para dışındaki ödemelerin toplamanın teminat limitini aşamayacağını, bu itibarla davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla sorumluluğun bulunduğunun belirlenmesi halinde azami sorumluluğun poliçe teminat limitiyle sınırlı olduğunu belirterek davanın usul ve esas bakımından reddine karar verilmesini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile;——–Poliçesine dayalı maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Davacılar vekili davacılardan— tarihinde down sendromlu olarak dünyaya gelmesinde davacı—-yapan ve davalının sigortalısı durumunda bulunan dava dışı —– sorumluluğunun bulunduğunu, doktorun davacıları aydınlatmaması nedeniyle down sendromlu doğumdan sorumlu olduğunu, usulünce aydınlatılmış onam alındığını, aydınlatma görevini yerine getirdiğini ispat yükünün hekime ait olduğunu iddia ederek TTK 1483 ve devamı maddeleri uyarınca doktorun tıbbi kötü uygulama ——–düzenleyen davalıdan maddi ve manevi tazminat talep ettiklerini bildirmiş, davalı yan öncelikle zaman aşımı itirazında bulunmuş ve davanın usul ve esastan reddine karar verilmesi gerektiğini savunarak davanın sigortalı doktora ihbarını talep etmiştir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin 23/03/2022 günlü ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktalarının tespiti ile tahkikat aşamasına geçilerek deliller toplanıp, bilirkişi raporları alınmak suretiyle sonuca gidilmiştir.
Davacı—- canlı bir erkek çocuğu dünyaya getirdiği, doğumun ——- down sendromu bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Annenin doğum yaptığı 21/12/2015 tarihinden geriye doğru 1 yıllık süre içindeki ——– kayıtlarından gittiği hastaneler tespit edilerek, hasta kayıt ve belgeleri getirtilip dosyaya konulmuştur.
Davalı yan zaman aşımı itirazında bulunmuştur. Davacı annenin —- tarihinde doğum yaptığı mahkememizdeki davanın 28/09/2021 tarihinde açıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.—– belirtildiği üzere;
6102 sayılı TTK’nın “Doğrudan dava hakkı” başlıklı 1478. maddesi, “(1) Zarar gören, uğradığı zararın sigorta bedeline kadar olan kısmının tazminini, sigorta sözleşmesi için geçerli zamanaşımı süresi içinde kalmak şartıyla, doğrudan sigortacıdan isteyebilir.” hükmünü,
“Zamanaşımı” başlıklı 1482. maddesi, “(1) Sigortacıya yöneltilecek tazminat istemleri, sigorta konusu olaydan itibaren on yılda zamanaşımına uğrar.” hükmünü,
Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının “B.1. Rizikonun Gerçekleşmesi” başlıklı maddesi, “— sözleşmesinin konusuna ilişkin olarak sigortalının kendisine tazminat talebinde bulunulduğunu öğrendiği ya da zarar görenin doğrudan doğruya sigortacıya başvurduğu anda riziko gerçekleşmiş sayılır.” hükmünü,
“B.5. Doğrudan Dava Hakkı” başlıklı maddesi, “Zarar gören, uğradığı zararın sigorta bedeline kadar olan kısmının tazminini, —— için geçerli zamanaşımı süresi içinde kalmak şartıyla, doğrudan sigortacıdan isteyebilir.” hükmünü,
“C.9. Zamanaşımı” başlıklı maddesi, “Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve sigorta tazminatına ilişkin istemler her hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” hükmünü içermektedir. Bu yasal düzenlemeler karşısında davacı talepleri yönünden zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından davalı yanın zamanaşımı itirazı reddedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Davalı tarafından —- tarihli, Tıbbi Kötü Uygulamaya ———poliçesinin düzenlendiği, poliçe teminat limitinin ——— karar sayılı kararı gözetilerek davalı tarafça düzenlenen sigorta poliçesinin manevi tazminat klozunu içerip içermediğinin tespiti bakımından davalı sigorta şirketine müzekkere yazılarak poliçenin manevi tazminat klozunu kapsayıp kapsamadığı ve prim ödenirken bu—- tarihli beyan dilekçesinde poliçenin maddi manevi tazminat ayrımı yapmaksızın tüm tazminat taleplerini kapsadığını bildirmiştir.
