Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/620 E. 2021/684 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/620
KARAR NO: 2021/684
DAVA : Ticari Şirket (Hisse Devir Bedelinin Tahsili-Aynen İade Kaynaklı)
DAVA TARİHİ: 20/12/2020
KARAR TARİHİ : 29/09/2021
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket —— davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı —–yevmiye no.lu noter sözleşmeleriyle devrettiğini, aynı gün tarafların bir araya gelerek —- —- davalıların hisse devir bedeline karşılık gelmek ve ortaklık ilişkisini tasfiye etmek amacıyla —- tarihlerinde olmak üzere toplam —- —- yanı sıra dava dışı şirket adına kayıtlı iki aracın —–tarihine kadar kendisine devri hususlarının kararlaştırıldığını, bunun yanısıra şirketle ilgili hiçbir borcun bulunmadığı, şirket adına kullanılan kredilerden sorumlu olmadığı, şirketin özel ve tüzel kişilere olan resmi borçları ile ——–doğan borçlarından da sorumluluğunun bulunmadığı hususlarının kabul edildiğini, davalıların protokolde geçen araçların devir işlemlerini yaptığını, ancak———- borcunun vadeleri gelmiş olmasına rağmen ifa edilmediğini, taraflar arasındaki akrabalık bağını da gözeterek borcun ifa edilmesini beklediğini ancak altının teslim edilmediğini, borcun ödendiğine dair ispat yükünün davalılarda olduğunu, aradan geçen iki yılı aşkın süredir borcun ifa edilmediğini, teminatlandırılmadığını, davalıların mal varlıklarını ellerinden çıkarma ihtimali olduğunu belirterek davanın kabulüyle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla —— davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak müvekkiline verilmesine, davalıların temerrüdünden bu yana oluşan gecikme faizinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, dava sonunda verilecek hükmün infazının imkansızlaşmaması ve alacağın elde edilmesinin olanaksız hal almaması bakımından davalıların mal varlığı üzerine teminatsız olarak veya makul bir teminat karşılığında ihtiyati tedbir veyahut ihtiyati haciz tesis edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilleri ile davacı arasında akrabalık ilişkisinden kaynaklanan ve devir satış protokolü ile sonlanan bir ortaklık ilişkisi olup davacının ticari teamüllere ve ahlaka aykırı davranışları nedeniyle bu ilişkinin haklı olarak sonlandırılmak istendiğini, bu sebeble —- tarihli devir satış protokolünün tarafların ortaklık ilişkisini sonlandırmak amacıyla düzenlenerek —- davacıya verilmesine karar verildiğini, protokolde kararlaştırılan ödeme planına uygun olarak —— protokolde tanık olarak yer alan aynı zamanda davacının kardeşi olan —- aracılığıyla davacıya teslim edildiğini, bu hususun davacının —- yazısıyla kayıt altına alındığını, bu belgenin ——uyarınca delil başlangıcı teşkil ettiğini, — davacı adına ve hesabına hareket ederek —- kabul ve durumu yazılı belge ile kayıt altına aldığını, davacının da bu ifayı kabul ederek — temsil ilişkisine icazet verdiğini, dava dış—- davacının temsilcisi olarak kabul edilmesi gerektiğini —–ifasını gösteren belgenin delil başlangıcı sayılarak protokolde adı geçen tanıkların mahkemece dinlenmesini talep ettiklerini, davacının kısmi ifayı bilmesine rağmen bunu kötü niyetle gözardı edip müvekkillerine zarar vermek istediğini, kısmi ifanın temsilci —- düzenlediği belgede ikrar olunmakla birlikte müvekilleriyle davacı arasında dava süreci devam ederken aracılar vasıtasıyla görüşmelerin sürdüğünü ve protokol çalışmalarına katılan davacı vekili —- söz konusu ödemenin ikrar olduğunu, davacı