Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/93 E. 2021/773 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/93
KARAR NO : 2021/773

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/03/2020
KARAR TARİHİ : 20/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı ——- — sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmeye istinaden krediler kullandırıldığını, diğer davalıların sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, asıl borçlu davalı şirketin borcunu ödememesi üzerine davalılara borcun ödenmesi yönünde ihtarname gönderildiğini, davalıların borcu ödemediklerini, alacağın tahsili için —- sayılı dosyası ile davalılar hakkında 22.196.589,73 TL yönünden takip başlatıldığını, davalıların takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz etmeleri nedeniyle takibin durduğunu, davalıların itirazlarının yerinde olmadığını belirterek davalıların itirazlarının iptali ile takibin devamına, alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere davalıların icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalılar — davacı tarafça müvekkillerine gönderilen ihtarnameye yasal süresi içinde itiraz edildiğini, takibe konu alacağın kesinleşmediğini, davacı alacağının muaccel hale gelmediğini, hesap kat ihtarnamesi göndererek hesabın kat edilmesinin hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, banka ve müşteriler arasında imzalanan genel kredi sözleşmeleri içeriğinde bankaya tek taraflı olarak kredi cari hesabını kat etme yetkisi tanınmasının genel işlem koşulu sayıldığını, davacı tarafça alacağın hukuken net olarak belirtilmediğini, aynı alacak için birden çok mükerrer takip başlatıldığını, müvekkillerinden — kefaletlerinin hukuka uygun olmadığını, kefalet için müvekkillerinin eşlerinin rızasının olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalılar—- cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından gönderilen ihtarnamelere yasal süresi içinde itiraz ettiklerini, davacı alacağının muaccel hale gelmediğini, alacağın varlığının davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini, talep edilen faiz oranlarının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkillerinden — sözleşmeyi imza aşamasında evli olduğunu, eş rızasının alınmadığını bu nedenle müvekkilinin kefaletinin geçersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile; İİK.nun 67.maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır. Davacı —–tarafından davalılardan——– sözleşmesi uyarınca kredi kullandırıldığını, diğer davalıların sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek ihtarname gönderildiğini, sonuçsuz kaldığını, bunun üzerine davalılar hakkında icra takibi başlatıldığını, davalıların takibe haksız yere itiraz ettiğini, davalı tarafça menkul rehninin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlatıldığı, yine başka— olarak ilamsız takip başlatıldığı —–bulunulmuş ise de—tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla —- paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine geçildiğini, bir diğer icra dosyasının ise — dosyası olup, bu takibe yönelik olarak davalı tarafça itiraz edildiğinden —dava açtıklarını, söz konusu takip ve davanın davalı tarafın — kullandığı kredi haricindeki diğer kredilere ilişkin olduğunu, bu davanın—- davalı tarafın —–itirazının yerinde olmadığını, davalıların faiz ve — yönelik itirazlarının da haksız olduğunu belirterek davanın kabulü ile davalıların itirazının iptaline ve davalıların %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan — tarafından sunulan cevap dilekçesiyle, davacı tarafın gönderdiği—– edildiğini, bu nedenle davacının alacağını İİK.nun 68/b maddesinde —- gerekeceğini, ——- sözleşmelerinde tek taraflı olarak kredi cari hesabını kat etme yetkisinin bankaya tanınmasının genel işlem koşulu olduğunu, bankanın ödenmesi gereken kredi taksitlerini belirlemeden hesaplardaki—— ve yapılan ödemeleri mahsup etmeden, borcun vadesi gelmeden takip yapmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının aynı alacak için birden ——— başlattığını– geçersiz olduğunu, —- imzalarının —– dönemde alındığını, eşlerin kefalete ilişkin rızalarının alınmadığını, bu yüzden davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Diğer davalılar— sunulan cevap dilekçesinde de aynı hususların dile getirildiği ve davalılardan— içinde alınmış olması nedeniyle eş rızası bulunmadığından geçersiz olduğunun savunulduğu anlaşılmıştır.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin 04/11/2020 tarihli ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktalarının tespiti ile tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanarak bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonuca gidilmiştir.
