Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/269 E. 2023/384 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/269
KARAR NO : 2023/384

DAVA : Tazminat ( Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 28/04/2021
KARAR TARİHİ : 17/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekilli —– annesi olduğunu gebelik takibinin dava dışı Dr…. tarafından yapıldığını, anılan doktorun Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesinin 30/07/2020-30/07/2021 tarihleri arasında geçerli olmak üzere davalı … tarafından düzenlediğini, sigortalı doktorun gebelik takibinde davacı anneyi Down sendromunu tespit eden testler ve sonuçları ile ortaya çıkacak riskler hakkında usulünce aydınlatmadığını, küçük .—– Down sendromlu olarak doğmasına sebebiyet verdiğini, davanın sigortalı doktorun davacıları aydınlatmaması nedeniyle küçüğün Down sendromlu doğumundan sorumlu olduğunu, hekimin Down sendromunu teşhise yönelik hatasının veya bu anomaliyi teşhise yönelik imkanlar konusunda hastayı aydınlatmamasının sorumluluğunu doğuracağının Yargıtay kararlarıyla da kabul edildiğini, davanın TTK 1483 ve devamı maddelerine dayandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulüyle … için 430.000,00 TL.işgöremezlik tazminatı(bakıcı ücreti dahil)ile 40.000,00 TL.manevi tazminat ve diğer davacılar için 20’şer bin TL.manevi tazminatın davalıya başvuru tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalı taraftan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacılardan küçük —– anne ve babası olan diğer davacıların müvekkilinin sigortalısı olan doktor hakkında bebeklerinin down sendromlu olduğunu tespit edemediği, gerekli ilgi ve özeni göstermediği iddiasıyla maddi ve manevi tazminat davası açtıklarını, bu tür davalarda zaman aşımı süresinin 2 yıl olduğunu bu nedenle öncelikle zaman aşımı itirazları bulunduğunu, davanın doğrudan sigorta şirketine yöneltilmesinin savunma hakkını kısıtladığını, davacı tarafça hekim hasta ilişkisinden doğduğu ileri sürülen zarar nedeniyle kendilerine husumet yöneltilemeyeceğinden husumet itirazlarının da olduğunu, kadın doğum uzmanı Dr.—– sigorta poliçesinin müvekkili tarafından düzenlendiğini ve fakat sorumluluklarından bahsedilebilmesi için rizikonun doğru olarak belirlenmesi ve zararın meydana gelmesinde hekimin sorumluluğu olup olmadığının netleştirilmesi gerektiğini, müvekkiline sigortalı hekimin sorumluluğu için hukuki şartların oluşmadığını, müvekkiline sigortalı hekimin davacının gebelik takip sürecinde dahil olduğu aşamada yapması gereken tüm muayene, tetkik ve müdahaleleri güncel tıp kurallarına uygun olarak yerine getirdiğini, down sendromunun anne karnında tarama testleriyle kesin olarak tespitinin mümkün olmadığını, aksi durumda dahi fetüse müdahale imkanının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile; Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesine dayalı maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. Davacılar açtıkları davada …’—-annesi olup gebelik takibinin dava dışı Dr…. tarafından yapıldığını, ilgili doktorun Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesinin 30/07/2020-30/07/2021 tarihleri arasında geçerli olmak üzere davalı tarafından düzenlendiğini, sigortalı doktorun gebelik takibinde davacı anneyi down sendromunu tespit eden testler ve sonuçları ile ortaya çıkacak riskler hakkında usulünce aydınlatmayarak —— down sendromlu olarak doğmasına sebebiyet verdiğini, davanın sigortalı doktorun davacıları aydınlatmaması nedeniyle down sendromlu doğumdan sorumlu olduğu iddiasına dayandığını, hekimin down sendromunu teşhise yönelik hatasının veya bu anomaliyi teşhise yönelik imkanlar konusunda hastayı aydınlatmamasının sorumluluğunu doğuracağının Yargıtay kararlarıyla da kabul edildiğini belirterek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Davalı yan ise öncelikle zaman aşımı itirazında bulunmuş , davacı tarafça hekim hasta ilişkisinden doğduğu ileri sürülen zarar nedeniyle kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini belirterek husumet itirazını ileri sürmüştür.Ayrıca kadın doğum uzmanı Dr..