Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/591 E. 2023/117 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/591
KARAR NO : 2023/117

DAVA : İtirazın İptali (Banka Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 20/09/2021
KARAR TARİHİ : 15/02/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Banka Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin —-Şubesi ile dava dışı—–. arasında Kredi Çerçeve Sözleşmeleri imzalandığını, borçlu firmaya krediler kullandırıldığını, davalıların ise bu kredi çerçeve sözleşmelerini müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, dava dışı şirkete kullandırılan kredilerin ödenmediğini, hesapların kat edilerek ihtarnamelerin asıl borçlu şirket ve davalılara tebliğ edildiğini, kat ihtarına rağmen kredi borcuna ilişkin bir ödeme yapılmadığını, davalıların temerrüde düştüklerini, alacağın tahsili amacıyla davalılar aleyhine——- sayılı dosya ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak ve tahsilde tekerrür etmemek kaydı ile 28.470.904,56 TL üzerinden haciz yolu ile takip başlatıldığını, davalıların takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiklerini ve takibin durduğunu, talep edilen faiz oranının usul, yasa ve taraflar arasında akdedilen kredi çerçeve sözleşmesine uygun olduğunu ileri sürerek davalıların itirazının iptali ile takibin takip talebinde yazılı şartlarla devamına, davalıların inkar olunan alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili—— dava dışı asıl borçlu şirketin eski sahibi olduğunu, bir kısım hissesini devrettiğini, devir işleminden sonra eşi diğer davalı ——- ile birlikte şirketten uzaklaştırılmak istendiğini, tüm yetkilerinin alınarak şirketle ilişkilerinin kesildiğini, davacının asıl borçlu ile anlaşarak bir kısım ödeme alıp alacağına kavuştuğunu, buna rağmen hiç ödeme yapılmamış gibi icra takibi başlattığını, şirket adına kayıtlı araçlar üzerine haciz konulmasının davacı tarafça talep edilmediğini, haciz uygulanan malların satışının talep edilmediğini, banka hesapları ve 3.kişilere 89/1 ihbarnamesi gönderilmediğini, davacının asıl borçluyu takip etmeden, taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefil hakkında takip yapabilmesi için borçlunun ifada gecikmesi, ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerektiğini, asıl borçlu şirketin faal durumda olup ifa güçsüzlüğü içinde olmadığını, aksine davacı yana ödeme yaptığını, buna rağmen davacının asıl borçluyu koruyarak alacağı yalnızca müvekkillerinden istediğini, davacı ile asıl borçlu arasında finansal yapılandırma sözleşmesi yapılıp yapılmadığının araştırılması gerektiğini, öte yandan borcun ipotek ile teminat altına alındığını ve ipoteğin borcu karşılamaya yeterli olduğunu, davacının bu yola başvurmadan müvekkilleri hakkında takip yaptığını, talep edilen faiz miktarının fahiş olduğunu, banka defter ve kayıtlarının delil olarak kabul edileceğine ilişkin sözleşme hükmünün kefiller yönünden geçerli olamayacağını, ihtarnamenin müvekkillerine usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediğini, dolayısıyla muaccel hale gelmiş bir borçtan bahsedilemeyeceğini belirterek davanın reddi ile davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile; İİK.nun 67.maddesine dayalı olarak açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı, bankanın——Şubesiyle dava dışı ——-.arasında kredi çerçeve sözleşmeleri imzalandığını ve borçlu firmaya kredi kullandırıldığını, davalıların da bu sözleşmeleri müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, borcun ödenmemesi nedeniyle hesabın kat edilerek davalılara ihtarname gönderildiğini ve temerrüde düşürüldüklerini, sonuç alınmaması üzerine tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla davalılar hakkında ilamsız icra