— getirtilmiş, davacının davalılar hakkında tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla 22.196.589,73 TL.nin tahsili yönünde ilamsız icra takibi başlattığı, ödeme emrinin tebliği ile davalıların takibe süresinde itiraz ettikleri itiraz dilekçelerinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, mahkememizde açılan davanın süresinde olduğu belirlenmiştir.
Davalılardan — itiraz edildiği ancak yetkili icra dairesinin bildirilmediği anlaşıldığından HMK 19/2 maddesi hükmü uyarınca usulüne uygun şekilde yapılmış bir yetki itirazı bulunmadığından davalıların icra dairesinin yetkisine yönelik itirazının reddine karar verilmiştir.
Dosyaya sunulan dayanak sözleşmelerin—— davacı —- arasında —— tarihli genel —– kredi sözleşmelerinin imzalandığı, aynı zamanda —–tarihinde limit arttırımı yapıldığı, her iki genel kredi sözleşmesi ve limit arttırımının diğer davalılar tarafından da müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı görülmüştür.
Sözleşme tarihleri itibariyle TBK 584 maddesi 3.fıkrasının uygulanması gerektiğinden asıl borçlu —- içine alınmış, her —- şirket ortak ve yetkilisi oldukları bu davalılar yönünden TBK 584/3 maddesi uyarınca eş rızasına gerek olmadığı sonucuna varılmıştır. Davalı —– tarihinde evlendiği tespit edilmiş olup bu davalının asıl borçlu şirket ile ortaklık ilişkisinin bulunmadığı dolayısıyla müşterek borçlu/müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olabilmesi için eş rızasının gerektiği belirlenmiş, sunulan —-.tutarlı sözleşme ——- arttırımına ilişkin olarak bu davalı yönünden eş rızasının alınmadığı dolayısıyla— sorumluluğunun —- sınırlı olduğu, ayrıca tüm kefiller yönünden sözleşmelerin TBK 583 maddesinde —— taşıdığı anlaşılmıştır.
Kredi borçlarının ödenmediği belirtilerek davacı tarafça 03/12/2019 tarihli ihtarname düzenlenip davalılara gönderilmiş olup ihtarnamenin davalılara 06/12/2019 tarihinde tebliğ edildiği, ihtarname ile tebliğden itibaren 3 günlük süre verildiği gözetildiğinde davalılar yönünden temerrüdün 10/12/2019 tarihinde oluştuğu, davacı bankanın ihtarname ile hesabın 01/12/2019 tarihi itibariyle kat edildiğini bildirdiği anlaşılmıştır. Davalı yan iş bu kat ihtarına itiraz edildiğini, bu nedenle davacının alacağını İİK.nn 68/b maddesinde öngörülen delillerle ispat etmesi gerektiğini, banka ile müşteriler arasında imzalanan kredi sözleşmelerinde tek taraflı olarak kredi cari hesabını kat etme yetkisinin bankaya tanınmasının genel işlem koşulu netiliğinde olduğunu ileri sürmüş —- İhtarnamede muaccel hale gelmiş bir borcun bulunmadığı ifade edilmiştir. İİK.nun 68/b maddesi “.Borçlu cari hesap veya kısa, orta ve uzun vadeli kredi şeklinde işleyen kredilerde krediyi kullandıran taraf, krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde belirttiği adresine, borçlu cari hesap sözleşmesinde belirtilen dönemleri veya kısa,– kredi sözleşmelerinde yazılı faiz tahakkuk dönemlerini takip eden onbeş gün içinde bir hesap özetini noter aracılığı ile göndermek zorundadır. Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi ancak noter aracılığı ile krediye kullandıran tarafa bildirildiği takdirde hüküm ifade eder. (Değişik son cümle: 4949 – 17.7.2003 / m.18) Sözleşmede gösterilen adresin değiştirilmesi, —kullandıran tarafa bildirilmesi halinde sonuç doğurur; yeni adresin bu şekilde bildirilmemesi halinde — tebliğ tarihi sayılır.