Davalı —-genel şartlarının A-1 maddesinin 1.fıkrasındaki düzenleme uyarınca 1 aydan fazla sigortasız kalınan dönemde meydana gelen olaylara bağlı olarak sigortalı dönemlerde yapılan ihbarlar için sigorta koruması bulunmadığını, bu hususunda araştırılması gerektiğini beyan etmiştir. —- Poliçesinin A-1 maddesinde ——— Kanun’un ek12 maddesi çerçevesinde serbest ya da—- kurum ve kuruluşlarında ——uzman olanların poliçe kapsamındaki mesleki faaliyeti ifa ederken sözleşme tarihinden önceki 10 yıllık dönemdeki veya sözleşme süresi içinde mesleki faaliyeti nedeniyle verdiği zararlara bağlı olarak sözleşme süresi içinde kendisine yapılan tazminat taleplerine ve bu taleple bağlantılı yargılama giderleriyle hükmolunacak faize ve sigortalı aleyhine ileri sürülen tazminat talebine ilişkin makul giderlere karşı poliçede belirlenen limitler dahilinde teminat sağlar ancak 10 yıllık dönemin — aydan fazla sigortasız kalınan dönemlerde meydana gelen olaylara bağlı olarak sigortalı dönemlerde yapılan ihbarlar için sigorta koruması yoktur.” hükmü düzenlenmiştir. Bu kapsamda—-cevap ile sigortalı doktorun —————tarihli dilekçesinde— doktorun 30 günden fazla —– kaldığı dönemde meydana gelmiş olsa bile davalının— limiti dahilinde müvekkillerinin zararını karşılamak zorunda olduğunu, —— ZMMS.yönünden 2918 sayılı Yasanın 90.maddesinin zararın genel şartlarla belirlenmesine ilişkin kısmının — aykırı olduğunu kabul ederek iptaline karar verdiğini bu şekilde TBK ile belirlenmiş bir hususun daha sonra 2918 sayılı Kanun’un yollamasıyla genel şartlarla zarar gören 3.kişi aleyhine azaltılmasının — kabul edildiğini, davalının da zarar gören müvekkillerine karşı TTK ile tanınan bir hakkı genel şartlardaki bir maddeyle ortadan kaldıramayacağını, TTK 1484 maddesinin Kanun’un 1486/2 maddesi gereğince aksi kararlaştırılamayacak emredici hüküm niteliğinde olduğunu, genel şartlar ile müvekkillerinin tazminat hakkının kısıtlanamayacağını, —- sözleşmesinin tarafı olmadığını, kanunla tanınan tazminat haklarının genel şartlarla ortadan kaldırılamayacağını, tazminatın azaltılması yahut kaldırılması sonucunu doğuran hallerin zarar gören 3.kişilere karşı ileri sürülemeyeceğini, doktrinde de genel şartlarda kabul edilen 30 günden fazla sigortasız kalınan dönemlere ilişkin hükmün zarar görene karşı ileri sürülmesinin mümkün olmadığının kabul edildiğini, sigortacının şartları varsa sözleşmenin tarafı olan ——rücu edebileceğini ileri sürmüştür. TTK 1484 maddesinde zarar görenle ilişkide ifa yükümlülüğü düzenlenmiş ve sigortacının,—- karşı ifa borcundan tamamen veya kısmen kurtulmuş olsa bile zarar gören bakımından ifa borcunun—— devam ettiği kabul edilmiştir. TTK 1486/2 maddesinde ise Kanunun 1484.maddesindeki düzenlemeye aykırı sözleşme şartlarının geçersiz olduğu kabul edilmiştir. Poliçe genel şartlarının B.3.6 maddesinde de zarar görenle ilişkide ifa yükümlülüğü hususu düzenlenmiş ve TTK 1484 maddesindeki düzenlemeye paralel bir düzenleme getirilmiştir. —-arasında (hamilelik ve doğum sürecini içine alan dönem) —-bulunmadığı anlaşılmakla birlikte poliçe genel şartlarının A-1 maddesi 1.fıkra son cümlesindeki “…..1 aydan fazla —- dönemlerde meydana gelen olaylara bağlı olarak —– koruması yoktur” hükmünün zarar gören 3.kişi durumundaki davacılar yönünden yasal düzenlemeler ve poliçe genel şartlarının B.3-6 maddesi karşısında uygulanması mümkün olmadığından davalı yanın aksi yöndeki itirazları mahkememizce yerinde görülmemiştir.