takibine girişildiğini, davalıların takibe haksız yere itiraz ettiklerini, takipte talep edilen faiz oranı ve miktarının kredi çerçeve sözleşmesine uygun olduğunu belirterek davalıların itirazının iptali ile takibin devamına ve davalıların %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar ——- dava dışı asıl borçlu şirketin eski sahibi olduğunu, bir kısım hissesini devrettiğini, devir işleminden sonra eşi diğer davalı ——-ile birlikte şirketten uzaklaştırılmak istendiğini, tüm yetkilerinin alınarak şirketle ilişkilerinin kesildiğini, davacının asıl borçlu ile anlaşarak bir kısım ödeme alıp alacağına kavuştuğunu, buna rağmen hiç ödeme yapılmamış gibi icra takibi başlattığını, şirket adına kayıtlı araçlar üzerine haciz konulmasının davacı tarafça talep edilmediğini, haciz yapılan malların satışının talep edilmediğini, banka hesapları ve 3.kişilere 89/1 ihbarnamesi gönderilmediğini, davacının asıl borçluyu takip etmeden taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefil hakkında takip yapabilmesi için borçlunun ifada gecikmesi, ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerektiğini, asıl borçlu şirketin faal durumda olup ifa güçsüzlüğü içinde olmadığını, aksine davacı yana ödeme yaptığını, buna rağmen davacının asıl borçluyu koruyarak alacağı yalnızca kendilerinden istediğini, davacı ile asıl borçlu arasında finansal yapılandırma sözleşmesi yapılıp yapılmadığının da sorulmasını istediklerini, öte yandan borcun ipotek ile teminat altına alındığını ve ipoteğin borcu karşılamaya yeterli olduğunu, davacının bu yola başvurmadan kefiller hakkında takip yaptığını, talep edilen faiz miktarının fahiş olduğunu, banka defter ve kayıtlarının delil olarak kabul edileceğine ilişkin sözleşme hükmünün kefiller yönünden geçerli olamayacağını, ihtarnamenin kendilerine usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediğini, dolayısıyla muaccel hale gelmiş bir borçtan bahsedilemeyeceğini belirterek davanın reddi ile davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini savunmuşlardır.Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin 09/02/2022 günlü ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktalarının tespiti ile tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanarak bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonuca gidilmiştir.——sayılı takip dosyası getirtilmiş, davacının dava dışı asıl borçlu şirket ile davalılar hakkında ilamsız icra takibi başlattığı, ödeme emrinin davalılara tebliği ile davalıların takibe süresinde itiraz ettikleri, itiraz dilekçesinin davacı vekiline 28/08/2021 tarihinde tebliğ olduğu, 20/09/2021 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır.Davalılar vekili 08/02/2022 tarihli dilekçesi ile davanın kredi asıl borçlusu—— ihbarını talep etmiş, ihbar dilekçesinin tebliği ile ihbar olunan tarafça beyanda bulunulmadığı anlaşılmıştır.Dosyaya sunulan delil ve belgelerden davacı banka ile ihbar olunan asıl borçlu şirket arasında kredi çerçeve sözleşmelerinin imzalandığı, bu sözleşmelerde davalıların da müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu, davalı—— 18 milyon TL.ve 9 milyon USD, ——15 milyon TL.ve 6 milyon USD toplam tutarda olmak üzere yine müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatıyla sözleşmeleri imzaladıkları anlaşılmıştır. Kefalet sözleşmeleri incelendiğinde TBK 583 maddesindeki şekil koşullarını ihtiva ettikleri sözleşmelerin şeklen geçerli olduğu görülmüştür.Dava dışı asıl borçlu şirketin sicil kayıtları incelendiğinde davalıların asıl borçlu şirketin ortak ve yetkilisi oldukları, takibe konu alacağın dayanağını oluşturan kredi sözleşmelerinin TBK 584 maddesine son fıkranın eklenmesinden sonra düzenlendikleri bu nedenle her bir davalı yönünden eş rızasına