Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/72 E. 2021/627 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/72
KARAR NO: 2021/627
DAVA: İtirazın İptali (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/03/2020
KARAR TARİHİ: 15/09/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin,—kullanmış olduğu — numaralı— tutarlı krediye kefil olduğunu, müşterek borçlu sıfatının olmadığını, borcun ödenmemesi üzerine müvekkili şirket tarafından davalını borçlusu olduğu — istinaden taksitler halinde toplam — bedeli ödendiğini, bu bedelin müvekkiline ödenmesi için davalı tarafa — ihtarnamesinin gönderildiğini, davalının bu ihtara cevap vermediğini, bu nedenle —- dosyası ile takip başlattıklarını, davalının takibe itiraz ettiğini iddia ederek davanın kabulüne, davalı tarafın haksız ve kötü niyetli itirazının iptaline, takibin devamına ve davalı tarafın araç, gayrımenkul ve 3.kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine, takip tutarının %20’sinden az olmamak üzere davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; —- dava tarihi itibariyle tüm mülkiyetin sahip olduğunu, davacının ise gayrimenkulun — sahipli eski ortağı olduğunu, davacının taşınmaz üzerindeki — satın almak istediğini ve davacı şirket sahibi—- yönlendirmesi ile bankadan kredi kullanıldığını, bu kredi ile davacının —- — tarafından taşınmaza — konulduğunu, — olup bu bedelin —kısmı için davacının kredi kullandığını, her ne kadar krediyi kullanan olarak müvekkili görünse de gerçekte davacının krediyi kullandığını ve ödemelerin davacı tarafından yapılacağı hususunda müvekkili ile aralarında anlaşma sağlandığını, bu hususun taraflar arasında imzalanan —- tarihli sulh sözleşmesi ile de açıkça kabul edildiğini, buna rağmen davacının kredi ödemelerinde temerrüde düşmesi nedeniyle—– tarafından ihtarname gönderildiğini, davacının —- talebi ile müracaat ettiğini, kredi geri ödemelerini yapmaması üzerine bankanın ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine giriştiğini ve —– bulunduğu taşınmazın satışa çıkarıldığını, davacıya gönderilen ihtarname ile sulh sözleşmesine uymasının ihtar edildiğini, davacının sulh sözleşmesine aykırı davranarak müvekkilinin kendi borcu olmayan bir borç yüzünden otelinin icra kanalıyla satış riskiyle karşı karşıya bırakıldığını, sulh sözleşmesi ile davacının müvekkilini kayıtsız şartsız gayri kabili rücu ettiğini, davacının kredi borcunu kendi borçları olarak kabul ile ödemeyi de kabul ve taahhüt ettiğini, davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, davacının müvekkilinden alacaklı değil aksine borçlu olduğunu, sulh sözleşmesi ortada iken davacının başlattığı takibin kötü niyetli olduğunu belirterek davanın reddini ve davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile; İİK.nun 67.maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır. Davacı yan, davalı şirketin eski ünvanının— olduğunu, davalının — kullandığı — tutarlı krediye kendisinin kefil olduğunu, söz konusu kredi borcunun —— ödenmemesi nedeniyle davalının borçlusu olduğu kredi sözleşmesine istinaden taksitler halinde toplam ——— yaptığını, ödenen tutarın iadesi için davalıya gönderilen ihtarın sonuçsuz kaldığını, bunun üzerine davalı hakkında başlatılan takibe davalının haksız yere itiraz ettiğini belirterek davalının itirazının iptali ile devamına ve davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini taleple dava açmıştır. Davalı ise —– taşınmazda dava tarihi itibariyle tam mülkiyet sahibi olduğunu, davacının ise — —– ortağı olduğunu, davacının taşınmaz üzerindeki —– satın almak istediğini ve davacı şirket sahibi — yönlendirmesi ile — kredi kullanıldığını,—— tarafından taşınmaza ipotek konulduğunu,— olup bu bedelin—- kısmı için davacının kredi kullandığını, her ne kadar krediyi kullanan olarak kendileri görünse de gerçekte davacının krediyi kullandığını ve ödemelerin davacı tarafından yapılacağı hususunda aralarında anlaşma sağlandığını, bu hususun taraflar arasında imzalanan — tarihli sulh sözleşmesi ile de açıkça kabul edildiğini, buna rağmen davacının kredi ödemelerinde temerrüde düşmesi nedeniyle banka tarafından ihtarname gönderildiğini, davacının konkordato talebi ile müracaat ettiğini, kredi geri ödemelerini yapmaması üzerine bankanın ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine giriştiğini ve otelin bulunduğu taşınmazın satışa çıkarıldığını, davacıya gönderilen ihtarname ile sulh sözleşmesine uymasının ihtar edildiğini, bu sözleşme ortada iken davacının başlattığı takibin kötü niyetli olduğunu belirterek davanın reddi ile davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini cevap dilekçesinde bildirmiştir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin — inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktalarının tespiti ile tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanarak bilirkişi raporu alınıp sonuca gidilmiştir.
–sayılı takip dosyası getirtilmiş, davacının davalı hakkında —— icra takibi başlattığı, ödeme emrinin tebliği ile davalının takibe süresinde itiraz ettiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ olmadığı, mahkememizde açılan davanın süresinde olduğu tespit edilmiştir.
— yazılarak davalı şirket adına kullandırılan —tutarlı krediye ilişkin sözleşme, bu kredi borcuna istinaden yapılan ödemeleri gösteren dekontlar ve ilgili tüm kayıtların gönderilmesi istenmiş, dava dışı — tarafından asıl borçlu sıfatıyla — — akdedildiği, davacının da bu sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, bu sözleşme uyarınca —- —– kullandırıldığı ve kredi borcu nedeniyle —tarihinde davalı adına kayıtlı— —– tesis edildiği anlaşılmıştır.