——sigorta poliçesinin kendileri tarafından düzenlendiğini kabul etmekle birlikte sorumluluklarından bahsedilebilmesi için rizikonun doğru olarak belirlenmesi ve zararın meydana gelmesinde hekimin sorumluluğu olup olmadığının netleştirilmesi gerektiğini, sigortalı hekimin dolayısıyla kendilerinin sorumluluğu için hukuki şartların oluşmadığını, sigortalı hekimin davacının gebelik takip sürecinde dahil olduğu aşamada yapması gereken tüm muayene, tetkik ve müdahaleleri güncel tıp kurallarına uygun olarak yerine getirdiğini, Down sendromunun anne karnında tarama testleriyle kesin olarak tespitinin mümkün olmadığını, aksi durumda dahi fetüse müdahale imkanının olmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, davanın sigortalı doktora ihbarını talep etmiştir. Davalının talebi kabul edilmiştir. İhbar olunan Dr…. tarafından da öncelikle zaman aşımı itirazı ileri sürülmüş, ayrıca yapılmış bir tıbbi uygulama hatası bulunmadığını, davacının hamileliğinin 21.haftasına kadar süreci kendisiyle yürütmüş olup sonrasında bir başka doktor ile hamilelik sürecini sürdürdüğünü, bu haftaya kadar yapılan tüm tetkik ve tahlillerde bebekte down sendromu şüphesi uyandıracak herhangi bir bulguya rastlanmadığını, daha ileri haftalarda, daha ileri tetkiklerin anne tarafından talep edilmesi halinde yapılması gerektiğinden 21.haftaya kadar da böyle bir durum ve talep olmadığından sorumlu tutulmasının tıbben ve hukuken mümkün olmadığını, davacının 21.haftaya kadar yapılan takibinde hastanın sakat bebek öyküsü, akraba evliliği, yaş riski, kötü obstetrik öykü gibi bir bulgusu olmadığından gebelere yapılan rutin tarama testleriyle takip edildiğini, başka bir tetkike gerek duymadığını belirterek davanın reddini savunduğu anlaşılmıştır.

Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin 17/11/2021 günlü ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktalarının tespiti ile tahkikat aşamasına geçilerek deliller toplanıp, bilirkişi raporları alınmak suretiyle sonuca gidilmiştir.
Davacı .—–04/12/2017 tarihinde ——Hastanesinde canlı bir kız çocuğu dünyaya getirdiği, çocukta down sendromu bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Annenin doğum yaptığı 04/12/2017 tarihinden geriye doğru 1 yıllık süre içindeki —-kayıtlarından gittiği hastaneler tespit edilerek, hasta kayıt ve belgeleri getirtilip dosyaya konulmuştur.
Davalı ve ihbar olunan tarafından zaman aşımı itirazında bulunulmuştur. Davacı annenin 04/12/2017 tarihinde doğum yaptığı mahkememizdeki davanın 28/04/2021 tarihinde açıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Yargıtay —–Hukuk Dairesinin—–Esas —— Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere;6102 sayılı TTK’nın “Doğrudan dava hakkı” başlıklı 1478. maddesi, “(1) Zarar gören, uğradığı zararın sigorta bedeline kadar olan kısmının tazminini, sigorta sözleşmesi için geçerli zamanaşımı süresi içinde kalmak şartıyla, doğrudan sigortacıdan isteyebilir.” hükmünü,
“Zamanaşımı” başlıklı 1482. maddesi, “(1) Sigortacıya yöneltilecek tazminat istemleri, sigorta konusu olaydan itibaren on yılda zamanaşımına uğrar.” hükmünü,
Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının “B.1. Rizikonun Gerçekleşmesi” başlıklı maddesi, “Sigorta sözleşmesinin konusuna ilişkin olarak sigortalının kendisine tazminat talebinde bulunulduğunu öğrendiği ya da zarar görenin doğrudan doğruya sigortacıya başvurduğu anda riziko gerçekleşmiş sayılır.” hükmünü,
“B.5. Doğrudan Dava Hakkı” başlıklı maddesi, “Zarar gören, uğradığı zararın sigorta bedeline kadar olan kısmının tazminini, sigorta sözleşmesi için geçerli zamanaşımı süresi içinde kalmak şartıyla, doğrudan sigortacıdan isteyebilir.” hükmünü,
“C.9. Zamanaşımı” başlıklı maddesi, “Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve sigorta tazminatına ilişkin istemler her hâlde rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.” hükmünü içermektedir. Bu yasal düzenlemeler karşısında davacı talepleri yönünden zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından davalı yanın zamanaşımı itirazı reddedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Davalı tarafından Dr. … için 30/07/2020 başlangıç tarihli, Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçesinin düzenlendiği, poliçe teminat limitinin 800.000,00 TL. olduğu, sigorta poliçesinin manevi tazminat klozunu içerdiği anlaşılmıştır.TTK 1478 maddesindeki düzenleme uyarınca zarar görenin doğrudan sigorta şirketine başvuru hakkı mevcut olduğundan davalının husumet itirazı da yerinde görülmemiştir.
