Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/456 E. 2022/181 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/456
KARAR NO: 2022/181
DAVA: İtirazın İptali(Banka Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 16/10/2020
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali(Banka Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili —-arasında imzalanan —- kullandırıldığını, davalıların sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, asıl borçlu şirketin kredi borcunu ödememesi üzerine hesabın kat edilerek davalılara ihtarname gönderildiğini, ihtara rağmen borcun ödenmediğini, borcun tahsili için davalılar hakkında —– esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalıların takibe haksız ve kötü niyetli itiraz etmeleri üzerine takibin durduğunu belirterek davanın kabulü ile davalıların itirazının iptaline ve takibin devamına, davalıların alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava emiştir.
SAVUNMA : Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; arabuluculuk son tutanak aslının dava dilekçesi ekinde sunulmadığını, bu nedenle dava dilekçesinde talep edilen alacaklar yönünden arabuluculuk son tutanağında belirtilen alacaklar bulunmuyorsa davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, taraflar arasında akdedilen ve genel işlem koşulu netiliğindeki —— işletilecek faiz oranının açıkça belirtilmediğini, faiz oranının belirlenmesinin tamamen bankanın inisiyatifine bırakılmasının TMK 2 maddesi hükmü ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, talep edilen faiz türü ve başlangıç tarihinin kabul edilemez olduğunu, müvekkillerinin temerrüde düşürülmediğini, takip konusu alacak bakımından zaman aşımı süresinin dolduğunu belirterek davanın reddi ile davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile; İİK.nun 67.maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır. Davacı banka kredi sözleşmesinden doğan alacağı için sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davalılar hakkında başlattığı takibe davalıların itirazının iptali ile takibin devamına ve inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiş, davalılar takipte istenen faiz türü ve başlangıç tarihini kabul etmediklerini, sözleşmenin genel işlem koşulu niteliğinde hükümler taşıdığını, faiz belirleme yetkisinin bankaya bırakıldığını, temerrüde düşürülmediklerini, alacağın zaman aşımına uğradığını ileri sürerek davanın reddi ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini savunmuştur.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin —- günlü ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktalarının tespiti ile tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanarak bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonuca gidilmiştir.
—- sayılı takip dosyası getirtilmiş, davacının davalılar hakkında ilamsız icra takibi başlattığı, takipte talep ettiği alacağın—– dosya ile tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla davalılardan tahsilini istediği, ödeme emrinin davalılara tebliği ile davalıların takibe süresinde itiraz ettikleri, itiraz dilekçesinin davacı vekiline tebliğ edilmediği mahkememizde açılan davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır. Davalı yan takibe itirazında icra dairesinin yetkisine de itiraz ettiklerini bildirdiğinden bu hususta değerlendirilmiş ancak davalıların yetki itirazında yetkili icra dairesinin neresi olduğunu bildirmedikleri dolayısıyla usulüne uygun yapılmış bir yetki itirazının bulunmadığı anlaşıldığından davalıların—– yetkisine yönelik itirazı reddedilmiştir.
Davalılar cevap dilekçesinde arabuluculuk başvurusunda dava dilekçesinde talep edilen alacaklar yönünden arabuluculuğa gidilmemiş ise davanın usulden reddi gerektiğini belirtmişler, dava dilekçesi ekinde sunulan arabuluculuk son tutanağının incelenmesinden davacının davaya konu takip dosyasında talep edilen alacak için başvuruda bulunduğu, görüşmelerin anlaşmama ile sonuçlandığı anlaşılmış, davalıların itirazlarının yerinde olmadığı belirlenmiştir.
Dosyaya sunulan sözleşmeler ve diğer delillerden davacı ile dava dışı asıl borçlu—- sözleşmesi imzalandığı, davalılarında bu sözleşmeyi —- olarak müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, davalılardan—– asıl borçlu şirket ortak ve yetkilisi olduğu, bu nedenle TBK 584/son maddesi uyarınca eş rızasına gerek olmadığı, davalıların kefalet beyanlarının TBK 583 maddesinde düzenlenen şekil koşullarını taşıdığı anlaşılmıştır.
Davalıların süresinde sundukları cevap dilekçesinde ileri sürdükleri bir diğer itiraz ise zamanaşımı itirazı olup taraflar arasındaki ilişki banka kredi sözleşmesinden doğmaktadır. TBK 146 maddesinde Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça her alacağın ——yıllık zaman aşımı süresine tabi olduğu kabul edilmiştir. TBK yahut başka bir kanunda daha farklı bir zamanaşımı süresinin uygulanacağına dair düzenleme bulunmamaktadır. Dayanak sözleşme tarihinin — olduğu gözönüne alındığında mahkememizde davanın açıldığı tarih itibariyle dahi zamanaşımının dolmadığı anlaşıldığından davalıların bu itirazının da reddine karar verilmiştir.
