Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/302 E. 2021/790 K. 26.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR
ESAS NO : 2021/302 Esas
KARAR NO : 2021/790

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/05/2021
KARAR TARİHİ : 26/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkili şirketler—- —- müşteri —-yaptığı —-üst seviyeye çıkardığını, — — en önde gelen şirketlerinden olduğunu, davalı —- müvekkili şirketin — çalışanı olduğunu, İş Kanunu, Ticaret Kanunu ve Borçlar Kanunu ile ilgili mevzuatlara aykırı olacak şekilde müvekkili şirket ile rekabet etmesi nedeniyle iş bu davayı açtıklarını, davalı müvekkili — çalışmaktayken, bir başka çalışan ile aynı sektörde bir işyerinin hazırlığına başladığını, bugün birlikte — işyerinde çalıştığını, davalı ile dava dışı —— olduğunu, davalı —- tarihinde çalışmaya başladığını,— müvekkili şirketten ayrıldığını, iki işçi de ortada herhangi bir sebep yokken işten ayrıldığını, davalı ve dava dışı — istifa ederek işten ayrıldıklarını, davalı müvekkili şirket ile aynı sektörde bir işyeri açtığını, buna ilişkin hazırlıkları müvekkili şirket bünyesinde çalışıyorken ve müvekkili— davalılar müvekkili şirket bünyesinde çalışırken, — bir işyeri kurdukları tespit edildiğini, davalı müvekkili şirketten ayrıldıktan— kuruluşunu yaptığını, davalı müvekkili şirket bünyesinde çalışıyorken aynı sektörde faaliyet göstermeye başladığını, davalı tarafından gerçekleştirilen tüm faaliyetlerin yargılama sonuçlanıncaya kadar ihtiyati tedbir kapsamında durdurulmasını, davalı tarafından gerçekleştirilen haksız rekabetin tespitini, önlenmesine ve durdurulmasına, daha sonradan artırılmak üzere şimdilik 5.000,00 TL’lik maddi tazminatın davalıdan tahsili ile müvekkillere ödenmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı-karşı davacı vekili asıl davaya cevap ile karşı dava dilekçesinde özetle; huzurda müvekkili aleyhine açılan davanın kötü niyetli ve mesnetsiz olduğunu, taraflar arasında iş hukukundan kaynaklanan uyuşmazlık söz konusu olup işbu dava bakımından İş Mahkemeleri görevli olduğunu, müvekkilinin ——-, dava dilekçesindeki iddiaların — olduğunu, taraflar arasındaki iş sözleşmesi sözlü olarak akdedildiğini, rekabet yasağı içermediğini, davacı yanın iddialarının tümü iş ilişkisine dayandığını,— bulunduğunu, bu nedenle mahkemenin görevine itiraz ettiklerini,—– konusunda —– olmadığını—- mesleki olarak bilgi sahibi olduğunu,—– başlamışsa da her iki şirket nezdinde de çalıştırıldığını, bu hususta iş hukukuna dayalı dava haklarımızı saklı tuttuklarını,—— davacı şirketlere —- sağlandığını, müvekkili—- altında tutulduğunu,—- taraflar arasında rekabet yasağı olmadığını— çalışmasına engel bir yasal düzenlemenin bulunmadığını, iş yeri adresi haksız rekabet kavramı bakımından aranan bir unsur olmadığını, dava dışı ————gibi müvekkilinin yanında çalışıyor olmasının davanın konusu olmadığını, müvekkili davacı nezdinde çalışırken hiçbir — müvekkili davacıların hiçbir müşterisini aramadığını, —almadığını, müşterileri ile iş yapmadığını, müvekkilinin ———
Davalı karşı davasında özetle; davacı-karşı davalı şirketlerin müvekkilinin iş yapmasını engellemeyi——– karşı davalı yan müvekkili aleyhine gönderdiği mesaj —- ile rekabete ilişkin kuralları açıkça ihlal ettiğini,— — kötüye kullanıldığını, karşı davalı şirketler,—- ancak ——– bulunduğunu, her bir şirket ortakları ve yetkilileri farklı kişiler görünse dahi bu kişilerin iletişim numaraları, banka kayıtları ve kendi aralarındaki iletişim ağı incelendiğinde — anlaşılacağını, müvekkiline yönelik haksız rekabetin sona erdirilmesini, manevi tazminata hükmedilmesini talep ettiklerini, asıl davanın iş mahkemelerinin görev alanına girmesi nedeniyle görevsizlik nedeniyle reddini, görevli olduğu kanaat getirildiği taktirde asıl davanın esastan reddini, karşı davanın kabulünü, müvekkiline yönelik haksız rekabetin men’ini, üçüncü kişilere karşı verilen beyanatların düzeltilmesini, 50.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini, yargılama harç ve giderleri, —karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar-karşı davalı vekilinin asıl davada cevaba cevap, karşı davada davaya cevap dilekçesinde özetle: davalı, karşı dava dilekçesi ile müvekkile karşı manevi tazminat davası açtığını, söz konusu davanın reddi gerektiğini, davalının dilekçesinde dile getirdiği iddialar somut ve mesnetsiz iddialardan ibaret olup, itibar edilmemesi gerektiğini, müvekkili şirket tarafından tespit yaptırılmasında hukuka aykırılık ya da davalıya karşı bir saldırı söz konusu olmadığını, dilekçe hakkı—-,— hakkını aramaya sahip olduğunu, davalının müvekkili şirketin davalı hakkında tespit yaptırmasını karşı tarafı yıpratmak amacıyla olduğuna ilişkin iddiaları hukuka aykırı olduğunu, davalının karşı davasında haksız olduğunu, karşı davanın reddine karar verilmesi, asıl ve karşı davada yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Asıl dava, rekabet yasağının ihlalinden doğduğu ileri sürülen tazminat istemine ilişkin olup, karşı dava ise haksız rekabetin sona erdirilmesi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