gerek olmadığı tespit edilmiş bunu yanı sıra davalıların karı koca oldukları ve aynı sözleşmeye kefil sıfatıyla imza attıkları gözetildiğinde de eş rızasına gerek olmadığı kanaatine varılmıştır.Davacı banka tarafından kredi borçlarının ödenmediği belirtilerek davalılara ve dava dışı asıl borçlu şirkete —–Noterliğinde düzenlenen 13/09/2018 tarihli —— yevmiye no.lu ihtarname düzenlenip gönderilmiş, bu ihtarnamede hesabın 10/09/2018 tarihinde kat edildiğinin bildirildiği ve borcun ihtarnamenin tebliğini izleyen 1 gün içinde ödenmesinin talep edildiği anlaşılmıştır. Söz konusu ihtarname asıl borçluya 15/09/2018 tarihinde “evrak almaya yetkili daimi çalışanına tebliğ edildi”şerhiyle ——-tebliğ edilmiş, davalılar adına da yine aynı adreste “gösterilen adreste işyerinde muhattap çarşıda olduğundan muhatabın daimi işçisi/sekreteri —— tebliğ edildi”şerhiyle 15/09/2018 tarihinde tebligat yapıldığı anlaşılmıştır. Davalı yan gönderilen ihtarnamenin kendilerine usulüne uygun tebliğ edilmediğini, ihtarnamede belirtilen adresin şirket adresi olduğunu ve tebligat mazbatasına hazır bulunan şirket çalışanına tebligat yapıldığının yazılı olduğunu şirkette aktif bir yetkilerinin bulunmadığını ileri sürmüş ise de davalıların ihtarnamede geçen diğer adreslerine gönderilen tebligatların iade olduğu, aynı zamanda şirketin merkezi olan adreste davalılar adına tebligat yapıldığı, TBK 17 maddesi uyarınca işyerinde tebligat yapılması mümkün olup ihtarname tebliğinin usulüne uygun olarak yapıldığı, ihtarın tebliğ tarihi itibariyle her iki davalının şirket yetkilisi oldukları dolayısıyla cevap dilekçesinde yer alan aksi yöndeki iddiaların yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
Davalılar TBK 586 maddesine göre alacaklının borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip imkanı bulunduğunu ancak bunun için borçlunun ifada geçikmiş ve ihtarın sonuçsuz kalmış olması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerektiğini, asıl borçlu şirketin faal olup ifa güçsüzlüğü çekecek durumda olmadığını, aksine davacıya ödeme yaptığını, davacının alacağını tahsil etmiş olmasına rağmen kendileri hakkında icra takibi başlattığını, borcun ipotek ile de teminat altına alındığını ve ipotek tutarının borç miktarını karşılamaya yeter olduğunu, davacının ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapmayıp kendilerine karşı takip yapmayı tercih ettiğini ileri sürmüştür. Yine dosyaya sunulan belgeler arasında dava dışı şirketin kullandığı kredileri nedeniyle taşınmaz rehni tesis edildiği, bu taşınmazların dava dışı şirket adına kayıtlı olup asıl borçlunun borcunu teminen düzenlediklerini, kefillerin borçlarının teminat altına alınmadığı görülmüştür. TBK 586/1 maddesinde alacaklının borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden müteselsil kefili takip edebileceği ancak bunun için borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerektiği düzenlenmiştir. Kredi asıl borçlusu tarafından kredi borcunun ödenmemesi üzerine davacı banka tarafından hesap kat edilerek, ödeme için ihtarname gönderilmiş sonuç alınamayınca tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla asıl borçlu ve davalı kefiller hakkında ilamsız icra takibine geçilmiştir. Dolayısıyla TBK 586/1 maddesi uyarınca davalılara başvuru için koşulların oluştuğu davalı taraf itirazlarının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
