Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/146 E. 2021/1001 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/146
KARAR NO : 2021/1001

DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 21/05/2020
KARAR TARİHİ : 15/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; — plakalı araç ile — plakalı aracın çarpışması sonucunda çift taraflı ölümlü, yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza sonucu —- araçta yolcu olarak bulunan müvekkillerinin oğlu —- vefat ettiğini, müvekkillerinin vefat eden —- desteğinden yoksun kaldıklarını, kazanın oluşumunda —- desteğinden yoksun kalan müvekkillerinin herhangi bir kusurlarının bulunmadığını, —- plakalı aracın davalı—- plakalı aracın ise diğer davalı —- sigortalı olduğunu, teminat limitleri içerisinde ödeme yapmaları için davalı sigorta şirketlerine başvurduklarını ancak herhangi bir ödeme alamadıklarını belirterek şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın temerrüt tarihi olan 25/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı —- vekili cevap dilekçesinde özetle; —- plakalı aracın müvekkili şirket tarafından sigortalı olduğunu, mevzuat hükümlerine göre davacının başvuruda talep edilen belgeleri müvekkiline iletmediğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla kusur oranlarının tespiti bakımından dosyanın —- gönderilmesi gerektiğini, müvekkilinin söz konusu zarardan kaza tarihindeki poliçe teminat limitleri dahilinde sorumlu olduğunu, müteveffanın gelirlerinin resmi belgelerle kanıtlanması gerektiğini, müvekkilinin sigortalısının kusuru ile zarar arasında illiyet bağı bulunduğunun davacı tarafça ispat edilmesi ve davacıların kaza sebebiyle elde ettiği gelir ve tazminatların mahsubu gerektiğini, müvekkilinin poliçe teminat limitleri dahilinde sorumlu olduğunu, faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı ——aracın müvekkiline sigortalı araç olduğunu, davacının tazminat taleplerinin makbul ve muteber belgelere dayanması gerektiğini, miktar ve kusur yönünden bilirkişi incelemesi talep ettiklerini, tazminat hesaplanırken —- davacılara yapılmış ve yapılmakta olan ödemelerin tenzili gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile; trafik kazasından doğan destekten yoksun kalma tazminatı talebine ilişkindir.
Davacılar çocukları olan —– meydana gelen trafik kazası sonucu vefat ettiğini bu olay nedeniyle onun desteğinden yoksun kaldıklarını belirterek HMK 107 m.kapsamında tazminat davası açmışlardır.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin 20/10/2020 günlü ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktalarının tespiti ile tahkikat aşamasına geçilerek deliller toplanmış, bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonuca gidilmiştir.
Kazaya karışan—-plakalı araçların tescil kayıtları getirtilmiş, —- aracın—- marka —- olduğu görülmüştür.
Her iki davalı sigorta şirketi tarafından olay nedeniyle düzenlenen hasar dosyaları da getirtilmiş, davalı—–11/05/2020 tarihleri arasında geçerli olmak üzere düzenlendiği, davacıların sigorta şirketine 12/02/2020 tarihinde başvurdukları ancak herhangi bir ödeme yapılmadığı anlaşılmıştır. Kazaya karışa—– poliçesinin ise diğer davalı —-.tarafından düzenlendiği, —– tarihleri arasında geçerli olduğu, olay nedeniyle davacıların 12/02/2020 tarihinde —— başvurdukları, oluşturulan hasar dosyası kapsamında herhangi bir ödeme yapılmadığı anlaşılmıştır.
Kaza tespit tutanağının incelenmesinden davacıların oğlu —– kaza esnasında —- kullanımında bulunan—- araçta olduğu, nüfus kayıtlarından —– doğumlu olup kaza tarihi itibariyle bekar olduğu, geriye davacılar anne ve baba ile kardeşlerinin kaldığı, yine olay tarihi itibariyle uzman —— olarak görev yaptığı anlaşılmış gelirine ilişkin olarak hizmet belgesi,—- getirtilerek dosya içine alınmış, davacılara —- tarafından rücuya tabi herhangi bir gelir bağlanmadığı belirlenmiştir.
Kaza ile ilgili olarak —– dosyasında soruşturma yürütüldüğü bildirilmiş, soruşturma dosyasının bir örneği mahkememiz dosyası içine alınmıştır.
Olaydaki kusur durumunun tespiti ve davacıların talep edebileceği tazminat tutarının hesaplanması bakımından dosya kusur ve tazminat hesap bilirkişisine verilmiş, alınan 04/01/2021 tarihli bilirkişi raporuna taraf vekillerince itiraz edilmiştir.
Mahkememizin 16/06/2021 tarihli duruşmasında rapora yönelik itirazlar değerlendirilere—–.sayılı kararında “….gerçek zarar miktarı hak sahiplerinin ve desteğin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı ise özü itibariyle, varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır.