—- davalı şirketin önceki ünvanının—– olduğu —- dosya içine alınmıştır.
DAvalı yan, —- hissesinin davacı tarafından satın alınmak istendiğini, tarafların—- kısmı için davacının kredi kullandığını, her ne kadar krediyi kullanan olarak kendisi görünce de kredi kefili olan ve —- şekilde ödemek istediğini, tarafların anlaşmasının bu yönde olduğunu, ödemelerin de davacı tarafından yapılması konusunda anlaştıklarını, kredi geri ödemelerinin de davacı tarafından yapıldığını, bu hususun —-tarihli sulh sözleşmesinde davacı tarafça da açıkça beyan edildiğini ileri sürdüğünden taşınmaz tapu kaydının tüm tedavül kayıtları getirtilmiş, taşınmazın —- tarihinde davalı —– devrettiği, aynı tarihte taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiği, — tarafından satın alınan —- satılıp devredildiği onun tarafından da adına kayıtlı— davacı şirkete satış ve devrinin yapıldığı,—- zamanda davalı şirketin yetkilisi olduğu, — davacı ve ondan sonraki malikler arasında yapılan devir işlemleri sonucu en son davalıya geçtiği, —- itibariyle davalı adına kayıtlı olduğu, diğer —- davalı adına kayıtlı olmakla taşınmazın tüm mülkiyetinin davalıda olduğu anlaşılmıştır. Bu haliyle resmi kayıtlarda görünen, davalının —- satın aldığı ve aynı tarihte kullanılan kredi nedeniyle taşınmaz üzerinde banka lehine ipotek tesisi yapıldığıdır. Davacı ise taşınmazın kalan —– tarihinde sahip olmuştur. Davalı resmi kayıtların aksini iddia etmekte olup bu konuda sulh sözleşmesine dayanmakta ve kredi asıl borçlusunun davacı olduğunu, davacının bu nedenle kredi ödemelerini yaptığını savunmaktadır. Yaptırılan bilirkişi incelemesi ile iki tarafın ticari defter ve kayıtları incelenmiş, davacının doğrudan kredi ödemesi yahut kefalete istinaden yaptığı ödemeler tutarının —- olduğu, bunun dışında kalan ödemelerin ise —– havale açıklaması ile yapıldığı tespit edilmiştir.
Davalı yanın dayandığı, davacının da kabulünde olan sulh sözleşmesi incelendiğinde, tarafların —- tarihinde bir araya geldikleri, şirket ortak ve yetkilileri olan —–sözleşmeye taraf oldukları, tarafların aralarındaki uyuşmazlıkları saptayarak sulh olmak amacıyla sözleşmeyi imzalama kararı aldıklarını belirttikleri, tarafların yükümlülüklerinin düzenlendiği kısımda davacı şirket ve yetkilisi — madde halinde sıralandığı,—- çekilen ve borçlusu—- müteselsil kefil ve esas borçlusu ——- imzası bulunduğu kredi borcunu vadelerinde ödemeyi ve ödenen bu bedelleri iş bu sulh sözleşmesiyle yapılan mutabakatlar neticesinde ——- etmemeyi, iş bu sulh sözleşmesiyle borcu tüm ferileri ve yükümülükleriyle üstlendiğini, borca ilişkin yeniden yapılandırma yapılması gerekmesi halinde yapılandırma işlemlerini yapmayı——– kabul beyan ve taahhüt eder.——-bankalardan gönderdiği ödemelerden ve elden ödemelerden gayrıkabili rücu olmak üzere ibra eder “şeklinde yazıldığı ve sözleşmenin taraflarınca imzalandığı görülmüştür.
Davacı, bu sulh sözleşmesini davalının protokole aykırı davrandığını belirterek feshettiklerini, ortada sulh sözleşmesi kalmadığını, dolayısıyla ibranın da söz konusu olmadığını söylemektedir. Sulh sözleşmesinin içeriği ya da imzalar tartışma konusu değildir. Sulh sözleşmesinin 3.maddesi ile taraflar davaya konu edilen kredi sözleşmesinin asıl borçlusunun davacı şirket olduğunu kabul etmiş, kredi borcunun vadelerinde ödenmesi ve ödenen bedellerin davalı şirket ve yetkilisinden talep edilmeyeceği davacı tarafça beyan ve taahhüt edilmiştir.
Bu durumda sulh sözleşmesi fesih nedeniyle taraflar arasında geçersiz kılınsa dahi, davanın konusunu teşkil eden kredi sözleşmesinin asıl borçlusunun davacının kendisinin olduğu davacının kendi beyanlarıyla ortaya çıkmıştır. —- edilen vakıaların çekişmeli sayılmayacağı—- maddi bir hatadan kaynaklanmadıkça ikrardan dönülemeyeceği düzenlemeleri de değerlendirildiğinde davaya konu kredinin asıl borçlusunun davacı olduğu, bunun davacı tarafından sulh sözleşmesi kapsamında açıkça kabul edildiği dolayısıyla kredi sözleşmesi nedeniyle yapılan ödemelerin kefil sıfatıyla değil asıl borçlu sıfatıyla yapıldığının kabulü gerektiği davacının davalıdan talepte bulunamayacağı sonucuna varılarak davanın reddine, davacı takip yapmakta haksız olmakla birlikte kötü niyetli olduğuna dair bir sonuca varılmadığından davalının kötü niyet tazminatı talebini reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Karar harcı — davacı tarafça peşin olarak yatırılan —- harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 171.967,26 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7—– uyarınca hazine tarafından karşılanan —arabuluculuk ücretinin davacı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
8-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 15/09/2021