Hesabın kat edilip ihtarname tebliğinden sonrasında aralarında davacının da olduğu, pek çok banka ile asıl borçlu şirket arasında 18/06/2021 tarihli borç yapılandırma sözleşmesi imzalandığı, davalıların bu sözleşmede imzalarının bulunmadığı, bu sözleşmenin taraflar arasında imzalanan genel kredi sözleşmelerinin ayrılmaz parçası ve eki olduğu, bu sözleşmenin imzalanmış olmasının genel kredi sözleşmesinden doğan borçların ertelendiği, yenilendiği, borç ve kefaletlerin sona erdiği anlamına gelmediği sunulan sözleşme içeriğinden anlaşılmıştır.Davacı bankanın krediyi kullandıran şubesinde banka kayıtları üzerinde inceleme yapmak ve rapor düzenlenmek üzere bilirkişi tayin edilmiş, 16/09/2022 tarihli kök rapor alınmıştır. Bilirkişi raporuna her iki taraf vekilince itiraz edildiğinden itirazların karşılanması bakımından da ek rapor alınması yoluna gidilmiştir. Mahkememizin ara kararı doğrultusunda bilirkişiye davalılar yönünden temerrüdün kat ihtarının tebliği ve verilen süre sonunda oluştuğunun kabulü halinde talep edilebilecek miktar ile temerrüdün takip tarihi itibariyle oluştuğunun kabulü halinde talep edilebilecek miktar olmak üzere seçenekli hesaplama yaptırılmış, hesap kat ihtarının davalılara tebliğinin usulüne uygun olduğu dolayısıyla davalıların temerrüdünün 17/09/2018 tarihinde oluştuğu kabul edilerek bu doğrultuda yapılan hesaplamalara itibar edilmiş, dosyada toplanan tüm deliller ve alınan bilirkişi raporu ile davacı banka ve dava dışı asıl borçlu arasında imzalanan çerçeve sözleşmeler uyarınca asıl borçlu şirkete farklı zamanlarda krediler kullandırıldığı, davalılarında kredi sözleşmelerini müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, kefalet sözleşmelerinin geçerli ve borcun kefalet limiti sınırları içinde kaldığı, asıl borçlu şirket ile davacı arasında imzalanan finansal yapılandırma sözleşmesi ve kredilerin yeniden vadelendirilmesi taahhütnamesi sonrası toplam 4.024.832,02 TL.tahsilat sağlanmış olup bu ödemenin 2.041.103,82 TL.nin takip öncesi, 13.726,81 TL.sinin takip ve dava arasında, 1.970.001,39 TL.sinin ise davadan sonra olduğu, bilirkişi tarafından takipten önce yapılan tahsilatların öncelikle faiz ve ferilerinden düşülmesi suretiyle hesaplama yapıldığı, takipten sonra davadan önce yapılan ödemeler için ise miktarının 13.726,81 TL. oluşu gözönüne alındığında tahakkuk edecek harç, masraf ve vekalet ücreti alacaklarının çok altında kalacak olması nedeniyle davadan sonra yapılan ödemelerle birlikte infaz aşamasında dikkate alınmasının uygun olacağının belirtildiği, takip konusu borcu oluşturan kredilerden her biri için ayrı ayrı faiz oranları tespit edilmek suretiyle rapor hazırlandığı, düzenlenen rapor ve ek raporun hüküm kurmaya elverişli, gerekçeli ve denetlenebilir nitelikte düzenlenmiş olduğu, hükme esas alınabileceği, takipte talep edilen çek depo bedeli yönünden ise sözleşmeler incelendiğinde çek sorumluluk bedellerinin deposundan davalıların sorumlu olduğuna, dair sözleşmeler de açık bir düzenleme olmadığından davalıların sorumlu tutulamayacağı anlaşılmakla bilirkişi raporunda yapılan hesaplamalar uyarınca davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, takip konusu asıl alacağı oluşturan her bir kredi yönünden asıl alacak tutarlarına takip tarihinden itibaren işletilecek temerrüd faiz oranları da ayrı ayrı gösterilmek suretiyle hüküm kurulmuştur. Bunun yanısıra takip ve davadan sonra yapılan ödemelerinde infaz aşamasında icra müdürlüğü ve nazara alınmasına karar verilmiş, aşan talepler ile çek depo bedellerine yönelik talepler yerinde görülmeyerek reddedilmiştir. Takip konusu alacak likid nitelikte olup davalılar itirazlarında haksız olduklarından kabul edilen tutar üzerinden davacı lehine inkar tazminatına hükmedilmiş bunun yanısıra ihtarname ile takip tarihi arasında yapıldığı anlaşılan 2.041.103,82 TL.ödemeye rağmen davacının takip başlatırken bu tutarı düşmemesi, takibe konu etmesi de haksız ve kötü niyetli bir davranış olarak görülmek suretiyle davalılar lehine bu miktar üzerinden %20 oranında kötü niyet tazminatı hesaplanarak davacıdan tahsiline dair aşağıdaki karar verilmiştir.