Dosyaya gelen hastane evraklarından davacı annenin gebelik takibinin—— Hastanesinde Dr…. tarafından yapıldığı, annenin 15/05/2017-01/06/2017-29/06/2017-04/08/2017 tarihlerinde muayene edildiği, bu tarihlerin gebeliğin 10-21 haftalık olduğu döneme denk geldiği, 01/06/2017 tarihli muayene formunda anneye tetkik önerildiği, annenin aynı gün birinci trimester kombine tarama testi yaptırdığı düzenlenen 02/06/2017 tarihli laboratuvar raporunda down sendromunun düşük risk olarak gösterildiği, bu formda alt kısımda testin bir tarama testi olup testin kesin tanı değil riskleri gösterdiği, riskin düşük olmasının da down sendromu ve benzeri kromozamal anomali ve diğer hastalıkların varlığı ihtimalini ekarte ettirmediği hususlarının yazılı olduğu, sigortalı doktorun anneyi 29/06/2017 tarihinde tekrar muayene ederek tetkik önerdiği, annenin 29/06/2017 tarihinde ikinci trimester üçlü tarama testini yaptırdığı ve alınan test sonucunda down sendromunun düşük risk olarak çıktığı bu laboratuvar sonuç formunda da aynı uyarıların yer aldığı ve her iki testin de sigortalı doktorun çalıştığı hastanenin yönlendirmesiyle yaptırıldığı anlaşılmıştır. Bunların dışında sigortalı doktorun anneyi en son 04/08/2017 tarihinde gördüğü, düzenlenen muayene formunda öneriler kısmında “aynen” ifadesi dışında başkaca bir şey yazılmadığı anlaşılmıştır.Dosya küçük çocuğun maluliyet durumunun belirlenmesi için—– gönderilmiş ——. İhtisas Kurulunca 19/10/2022 tarihli rapor düzenlenmiştir. ——-.İhtisas Dairesi’nin raporunda çocuğun down sendromlu olarak dünyaya gelmesi nedeniyle % 100 oranında meslekte kazanma gücü kaybının bulunduğu ve bu duruma göre sürekli olarak başkasının bakımına muhtaç olduğu belirlenmiştir.Dosya tazminat hesabının yapılması için bilirkişiye verilmiş, alınan 27/03/2023 tarihli raporda, bilirkişinin belirlenen maluliyet oranını esas alarak hesaplama yaptığı ve maddi zararı %100 kusur oranına göre 7.599.481,93 TL olarak hesapladığı, çocuğun hayat boyu bakıcıya ihtiyaç duyacak olmasını gözönünde bulundurarak talep edilebilecek bakıcı giderini de %100 kusur durumuna göre 8.961.998,27 TL.olarak belirlediği anlaşılmıştır. Davacılar vekili 05/04/2023 tarihli talep arttırım dilekçesi ile harç yatırmak suretiyle 800.000 TL.poliçe limitini gözönünde bulundurarak küçük … için 720.000 TL.işgöremezlik-maddi tazminat ( bakıcı gideri dahil), 40.000,00 TL.manevi tazminat, davacı … için 20.000,00 TL.ve davacı … için 20.000,00 TL.manevi tazminat olmak üzere toplam 800.000 TL.nin davalıya başvuru tarihinden(25/02/2021) itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ettiklerini bildirmiştir.Hekim ile hasta arasındaki ilişki vekalet sözleşmesine dayalı olup, uyuşmazlığın temelini teşhis ve tedavi hizmetini üstlenen doktorun bu kapsamda mevcut sorumluluğu ve özen borcu oluşturmaktadır. Buna göre vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilememesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle vekil konumunda olan ve tedavi işlemlerini yapanların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle söz konusu özen borcunu yerine getirmeleri gerekir. Vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. Doktor hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. 04.04.1997 tarihinde imzalanan ve 09.12.2003 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Biyotıp Sözleşmesi, 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanununun 59/g maddesi uyarınca çıkarılan Hekim Etiği Yönetmeliği ile Hasta Hakları Yönetmeliği hükümlerinde de belirtildiği üzere, hasta tıbbi müdahaleyi gerçekleştirecek hekim tarafından tıbbi müdahale konusunda bilgilendirilmelidir. Bu kapsamda sağlık hizmetinin verilmesinde tıbbı gereklere uygun teşhis, tedavi ve bakımı özenle yapma görevi hekime ait olup, hastanın uygulanan ve diğer tanı, tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hasta sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, komplikasyonları ve reddetme durumda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri konusunda bilgi edinme hakkı bulunmaktadır. Bu bilgilendirmenin hekim tarafından hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak anlayabileceği şekilde yapılması gerekmektedir. Hastayı bu şekilde aydınlatma yükümlülüğü bulunan hekim, bu yükümlülüğünü mevzuata ve usule uygun şekilde yerine getirdiğini kanıtlamakla yükümlüdür. Özetle, hekim görevini özenle yerine getirmeli ve hastanın bilgi alma hakkı kapsamında onu aydınlatmalıdır.Hekimin down sendromunu teşhise yönelik bir hatasının veya bu anomaliyi teşhise yönelik imkanlar konusunda hastayı aydınlatmamasının sorumluluğunu doğuracağı izahtan varestedir. (Yargıtay ——Hukuk Dairesi’nin 28/11/2019 tarihli, —– Esas ——- Karar sayılı içtihadı ve yerleşik içtihatları)Tüm bu açıklamalar ışığında toplanan deliller, —–raporu ve alınan bilirkişi raporu ile davacı annenin 04/12/2017 tarihinde ——- down sendromlu olarak dünyaya getirdiği, hamilelik sürecinde bir dönem sigortalı doktor tarafından takip edildiği, bu dönemde anneye iki ve üçlü tarama testlerinin uygulandığı, bu testlerde down sendromu riskinin düşük olarak belirlendiği, sigortalı doktorun anneyi en son 04/08/2017 tarihinde muayene ettiği ancak muayene formunda herhangi bir açıklama bulunmadığı, davacı annenin sigortalı hekimin kusurlu davranışı nedeniyle anne karnındaki bebekte var olan down sendromunun tespit edilemediğini, riskli gebeliği sonlandırma hakkının elinden alındığını ileri sürdüğü, doktorun bebeğin down sendromlu olabileceği, kesin tanı için başvurulabilecek yöntemlerin olduğu, bu yöntemlerin risklerinin bulunduğu hususlarında mevzuat hükümleri doğrultusunda anne ve babaya açıklama yaptığı, bilgilendirip aydınlattığı hususlarında hiçbir delil sunmadığı,davacının hamileliğinin 21.haftasına kadar süreci kendisiyle yürüttüğünü, sonrasında bir başka doktor ile hamilelik sürecini sürdürdüğünü, bu haftaya kadar yapılan tüm tetkik ve tahlillerde bebekte down sendromu şüphesi uyandıracak herhangi bir bulguya rastlanmadığını, daha ileri haftalarda, daha ileri tetkiklerin anne tarafından talep edilmesi halinde yapılması gerektiğinden 21.haftaya kadar da böyle bir durum ve talep olmadığından sorumlu tutulmasının tıbben ve hukuken mümkün olmadığını, davacının 21.haftaya kadar yapılan takibinde hastanın sakat bebek öyküsü, akraba evliliği, yaş riski, kötü obstetrik öykü gibi bir bulgusu olmadığından gebelere yapılan rutin tarama testleriyle takip edildiğini, başka bir tetkike gerek duymadığını belirttiği anlaşılmıştır. Sağlık hizmetini tıbbi gereklere uygun teşhis, tedavi ve bakımı özenle yapma görevinin hekime ait olduğu, hastanın uygulanan ve diğer tanı, tedavi seçenekleri ve bu seçeneklerin getireceği fayda ve riskler ile hasta sağlığı üzerindeki muhtemel etkileri, komplikasyonları ve reddetme durumunda ortaya çıkabilecek muhtemel fayda ve riskleri konusunda bilgi edinme hakkının bulunduğu, bu bilgilendirmenin hekim tarafından hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak anlayabileceği şekilde yapılması gerektiği, hastayı bu şekilde aydınlatma yükümlülüğü bulunan hekimin, bu yükümlülüğünü mevzuata ve usule uygun şekilde yerine getirdiğini ispatlamak zorunda olduğu, ispat yükünün hekimde bulunduğu ancak tüm bu hususların ispatlanamadığı, sigortalı hekimin aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmediği sonucuna varılmıştır.
Davalı tarafça sigortalı hekimin kusurunun belirlenmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de davaca tarafça somut olayda davalının sigortalısı hekimin kusuruna dayanılmamış olup, aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedenine dayanıldığından kusur incelemesi yaptırılmasına gerek görülmemiştir.(—–BAM —–.Hukuk Dairesi ——-.)
