Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/629 E. 2023/48 K. 25.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/629
KARAR NO: 2023/48
DAVA: Hisse Senetlerinin İadesi
DAVA TARİHİ: 23/12/2020
KARAR TARİHİ: 25/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Hisse Senetlerinin İadesi davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkette —- tarihinde çalışmaya başladığını ve —– tarihinde yönetim kurulu üyesi, icra kurulu üyesi ve enerji grubu direktörü görevlerini birlikte ifa ederken emekliye ayrıldığını, davalı şirketin yöneticilerin hak ettikleri yıllık prim alacaklarının her yıl sonu bir bölümünü banka hesaplarına nakit para yatırarak, kalan bölümünü de —– senetleriyle ödediğini, bir başka deyişle hisse satın alma hakkı tanıdığını, hisse senedi olarak ödeme prosedüründe öncelikle yönetici adına —– kurumunda hesap açıldığını, yöneticinin hakettiği prim kısmının prim ödeme tarihi itibariyle —- fiyatına göre kaç adet —- tekabül ediyorsa o miktarda hisse senedini tevdi tarihinden itibaren dört yıl sonra üzerinde tasarruf edebilme koşulu ile yöneticinin—–hesabına tevdi ettiğini, müvekkilinin emekli olduğu tarih itibariyle aracı kurum nezdindeki kendisine ait olan hesapta davalı şirket tarafından —– yıllarında tevdi edilen hisselerinin mevcut olduğu, — tarihinde hesabını kontrol eden müvekkilinin aracı kurum nezdindeki — yıllarına ait olmak üzere kendi adına toplam—–görmesi gerekirken bakiyesinin —– bakiye olduğunu gördüğünü, bunun üzerine hisse senetlerinin kendisine iadesi için noter kanalıyla gerekli ihtarı davalıya gönderdiğini, davalının müvekkiline verdiği cevabi nitelikteki ihtarda müvekkilinin davalıdan herhangi bir hak veya alacağının bulunmadığının bildirildiğini, davalı şirketin emekli olan üst yöneticinin hesabında olan hisse senedinin bedelini ödeyerek hisseleri geri almak gibi bir uygulamasının bulunmadığını, arabuluculuk ikinci oturum tutanağında davalı şirket vekilinin hisse senetlerinin iade edilmemesinin veya bedelinin ödenmemesinin sebebini etik olmayan davranışlar olarak belirtildiğini oysa ki müvekkilinin emekli olmasından yaklaşık —- sonra hesabındaki ——yılında hak ettiği hisse senetlerini paraya çevirmiş olup o tarihte bu davanın konusu hisse senetlerinin müvekkilinin hesabındaki mevcudiyetinin aynen korunmakta olduğunu, davalı şirketin müvekkilinin aracı kurum nezdindeki hisse senetlerine el koymasını haklı gösterecek hiçbir hukuki sebep bulunmadığını dava konusu hisse senetlerinin müvekkilinin o yıl elde ettiği primin bir kısmının karşılığı olduğunu başka bir diğer deyişle müvekkilinin hisse senedini satın aldığını ve davalının müvekkilinin satın aldığı hisse senetlerini müvekkilinin aracı kurumdaki müvekkili adına olan hesabına geçirdiğini, böylece hisse senetlerinin mülkiyetinin müvekkilinin hesabına geçtiğini, davalının aracı kuruma emanet edilmiş müvekkiline ait hisse senetleri üzerinde bir talebi varsa bunu ancak hukuki prosedür başlatarak ileri sürebileceğini iddia ederek —– işlem gören davalı elindeki —- senedinin müvekkile iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının —— tarihleri arasında müvekkili şirkette çalıştığını, en son ülke müdürü görevinde bulunduğunu davacının ayrıldığı tarihe kadar uzun süre yönetim kurulu üyeliği ve işveren vekilliği yaptığını, —– davacının eşinin davacının kendisini defalarca aldattığı, 2-3 kişi ile ilişkisini aynı anda yürüttüğü, işyerinde himayesinde çalışan bir çok kişi ile ilişkisi olduğunu, bu ilişkilerini işyerinde yaşadığı gerekçesiyle boşanma davası açtığını, davacının eşinin bu iddialarının basına yansıdığını bu haberlerde yer alan iddiaların vahameti kaşısında ——- nezdinde davacı hakkında bir iç soruşturma başlatılmasına karar verildiğini bu soruşturma kapsamında davacı ile görüşülerek eşi ile ilgili çıkan haberler ve diğer iddiaların kendisine sorulduğunu, davacının bu iddiaların hiçbirinin doğru olmadığına dair hiçbir somut bilgi veremediğini, bu görüşmeden üç gün sonra bu kadar üst düzey bir yöneticiden beklenmeyecek bir şekilde apar topar —- tarihinde emeklilik sebebiyle istifa ederek iş sözleşmesini sonlandırdığını, söz konusu soruşturma raporunun tamamlanması üzerine müvekkili şirket tarafından konu değerlendirilerek davacının ahlaka aykırı ve etik olmayan davranışları sebebiyle—– yıllarına ilişkin hak kazanacağı hisse senedi opsiyonunun geçersiz kılınmasına karar verildiğini, müvekkili şirket tarafından üst düzey çalışanların başarı primlerinin bir kısmının nakit bir kısmının ise hisse senedi opsiyonu olarak ödendiğini ve hisse senedine hak kazanma koşullarıım —–belirlendiğini, anılan belgenin ——- kapsamında hisse senetlerine hak kazanmanın hisse senedi opsiyonunun aracı kurum hesabına kaydedildiği tarihin üzerinden dört yıl sonra gerçekleştiğini, bu madde kapsamında çalışanın söz konusu hisse senedine hak kazanabilmesi için dört yıllık bir sürenin sona ermesi gerektiğini, —- maddesinde konsept açıklanmış olup buna göre hisse senedi alacağına ilişkin verilmiş bir vaad söz konusu olduğunu, yani hisse senedinin doğrudan çalışana verilmediğini ve fakat bir opsiyon tanındığını, bu opsiyonun da —- belirtilen bekleme süresince ——- maddesi belirtildiği üzere —uygun kullanması koşuluna bağlandığını, davacının çalıştığı dönem boyunca başarı primi karşılığında —– hisselerine hak kazandığını, — yılına ilişkin başarı primi karşılığı aracı kurum hesabına kaydedilmiş hisse senedi opsiyonunun—– tasarruf hakkı kısıtlaması sona erdiğinden davacı tarafından edinildiğini ve üzerinde tarasarrufta bulunularak paraya çevrildiğini, söz konusu soruşturma raporu değerlendirilerek, davacının ahlaka aykırı ve etik olmayan davranışları sebebiyle hak kazanacağı hisse senedi opsiyonunun geçersiz kılınmasına karar verildiğini,—— maddesine