vekili tarafından — üzerinden gönderilen protokol taslağında da müvekkillerinin yaptığı —- olduğu hususunun vurgulandığını, davacının ortada hiçbir sebep yokken —-alacağından vazgeçmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı vekili —- içeren protokol taslağının da delil başlangıcı olarak kabulü gerektiğini, müvekkili tarafından yapılan kısmi ifanın aynı zamanda akde sadık olduklarının göstergesi olmakla birlikte kalan borcu ifadan kaçınmalarının iki nedeni bulunduğunu, davacı ile müvekilleri arasındaki ortaklık ilişkisi sonlandıktan sonra davacının alacaklıları tarafından alacakların tahsili amacıyla kuyumcu dükkanına başvuruda bulunulduğunu, ticari itibarlarının zedelenmemesi adına eski ortak ve amcaları olan davacının bir kısım borçlarını ödediklerini, ancak başvuran alacaklıların sayısının artış ve süreklilik gösterdiğini, başvuranlardan — dosyada yargılamanın sürdüğünü, — kendisine ait altınları davacıya emanet olarak bıraktığını beyan ettiğini, ancak yapılan araştırmada emanetlerin olması gereken yerde bulunmadığının fark edildiğini, yine yaptıkları araştırma neticesinde davacının kuyumcu dükkanından ortak olduğu dönemde azımsanmayacak miktarda ziynet ve kuyum eşyası çaldığını tespit ettiklerini, bu konuda —– suç duyurusunda bulunacaklarını, davacı tarafından çalınan malların ve bedellerinin tespit edilerek kalan borçtan bu miktarın mahsubu amacıyla ifadan kaçındıklarını belirterek ödemesi ifa edilen —- açısından davanın reddini, davacının çaldığı malların tespit ve bedellerinin belirlenmesinden sonra bu bedelin kalan —- mahsubuna karar verilmesini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile;—— kararlaştırılan taraflar arasında düzenlenen —- borcunun aynen ifası talebine ilişkindir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla—- günlü ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktalarının tespiti ile deliller toplanarak sonucu gidilmiştir.
Taraflar arasında yapılan—- davacının hisselerini davalılara devrettiği, yine aynı tarihli adi yazılı sözleşmeyle hisse devir bedelinin taraflar arasında kararlaştırıldığı, devrin —-sayısında yayınlandığı davacının hisselerini devrederek şirketten ayrıldığı, anlaşılmıştır. — kararlaştırılmış olup, karşılığının —- tarihinde ödeneceğinin kabul edildiği, ayrıca şirket adına kayıtlı— plakalı araçların kredi — tarafından ödenerek rehinsiz ve kredi borçsuz olarak — tarihine kadar davacıya devir ve temlik edileceğinin kararlaştırıldığı, aynı protokolde protokol tarihi itibariyle davacının şirket adına bankalardan kullanılan kredilerden kaynaklı ana para ve faiz borçlarından hiçbir şekilde sorumlu olmayacağının, yine şirketin —– nezdinde tahakkuk—– borçlardan şirketin özel şahıslar ve tüzel kişilere olan resmi borçlarından sorumlu olmayacağının, şirketi aktif ve pasifi ile devretmiş olup şirketin resmi ilişkilerinden kaynaklı hiçbir sorumluluğunun da bulunmadığının kabul edildiği görülmüştür. Protokolde öngörülen araç devirlerinin yapıldığı sabit olup davacı devir protokolünde kararlaştırılan —– borcunun ödenmediğini ileri sürerek dava açmıştır. Davalı taraf ise, —- kabul etmekle birlikte kararlaştırılan —- davacının kardeşi —- teslim edildiğini, bunun ıslak imzalı belge ile kayıt altına alındığını, davacının da bu durumu bildiğini, ifayı kabul ettiğini,—–protokolde tanık sıfatıyla yer aldığını, davacı adına ve hesabına hareket ederek ifayı kabul ettiğini, davacının da bu ifayı kabul ile temsil ilişkisine icazet verdiğini ileri sürmüş