Davalı vekili poliçenin genel ve özel şartlarına göre tazminat taleplerine ve bu taleple bağlantılı yargılama gideri ile hükmolunacak faiz, sigortalı aleyhine ileri sürülen tazminat talebine ilişkin makul giderlere karşı poliçede belirlenen limitler dahilinde teminat sağladığını, ana para ve ana para dışındaki ödemelerin toplamının teminat limitini aşamayacağını, bu itibarla davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla sorumluluğun bulunduğunun belirlenmesi halinde azami sorumluluğun poliçe teminat limitiyle sınırlı olduğunu ileri sürmüştür. ——dava sonucuna göre yargı giderlerini ve —- genel hükümler çerçevesinde ödemekle yükümlü olduğundan hükmedilebilecek maddi ve manevi tazminat dışında yargı giderleri, işleyecek faiz ve avukatlık ücreti tutarının poliçe limitinden düşülmesi talebi mahkememizce yerinde görülmemiştir.
İhbar olunan—– duruşmada —— olarak görev yaptığını —– çalıştığını, söz konusu—- gündüz çalışan ,—— olduğunu,——yetkinliği ile şahsi bilgileri dahilinde elinden —— çalıştığını—– olduğu dönemde davacıların sadece kendisinden değil başka sağlık kuruluşlarından da hizmet aldıklarını, Down sendromu taraması testinin şüpheye bırakmayacak sonuçlarla geldiğini ——- olarak sonuçlanmıştır.) yine de daha uzman bir kişiye perinatoloji bölümüne hastayı gönderdiğini, bu bölümün anne karnındaki bebekleri normal, anormal ve genetik hastalıklar yönünden incelemediğini, kadın doğum uzmanlığı üzerine ——- yapılarak bu uzmanlığın elde edildiğini, —– olduğunu, bu doktorun —– takip önerdiğini, raporu dosyaya sunduğunu, hastanın rutin takibini yapıp doğumunu gerçekleştirdiğini, sunduğu tarama —- testi olduğunu sonuç—–çıktığı takdirde hastayı üçlü taramaya yönlendirdiklerini, yahut —- zamanı geçmiş ise üçlü tarama testi istediklerini, davacının —- riskli çıkmasına rağmen kendisini perinatoloji uzmanına yönelttiğini, bu doktorun ayrıntılı—-yaptığını ayrıntılı ultrasondan sonra daha ileri tetkikleri yapmak için elinde bir öneri olması gerektiğini, ancak davacı yönünden gerekmediği için daha ileri tetkiklere girmediğini, davacıya daha ileri tetkikleri anlattığını ,yazılı herhangi bir belge yada kayıt almadığını beyan etmiştir.
—– görevli uzmanlarca düzenlenen — raporda —— gelmesi nedeniyle %81 oranında meslekte kazanma gücü kaybının bulunduğu ve bu duruma göre sürekli olarak başkasının bakımına muhtaç olduğu belirlenmiştir.
Dosya tazminat hesabının yapılması için bilirkişiye verilmiş, alınan————-tarihli raporda, bilirkişinin belirlenen maluliyet oranını esas alarak hesaplama yaptığı ve maddi zararı %100 kusur oranına göre ——olarak hesapladığı, ———— duyacak olmasını gözönünde bulundurarak talep edilebilecek bakıcı giderini de %100 kusur durumuna göre —————– belirlediği, toplam tutarın ———————.olduğu anlaşılmıştır.
Davacılar vekili —— tarihli talep arttırım dilekçesi ile harç yatırmak suretiyle ——poliçe limitini gözönünde bulundurarak ———.işgöremezlik-maddi tazminat ( bakıcı gideri dahil)——manevi tazminat, davacı —– davacı ——–manevi tazminat olmak üzere toplam ———– başvuru tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ettiklerini bildirmiştir.