dayanarak davacının ahlaka aykırı ve etik olmayan uygunsuz davranışları sonucunda toplam —— senedine ilişkin opsiyonun davacıya herhangi bir bildirimde bulunulmadan iptal edildiğini, işverenin, yönetim hakkı ve koşullarının belirlendiği sözleşme ile çalışana hisse senedine hak kazanma hakını verebildiği gibi, koşulların bozulması ve aykırılık olması halinde sağladığı bu hakkı iade alma hakkına her zaman sahip olduğunu, bu doğrultuda müvekkili tarafından —– belgesinde belirlenen koşullar karşısında davacının hisse senedi opsiyonu belirlenen şekilde müvekkili tarafından aracı kurum nezdindeki hesaba kaydedildiğini ancak daha sonra ortaya çıkan davacı hakkındaki soruşturma raporu doğrultusunda taraflar arasındaki anlaşmanın batıl hale geldiğini, müvekkilinin de bu durum karşısında —- maddesi kapsamında hukuka uygun olarak yarattığı opsiyonu iptal ettiğini hak kazanma süresi boyunca mülkiyetin davacıda değil müvekkili şirkette olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile; —– senedinin aynen iadesi talebine ilişkindir. Davalı tarafça süresinde sunulan cevap dilekçesiyle aynı zamanda karşı dava da açılmış ve —- hisse senedine tekabül eden —- karşılığının ödeme tarihi itibariyle hesaplanacak kur üzerinden —- olarak iadesi talep edilmiştir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin —– günlü ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar yönünden inceleme yapılmıştır. Karşı dava yönünden karşı davalı tarafça zorunlu arabuluculuk dava şartının karşı davada yerine getirilmediği ileri sürülmüştür. Karşı davacı vekili asıl davaya cevap süresi içinde karşı dava da zorunlu arabuluculuk yoluna gidilmediğini, 17/03/2021 tarihinde zorunlu arabulucuya başvurduğunu beyan ederek arabuluculuk anlaşmama tutanağını dosyaya sunmuştur. Karşı dava mahkememiz bu dosyasından tefrik edilerek —— kaydedilmiş ve —– tarihli karar ile karşı davanın zorunlu arabuluculuk şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Davalı tarafın HMK 114/1-a maddesi uyarınca itirazda bulunarak yargı yerinin —-olduğunu ve davada —- uygulanacağını ileri sürdüğü, bu konuda —- dayandığı, davacının ise taraflar arasında böyle bir yetki sözleşmesi bulunmadığını, davanın taraflarının —- unsuru taşıyan bir durum olmadığını, —— belgesinin imzalı bir belge olmayıp kendilerince kabul edilmediğini beyan ettiği, davalının söz konusu belgenin davacıya e-posta ile ulaştırıldığını, davacının itiraz etmediğini dolayısıyla belgeye örtülü onayı olduğunu, iş sözleşmesinin bir parçası olduğundan imzalanmasına gerek olmadığını beyan ettiği anlaşılmıştır. Davalı yan, çalışanlarının hisse senedine hak kazanmasına ilişkin koşulların —– belgesinde düzenlendiğini ve bu belgenin —–düzenleme uyarınca da yargı yerinin —— olduğunu ileri sürmüş, —– tarihli dilekçesinde yabancı dilde düzenlenmiş ——- yılına ait olduğu anlaşılan bir yazılı metin sunmuştur. Daha sonra ——— tarihli delil listesi ekinde tercümesini ibraz etmiştir. Söz konusu belge imza ihtiva etmemekte olup sunulan tercüme evrakın—— yıllarına ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Söz konusu belge davacı tarafça kabul edilmemiştir.
Davacı —–vatandaşı ve davalıda —— şirkettir. Davacı davalı şirket çalışanı olup çalışması sırasında verilen hisse senetleri iş bu davanın konusudur. Hisse senetlerinin yabancı bir şirketin hisse senetleri olması davada yabancılık unsuru bulunduğu sonucunu doğurmaz. Aksinin kabulü halinde dahi MÖHUK 47.maddesi uyarınca uyuşmazlığın yabancı bir devlet mahkemesinde görülebilmesi ancak yazılı delil ile ispat edilen bir sözleşmenin varlığı halinde sözkonusu olur. Somut olayda davalı —– imzasız bir metne dayanmakta olup bu metin davacı tarafından kabul edilmemektedir. Davalı yan açılan davada —— yetkisiz olduğunu ortaya koyamadığından ve dolayısıyla seçilmiş bir hukuk da bulunmadığından itirazlarının reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuş, HMK 114 maddesindeki diğer dava şartlarının mevcut olduğu HMK 116 maddesi uyarınca ilk itiraz ileri sürülmediği tespit edilerek uyuşmazlık noktaları belirlenmiş ve tahkikat aşamasına geçilmiş deliller toplanarak bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonuca gidilmiştir. —– günlü ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık noktaları “Davacının mahkememizde açtığı davada, —– yılında davalı şirkette çalışmaya başladığını, —– tarihi itibariyle yönetim kurulu üyesi, icra kurulu üyesi ve enerji grubu direktörü görevlerini birlikte ifa ederken emekliye ayrıldığını, davalı şirketin üst düzey yöneticilerine ticari sonuçlu bir kısım hedefler gösterip bu hedefe ulaşılması veya aşılması durumunda ulaşılan rakama göre yüzde esasına dayalı olarak her mali yıl sonunda prim ödediğini, bu sistemin 13 yıldır uygulandığını, yöneticilerin hak ettikleri yıllık prim alacaklarının bir bölümünün banka hesaplarına nakit olarak yatırıldığını, kalan kısmın ise —-senetleri ile ödendiğini, bu şekilde yöneticiye prim alacağına karşılık şirket hissesi satın alma hakkı tanındığını, yönetici adına —— aracı kurumunda hesap açıldığını, yöneticinin o yıl hak ettiği primin bir kısmının —- banka hesabına yatırıldığını, bir kısmının ise prim ödeme tarihi itibariyle ——– fiyatına göre kaç adet hisseye tekabül ediyorsa o miktardaki hisse senedinin “tevdi tarihinden itibaren dört yıl sonra üzerinde tasarruf edebilme” koşulu ile yöneticinin ——aracı kurumundaki hesabına tevdi edildiğini, söz konusu süre kısıtlamasının amacının yöneticiyi hisse değerlerini arttırma yönünde teşvik etmek olduğunu, emekli olduğu —– kurumu nezdinde üzerinde tasarruf etme süresinin dolmadığı ve hak edilen primlerin bir kısmına ilişkin ödeme olarak davalı şirket tarafından —- yıllarında tevdi edilen hisselerin mevcut olduğunu,—– yılı prim alacağına ilişkin