aynı zamanda dava dışı —- imzasını taşıyan belgenin delil başlangıcı mahiyetinde olduğunu belirterek protokolde adı geçen kişilerin tanık olarak dinlenmesini talep etmiştir. Davalı vekilince dosyaya sunulan —– ıslak imzasını taşıyan belgede davalıların, davacı ile imzaladıkları kendisinin de imzasının bulunduğu hisse devrine ilişkin yapılan protokolde devir ve satış bedeli olarak belirlenen —– teslim edildiğini ve kendisi tarafından da aynı gün davacıya ödendiğini beyan ettiği görülmüştür. Davacı taraf söz konusu ifayı almadığını, —–kendisine teslim edildiği iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu,—- kendisinin vekili yahut temsilcisi olmadığını, böyle bir atama, beyan ve kabulü de bulunmadığını, 3.kişi tarafından düzenlenen söz konusu belgeyi kabul etmediklerini, bu belgenin delil başlangıcı olarak kabulüyle tanık dinletilmesinin de mümkün olmadığını beyan etmiştir. Dosya kapsamında davalı tarafça dava dışı —- davacının temsilcisi olduğuna dair sunulmuş bir delil bulunmamaktadır. —- tarafından düzenlendiği ileri sürülen belge dışında — davacıya teslim edildiğine ilişkin bir delil de sunulmuş değildir. HMK 202 maddesinde delil başlangıcı düzenlenmiş olup senetle ispat zorunlululuğu bulunan hallerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebileceği kabul edilmiştir. Delil başlangıcı iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge olarak tanımlanmıştır. Davalı taraf, dava dışı—- tarafından düzenlendiğini ileri sürdüğü belgeye delil başlangıcı olarak dayanıp tanık dinletme talebinde bulunmuş ise de yukarıda da açıklandığı üzere —- davacının temsilcisi olduğuna ilişkin bir delil sunulmamış olup davacının da kabulünde olmayan bir husustur. Söz konusu belge davacı tarafından verilmiş, düzenlenmiş bir belge niteliğinde de değildir. 3.kişi tarafından düzenlenip imzalanan belgenin delil başlangıcı olarak kabulü mahkememizce uygun bulunmadığından davalının bu şahsın tanık olarak dinlenmesi yönündeki talebi yerinde görülmemiştir.
Davalının —- ifa edildiğine ilişkin bir diğer iddiası ise dosyaya sunduğu — yazışması ile davacı vekili—- tarafından gönderildiğini beyan ettiği — tarihli imzasız protokoldür. Davalı, dava sürecinde tarafların görüşmelerinin sürdüğünü, sunduğu protokol ile de davacıya —– olunduğunu ileri sürmekte ve bu protokolün de delil başlangıcı niteliğinde olduğunu beyan etmektedir. Davacı vekili ise gerçek alacağın —-olduğu yönünde hiçbir kabulleri olmadığını, dava sürecinde davalılar vekilinin telefon ederek borcun kabul edildiğini ancak — —-verildiğini, uyuşmazlığı sulhen çözmek istediklerini belirterek görüşme talebinde bulunduğunu, müvekkilinin uyuşmazlığın derhal sulh yoluyla çözülmesi söz konusu olacaksa kardeşine verilen —- konusunu kardeşi ile aralarında çözebileceklerini ifade ederek sulh sözleşmesinin gerekirse — düzenlenebileceğini beyan ettiğini, bunun üzerine hazırlanan—- tarafından bu protokolde öngörülen edimlerden herhangi birinin yerine getirilmemesi durumunda iş bu protokol hiçbir şekilde hüküm ve sonuç doğurmayacaktır, böyle bir durumda alacaklı ifasından vazgeçtiği — alacağına eklemek suretiyle 3 —-üzerinden her tür dava ve takip hakkını kullanacaktır.”şeklinde düzenlendiğini, bu madde ile de asıl borcun —- açıkça ortaya konulduğunu, söz konusu protokolün yerine getirilmediğini ileri sürmüştür. Davalının dayandığı—– delil başlangıcı niteliğinde olmadığı gibi esasen borcun —- olduğu da ifade edildiğinden davalı tarafın tanık dinletme talebi reddedilmiştir.