Hekim ile hasta arasındaki ilişki vekalet sözleşmesine dayalı olup, uyuşmazlığın temelini teşhis ve tedavi hizmetini üstlenen doktorun bu kapsamda mevcut sorumluluğu ve özen borcu oluşturmaktadır. Buna göre vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilememesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle vekil konumunda olan ve tedavi işlemlerini yapanların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle söz konusu özen borcunu yerine getirmeleri gerekir. Vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. Doktor hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. —– tarihinde yürürlüğe giren—-, 6023 sayılı —— Kanununun 59/g maddesi uyarınca çıkarılan ——- Hasta Hakları Yönetmeliği hükümlerinde de belirtildiği üzere, hasta tıbbi müdahaleyi gerçekleştirecek hekim tarafından tıbbi müdahale konusunda bilgilendirilmelidir. Bu kapsamda —– bakımı özenle yapma görevi hekime ait olup, hastanın uygulanan ve diğer tanı, tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hasta sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, —-reddetme durumda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri konusunda bilgi edinme hakkı bulunmaktadır. Bu bilgilendirme, hekim tarafından hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak anlayabileceği şekilde yapılması gerekmektedir. Hastayı bu şekilde aydınlatma yükümlülüğü bulunan hekim, bu yükümlülüğünü mevzuata ve usule uygun şekilde yerine getirdiğini kanıtlamakla yükümlüdür. Özetle, hekim görevini özenle yerine getirmeli ve hastanın bilgi alma hakkı kapsamında onu aydınlatmalıdır. Somut olayda, hekimin down sendromunu teşhise yönelik bir hatasının veya — yönelik imkanlar konusunda hastayı aydınlatmamasının sorumluluğunu doğuracağı izahtan varestedir.——-
Somut olayda; davacı—- döneminde —— çeşitli tarihlerde muayene olduğu, bu hastanelerden —– doğumunun sezeryan yoluyla gerçekleştirildiği, sigortalı doktorun davacı —– —- takip ettiği, davacının—— tarama sonuç testinde ikili testinin——– risk testinin 1:1826 olarak belirlendiği, bunun yanısıra — tarafından düzenlenen ikinci —– raporunda da ” bebeğin fetal gelişimin normal, yapısal — izlenmedi, rutin takip önerildi” şeklinde ifadelerin yer aldığı görülmüştür. Dosya kapsamında gelen tıbbi belgeler içinde davacı —- yönünden başkaca bir teşhis ve tanı belgesi bulunmadığı anlaşılmıştır. İhbar olunan durumundaki sigortalı doktor tarafından da bu husus duruşmada beyan edilmiş ve hastanın ikili tarama testinin az riskli çıkması ve perinatoloji uzmanının raporu karşısında daha ileri tetkiklere gidilmediği ifade edilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları ile davacı —- tarihinde down sendromlu olarak —–dünyaya getirdiği, hamilelik sürecinin sigortalı doktor—– tarafından takip edilerek doğumun gerçekleştirildiği, davacı annenin hekimin kusurlu davranışı nedeniyle anne —– var olan down sendromunun tespit edilemediğini, riskli gebeliği sonlandırma hakkının elinden alındığını ileri sürdüğü, doktorun gebelik takibi sırasında 2’li, tarama testini yaptırdığı, —- doktordan rapor alındığı ancak bebeğin down sendromlu olabileceği, kesin tanı için başvurulabilecek yöntemlerin olduğu, bu yöntemlerin risklerinin bulunduğu hususlarında mevzuat hükümleri doğrultusunda anne ve babaya açıklama yaptığı, bilgilendirip aydınlattığı hususlarında hiçbir delil sunmadığı, aksine 2’li tarama testi risksiz bölgede çıktığından diğer ileri tetkik yöntemlerine gidilemeyeceği yönünde duruşmada beyanda bulunduğu, ——- tıbbi gereklere uygun teşhis, tedavi ve bakımı özenle yapma görevinin hekime ait olduğu, hastanın uygulanan ve diğer tanı, tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hasta sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, komplikasyonları ve reddetme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri konusunda bilgi edinme hakkının bulunduğu, bu bilgilendirmenin hekim tarafından hastanın —— uygun olarak anlayabileceği şekilde yapılması gerektiği, hastayı bu şekilde aydınlatma yükümlülüğü bulunan hekimin, bu yükümlülüğünü mevzuata ve usule uygun şekilde yerine getirdiğini ispatlamak zorunda olduğu, ispat yükünün hekimde bulunduğu ancak tüm bu hususların ispatlanamadığı sonucuna varılmıştır.
Maluliyet ve tazminat hesabına ilişkin alınan raporlar gerekçeli ve denetlenebilir nitelikte olduğundan mahkememizce hükme esas alınmış—- down sendromlu olması nedeniyle %81 oranında maluliyetinin oluştuğu ve bu nedenle hayat boyu bakıcıya ihtiyacının olduğu, toplam maddi zararı 8.911.462,54 TL.olarak belirlenmiş olmakla birlikte davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğu gözetilerek talep arttırım dilekçesindeki talep uyarınca —-maddi tazminatın davalı taraftan tahsiline karar verilmesi gerektiği kanaati oluşmuştur.