hisseler üzerindeki süre kısıtlaması dolduğundan bu hisse senetlerini paraya çevirerek karşılığı —- tarafından —–hesaba yatırıldığını, —- tarihinde sistemdeki kontrolü sırasında ——— adet hissenin hesapta olmadığını gördüğünü, davalı şirket ile iletişime geçtiğini ancak hisse senetlerinin davalıda olup iadeye yanaşmadıklarını, karşılıklı ihtarlar ile durumun sonuçsuz kalması üzerine iş bu davayı açtığını, kendisine ait hisse senetlerine davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak el konulduğunu, davalı yanın hisse senetlerinin iade edilmeme sebebini etik olmayan davranışlar şeklinde belirsiz ve anlamsız bir biçimde açıkladığını, dava konusu hisse senetlerinin davacının o yıl hak ettiği primin bir kısmının karşılığı olup davalı şirketin prim ödeme borcunu şirket hisse senedi ile ifa ettiğini, bir başka deyişle davacının kendi parası ile hisse senedi satın aldığını ve senetlerin davacının aracı kurumundaki hesabına geçirildiğini, hisse senetlerinin taşınır mülkiyetine tabi olup mülkiyetin nakli için zilyetliğin devrinin yeterli olduğunu, aracı kurumda adına açılan hesaba tevdi edilmekle hisse senetlerinin mülkiyetinin de davacıya geçtiğini, davalının aracı kurumun kendisine bağlı olmasından yararlanarak hisse senetlerine el koyduğunu, bu durumun sebepsiz zenginleşmeye yol açtığını belirterek davalı tarafından el konulan ——- senedinin aynen iadesini talep ettiği,
Davalının ise cevap dilekçesinde; davacının —– tarihleri arasında çalıştığını, en son ——olarak görev yaptığını, aynı zamanda uzun yıllar yönetim kurulu üyeliği ve iş veren vekilliği görevlerini de sürdürdüğünü, davacının eşi tarafından ——- yılında açılan boşanma davasında davacının kendisini defalarca aldattığını, iki üç kişi ile aynı anda ilişki yürüttüğünü, iş yerinde çalışan bir çok kişi ile ilişkisinin olduğunu, bu ilişkileri iş yerinde yaşadığını ileri sürdüğünü, bu iddiaların basına da yansıdığını, iş yeri ahlakının uygunsuzluk ve diğer şirket çalışanlarını zan altında bırakması nedeniyle davacı hakkında iç soruşturma başlatılmasına karar verildiğini, davacı ile görüşüldüğünü, ancak davacının bu haberlerin gerçek olmadığına ilişkin somut bilgi veremediğini, görüşmeden 3 gün sonrada beklenmeyecek bir şekilde istifa edip iş sözleşmesini sonlandırdığını, soruşturma raporunun tamamlanması ile değerlendirme yapılıp davacının ahlaka aykırı etik olmayan davranışları nedeniyle ——– yıllarına ilişkin hak kazandığı hisse senedi opsiyonunun geçersiz kılınmasına karar verildiğini, hisse senedine hak kazanmasına ilişkin koşulların stock awards belgesi ile belirlendiğini, bu belgede belirlenen koşulları sağlayan çalışanlara başarı primi karşılığı hisse senedi opsiyonu tanındığını, hisse senetlerine hak kazanmanın aracı kurum hesabına kaydedildiği tarihten 4 yıl sonra gerçekleştiğini, çalışanın hisse senedine hak kazanması için 4 yıllık sürenin dolması gerektiğini, hisse senedi alacağına ilişkin verilmiş bir vaad söz konusu olduğunu, belgenin —–maddesinde belirtilen bu sürede çalışanın aynı belgenin —- maddesinde yer alan uygunluk yönetmeliklerine uygun davranması koşulunun kabul edildiğini, davacıya da her yıl sonunda başarı priminin yarısı karşılığında hisse senedi opsiyonu tanınmış olup davacının çalıştığı dönem boyunca başarı primi karşılığı —- yılları için —— senedine hak kazandığını, davacının ——yılına ait başarı karşılığı hisse senedi opsiyonunu dört yıllık kısıtlaması—-yılında sona erdiğinden davacının hisse senetlerini paraya çevirdiğini, ancak davacının haksız olarak sebepsiz zenginleşmesi nedeniyle—- yılı hisse senedi bedellerinin kendisinden tahsili için karşı dava da açtıklarını, düzenlenen soruşturma raporu değerlendirilerek davacının ahlaka aykırı ve etik olmayan davranışları nedeniyle hak kazanacağı hisse senedi opsiyonun geçersiz kılınmasına karar verilip—- adet ——senedine ilişkin opsiyonun davacıya bildirimde bulunmaksızın iptal edildiğini, davacının stock awards belgesindeki koşullara aykırı davrandığının tespiti üzerine bu işlemin yapıldığını, ——için bekleme süresini doldurduğu hisse senetlerinin davacı tarafından paraya çevrildiği sırada soruşturma raporu henüz tamamlanmadığından karşı dava ile bu bedelin iadesini istediklerini, davacının hisse senetlerinin mülkiyetinin kendisine geçtiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, hisse senetleri üzerinde—– yıl boyunca tasarrufta bulunmasının mümkün olmadığını, bu süreçte hisse senetleri aracı kurum hesabında davacı adına görünse dahi şirkete ait olup davacının iş yeri uygulamasına aykırı davranışları nedeniyle tasarruf hakkını elde edemediğini, hisse senetlerinin geri alınması değil davacının davranışları nedeniyle verilen hakkın geçersiz kılınmasının söz konusu olduğunu belirterek davanın reddini savunduğu, Davacının kendisine her yıl nakit artı hisse senedi olarak ödenen primlerin bir ödül yada karşılıksız bağış olmadığını, o yıl gösterilen performans oranına göre ücrete ek olarak kazanılan ücret olduğunu, hisse adetlerinin her yıl sarf edilen emek karşılığı kazanıldığını, bu hususun cevap dilekçesinde yer yer davalı tarafça da dile getirildiğini, davalının eyleminin opsiyon iptali değil davacının aracı kurum nezdindeki hesabına tevdi edilen dolayısıyla artık mülkiyeti davacıya ait olan hisse senetlerine hukuka aykırı şekilde fiilen el koyma işlem ve fiili olduğunu,——yılında eşi ile arasındaki geçimsizlikler nedeniyle karşılıklı boşanma kararı aldıklarını ve bu boşanma sürecinde bir kısım haberlerin yayınlandığını, davalının hiç tanınmayan takip edilmeyen bir internet sitesinden bulduğu haberi delil yapmaya çalıştığını, söz konusu haberlerin yayınlanmasıyla davalının bilgi talep ettiğini, iddiaların gerçeği yansıtmadığı yönündeki beyanının davalı tarafça iddiaların gerçek olmadığına