Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/258 E. 2022/940 K. 20.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/258 Esas
KARAR NO : 2022/940

DAVA : Banka Dışındaki Diğer Kredi
Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden
Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 23/07/2020
KARAR TARİHİ : 20/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davacı banka ile dava dışı kredi borçlusu ——-imzalandığını,——- davalı/ borçluların müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imza attıklarını, davacı bankanın Sözleşmeye istinaden asıl borçlu şirkete krediler kullandırdığını, ancak davalıların sözleşmeden kaynaklanan borçlarını ödemediklerini, davacı bankanın———- borçlulara ihtarname gönderdiğini, borçlunun bun karşın borcunu ödememesi üzerine ——— başlatıldığını, borçluların ise haksız yere takibe itiraz ettiklerini, arabuluculuk yapılabilmesi için borçlulara ulaşılmaya çalışıldığını, ancak adreslerinde bulunamadığını, taraflar arasındaki Sözleşme gereği banka kayıtlarının kesin delil olduğunu, yapılacak bilirkişi incelemesinde karşı tarafın haksız olduğu ve temerrüt faizinin de sözleşmeyle akdi faiz oranını iki katı olarak belirlenmiş olduğunu beyan edilerek takibe yapılan itirazın kaldırılması, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle:
Zamanaşımı/ hak düşürücü süre, yetki, görev ve husumet itirazlarını beyan ettikten sonra, kefalet sözleşmesinin TBK m. 583 de belirtilen yazılı şekil şartlarına uygun düzenlenip düzenlenmediğinin bilinmediğini, ayrıca kefalet için eş rızasının da bulunması gerektiğini, davalı tarafın temerrüde düşürülmediğini, faiz başlangıç tarihine itiraz ettiklerini faiz isteminin fahiş olduğunu, kredi sözleşmesindeki hükümlerin müzakere edilerek kararlaştırılmadığını, davacı bankanın maktu sözleşmeleri müşterilerine imzalattığını, TBK m.20 ve 21 in genel işlem koşullarını düzenlediğini, ayrıca aynı Kanun m. 120 da temerrüt faiz oranına sınır getirildiğini, ayrıca icra inkâr tazminatına da itiraz ettiklerini, vekalet ücretlerinin ve yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava; itirazın iptali istemine ilişkindir.
7155 sayılı Yasa ile 6102 sayılı Yasaya 5/A maddesi eklenerek ticari davalarda arabuluculuk dava şartı haline getirilmiş olup, mahkememizdeki ——tarihinde açılmakla davacının dava şartı arabuluculuk koşulunu yerine getirdiği görülmüştür. Aynı Yasa ile 6325 sayılı Kanuna dava şartı arabuluculuk başlığı ile 18/A maddesi de eklenmiş olup bu madde uyarınca yapılan incelemede davacının arabulucuya başvurduğu, —- yapılan toplantıya tarafların katıldığı—– tarihinde yapılan toplantı neticesinde tarafların anlaşamadıklarına ilişkin arabuluculuk son tutanağının da düzenlenmiş olduğu görülmüştür.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla, mahkememizin ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip, deliller toplanmıştır.
Mahkememiz—— tarihli ara karar ile, tüm dosya kapsamının incelenerek davacı bankanın ——– kayıtlarında ve ticari defterlerinde bilirkişiye yerinde inceleme yapma yetkisi verilmek suretiyle davanın takip tarihi itibariyle davalılardan talep edebileceği alacağının olup olmadığı varsa miktarının tespiti yönünden rapor düzenlenmesine karar verilmiş olup, dosya bilirkişiye tevdi edilmiştir.
Bilirkişi tarafından sunulan—— tarihli rapor ile özetle; Dava dışı asıl borçlu —- tarihinde —-Sözleşmesi kurulduğu, davalılardan ———- Sözleşmeye “müşterek borçlu, müteselsil kefil” sıfatıyla imza koyduğu, ancak dosyaya mübrez Sözleşme aslında diğer davalı——- kefil olarak imzasının görülemediği, Davacı bankanın —– tarihinde ——kanalıyla ———keşide ettiği, Kat İhtarnamesinin asıl borçlu şirket ile davalı kefillerin İhtarnamede belirtilen adreslerine — gidilmiş olmasına karşın İhtarnamenin tebliğ edilemediği, bununla birlikte, dava dışı —- davacı ——arasında akdedilen—— Sözleşmesinin yukarıda alıntılanan m. 3.5.2.8. ile m. 6.3. gereği, (sonradan dava dışı şirket ve/ ——değiştirmişler ve bunu usulünce davacı —- bildirmemişlerse) Sözleşme’de belirtilen adreslere yapılan Tebligatların muhataplara yapılmış sayılabileceği kanaatinin oluştuğu, Borçlulara tebliğ edilmiş olan Kat İhtarnamesine borçluların karşı bir ihtarname keşide ederek itirazda bulunmadıkları, bu itibarla Kat İhtarnamesinde borçlulara verilen sürenin sona ermesinden sonra, —- tarihinde temerrütlerinin oluştuğu, müşterek borçlu müteselsil kefillerin asıl borçluyla beraber, borcun tamamından sorumlu oldukları kanaatine ulaşılabildiği, Dava dışı şirketin talebe konu borcunun, şirketin ——-dahil olması sebebiyle kullandığı krediden doğduğu tespit edilebildiği. dava dışı şirketin bahsi geçen——-başlıklı —– —– ile kabul edildiğinin anlaşılabildiği, ——- borçlu şirkete açılmış olduğu, Dosya kapsamında uygulanan akdi faiz ve temerrüt faiz oranlarının davacı —— tarafından —- gereği, ———-bildirilen azami faiz oranları listesinde belirtilen oranların altında olduğu, Temerrüt tarihi olarak belirlenen —–süre için akdi faiz oranı uygulandığında, takip tarihi itibariyle kredi sebebiyle davacı ——-olduğu hesap edilebildiği, davalılara keşide —- ihtarname masrafı da ilave edildiğinde takip tarihi itibariyle toplam——olarak tespit edilebildiği, beyan ve mütalaa etmiştir.