Süresi içinde (Değişik ibare: 4949 – 17.7.2003 / m.18) “gönderilen” hesap özetinin muhtevasına, alındığından itibaren bir ay içinde itiraz etmeyen krediyi kullanan taraf, hesap özetinin gerçeğe aykırılığını ancak borcunu ödedikten sonra dava edebilir.
Kredi sözleşmeleri ve bunlarla ilgili süresinde itiraz edilmemiş hesap özetleri ile (Ek ibare: 4949 – 17.7.2003 / m.18) “ihtarnameler ve” krediyi kullandıran tarafından usulüne uygun düzenlenmiş diğer belge ve makbuzlar bu Kanunun 68 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen belgelerden sayılırlar. Krediyi kullanan taraf, itiraz etmediği —– belgelerde kendisine izafe edilen imzayı kabul etmiş sayılır. Bu hüküm bu Kanunun 150/a maddesinin söz konusu olduğu hallerde de aynen uygulanır.
(Ek fıkra: 4949 – 17.7.2003 / m.18) Krediyi kullanan tarafın kredi hesabının kesilmesine veya borcun ödenmesine ilişkin ihtarname içeriğine itiraz etmiş olması, kredi hesabının kesilmesi ve borcun ödenmesine ilişkin ihtarnameden önce tebliğ edilen ve itiraz edilmeyerek kesinleşmiş bulunan faiz tahakkuk dönemlerine ilişkin hesap özetlerinin — edilmemiş olmasının sonuçlarını ortadan kaldırmaz. Bu durumda, önceki dönemlere ilişkin kesinleşmiş — hakkında ikinci fıkra hükümleri uygulanır.”hükmünü ihtiva etmekte olup, davalı tarafça dayanılan ihtarnamenin tebliğ şerhi dosyaya sunulmamış olmakla birlikte hesap kat ihtarnamesine itiraz edilmesi borcun istenememesi sonucunu doğurmaz, yalnızca kat ihtarı İİK.68/b maddesi anlamında kesin borç ikrarı olmaktan çıkar ve borcun tespiti yargılamayı gerektirir hale gelir. Hesabın kati ile aynı zamanda alacak muaccel hale gelir. Bu yüzden davalıların hesap kat ihtarına itiraz ettiklerinden bahisle alacağın muaccel olmadığı yönündeki iddiaları yerinde görülmemiştir. Nitekim bilirkişi raporunda da banka alacak tutarı bu husus dikkate alınarak hesaplanmıştır. Genel kredi sözleşmelerinde bankalara tanınan haklardan olan kredi sözleşmesini tek taraflı olarak kat etme yetkisinin genel işlem koşullarına aykırılık taşıyıp taşımadığı hususuna gelince, hesabın kat edilmesi yoluyla borcun muaccel kılınması aynı zamanda sözleşmenin feshi sonucunu da doğurmakta olup —-tanıyan sözleşme maddelerinin ekonomik faaliyetleri kısıtlayıcı nitelikte olmadığı ve geçerli oldukları ancak bu hakkın dürüstlük kuralları içinde kullanılması gerektiği kabul edilmektedir. Somut olayda krediyi kullanan tacir olup TTK 18/2 maddesine — etmesi asıldır. Sözleşmede yer alan hesabı tek taraflı olarak kat etme yetkisini—ve —-ile sözleşmeyi akdettiği gözetildiğinde bankanın bu yetkisini dürüstlük kuralına aykırı kullandığından da söz edilemeyeceğinden TBK 20 ve devamı maddelerinde düzenlenen genel işlem koşullarının somut olayda uygulanamayacağı sonucuna varılmıştır.
