Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/367 E. 2021/888 K. 24.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/367
KARAR NO: 2021/888
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali (Limited Şirket Genel Kurul Kararının İptali)
DAVA TARİHİ: 14/09/2020
KARAR TARİHİ: 24/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan Genel Kurul Kararının İptali (Limited Şirket Genel Kurul Kararının İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin — oranında hisse sahibi olduğunu, imza yetkisinin bulunmadığını,— tarihinde yapılan — vekili vasıtasıyla katıldığını, toplantıda — üzeri hisseye sahip her ortağa —- ayı dahil olmak üzere aylık —- huzur hakkı ödenmesine” oy çokluğuyla karar verildiğini, pandemi sürecinde şirketin mevcut piyasa koşullarından etkilenmesi sebebiyle ortaklara ödenen huzur hakları ödemelerinde —– ayı dahil yeniden düzenleme yapılması hususunun çağrı mektubu ile bildirildiğini, ancak toplantının müvekkilinin huzur hakkı almasına engel olmak amacıyla yapıldığının anlaşıldığını, toplantı öncesinde herhangi bir —– yapılmadığını, ekonomik verilerin —-hazır edildiğinin bildirilmediğini, itirazlarının dinlenerek tutanağa geçirilmemesi nedeniyle itirazların el yazısı ile yazıldığını, davalı şirketin —- ortaklı olup taraflar arasında imzalanan hisse —-maddesi gereği ortaklara eşit ödeme yapılması gerekir iken alınan kararın gerek sözleşme maddesine gerekse TTK’ya aykırı olduğunu, müvekkilinin ortaklar arasındaki uyuşmazlıktan rahatsız olması nedeniyle bu durumun şirkete bildirildiğini ve ortaklıktan çıkma niyetiyle yazı gönderildiğini, —- tarihli ihtarname ile görevinden istifa ettiğini, bunun üzerine şirket anahtarlarının teslim edilmesinin istenerek müvekkilinin şirkete girişinin engellenmeye çalışıldığını, alınan karar ile ortaklar arası eşitlik ilkesinin bozulduğunu belirterek davalı şirketin — tarihli — iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; huzur hakkının o dönemde çalışan yöneticilerin harcadıkları emek ve mesailerine karşılık genel kurul kararları ile belirlenen yöneticilere genellikle aylık olarak ödenmesinin kararlaştırıldığı bir meblağ olduğunu, davacının —- tarihinde müvekkili şirkete mail atarak tek taraflı olarak hiç bir somut gerekçe göstermeden şirketten ayrılmak istediğini ve şirket hisselerini devretmek istediğini belirttiğini, daha sonrasında davacının ihtarname ile şirketten ayrıldığını bildirdiğini, davacının mail ve ihtarname akabinde hiçbir şekilde şirket için emek ve mesai harcamadığını, mail tarihi öncesinde de davacının işini gereğince ifa etmediğini, haftanın iki günü ofise gelmesi gerektiği halde gelmediğini, sorumlu olduğu projeleri gereğince teslim etmeksizin ayrıldığını, davacının işi bırakması ile müvekkilinin zor durumda kaldığını, siparişlerin geciktiğini ve bazılarının iptal edildiğini, davacının huzur hakkı için bir emeği olmadığını, diğer ortakların ise şirketin ayakta kalabilmesi için daha fazla çalıştıklarını, pandemi nedeniyle müvekkilinin gelirinin yüksek oranda azaldığını, davacının babası ile ortak irade birliği içerisine girerek müvekkili şirket hakkında senetten ötürü takip başlatıldığını, senet konusu borcun ödenmesine rağmen müvekkili şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını ve müvekkilinin ticari ilişki içinde bulunduğu şirketler de dahil bir çok şirkete birinci haciz ihbarnamesi gönderildiğini, bu durumun müvekkilini zarara uğrattığını, bazı firmalarla ticari ilişkisinin tamamen sona erdiğini, genel kurul kararının iptalini gerektirecek bir durumun söz konusu olmadığını, emek ve mesai harcamayı gerektiren huzur hakkının davacı tarafından talep edilebilmesine imkan tanıyan kanun ve içtihatın mevcut olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile; TTK 622 maddesinin yollaması gereği limited şirketler yönünden de uygulanan TTK 445 ve devamı maddeleri uyarınca açılmış genel kurul kararlarının iptali davasıdır.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin—– inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktalarının tespiti ile tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanarak bilirkişi raporu alınıp sonuca gidilmiştir.
Davalı şirketin —— getirtilmiş, şirket merkezinin mahkememiz yetki sınırları içinde kaldığı, davalı şirketin —- ortaklı olup davacı dışında — ortağının daha bulunduğu, davacının — oranında pay sahibi olduğu, şirketin ana sözleşmesinin — tarihinde tescil ve— tarihli ——- münferiden imza yetkilisi olarak atandığı, müdürlük yetkisinin devam ettiği anlaşılmıştır.
Davalı şirketin bu davaya konu edilen — tarihli — tüm ortakların hazır olduğu, şirket ortaklarından —– üzeri hisseye sahip her biri için —- hakkı ödenmesine oy çokluğu ile karar verildiği, karara karşı davacı vekilinin itiraz ve muhalefetinin tutanağa el yazısı ile yazıldığı görülmüştür.