dair somut bilgi verilmemiştir şeklinde yorumlandığını, davalı şirkete özveri ve sadakat ile hizmet edip medyada çıkan haberler üzerine bu şekilde soruların muhatabı olması karşısında emekliliği devreye sokma kararı aldığını, emeklilik talebinin davalı açısından beklenmeyen bir durum olması nedeniyle kin beslediklerini, hisse senetlerine el konulmasının nedeninin bu olduğunu, şirket uygulamasında her yıl sonu yöneticilerin kendisinin üstü olan yönetici ile performans görüşmeleri yaptığını, bu hususun tutanağa bağlandığını ve her yıl büyük başarı ve memnuniyet ile sonuçlandığını, normalde bu performans değerlendirmelerinin iş yeri sicil dosyasında bulunması gerekirken sicil dosyası içinde mahkemeye ibraz edilmediğini, yine şirketin —– verilen onlıne sistemi ile şirket çalışanlarının isim vermeden her tür şikayetlerini dile getirdiklerini,—- sorumlu bir yönetici olarak iddia edilen hususlardan birini dahi yapmış olsa şikayet ve soruşturma konusu yapılması gerektiğini, davalının emeklilik başvurusundan sonra hiçbir ihtirazi kayıt ileri sürmeden tüm haklarını ödediğini, —- yılında hakedilen primin nakit kısmını hesaba yatırdığını, —– yılına ilişkin hisseleri paraya çevirme işlemine izin verildiğini, —— ayına kadar dahi hisse senetlerinin hesabında mevcut olduğunu, ortada devam eden bir soruşturma olduğu iddiasının bu tespitler uyarınca yerinde olmadığını, davalının bahsettiği ancak sunmadığı soruşturma raporunun hayatın olağan akışıyla bağdaşmadığı, kurmaca ve sipariş olarak hazırlatıldığı, dolayısıyla delil olarak dayanılamayacağının çok açık olduğunu, böyle bir raporun işyeri dosyası içinde bulunması gerektiğini, —–ayında paraya çevrilen hisse senetlerinin —- yılında hak edilen prim miktarının yarısının karşılığı olup bağış ya da karşılıksız kazandırma olmadığını, işyeri sicil dosyasında olması gereken ancak davalı tarafından sunulan sicil dosyası içinde bulunmayan her yıl yapılan karşılıklı imzaları içeren performans görüşmesi tutanaklarının davalı şirketten istenmesi yahut şirket kayıtları üzerinde bu konuda bilirkişi incelemesi yapılmasını istediklerini, aynı şekilde şirketin ——— sistemi üzerinde inceleme yapılarak emeklilik tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre içinde kendisi hakkında bir şikayet olup olmadığının da belirlenmesini istediklerini beyan ettiği, Davalı vekilinin; çalışanların işyeri uygulaması kapsamında hisse senedine hak kazanabilmesi için gerekli koşulların —- belgesi ile belirlendiğini, davacının kötü niyetli olarak bu belgenin imzasız olması sebebiyle geçersiz olduğunu iddia ettiğini, oysa çalıştığı ——- boyunca bu belgeye dayanarak başarı primi karşılığında hisse senedi opsiyonuna hak kazanarak tasarrufta bulunduğunu, ——-belgesinin her yıl sonunda başarı primi karşılığında verilecek hisse senedi opsiyonunun çalışana bildirildiği e-posta ekinde çalışanlara tebliğ edildiğini, davacının bugüne kadar bu belgeye itiraz etmediği gibi hisse senedi bedellerinin de davacı tarafından tahsil edildiğini, çalışma koşullarının bağlayıcı olması için işverenin bu koşulları çalışana duyurmuş olmasının yeterli olup davacıya da e-posta yoluyla iletildiğini, davacı itiraz etmemekle örtülü onay verdiğinden belgenin geçerli ve iş sözleşmesinin bir parçası olduğunun kabulü gerekeceğini, aksi iddianın hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının da konumu gereği kendisine bağlı çalışanlardan kimlerin bu opsiyona hak kazanacağına ilişkin karar aşamalarında yer aldığını, —- maddesinde sistemin açıklanmış olup, buna göre hisse senedi alacağına ilişkin verilmiş koşullu bir vaad söz konusu olduğunu, yani hisse senedinin doğrudan çalışana verilmeyip çalışana opsiyon tanındığını, bu opsiyonun da aynı belgenin ——– belirtilen bekleme süresinde belgenin—– maddesinde belirtildiği üzere uygunluk yönetmeliklerine uygun davranma koşuluna bağlandığını, dolayısıyla hisse senetlerinin aracı kuruma tevdii ile mülkiyetin davacıya geçmesinin mümkün olmadığını, mülkiyet geçmiş olsa idi 4 yıllık bekleme süresine gerek olmaksızın tasarruf etme imkanı olacağını, hisse senetleri aracı kurum hesabında davacı adına görünse dahi mülkiyetinin davalı şirkete ait olduğunu, davacının eşi ile arasında yaşananlar ve davacı hakkında internet ortamında yayınlanan haberlerin gerçek dışı hale gelmesi ile haber sitelerinin sayfalarından kaldırıldığına ilişkin davacı iddiasının doğru olmayıp aksine davacının talebi üzerine Sulh Ceza Mahkemesince erişim engeli konulduğunu, şirket uygulaması olarak performans görüşmelerinin başarı ve memnuniyetle sonuçlandığı hakkında herhangi bir çalışan yönünden şikayette bulunulmadığı davacı tarafça ileri sürülmüş olup davacının performans düşüklüğüyle ilgili herhangi bir iddialarının olmadığını, opsiyonun geçersizliğinin davacının performansıyla ilgili olmayıp ahlaka aykırı davranışlarının tespit edilmesi nedeniyle yapıldığını, soruşturma raporuyla da bu durumun tespit edildiğini, davacı çalışanlarının baskı altında işini kaybetme korkusuyla şikayette bulunmayacaklarının açık olduğunu ileri sürdüğü, bu itibarla tarafların dilekçelerindeki belirttikleri tüm hususların uyuşmazlık konusu olduğu, tarafların sulh olma faaliyetinden sonuç alınamadığı görülmekle ön inceleme duruşmasına son verildi.” belirlenmiştir.
Davalı vekili sunduğu —–tarihli dilekçesi ile —– nezdinde uyum komitesi ve avukatlar tarafından gizli olarak hazırlanan davacının ifşa edilmemiş özel ilişkileri hakkında soruşturma raporunu cevap dilekçesi ile birlikte sunacaklarını, ancak sözkonusu rapor hakkında gizlilik kararı verilmesini istediklerini bildirmiş, bu talebini cevap dilekçesinde ve sunduğu sonraki tarihli dilekçelerinde de tekrarlamıştır. Davacı yan gizlilik kararı verilmesi yönündeki talepleri kabul etmediğini bildirmiştir.