Davalı tarafça ileri sürülen bir diğer itiraz ise davacının aynı kredi alacağı için mükerrer takip yaptığına ilişkindir. Davacı ise mükerrer takip olmadığını ———-taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan ilamsız icra takibine itiraz üzerine —— kullanılan taksitli ticari kredi dışında kalan krediler için takip başlatıldığını, bu takibe yönelik itirazın iptali davasının— üzerinden mahkememiz dosyasına getirtilmiş,— konularında uzman bilirkişiden taraf iddia ve savunmaları da değerlendirilip davacının takip tarihi itibariyle davalılardan — miktarın tespiti yönünden rapor alınmıştır. Raporda öncelikle davalıların mükerrer takip iddiaları değerlendirilmiş ve dava konusu takip dosyasında talep edilen alacağın — dayandığı, davalıların bildirdiği takip dosyalarının konusunun ——– bir taksitli kredi borcuna ilişkin olduğu belirtilmiştir. Bu durumda davalıların mükerrer takip iddialarının da yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
Alınan bilirkişi kök raporunda dosyaya sunulan belgeler ve banka kayıtları ile davalıların kullanılan krediler nedeniyle sorumlu oldukları asıl alacak tutarları, temerrüd tarihleri belirlenmiş, alınan 2.ek raporda ise sözleşmenin 10.5 maddesinde düzenlenen temerrüt faizi hükmüne uygun şekilde hesaplama yapıldığı anlaşılmakla mahkememizce hükme esas alınmıştır. Söz konusu krediler —– tarihinden sonra yapılan ödeme yönünden kefalet protokolü kapsamında davacı bankanın ödenen tutarı takip yetkisi bulunduğundan, tahsilat dikkate alınmadan takibin devamına karar verilmesi gerektiği, davalıların takibe itirazında haksız ve alacağın likit olduğu gözönünde bulundurularak davacı banka lehine hükmedilen tutarın %20’si oranında 4.384.714,07 TL.inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere davalılardan —- sorumluluğu— olup, aşan kısımdan sorumlu tutulamayacağı mahkememizce de tespit edilmekle birlikte kısa kararda bu hususun yazılmasının atlandığı, kısa karara davalı—- sorumlu olduğu hususunun yazılmadığı gerekçeli karar yazımında fark edilmiş, ancak kısa karar ile gerekçeli karar arasında farklılık olamayacağından bir değişikliğe gidilmemiş, yargılama gideri, vekalet ücreti ve harçtan sorumluluk kısımları da kısa karara göre düzenlenmek suretiyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN KISMEN KABULÜNE,
Davalıların —– takip dosyasında itirazlarının;
21.220.334,31 TL asıl alacak,
669.748,62 TL işlemiş %48 temerrüt faizi,
33.487,43 TL %5 ——
21.923.570,36 TL üzerinden iptali ile takibin bu tutar üzerinden tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla devamına,
Asıl alacağa takip tarihinden itibaren %48 oranında temerrüt faizi ve %5 — yürütülmesine,
Hükmedilen tutarın %20’si oranında 4.384.714,07 TL inkar tazminatının davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
2-Karar harcı 1.497.599,09 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 268.079,32 TL ile icra dosyasına yatırılan 110.982,95 TL. harcın mahsubu ile bakiye 1.118.536,82 TL harcın davalılardan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 268.079,32 TL harcın davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 62,20 TL ilk masraf, 326,60 TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.888,80 TL yargılama giderinden davadaki haklılık oranına göre (%99) 1.869,91 TL.nin davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli ——esaslara göre belirlenen 307.860,70 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli — esaslara göre belirlenen — vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
8-7155 sayılı Kanun ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A maddesinin 13.fıkrası ve yürürlükte bulunan —.arabuluculuk ücretinin davanın kabul edilen kısmı gözönünde bulundurularak 1.386,00 TL.nin davalı taraftan bakiye 14,00 TL.nin davacı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
9-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı taraf vekillerinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.