TTK 445 maddesinde aynı kanunun 446 maddesinde sayılan kişilerin kanun, esas sözleşme hükümleri ve özellikle dürüstlük kurallarına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine iptal davacı açabilecekleri kabul edilmiş olup dava açma süresi de karar tarihinden itibaren —- ay olarak kabul edilmiştir. TTK 446 maddesinde dava açabilecek kişiler arasında toplantıda hazır bulunup karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçiren pay sahiperi de sayılmış olup davacının bu madde uyarınca dava açma hakkının olduğu ve mahkememizde —— tarihinde açılan davanın süresinde açıldığı belirlenmiştir.
Davacının ilk itirazı çağrı mektubunda çağrıyı kimin yaptığının belli olmadığı ve çağrıya sebep olarak gösterilen hususlarla ilgili olarak finansal herhangibir veri gönderilmediği, şirket merkezinde hazır edildiğinin bildirilmediği yönündedir. TTK 617 maddesinde —— nasıl yapılacağı belirtilmiş, maddenin——atıf yapılmıştır. Buna göre—- müdürler tarafından toplantıya çağrılması ve çağrı ilanında da toplantı günü, saati, toplantı yeri, çağrının kim tarafından yapıldığı hususlarının yazılması gereklidir. Öte yandan salt çağrıdaki usulsüzlük iptal davası açmak için yetkili olmayıp bu usulsüzlüğün alınan karara da etkisinin olması gerekmektedir. Somut olaya bakıldığında davaya konu —— tüm ortakların ——hazır olduğu ve çağrıdaki usulsüzlüğün karar alınmasına etkisinin olmadığı anlaşılmıştır.
Davacının bir diğer iddiası ise şirket ortakları arasında imzalanan hisse devir —– gereği ödemelerin tüm ortaklara eşit şekilde yapılması gerektiği yönündedir. Davacının sunduğu sözleşme başlıklı bir tarafta şirket bir tarafta — davacının hisse alanlar sıfatıyla bulunduğu, —- maddesinde mevcut şirket hissedarları ve hisse alanların şirketten alacakları aylık maaş, —- ödemeleri, yemek masrafları ve benzeri personel haklarının hisse oranlarına bakılmaksızın eşit ve adil olacağının peşinen kabul edildiği şeklinde düzenleme bulunduğu görülmüştür.
Davalı şirketin ticari defter ve dayanak kayıtları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan raporda davacının— tarihi itibariyle şirkette ise girişinin yapıldığı ve —- yılına kadar tüm maaş ve huzur ödemelerinin yapıldığı, bu ödemelerin tüm ortaklara eşit şekilde yapılmış olduğu belirlenmiştir. Davacı —tarihli ihtarname ile iş akdini feshetmiş, bu tarih sonrasında yapılan davaya konu genel kurulda —-ve üzeri pay sahiplerine huzur hakkı ödemesi yapılması yönünde karar verilmiştir. Davacı hisse devir sözleşmesine aykırı olarak karar alındığını iddia etmekte ise de bu sözleşmeye aykırılık genel kurul kararlarının iptali için bir neden teşkil etmeyecek olup sözleşmenin taraflar arasındaki taahhütlerine aykırılık nedeniyle genel hükümler çerçevesinde dava konusu edilebilecek bir husus olduğundan, pay sahipleri arasındaki iç ilişkiyi düzenlediğinden iptale sebep olarak görülmemiştir.
Davaya konu genel kurulda ödenmesi kararlaştırılan huzur hakkı TTK 394 maddesinde düzenlenmiş ve limited şirkete ilişkin düzenlemeler arasında huzur hakkına ilişkin bir madde bulunmamakla birlikte limited şirketlerde de uygulanmaktadır. Huzur hakkı esasen yöneticilere——yapılan bir ödeme olup yine müdürlere, müdürler kurulu toplantılarına katılmaları karşılığı ödenen bir tutardır. Huzur hakkı ödemesi genel kurulda yahut ana sözleşme ile karara bağlanabilmektedir. Yönetim sorumluluğu ile temsil yetkisi olmayan kişilere huzur hakkı ödemesi yapılmaz. Ancak somut olayda, davalı şirketin —- ortağına da —- ayına kadar huzur hakkı adıyla eşit tutarda ödeme yapılmış olup, davaya konu genel kurul kararıyla davacıya yapılan ödemeler durdurulmuştur. Sözkonusu ödemeler bu hakiyle huzur hakkından çok yine TTK 394 maddesinde ifade edilen ücret ödemesine benzemekle birlikte şirket genel kurullarında huzur hakkı adıyla karara bağlanmıştır.
Davalı şirketteki hissedarlık durumuna tekrar dönülecek olursa davacı —– oranında pay sahibi ortaklar olup alınan genel kurul kararı ile—- üzeri paya salip ortaklara huzur hakkı ödenmesine denilmek suretiyle davacı ortak huzur hakkı adı altında yapılan ödemeden mahrum bırakılmıştır. TTK 445 maddesinde iptal nedenleri arasında dürüstlük kuralına aykırılık hususu da sayılmış olup bu kural azınlık hisse sahipleri yönünden hakkın kötüye kullanılmaması için getirilmiştir. Tüm pay sahiplerine eşit ödeme yapılırken eşit işlem ve dürüstlük kuralına aykırı olarak alınan kararın TTK 445 maddesi uyarınca iptal edilebilirlik şartlarını taşıdığı sonucuna varıldığından davanın kabulü ile davalı şirketin — tarihli —alınan kararın iptaline dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN KABULÜNE,
Davalı şirketin —- alınan kararın iptaline,
2-Karar harcı 59,30 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 62,20 TL ilk masraf, 81,25 TL tebligat ve müzekkere gideri, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.143,45 TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı ve davalı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı ve davalı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 24/11/2021