H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE, davalıların—— sayılı takip dosyasında itirazlarının;
9.979.166,09 TL. Asıl Alacak
5.161.953,37 TL. İşlemiş Faiz
258.097,17 TL. + %5—– olmak üzere toplam
15.399.216,63 TL üzerinden iptali ile takibin bu tutar üzerinden tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla devamına,
Asıl alacağı teşkil eden toplam 9.979.166,09 TL.yi oluşturan;
a——no.lu krediye ilişkin olan 920.841,39 TL.asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren %23,76 ve %5 —–
b——no.lu krediye ilişkin olan 618.695,31 TL.asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren %23,76 ve %5 —-
c——— no.lu krediye ilişkin olan 6.992.819,27 TL.asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren %22,50 ve %5 —–
d—–no.lu krediye ilişkin olan 821.364,54 TL.asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren %25,56 ve %5 —–
e——–no.lu krediye ilişkin olan 455.445,58 TL.asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren %45 ve %5 —-
f——- no.lu krediye ilişkin olan 170.000,00 TL.asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren %45 ve %5 ——- uygulanmasına,
Takip ve dava sonrasında yapıldığı anlaşılan;
23/08/2021 tarih 13.726,81 TL.
02/11/2021 tarih 255.339,59 TL.
10/11/2021 tarih 51.641,38 TL.
15/12/2021 tarih 66.879,55 TL.
21/12/2021 tarih 45.736,98 TL.
24/12/2021 tarih 65.683,79 TL.
18/01/2022 tarih 10.917,08 TL.
03/02/2022 tarih 45.138,38 TL.
03/02/2022 tarih 214.708,47 TL.
08/02/2022 tarih 740.000,00 TL.
02/03/2022 tarih 35.704,40 TL.
02/03/2022 tarih 9.187,60 TL.
05/04/2022 tarih 429.064,17 TL. Tutarlı ödemelerin icra müdürlüğünce infaz aşamasında nazara alınmasına,
2-Fazla talebin reddine,
3-Hükmedilen tutarın %20’si oranında 3.079.843,32 TL.inkar tazminatının davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
4-İhtarname ile takip tarihi arasında tahsil edilen tutar göz önünde bulundurularak bu tutar üzerinden %20 oranında hesaplanan 408.220,76 TL.kötü niyet tazminatının davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine,
5-Karar harcı 1.051.920,48 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 343.858,33 TL harcın mahsubu ile bakiye 708.062,15 TL harcın davalılardan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
6-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 343.858,33 TL harcın davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 67,80 TL ilk masraf, 275,50 TL tebligat ve müzekkere gideri, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.343,30 TL yargılama giderinden davadaki haklılık oranına göre (%54) 1.265,38 TL.nin davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 391.992,16 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalılar taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 368.716,87 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
10-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
11-7155 sayılı Kanun ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A maddesinin 13.fıkrası ve yürürlükte bulunan Arabuluculuk Ücret Tarifesi uyarınca Hazine tarafından karşılanan 1.360,00 TL arabuluculuk ücretinin davadaki haklılık oranına göre 734,40 TL.nin davalılardan ve bakiye 625,60 TL.nin davacıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
12-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.