Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/508 E. 2022/860 K. 22.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/508 Esas
KARAR NO : 2022/860

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/08/2021
KARAR TARİHİ : 22/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle, davalı tarafından—- sayılı takibi ile kambiyo senetlerinin icraya konulduğu, davacının ciranta olduğu —– bonoların icra takibinin dayanağını oluşturduğu, ödeme emrinin tebliğ edildiği, bu senetlerden dolayı borçlu olunmadığının tespiti amacıyla dava açtıklarını, söz konusu bonolardan — dışındakiler hakkında ödememe —düzenlenmediğini, cirantaya başvuru için ödememe protestosunun düzenlenmesinin gerektiği Ve bu protestonun düzenlenmemesinin sonucunun başvuru borçlularından cirantaya yönelme imkanını ortadan kaldıracağı,—– tarihli bononun ise—- edilmesine rağmen —– bulunmayan yetkisiz kimse tarafından protesto edildiği ve bu sebeple geçersiz bulunduğu, ayrıca söz konusu bononun cirantalara karşı bir yıllık zamanaşımı süresinin geçirilmesinden sonra takibe geçilmesi sebebiyle zamanaşımına uğradığı, ibrazın süresinde yapılmadığı, kendilerine – yönelik bildirimde bulunulmadığı— başvuru hakkı doğurmayacağı, davalının kötüniyetli olması sebebiyle icra inkar tazminatına da hükmedilmesi gerektiği belirtilerek ilgili icra takibinden dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti talep edilmiştir.
SAVUNMA:
Davalı taraf dosyaya cevap dilekçesi sunmamıştır.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibari ile; İİK.nun 72.maddesinde düzenlenen icra takibinden sonra açılmış menfi tespit davasıdır.
Dilekçeler aşaması tamamlanmış, ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenerek tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile uyuşmazlık noktaları belirlenmiş, tahkikat aşamasına geçilerek taraf delilleri toplanmıştır.
——- sayılı takip dosyasının incelenmesinde;—-işlemiş faiz olmak üzere toplam —– alacak için icra takibi başlatıldığı görüldü.
Mahkememiz ara kararı gereği; bilirkişi——- tarafından hazırlanan—- tarihli raporda özetle; Davalı tarafından davacı aleyhine——–. sayılı sayılı takibi ile— icra takibine konu edilmiş olduğu, takibe konu senetlerde davacının ve davalının ciranta sıfatı ile yer aldığının tespit edildiği, senetlerden belirtilen üç tanesinin ( —- edilmediği, —edilmeme sonucunda davacıya karşı bu üç bonodan dolayı başvurma hakkının düştüğü, bu senetlere dayalı olarak davacıya yönelik icra takibi yapılamayacağı, bu üç senetten dolayı davalı ve davacı arasında temel ilişkiden dolayı bir alacağın varlığının iddia edilmediği, —–tarafından — edildiği ve — geçerli olduğu, davalının senedi —- alarak takip gerçekleştirdiği, davalının bu haliyle TTK md. 749 f. 3’de düzenlenen “ödeme yaparak diğer cirantalara başvuran kişi” olduğu, bu durumda davalı hakkında zamanaşımının ödeyerek senedi aldığı veya kendisine dava açıldığı tarihten başlayacağı, niteliği itibariyle ödeyerek senedi alma veya kendisine yönelik dava açılma hususunun davalı tarafından ispatının işin niteliğine uygun kabul edilmesi gerektiği, davalının davaya cevap vermediği, — bakımından zamanaşımın savunmasının aksinin davalı tarafından ispatı gerektiği, bu senet bakımından da davalının davacıyı takip imkanı bulunmadığını belirtmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, —–icra takibi nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkindir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp,—– uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları ile somut olayda; davaya ve takibe konu bonolarda cirosu bulunan davacının söz konusu cirodan kaynaklanan sorumluluğunun 3 senet bakımından —– haksız protesto ve zamanaşımı sebebiyle borcunun bulunmadığı iddiasının mevcut olduğu, bu kapsamda dava konusu edilen bonoların incelenmesiyle bonoların keşidecilerinin —- olduğu, davacının bonolarda ciranta sıfatıyla yer aldığı, bu haliyle davacının bonoların asıl borçlusu olmayıp yalnızca başvuru borçlusu olduğu, başvuru hakkının da vadesinde bononun ibrazı ve ödememe durumunun protesto ile belirlenmesi olduğu ve senetlerin üzerinde bu başvuru şartlarını kaldırır herhangi bir ibare bulunmadığı, bu durumda protesto düzenlenmemiş olması da başvuru borçlularına karşı hakkın düşmesi sonucunu doğuracağı,—– bedelli bononun protesto belgesinin bulunmamasından dolayı davacının bu bonolar yönünden davalıya karşı sorumluluğunun bulunmadığı, taraflar arasındaki temel ilişkiye dair davalı tarafın cevap dilekçesi sunmadığı gibi aksi yönde delil de dosyada bulunmadığı, dava konusu bonolar üzerindeki ciro zincirinden de temel ilişkinin anlaşılamadığı, davacının cirosundan sonraki ciroların silinmiş olduğu ve davacının davalıya senetleri ciro etmediği, protesto edilmiş olan— senet bakımından zamanaşımın savunmasının aksinin davalı tarafından ispatı gerektiği ancak bu hususta davalı tarafça dosyaya sunulan herhangi bir savunma ve delil bulunmadığı, sonuç olarak davacının, davaya konu bonolardan dolayı borçlu ve davalının da bu bonolar yönünden alacaklı konumda olmadığının — verilere ve maddi gerçeğe uygun, denetime elverişli bilirkişi raporunda belirtilerek yapılan hesaplamanın gerekçeli ve denetlenebilir nitelikte olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile,
Davacının,—– Esas sayılı dosyasına konu takip ve takibe konu senetler nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Davacı tarafın kötüniyet tazminat talebinin reddine,
3-Alınması gereken 3.277,65 TL karar harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 819,42 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.458,23 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,30 TL başvurma harcı ve 819,42 TL peşin harç olmak üzere toplam 878,72‬ TL harcın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 118,75 TL tebligat, posta ve müzekkere gideri, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.118,75 TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli— esaslara göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.