Mahkememiz ara kararı ile; davalılar vekilinin rapora karşı itirazlarının değerlendirileceği şekilde bilirkişiden ek rapor alınmasına ve heyete hesap uzmanı dahil edilmesine karar verildiği anlaşılmakla, Bilirkişi heyeti tarafından sunulan ——– tarihli ek rapor ile özetle; Davalı—- bakımından kefalet iradesinin bulunmadığı, diğer davalı —- bakımından kanunen aranan eş rızasının bulunmadığı, bu haliyle itirazın iptali şartlarının oluşmadığı, her iki davalı bakımından kefaletin geçerli olmadığı yönünde oluşan görüşlerini beyan ve mütalaa etmişlerdir.
— itiraz süreçleri ve süreleri — belirlenmiş olup, tüm bankaları, üye işyerlerini ve kart kullanıcılarını bağlayıcı niteliktedir. Üye İşyerleri tarafından uyulması gereken kurallar ve uygulama esasları 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu kapsamında, —– açıklanmaktadır.
Kredi kartı hamilleri, gerçekleştirmiş oldukları işlemler karşısında iş yeri ile sorun yaşarsa veya kendi tarafından gerçekleştirilmemiş işlemler olduğunu tespit ederlerse; bu işlemler ile ilgili olarak kartı veren bankaya harcama—– başvurusunda bulunma hakkına sahiptir. Bu işleme “ters ibraz” denilmektedir. Bu itiraz ilk olarak kart sahibi tarafından kartın ait olduğu bankaya yapılır ve kart sahibi banka, müşteri itirazını üye işyerinin bankasına iletir. —–tarafından da işlemin yapıldığı iş yerine bu talep iletilir ve işyerinden itiraza konu olan işlemin detaylarını talep eder. Talep edilen detayların yetersiz olması durumunda kart sahibi haklı bulunursa, itiraz edilen ——- tarafından, iş yerinden tahsil edilir ve kartın ait olduğu bankaya aktarılır. ——– bu tür işlemlerde —————- kurallarına uymaz zorundadırlar.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Dava, davacı banka ile dava dışı ——– imzalanan ——- sözleşmesine davalıların müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları, kredi borcunun ödenmemesi sebebiyle hesabının kat edildiği ve sonuçsuz kalması sebebiyle davalılar hakkında başlatılan icra takibine karşı yapılan itirazın iptali davasıdır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 583.maddesinde “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
Kendi adına kefil olma konusunda özel yetki verilmesi ve diğer tarafa veya bir üçüncü kişiye kefil olma vaadinde bulunulması da aynı şekil koşullarına bağlıdır. Taraflar, yazılı şekle uyarak kefilin sorumluluğunu borcun belirli bir miktarıyla sınırlandırmayı kararlaştırabilirler.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişiklikler, kefalet için öngörülen şekle uyulmadıkça hüküm doğurmaz.” şeklinde ve
“Eşin rızası” başlıklı 584. Maddesinde ise “Eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir; bu rızanın sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.
Kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumlu olacağı miktarın artmasına veya adi kefaletin müteselsil kefalete dönüşmesine ya da kefil yararına olan güvencelerin önemli ölçüde azalmasına sebep olmayan değişiklikler için eşin rızası gerekmez.
(Ek fıkra: 28/3/2013-6455/77 md.) ——- kayıtlı ticari —–sahibi veya —————- yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak —- kayıtlı —- tarafından verilecek kefaletler, 27/12/2006 tarihli ve 5570 sayılı Kamu Sermayeli Bankalar Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek —- kredi ve —- kamu kurum ve kuruluşlarınca —— kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz” şeklinde belirtilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları ile uyuşmazlık değerlendirildiğinde; dava konusu genel kredi sözleşmesindeki kefalette, kefilin sorumlu olduğu azami miktarın, kefalet tarihinin, müteselsil kefil olma durumunun el yazısı ile yazılı olarak belirtildiği, davalı—– tarihinde müteselsil kefil olarak yükümlülük altına girdiği ancak davalının alınan nüfus kayıtlarına göre diğer davalı ——-ile evli olduğu, esasen kefalette eşin rızasının arandığı ve bunun istisnalarının bulunduğuna dair hüküm bulunsa da maddenin 3.fıkrasına yönelik olarak eş rızasının aranamayacağına dair değişiklik yapılmış ancak bu düzenleme — yayınlandığından eldeki davada da kefaletin düzenlendiği tarihin — anlaşıldığından bu tarih açısından eşin rızasının aranmamasına dair hükmün uygulanamayacağı, kefalet tarihi itibari ile kefalet bakımından eş onayının aranması gerektiği kanaatine varıldığından ve sonuç itibariyle davalılar yönünden kefalet geçersiz olduğundan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
3-Karar harcı 80,70 TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 143,68 TL harcın mahsubu ile fazla alınan 62,98 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —-esaslara göre belirlenen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-8-7155 sayılı Kanun ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A maddesinin 13.fıkrası ve yürürlükte bulunan — tarafından karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
7-Dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.