— belirtildiği üzere;
“Öncelikle dikkate alınması gereken husus uyuşmazlığın 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ve bu bağlamda iş mahkemesinin görevli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü, bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını——— Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. —- ve bu yargılamayı uygulayan—- kaynaklanmaktadır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna —- sayılı Türk Borçlar Kanununun —– işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere —- mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden— çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça”— karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin —- öngören bir düzenlemedir.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan—- konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan— Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda — mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin — bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin —- ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.” şeklinde olduğu,
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 396. Maddesi uyarınca İşçi, yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır. İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, —- üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez.
İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, — kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.
Keza kanunun Türk Borçlar Kanunu’nun 427. maddesi uyarınca “Hizmet buluşları üzerinde işçinin ve işverenin hakları, bunların kazanılması ile diğer sınaî ve fikrî mülkiyet hakları konusunda özel kanun hükümleri uygulanır.
Diğer taraftan Rekabet yasağı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Genel Hizmet Sözleşmesi hükümleri içinde 444 ila 447. maddelerinde düzenlenmiştir. Bunun nedeni ise rekabet etmemenin sadakat borcunun bir gereği olmasıdır.
İş sözleşmesinin kurulması ile doğan sadakat borcu, işçi tarafından işverenin çıkarlarını koruma ve gözetme borcudur. Rekabet etmeme borcu ise, iş sözleşmesinin sonuçlarından olan; işçinin işverene sadakat borcu içinde yer alan alt bir yükümlülüktür. Taraflar iş ilişkisi devam ederken sözleşmenin bitiminden sonra işçinin rekabet etmeyeceğine ilişkin bir hükmün iş sözleşmesine konulmasına veya bu konuda ayrı bir sözleşme (rekabet yasağı sözleşmesi) yapılmasını kararlaştırabilirler. Rekabet yasağının ihlaline bağlı taraflarca kararlaştırılmış olan belli bir ödemeyi öngören yaptırım, niteliği itibarıyla bir cezai şart hükmüdür.
Somut olayda; davacı işveren ile davalı işçi arasında yazılı sözleşme olmasa da iş akdi devam ederken işçinin İş Kanunu uyarınca işverene karşı sadakat yükümlülüğü ve işverenle rekabet etmeme yükümlülüğü bulunduğu, tarafların iddiaları davalı karşı davacı işçinin çalıştığı döneme ve sonrasına ilişkin olduğu, davacının 26/09/2019 tarihinde çalışmaya başladığı, iş akdinin 09/07/2020 tarihinde sona erdiği, taraflar arasında yukarıda bahsedilen Yargıtay ilamında da belirtildiği üzere İş Kanunun uygulanması gerektiği ve İş Mahkemeleri görevli olduğu anlaşıldığından hem asıl dava hem de karşı dava yönünden görevsizlik kararı vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl dava ve karşı dava yönünden davanın görev nedeniyle reddine, Mahkememizin Görevsizliğine,
2-Görevli mahkemeninin —- Nöbetçi İş Mahkemeleri olduğuna,
3-HMK 20.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli — Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine belirtilen süre içerisininde dosyanın gönderilmesi için talepte bulunmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemede değerlendirilmesine,
Dair davacılar-karşı davalı vekilinin yüzüne karşı, davalı-karşı davacı vekilinin yokluğunda tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.