HMK 28.maddesi hukuk yargılamasında aleniyet ilkesini düzenlemekte olup kural duruşmaların ve kararların bildirimlerinin aleni olmasıdır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının gizli olarak yapılmasına ancak genel ahlak veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde taraflardan birinin talebi üzerine yahut mahkemece resen karar verilebileceği kabul edilmiştir. Davalı yan davacı hakkında hazırlandığını bildirildiği ——bir rapor hakkında gizlilik kararı verilmesini ve yine ticari itibarının zedelenmemesi içinde duruşmaların gizli yapılmasını talep etmiş olup HMK 28 maddesindeki koşulların mevcut olmadığı kabul edilerek talep reddedilmiştir. Davalı vekili —— yazı yazılması ve soruşturma raporunu hazırlayan —- da soruşturma dosyasının konusunun sorulmasını talep etmiş, bu konuda —— tarihli müzekkeremize ortaklığı temsilen —– tarafından cevap verilmiştir. Gelen cevapta ——Bölümünün hazırladığı raporun kendileriyle paylaşılmadığı ancak soruşturma kapsamında —- grup kişi ile görüşme yapıp düzenlenen———— gönderdikleri belirtilmiştir. Davalı vekili —– günlü dilekçesi ekinde soruşturma raporunu dosyaya sunmuş mahkememiz kasasına alınmıştır. Ancak sunulan rapor örneğinde isimlerin silindiği görülmüştür.
Dava yazılı yargılama usulüne göre yürütülmüş ve dilekçeler aşaması tamamlanmakla —- tarihli ön inceleme davet tutanağıı hazırlanıp taraf vekillerine tebliğ edilmiştir. Davet tutanağında “Mahkememiz dosyasında ön incelemenin HMK.nun 139.maddesi uyarınca duruşmalı olarak yapılmasına, taraflara HMK.nun 139 maddesi içeriğine göre ayrı ayrı duruşma günü bildirir davetiye ile iş bu ara kararının tebliğine, çıkarılacak davetiyeye “Belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde duruşmaya yokluklarında devam edileceği, taraflara sulh için gerekli hazırlığı yapmaları, duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi durumunda gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği, davetiyenin tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içinde tarafların dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gerekli açıklamayı yapmaları, bu hususların verilen süre içinde yerine getirilmemesi halinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarına karar verileceği ihtar olunur” şeklinde şerh düşülmesine, tebligat giderinin mevcut avanstan karşılanmasına, tebligatlara işbu ara kararının da eklenmesine”şeklinde ihtaratlar yapılmış, yürütülen ön inceleme duruşması sonrasında da taraf vekillerine HMK 140/5 maddesi uyarınca ” HMK 140/5 maddesi uyarınca Kanunun 139.Maddesine göre yapılan ihtara rağmen tarafların dilekçelerinde dayandıkları ancak dosyaya sunmadıkları belgeler ve deliller ile başka yerden getirtilmesi gereken belgeler ile ilgili gerekli açıklamaları yapmayan tarafların bu delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılmalarına, “ihtaratı yapılmıştır. Davalı vekili —- tarihli dilekçesi ile—–no.lu ara kararından rücu talep etmiş ve soruşturma raporunun —– istenmesi, —–müzekkere yazılması talebinde bulunmuştur.
Yukarıda da belirtildiği üzere dava yazılı yargılama usulüne uygun şekilde yürütülmüş olup 6100 sayılı HMK’nın “Belgelerin birlikte verilmesi” başlıklı 121/1. maddesine göre; dava dilekçesinde gösterilen ve davacının elinde bulunan belgelerin asıllarıyla birlikte harç ve vergiye tabi olmaksızın davalı sayısından bir fazla düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerinin dilekçeye eklenerek, mahkemeye verilmesi ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede yer alması zorunludur.
Ayrıca, aynı Kanunun “Cevap dilekçesinin içeriği” başlıklı 129/1-d-e maddesine göre; cevap dilekçesinde; davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri ile savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin bildirilmesi gerekir. Bu husus da davalının savunmasını somutlaştırma yükümlülüğünün gereğidir. Davalı da davacı gibi savunmasının dayanağı olan bütün vakıaları hangi delillerle ispat edeceğini cevap dilekçesine ekleyerek mahkemeye vermeli ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların teminini sağlayıcı açıklamalarda bulunmalıdır.
HMK 195 maddesi ise başka yerden getirtilecek delillere ilişkin olup tarafların ellerinde bulunmayan ve incelenmesine karar verilen delillerin getirtilmesi için mahkemece resmi makam ve mercilerle 3.kişilere bu durum bildirilir şeklinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde bu delillerin taraflarca temin edilmesinin onlardan beklenemeyeceği açıklanmıştır. Somut olayda davalı vekili sunduğu cevap dilekçesinin deliller kısmında bu taleplerini dile getirmiş yine ön inceleme için davet tutanağının tebliğinden sonrasında ibraz ettiği delil listesinde de bu delillerine dayanmış, ancak hiçbir dilekçesinde müzekkere yazılmasını talep ettiği yabancı menşeli şirket ve banka yönünden adres bildiriminde de bulunmamıştır.
HMK 121 maddesindeki——–başka yerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede yer alması zorunludur.”şeklindeki düzenleme taraf için getirilmiş zorunluluk halidir.
HMK 195 maddesinde tarafların elinde olmayan ve incelenmesine karar verilen delillerin getirtilmesi için mahkemece ilgili resmi makam ve mercilerce 3.kişilere bu hususun bildirilmesini düzenlemiş olup bu madde HMK 121 maddesiyle bir arada değerlendirildiğinde, davalının müzekkere yazılmasını talep ettiği yabancı menşeli firma ve bankadan belgeleri temin etmesi kendisinden beklenemese de bu yazıların yazılmasını sağlamak amaçlı olarak müzekkere yazılmasını talep ettiği şirket ve banka adresini bildirmesi HMK 121 maddesi gereğidir. Ancak davalı yargılamanın hiçbir aşamasında kendisine yasal olarak tanınan süreler içinde böyle bir bildirimde bulunmamış olup dolayısıyla müzekkere yazılmamış, ön inceleme duruşması bitiminde ise HMK 140/5 maddesi uyarınca bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir. Aynı şekilde ara karardan rücu talepleri de reddedilmiştir. Esasen davalı vekili tarafından ——- istenmesi talep edilen raporun isim kısımlarının kapatılarak dosyaya sunulması ve gizlilik kararı verilmesi kaydıyla raporun cevap dilekçesi ekinde dosyaya sunulacağı(——–tarihli dilekçe)yönündeki beyanları karşısında soruşturma raporu zaten elinde olan davalının, elinde bulunan bir belgeyi sunmak yerine ısrarla müzekkere yazılması talebi de anlaşılamamıştır.