Davacıların bir diğer talebi ise manevi tazminata ilişkin olup, çocuk ile anne ve baba için manevi tazminata hükmedilmesi talep edilmiştir. Davacıların ekonomik ve sosyal durumları araştırılarak dosya içine konulmuştur. TBK 56.maddesinde manevi tazminat düzenlenmiş olup, bir kişinin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda olayın özellikleri gözönünde bulundurularak zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verilebilir. Aynı maddenin 2.fıkrasında ağır bedensel zarar veya ölüm halinde zarar gören yahut ölenin yakınlarına da uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenebileceği kabul edilmiştir. Manevi tazminat takdir edilirken bu bedelin taraflar açısından bir ceza ve zenginleşme aracı olmadığı, her olaya özel olarak değerlendirilmesi gerektiği dikkate alınmıştır. Somut olayda —— down sendromlu olarak dünyaya geldiği ve %81 oranında malul olduğunun belirlendiği, yaşı ve maluliyet duruuna göre hayat boyu bakıcıya ihtiyaç duyacağı, dolayısıyla davacı anne ve babanın da çocukla birlikte ömür boyu bu sendromun getirdiği zorlukları birlikte yaşayacakları, sürecin ağır ve meşakkatli bir süreç olduğu bu durumun çocuk yanısıra anne ve babada da ciddi bir travma yarattığı, sigortalı hekimin ağır kusurlu olduğu, davalının sigortalısının kusurundan kaynaklı bu zarardan da poliçe limitleri dahilinde sorumluluğunun bulunduğu sonucuna varılarak davacıların manevi tazminat istemlerinin de kabulüne karar verilmesi gerekmiştir.
Davacı yan tazminat taleplerine arabulucuya başvuru tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesini talep etmiştir. Davacılar tarafından arabulucuya başvurulmuş,—- tarihinde düzenlenen dava şartı arabuluculuk son tutanağından davacılar vekiliyle davalı vekilinin toplantıya katıldığı, toplantıda davacılar vekilince maddi ve manevi tazminat taleplerinin dile getirildiği anlaşılmıştır. Yapılan görüşme neticesinde taraflar anlaşamadıklarını ifade etmişler ve arabuluculuk anlaşmama tutanağı düzenlenmiştir. Davalı yan arabuluculuk görüşmeleriyle birlikte davacı taleplerinden haberdar olmuş ve davacı yan açıkça maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduklarını bildirmiştir. İhtar herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp arabuluculuk görüşmelerinde davacı tarafça açıkça alacakların tahsili talep edilmiş olmakla davacının bu talebinin ihtar mahiyetinde olduğu mahkememizce kabul edilmiş ve davalı yanın arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği —-uyarınca hükmedilen tutarlara avans faizi yürütülmesi talebi de uygun bulunarak davanın arttırılan hali ile kabulüne, davacı ————için —-maddi tazminat ———– manevi tazminatın davacı —- manevi tazminat ve davacı —— manevi tazminatın arabuluculuk son tutanağının düzenlendiği 10/09/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacılara ödenmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN ARTTIRILAN HALİ İLE KABULÜNE,
Davacı ——– maddi tazminat ve ——manevi tazminatın,
Davacı —– manevi tazminat ve davacı—–manevi tazminatın—— son tutanağının düzenlendiği 10/09/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davacılara ödenmesine,
2-Karar harcı 54.648,00 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.741,91 TL ile tamamlama harcı olarak yatırılan 991,00 TL. harcın mahsubu ile bakiye ——–harcın davalıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 1.741,91 TL ile 991,00 TL.tamamlama toplamı ——- harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
4-Davacılar tarafından yapılan 67,80 TL ilk masraf, 390,65 TL tebligat ve müzekkere gideri, ——üzere toplam ————-. yargılama giderin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hükmedilen maddi tazminat yönünden karar tarihinde geçerli ———-esaslara göre belirlenen ———- vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı ——— velayeten diğer davacılara verilmesine,
Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hükmedilen manevi tazminat yönünden karar tarihinde geçerli ——esaslara göre belirlenen 12.800,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
6-7155 sayılı Kanun ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A maddesinin 13.fıkrası ve yürürlükte bulunan —- uyarınca hazine tarafından karşılanan 680,00 TL.arabuluculuk ücretinin davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
7-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davacı ve davalı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı ve davalı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacılar vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.