Davalıların bir diğer itirazı ise takipte talep edilen faizin başlangıç tarihine ilişkin olup temerrüde düşürülmedikleri yönündedir. Davacının dosyaya sunduğu —- tebliğ olduğu, davalı —- gönderilen tebligatın ise iade olduğu anlaşılmıştır. Hesap kat ihtarında borcun —- tarihi itibariyle kat edildiği bildirilmiş ve ödeme için —– gün süre verilmiştir. Alacaklı banka tarafından hesabın kat edilmesi ile alacağın muaccel hale geldiği tartışmasızdır. Muaccel hale gelen alacak yönünden temerrüd durumunun oluşması ise asıl borçlu ve kefiller yönünden farklılık arzetmekte olup, kefilin temerrüde düşürülmesinde asıl borçludan farklı olarak İİK 68/b son maddesi uygulanamayacaktır. TTK 7 maddesinde düzenlenen teselsül karinesinde TTK 7/1 maddesinin son cümlesinde —- kefil ve kefillere taahhüt ve ödemenin yapılmadığı veya yerine getirilmediği ihbar edilmeden temerrüd faizi yürütülemez” hükmü getirilmiştir. Somut olaya bu düzenlemeler ışığında bakıldığında davalı—- hesap kat ihtarının tebliği ve ödeme için verilen sürenin sonunda —- tarihinde temerrüde düştüğü bu tarihten itibaren temerrüd faizinin uygulanabileceği ancak diğer davalı —- hesap kat ihtarı tebliğ edilemediğinden takipten önce temerrüdünün oluşmadığı soncuna varılmıştır.
Davalıların bir diğer itirazı ise sözleşmenin genel işlem koşulu niteliğinde hükümler taşıdığı; sözleşmede işletilecek faiz oranının açıkça belirtilmediği hususlarındadır. Dosyaya sunulan —- ödeme planlarında uygulanacak faiz oranlarının belirtildiği tüm bu belgelerde asıl borçlu şirket kaşe ve imzasının bulunduğu, esasen davalı —- asıl borçlu ile birlikte müteselsil kefil durumundaki davalı şirketin de ortak ve yetkilisi odluğu, tüm belgelerde kendisi asıl borçlu ve müteselsil kefil durumundaki davalı şirket adına imzasının bulunduğu, dolayısıyla sözleşme içeriğini tetkik etmemesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı, sözleşmeyi önceden inceleyip daha sonra imzaladığı, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünün bulunduğu, tarafların serbest iradeleriyle kararlaştırdıkları sözleşme hükümlerinin genel işlem koşulu niteliğinde olmadığı sonucuna varılmış davacının takip tarihi itibariyle davalılardan talep edebileceği bir alacağının olup olmadığı ve varsa miktarının belirlenmesi yönünden bilirkişiden rapor alınması yoluna gidilmiştir. —— bilirkişisi tarafından düzenlenen—— tarihli 2.ek rapordaki açıklama tespit ve hesaplamalar mahkememizce dosya kapsamında toplanan deliller ile uyumlu, gerekçeli ve denetlenebilir nitelikte olduğundan hükme esas alınmış, davacının takipte talep ettiği tutar üzerinden davanın kabulüne ve davalıların —- dosyasındaki itirazlarının iptali ile takibin aynen devamına, davalıların takibe itirazında haksız ve alacağın likit oluşu gözönünde bulundurularak hükmedilen tutarın %20’si oranında — inkar tazminatının davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine dair, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN KABULÜNE,
Davalıların —– sayılı takip dosyasındaki itirazlarının iptali ile takibin aynen devamına,
Davalıların takibe itirazda haksız ve alacak likit olduğundan hükmedilen tutarın %20’si oranında — inkar tazminatının davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
2-Karar harcı 93.605,74 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 16.549,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 77.055,84 TL harcın davalılardan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 16.549,90 TL harcın davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 62,20 TL ilk masraf, 154,75 TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.500,00TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.716,95 TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 80.760,78 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-7155 sayılı Kanun ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A maddesinin 13.fıkrası ve yürürlükte bulunan Arabuluculuk Ücret Tarifesi uyarınca Hazine tarafından karşılanan 680,00 TL arabuluculuk ücretinin davalılardan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
7-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/03/2022