Dosya kapsamında toplanan delillerin taraf iddia ve savunmaları uyarınca değerlendirilerek rapor düzenlenmesi için dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş alınan bilirkişi raporu sonrasında davalı vekili —- tarihli rapora karşı itiraz dilekçesi ekinde —- yıllarına ait hisse ödüllerine ve —- davacıya iletildiğine dair yazışmayı sunduğunu, HMK 145 maddesi uyarınca bu belgenin delil olarak gösterilmesine izin verilmesini talep etmiştir. Dilekçe ekinde yabancı dilde düzenlenmiş —- yıllarına ait —- başlıklı yazıların olduğu görülmüştür. Davalı vekili daha sonra sunduğu —-dilekçe ile de —- yıllarına ait hisse ödülleri ile—— davacıya iletildiğine ilişkin yazışmaların —– sunduğunu beyan etmiş ve HMK 31 ve 145 maddeleri uyarınca delil olarak değerlendirilmesini istemiştir.
Davacı vekili davalıların HMK 145 maddesine dayalı taleplerini kabul etmediklerini bildiren —-tarihli dilekçe sunmuştur.
HMK 145.maddesi tarafların kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyeceklerini, ancak delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa mahkemenin o delilin sonradan gösterilmesine izin verebileceğini düzenlemektedir.
Yasal düzenlemeden de açıkça anlaşılacağı üzere yine bu madde uyarınca delil ileri sürülebilmesi için; dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi ile ileri sürülmeyen delilin bulunması, yargılamayı geciktirme amacı taşımaması, ileri sürelememesinde, ileri süren tarafın kusurunun bulunmaması gerekir. Somut olayda davalı vekili cevap dilekçesi deliller bölümünde —-delil olarak —- belgesine delil olarak dayanmış ve—-tarihli dilekçe ekinde sunulduğunu, ifade etmiş yine aynı delil listesinin — taraflar arasında muhtelif yazışmaları delil olarak bildirmiştir. —- belgesinin davacıya e-posta olarak tebliğ edildiğini, davacının bugüne kadar itiraz etmediğini beyan etmiş,—- tarihli dilekçesinde ön inceleme davet tutanağı gereği delillerini sunduğunu beyan ederek dilekçenin —- bendinde yazışmaları ayrıca sunacağını ifade etmiştir. Ön inceleme duruşması—– tarihinde yapılmış ve tarafların sunmadıkları delillerden vazgeçmiş sayılmalarına karar verilmiştir. Davalı vekili — tarihli dilekçe sunarak—- tarihli dilekçesine atıf yapmak suretiyle “davacıya—- birlikte yıl sonu hak kazanılan hisse senetlerinin bildirilmesine ilişkin —– tarihli e posta yazışmalarını”dilekçe ekinde sunduklarını bildirmiştir. Sunulan metinlerin yabancı dilde düzenlendiği görülmüştür. Davalı vekili bu belgelerin sunumuna yasal sürede ibraz edilmediği gerekçesiyle itiraz etmiş, —- tarihli dilekçe ile de bu belgelerin hiçbir zaman müvekkiline şirket yahut özel mail hesabından gönderilmediğini belirtmiştir. Davalı vekili —- tarihli dilekçe ibraz etmiş bilirkişi raporuna itirazlarıyla birlikte bu kez —- yıllarına ait hisse ödüllerine ve —belgesinin davacıya iletildiğine ilişkin yazışmaları sunduğunu beyan etmiştir. Sunduğu metinlerin yine yabancı dilde düzenlenmiş olduğu görülmüştür. Davacı vekili davalı vekilinin dilekçesine karşı —- tarihli dilekçe ibraz ederek itirazlarını bildirmiş, davalı vekili ——– yıllarına ait hisse ödülleri ile—– belgesinin davacıya iletildiğine dair yazışmaların —- tercümelerini sunduğunu ifade etmiştir. Görüldüğü üzere davalı yan yargılamanın başından itibaren kendisine tanınan yasal süreler içinde sunduğu dilekçelerde—- Belgesine ve bu belgenin davacıya e posta ile iletildiğine dair iddiası bakımından yazışmalara delil olarak dayanmış, delilleri sunmak için yasal süreler bittikten sonra peyder pey evrak sunmaya devam etmiş ve davacının itirazıyla karşılaşmıştır. Davalı sunduğu bu belgeler yönünden HMK 145 maddesinin uygulanıp delil olarak kabul edilmesini talep etmiş ise de sunduğu delillere yargılamanın başından itibaren dayandığı, bu belgelerin elinde olmadığı ya da sonradan temin ettiği yönünde bir iddiasının olmadığı, dilekçelerinde sonradan sunulacağını ifade ettiği ve hatta ön inceleme için davet ile verilen kesin süre içinde dahi sunmadığı bu yüzden delil olarak dayanmaktan vazgeçmiş sayıldığı delillere HMK 145 maddesinden yararlanarak delil olarak dayanma talebi mahkememizce yerinde görülmemiştir.
Mahkememizce alınan bilirkişi heyeti raporunda mali bilirkişi davalı şirket ticari defter ve dayanak kayıtlarında yaptığı inceleme neticesinde uyuşmazlığın —- faaliyet gösteren ——- ait hisse senetlerinden kaynaklı olması nedeniyle davalının ticari defterlerinde herhangi bir kayıt bulunmadığını bildirmiş, diğer bilirkişi tarafından hazırlanan raporda ise “…..Davaya konu olan somut olayda taraflar arasında davalı/karşıdavacı şirketin işyeri uygulaması olarak üst düzey çalışanlar için başarı primi ödendiği konusunda herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Yine taraflar arasında davalı şirket bünyesindeki prim uygulamasının, priminin yarısının — hisse senetlerinin 4 yıl tasarrufta bulunmamak şartıyla çalışana verilmesi şeklinde olduğu yönünden de bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu noktada primin hukuki niteliği ve bağlı olduğu hukuki rejim hakkında açıklama yapmak gerekirseprim, işçinin çalışmasının nitelik ve nicelik bakımından başarılı olması halinde, teşvik amacıyla işveren tarafından ödenen, ücrete ek bir ödemedir.——– dayalı olarak ödenen ücretlerden biridir ——- Prim esas ücretin yanında ücret eki niteliğindedir. Bu nedenle primler ücretin bağlı olduğu hukuki rejime tabidir —– Primin ödenebilmesi için iş sözleşmesinde ya da toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmış olması, kararlaştırılmaması halinde de işyeri uygulamasına dönüşmüş olması gerekir ——–Taraflar arasındaki asıl uyuşmazlık nedeni davalı/karşı davacı şirket nezdinde uygulanan prim sisteminin dayanağı olan ve primin kazanılma koşullarının düzenlendiği —– adlı belgedir.
a. Gerçekten davalı taraf, davalı şirket nezdinde çalışanların hisse senedine hak kazanma koşullarının dava dosaysında yeminli tercümesi bulunan—— belgesinde düzenlendiğini ileri sürmüştür. Anıan bu belgenin “Uygulamanın Kapsamı” başlıklı 1. maddesine “ Bu hüküm ve koşullar——- tanımlandığı şekilde —– veya onun grup şirketlerinin seçilmiş çalışanlarına ——özel olarak tahsis edilmesi ve bu ödüllere hak kazanmak için yapılması gerekenlerle alakalıdır” şeklindedir. Görüldüğü üzere davalı şirketin prim uygulamasına dayanak olarak gösterdiği —– adlı belge sadece—— mali yılıyla sınırlı olarak(davalı/karşı davacının cevap dilekçesinde prim olarak ifade ettiği) başarı ödüllerine hak kazanma şartlarını düzenlemektedir.