Maluliyet ve tazminat hesabına ilişkin alınan raporlar gerekçeli ve denetlenebilir nitelikte olduğundan mahkememizce hükme esas alınmış ——- down sendromlu olması nedeniyle %100 oranında maluliyetinin oluştuğu ve bu nedenle hayat boyu bakıcıya ihtiyacının olup davalı … şirketinin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğu gözetilerek talep arttırım dilekçesindeki talep uyarınca 720.000 TL.maddi tazminatın davalı taraftan tahsiline karar verilmesi gerektiği kanaati oluşmuştur.Davacıların bir diğer talebi ise manevi tazminata ilişkin olup, çocuk ile anne ve baba için manevi tazminata hükmedilmesi talep edilmiştir. Davacıların ekonomik ve sosyal durumları araştırılarak dosya içine konulmuştur. TBK 56.maddesinde manevi tazminat düzenlenmiş olup, bir kişinin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda olayın özellikleri gözönünde bulundurularak zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verilebilir. Aynı maddenin 2.fıkrasında ağır bedensel zarar veya ölüm halinde zarar gören yahut ölenin yakınlarına da uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenebileceği kabul edilmiştir. Manevi tazminat takdir edilirken bu bedelin taraflar açısından bir ceza ve zenginleşme aracı olmadığı, her olaya özel olarak değerlendirilmesi gerektiği dikkate alınmıştır. Somut olayda ——-down sendromlu olarak dünyaya geldiği ve %100 oranında malul olduğunun belirlendiği, yaşı ve maluliyet durumuna göre hayat boyu bakıcıya ihtiyaç duyacağı, dolayısıyla davacı anne ve babanın da çocukla birlikte ömür boyu bu sendromun getirdiği zorlukları birlikte yaşayacakları, sürecin ağır ve meşakkatli bir süreç olduğu, bu durumun çocuk yanısıra anne ve babada da ciddi bir travma yarattığı, sigortalı hekimin ağır kusurlu olduğu, davalının sigortalısının kusurundan kaynaklı bu zarardan da poliçe limitleri dahilinde sorumluluğunun bulunduğu sonucuna varılarak davacıların manevi tazminat istemlerinin de kabulüne karar verilmesi gerekmiştir. —–BAM —-.Hukuk Dairesinin ——-sayılı kararı uyarınca hükmedilen tutarlara avans faizi yürütülmesi talebi yerinde görülmüştür. Davacılar tarafından arabulucuya başvuru tarihinden itibaren faiz talep edilmiş ise de arabuluculuk anlaşmama tutanağının 09/03/2021 tarihinde düzenlendiği, davacıların talepleri hakkında arabuluculuk görüşmelerinin yapıldığı ve davalı tarafından hangi alacakların talep edildiğinin öğrenildiği “Arabuluculuk Son Tutanağı” nın düzenlendiği tarihte temerrüde düştüğü kabul edilerek faizin başlangıç tarihinin “Arabuluculuk Son Tutanağı” nın düzenlendiği tarih olan 09/03/2021 tarihi olduğu kabul edilmiş, davanın arttırılan haliyle kabulüne, davacı … için 720.000,00 TL maddi ve 40.000,00 TL manevi tazminat,davacı … için 20.000,00 TL manevi tazminat, davacı … için 20.000,00 TL manevi tazminatın 09/03/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN ARTTIRILAN HALİ İLE KABULÜNE,
Davacı … için 720.000,00 TL maddi ve 40.000,00 TL manevi tazminat,
Davacı … için 20.000,00 TL manevi tazminat,
Davacı … için 20.000,00 TL manevi tazminatın 09/03/2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2- Karar harcı 54.648,00 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.741,91 TL ile tamamlama harcı olarak yatırılan 991,00 TL. harcın mahsubu ile bakiye 51.915,09 TL harcın davalıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 1.741,91 TL ile 991,00 TL.tamamlama harcı toplamı 2.732,91 TL. harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
4-Davacılar tarafından yapılan 67.80 TL ilk masraf, 374,80 TL tebligat ve müzekkere gideri,2.500,00 TL bilirkişi ücreti, 1.810,00TL. —— Kurumu raporu masrafı olmak üzere toplam 4.752,60 TL. yargılama giderin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davalı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hükmedilen maddi tazminat yönünden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 97.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı —– velayeten diğer davacılara verilmesine,Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden hükmedilen manevi tazminat yönünden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 12.800,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
7-7155 sayılı Kanun ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A maddesinin 13.fıkrası ve yürürlükte bulunan Arabuluculuk Ücret Tarifesi uyarınca hazine tarafından karşılanan 1.360,00 TL.arabuluculuk ücretinin davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
8-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacılar vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.