Dosya kapsamında varlığı uyuşmazlık konusu olmayan —– ödeme borcu altında olduklarının davalı tarafça kabul edildiği ancak bunun— edildiğinin ileri sürüldüğü, davalı tarafın bu savunmasını ispat edemediği, delil listesinde yemin deliline dayandığı anlaşılmakla davalılar vekiline yemin teklif etme hakkı hatırlatılmış, davalılar vekili yemin teklif edeceklerini beyan etmiştir. Davacı, —günlü duruşmada alınan yeminli beyanında aralarında yapılan sözleşme uyarınca kararlaştırılan ——verilip onun tarafından da kendisine teslim edildiğinin doğru olmadığını, davalıların —- borcunu yerine getirmediğini bildirmiştir. Davalılar vekili aynı duruşmada davacı hakkında yalan yere yeminden ötürü suç duyurunda bulunacaklarını beyan ederek bu soruşturmanın sonucunun beklenmesi yönünde talepte bulunmuş ise de HMK 239 maddesinde yemin eda edildikten sonra yalan yere yemin nedeniyle açılan ceza davasının esas dava bakımından bekletici mesele yapılamayacağı kabul edildiğinden davalılar vekilini bu talebi reddedilmiştir. Bu durumda—–davalı tarafça ifa edildiği hususunun ispat edilemediği mahkememizce kabul edilmiştir.
Davalılar vekili tarafından dosyaya sunulan cevap dilekçesi ve izleyen tüm beyan dilekçelerinde—–günlü duruşmada da bu konuda davalılar vekilinin imzalı beyanı alınmıştır. Davalılar vekili —- tarihli duruşmada gerek duruşmadaki beyanlarının gerekse sundukları dilekçelerdeki kabul beyanlarının HMK 308 maddesi kapsamında bir kabul beyanı olmadığını, borcun varlığını kabul etmekle birlikte takas-mahsup defini ileri sürdüklerini belirtmiştir. Davalı tarafın —borcunun ifa edilmemesine ilişkin olarak cevap dilekçesinde ileri sürdüğü sebeplerden ilki hisse devrinden sonra davacının pek çok alacaklısının kuyumcu dükkanına başvurduğu ve bu kişilere davacının borçlarının ödendiği hususudur. Bir diğer sebep olarak da davacının ortaklığının devam ettiği dönemde —–iddiasıdır. — davacının çaldığı malların tam olarak belirlenip bedel tespitinin yapılmasıyla birlikte bu bedelin kalan — takas mahsubu talep edilmiştir. — soruşturma dosyasında dava dışı —-davacı hakkında suç duyurusunda bulunulduğu soruşturmanın sürdüğü anlaşılmıştır.— esas sayılı dosyasında da dava dışı —- davacı aleyhine itirazın iptali davası açıldığı ve yargılamanın devam ettiği anlaşılmıştır. Davalı taraf,—-yürütülen soruşturma neticesinde davacının çaldığını iddia ettiği malların değerinin tespiti ile bu değerin — bedelinden düşülmesini istemektedir. Davadaki talep— borcunun aynen ifasına ilişkindir. Kural olarak aynı cinsten borçlar birbiriyle takas ve mahsup edilebilecek olup para ve —- borcu aynı cins borçlar olmadığından birbirleriyle takas ve mahsup edilmeleri de mümkün olamayacağından davalı tarafın ceza yargılamasının sonucu beklenerek tespit edilecek değerin—- borcundan düşülmesi yönündeki talebi mahkememizce yerinde görülmemiştir.
Davalılar vekilince sözlü yargılama duruşmasında dava konusu —– tespitinin gerektiği belirtilerek bu konuda bilirkişi incelemesi yapılması taleplerinin bulunduğu ifade edilmiş ise de, davanın konusu ———- takip edilebilmesi mümkün olduğundan davacının dava açarken dava tarihindeki ——-üzerinden tespit ettiği tutar karşılığı harcı yatırdığı anlaşıldığından davalılar vekilinin bu talebi yerinde görülmemiş dosyada toplanan tüm deliller ve taraf beyanları göz önünde bulundurularak davanın kabulüne —- altının davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiş, bunun yanı sıra ——- borcunun aynen ifa edilmesi talebi söz konusu olduğundan vade tarihinden itibaren temerrüd faizine hükmedilmesine ilişkin davacı istemi yerinde görülmeyerek reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN KABULÜNE,
—– davalılardan müşterek ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine,
Davacının gecikme tazminatı ve temerrüt faizi taleplerinin reddine,
2-Karar harcı — harcın mahsubu ile bakiye— harcın davalılardan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan —harcın davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan— masraf, — tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam —-yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen —- vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/09/2021