—— maddesine göre—- özel tahsisatının alıcısına —- sermayesinden, hiçbir karşılık ödemeden ve belirlenmiş bir sürenin solmasından sonra (Hak Kazanma Süresi) bir hisse alacağına —– dair yapılmış bir vaatten ibarettir”. Maddede belirtilen hak kazanma süresi ise 2.3. maddede hisselerin verilmesinden dört yıl sonra sona ermektedir.
Bir diğer ifadeyle, hisselerin çalışana verildiği tarihten 4 yıl sonra çalışan, bu hisseler üzerinde hak sahibi olabilecek ve serbestçe tasarruf edebilecek. Esasen bu konuda da taraflar arasında yukarıda belirttiğimiz üzere bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.
—— maddesine göre “Madde 5’in hükümlerine tabi olarak —- Boyunca —-istihdam ilişkisi içinde olmalıdır”. Anılan belgenin 5.1 maddesine istihdam ilişkininin Hak Kazanma Süresi içinde sona ermesi halinde belgede belirtilen istisnalar dışında herhangi bir para iadesi veya ikame söz konusu olmaksızın ya da başkaca bir bildirim gönderilmeksizin tüm ——–sona erecektir. Belirtilen istisnalardan biri de ilgili yasanın veya yönetmeliğin hükümleri uyarınca emekli olunması halidir; bu durumda —- sona ermeyecek ve geçerli kalmaya devam edecektir.
Bunun yanısıra —- maddesi uyarınca “Alıcı (çalışan), Uygunluk Yönetmeliklerine uygun davranmaz ve bunları ihlal ederse, Ödül Veren tamamen kendi takdir yetkisine ve ihlalin ciddiyetine bağlı olarak para iadesi veya ikame söz konusu olmaksızın ya da başka bir bildirim gönderilmeksizin, sağlanmış —— iptal etme hakkını saklı tutmaktadır”
Görüldüğü üzere, davalı/karşı davacı şirketin prim uygulamasına dayanak olarak gösterdiği —-belgesindeki prim sistemi uyarınca —- mali yılında çalışanların —- hisseleri prime hak kazanmaları 4 yıllık sürenin (Hak Kazanma Süresi) geçmesi geciktirici şartına bağlanmıştır. Bu süre içinde çalışanın 5. maddede sayılan sebepler dışındaki sebeplerle istihdam ilişkisinin son bulması halinde hisse primi de sona erecektir. Bunun dışında davalı şirketin çalışanın Uygunluk Yönetmeliklerini ihlal etmesi halinde de —– ödüllerini iptal hakkı bulunmaktadır.
b. Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu ise davalı/davacı şirketin prim uygulamasına dayanak olarak gösterdiği ve hisse primine hak kazanılması ve iptali koşullarının düzenlendiği —— belgesinden ve bu belge içindeki hak kazanma koşullarından davalının bilgisinin bulunup bulunmadığı noktasındadır. Zira, davalı taraf böyle bir belgenin varlığını reddetmektedir.
Yukarıda da belirttiğimiz üzere, primin ödenebilmesi için iş sözleşmesinde ya da toplu iş sözleşmesinde kararlaştırılmış olması, kararlaştırılmaması halinde de işyeri uygulamasına dönüşmüş olması gerekir. Dava dosyasında davalı/karşı davacı şirket ile davacı/karşı davalı arasında akdedilen iş sözleşmesinde hisse primine hak kazanılması ve sona ermesine ilişkin şartların düzenlendiğine ilişkin somut bir delil bulunmamaktadır.
Davalı/karşı davacı, şirketin çalışma koşullarının bağlayıcı olabilmesi için işverenin bu koşulları çalışana duyurmasının yeterli olduğunu; —– belgesinin ve her yıl sonunda başarı primi karşılığında verilecek hisse senedi opsiyonunun çalışana e-posta yoluyla bildirildiğini ve bu durumun teamül haline geldiğini gerek cevap dilekçesinde gerekse —— tarihli dilekçesinde ifade etmiştir. Ancak dava dosyasında bu yönde bir e-posta gönderisine rastlanmamıştır.
Bunun yanısıra, davalı/karşı davacı tarafça dava dosyasına sunulan ve Sayın—– tarafından hazırlanan Uzman Görüşü’nde ——çalışanları için hisse programının hayata geçirildiğinin belirtildiği ifade edilmiştir. Söz konusu site incelendiğinde sadece —- bir parçası sizin olsun. —–. Sahiplik kültürünün başarımız için önem taşıdığına inanıyoruz. Bu yüzden Hisse Programını hayata geçirdik. Bu şekilde ——- hisselerine yatırım yapmak artık çok daha kolay ve çok daha erişilebilir bir seçenek haline geldi. Çalışanlarının aynı zamanda hissedarı olduğu şirketimize katılın” şeklindeki ifadenin yer aldığı; buna karşılık hisseye hak kazanma koşullarına yer verilmediği görülmektedir.
Kaldı ki, davalı/karşı davacının dayandığı —– belgesi incelendiğinde, yukarıda da belirttiğimiz üzere, anılan belgenin —- mali yılına ilişkin prime hak kazanma ve iptal koşullarını düzenlediği, dava konusu olan — arası prim hakkı kazanma koşulları ve iptali şartları açısından bir düzenleme içermediği görülmektedir.
Bu tespitler ve tarafların birbirini teyid eden beyanları çerçevesinde davalı/davacı şirket bünyesindeki uzun zamandır hisse primi uygulamasının, hisse senedinin aracı kurum hesabına kaydedildiği tarihin üzerinden dört yıl sonraçalışanın söz konusu hisse üzerinde hak sahibi ve tasarruf yetkisini haiz olduğu; bir diğer ifadeyle, hisse üzerinde hak kazanabilmesinin dört yıllık geciktirici şarta bağlandığı yönünde olduğu sabittir. Bir diğer anlatımla, hisselerin aracı kurumnezdinde kendisi adına açılan hesaba kaydından itibaren dört yılın geçmesiyle hisseler üzerinde tasarruf edebilecektir. Taraflar arasında bu konuda esasen bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır.
Buna karşın, bu dört senelik süre dolmadan hisse opsiyonunun hangi şartların gerçekleşmesi halinde iptal edilebileceğine, çalışanın dört yılın sonunda dahi hisseler üzerinde hak sahibi olamayacağına ilişkin şartların neler olduğunun düzenlendiği —–belgesine dairbildirim veya duyuruları çalışanlara yaptığına, çalışanların bu koşullardan haberdar edildiğine ilişkin somut bir delil veya şirket uygulamasına ilişkin bir bilgi dava dosyasında bulunmamaktadır.
Bu durum karşısında, davalı/karşı davacı şirketin dayandığı—- belgesinin ve bu belgede yer alan dört yıllık sürenin dolmasından önce -aralarında uygunluk yönetmeliğinin ihlalinin de bulunduğu -hisse priminin iptali şartlarını düzenleyen hükümlerin,gerek ——sonraki yıllara ilişkin hisse primi iptal şartlarını içermemesi gerekse bu belgenin şirket çalışanlarına duyrulduğunun veya bildirildiğinin kanıtlanamaması sebebiyle davacı/karşı davalı açısından bağlayıcılık taşımadığı hususunun takdiri Sayın Mahkemenize aittir.
Bu açıklamalar doğrultusunda ——–yıllarına ilişkin davacı/karşı davalıya prim olarak verilen ve daha sonra davalı/karşı davacı şirket tarafından iptal edilen —- hisselerin davacıya iadesi gerektiği hususu Sayın Mahkemenizin takdirindedir.————sonucuna varılmıştır.
Yapılan yargılama toplanan deliller, taraf vekillerinin beyanları ve alınan bilirkişi raporlarıyla davacının davalı şirket bünyesinde üst düzey yönetici sıfatıyla görev yaptığı ve bu süre içinde kendisine başarı primi ödendiği, primin bir bölümünün nakit olarak bir bölümünün de ——— senetleri verilmesi suretiyle verildiği, verilen hisse senetleri için 4 yıl tasarrufta bulunamama şeklinde bir uygulama bulunduğu, bu hususun taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmadığı anlaşılmıştır. Davacı —- tarihinde emekliye ayrıldığını, bu tarih itibariyle —-nezdindeki hesabında henüz üzerinde tasarruf etme süresi dolmayan—- mevcut olduğunu, — yılına ait prim alacağına ilişkin olarak hesabına tevdi edilen hisse senetleri üzerindeki kısıtlama kalktığından bu hisse senetlerini paraya çevirdiğini ancak —- tarihindeki kontrolü esnasında aracı kurum olan—- hesabında olması gereken —— hissesinin olmadığını fark ettiğini, hisse senetlerine davalı tarafından el konulduğunu ve iadeye yanaşmadıklarını, bu konuda davalı tarafın ileri sürülen sebeplerin haklı bir sebep ve hukuki dayanağı olmadığını ileri sürmüş, davalı ise hisse senedine hak kazanma koşullarının —– belirlendiğini, bu belgedeki koşulları sağlayanlara başarı primi karşılığı hisse senedi opsiyonu tanındığını, hisse senedi opsiyonunun aracı kurum hesabına kaydedildiği tarihten itibaren 4 yıl sonra hisse senetlerine hak kazanıldığını ve bu süreçte de çalışanın belgenin —— belirtildiği üzere uygunluk yönetmeliklerine uygun davranması koşulunun bulunduğunu, davacının etik olmayan davranışları nedeniyle gizli soruşturma yürütülüp rapor oluşturulduğunu, soruşturma dosyasındaki tespitler ile davacının eşinin açtığı boşanma dosyasındaki iddiaların birbiriyle örtüştüğünü, davacının davranışları sebebiyle hak kazanacağı hisse senedi opsiyonunun geçersiz kılınmasına karar verildiğini, ——- belgesinin her yıl e posta ile çalışanlara tebliğ edildiğini, davacının bu belgeye itiraz etmediğini, çalışma koşullarının bağlayıcı olması için çalışana duyurulmuş olmasının yeterli olduğunu, davacıya da e-posta ile iletildiğini savunmuştur. Davacı ise söz konusu belgenin kendisinin özel yahut iş yerindeki e mailine gönderilmediğini, davalının bu belgeleri gönderdiğine dair hiçbir delilde sunmadığını ileri sürmektedir. Uyuşmazlık davalı yanında kabulünde olduğu üzere Stock Awards belgesinin ve bu belgede hisse ödülüne ilişkin yer alan koşulların davacı tarafından bilinip bilinmediği noktasında olup davalı yan bu konuda taraflar arasındaki yazışmalara dayandıklarını belirtmektedir. Davalı vekilinin yazışma olarak dosyaya sunduğu metinler (en son—- tarihli dilekçe ekinde —– yıllarına ait hisse ödüllerine ve —— belgesinin davacıya iletildiğine ilişkin yazışmaların —- tercümesi) —–tarafından davacıya hitaben yazılmış metinler olup bu metinlerin davacıya email ortamında iletildiğine ilişkin bir kayıt içermediği, bu metinlerin email ile gönderilmek üzere düzenlenmiş metinler olabilirse de email içeriği olarak davacıya gönderildiğine dair yazışma niteliğinde olmadığı tespit edilmiştir.
Davalının delil listesinde yemin deliline dayandığı gözetilerek — belgesi içeriğinden davacının haberdar olduğu, bu konuda davacıya e postalar vasıtasıyla bildirimlerin yapıldığı hususlarında davacı yana yemin teklif etme hakkı davalı vekiline hatırlatılmış davalı bu hakkını kullanmamıştır. Bu durumda davacının —- belgesi ve içeriğinden haberdar olmadığı, dolayısıyla davacı için bağlayıcı bir yanının bulunmadığı, davacıya — için verilip daha sonra davalı tarafça iptal edilen —- hisselerinin davacıya iadesi gerektiği sonucuna varılarak davanın kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN KABULÜNE,
Davacıya ait—- işlem gören —– hisse senedinin davacıya aynen iadesine,
2-Karar harcı 142.934,84 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 35.733,72 TL harcın mahsubu ile bakiye 107.201,12 TL harcın davalıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35.733,72 TL harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 62,20 TL ilk masraf, 250,00 TL tebligat ve müzekkere gideri, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.312,20 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 203.622,20 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafın yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-7155 sayılı Kanun ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A maddesinin 13.fıkrası ve yürürlükte bulunan Arabuluculuk Ücret Tarifesi uyarınca Hazine tarafından karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
8-Davalı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davalı tarafa iadesine,
Dair HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 25/01/2023