Hak sahiplerinin bakiye ömürleri daha önceki —- —– ——–” hazırlanmış olup, Bu durumda diğer kurumlar ile —- arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine —- özgü ve güncel verileri içermesi de göz önüne alındığında, —– tazminat hesaplarında bakiye ömrün—- alınmasının güncellenen ülke gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir…” şeklinde karar verildiği,
Yine aynı —–…Dairemiz uygulamalarına göre, hayatın olağan akışına göre bekar olarak ölen desteğin ileride evleneceği ve en az iki çocuk sahibi olacağı kabul edilerek, desteğin evleninceye kadar gelirinin yarısını kendi ihtiyaçları yarısını da anne ve babası için ayıracağı varsayılarak bu dönemde desteğe iki anne ve babaya birer pay vermek suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında evlenmeden önceki dönem için de anne ve babanın her birine %25 pay verilmesi gerektiği, desteğin ileride evlenmesi ile birlikte desteğe iki, eşe iki, anne ve babaya birer pay verilerek, yine desteğin tüm gelirinin oranlanarak anne ve babaya %16’şar pay ayrılması, desteğin bir çocuğunun olması durumunda iki pay desteğe, iki pay eşe, bir pay çocuğa ve birer pay anne ve babaya ayrılmak suretiyle desteğin tüm gelirine oranlandığında anne ve baba için %14’er pay verilmesi daha sonra ikinci çocuğun doğacağı varsayılarak bu kez desteğe iki, eşe iki, çocukların her birine birer ve anne ve babaya birer pay verilerek desteğin tüm gelirine oranlanarak anne ve babaya %12,5’er pay verilmesinin uygun olacağı, daha sonra anne ve babadan —- hangisi destekten çıkacaksa kalan kişiye diğerinin payının ilave edilerek destek tazminatlarının varsayımsal hesabının yapılması gerekeceği, Dairemizin yerleşik uygulaması gereğidir.”denildiği,
Aynı dairenin—- kararında da “…Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı KTK.nın 90. maddesinde —– sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme ve zorunlu mali sorumluluk sigortası teminatı kapsamı dışında bulunan hallerin düzenlendiği 92/i maddesindeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” şeklindeki düzenleme——— sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
Anayasa mahkemesinin iptal kararı ile—- kapsamındaki tazminatların —- sigortası genel şartlarına göre belirleneceğine dair düzenleme iptal edilmiştir.
—-“Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve————— makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin —– neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir—– ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK’nın ve 6098 sayılı TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
Somut olayda, ilk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf yoluna başvurması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmiş, — yeni genel şartları gereğince — esas alınarak hesaplama yapılması gerektiği belirtilerek dosya yerel mahkemeye gönderilmiştir. Bu karardan sonra, mahkemece alınan —- —- alınmış ve iskonto oranı % 1,8 (teknik faiz) uygulanarak hesaplama yapılmış, devre başı ödemeli belirli —– göre belirlenen tazminat miktarına göre mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve davacı vekilinin karara karşı istinaf başvurusunun da esastan reddine karar verilmişse de, genel şartlara atıf yapan kanuni düzenleme Anayasa Mahkemesince iptal edilmiştir.
Bu durumda mahkemece, —-Genel Şartları ekindeki cetvellere göre (devre başı ödemeli belirli—-, % 1,8 teknik faizle) tazminat hesabının yapılmasına ilişkin olarak KTK’nun 90. maddesinde yapılan değişikliğin Anayasa Mahkemesince iptal edildiği, Dairemiz Yargıtayda uygulama birliğinin sağlanması yönünde tazminat hesaplarında bakiye ömrün belirlenmesinde —- esas alınması için içtihat geliştirdiği ancak hesaplamalarda —- yönteminin kullanılması ile bilinmeyen (işleyecek) devredeki gelirlerin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi suretiyle tazminatın hesaplanması için bilirkişiden ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi için yerel mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.”şeklinde karar verildiği gözönünde bulundurulduğunda, dosya kapsamında alınan aktüer bilirkişi hesap raporunun yerleşik bu içtihatlara uygun şekilde düzenlenmediği anlaşıldığından, tazminat hesabı yukarıdaki ilkeler ışığında yapılmak, takdiri mahkememize ait olmak üzere dosyanın yeni bir bilirkişiye verilmesine, bilirkişinin ilk rapora yönelik itirazları da göz önünde bulundurarak hesaplama yapmasının istenmesine, şeklinde oluşturulan ara karar uyarınca tazminat hesabı yönünden yeni bir aktüer bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş ve bu kez 11/11/2021 tarihli bilirkişi raporu alınmıştır. Bilirkişi raporunda davalı sigorta şirketlerinin sorumluluğu yönünden müşterek ve müteselsil sorumluluk ile kusura ve poliçe limitlerine göre sorumluluk olmak üzere 2’li değerlendirme yapıldığı anlaşılmıştır.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporlarıyla —- aracın karıştığı ölümlü trafik kazası sonucu davacıların çocuğu — vefat ettiği,—– olay tarihinde bekar olduğu ve uzman onbaşı olarak görev yaptığı, geriye anne ve babası olan davacıların kaldığı ve oğullarının desteğinden yoksun kaldıklarını belirtilerek kazaya karışan her iki aracın trafik sigorta poliçelerini düzenleyen davalılardan TBK 61 ve 163 maddeleri, 2918 sayılı Kanunun 88/1 maddesi gereği teselsül hükümleri uyarınca talepte bulundukları, davalılardan ——– cevap dilekçesinin süresinde olmadığı, diğer davalı sigorta şirketinin süresinde sunduğu cevap dilekçesinde —– plakalı aracın trafik sigorta poliçesini düzenlediklerini kabul etmekle birlikte kusur incelemesi talep ettiklerini,—- bulunup bulunmadığının araştırılmasını istediklerini bildirdiği anlaşılmıştır. Hayatın olağan akışı içinde çocukların anne babaya bekarken ve hatta evlendikten sonra da belli ölçülerde destek olacağının kabulü ile talep edilebilecek tazminatın hesaplanması yönünden alınan 11/11/2021 tarihli bilirkişi raporunda mahkememizin 16/06/2021 tarihli duruşma ara kararı doğrultusunda bakiye ömrün belirlenmesinde —– alınmış, müteveffanın ——dikkate alınarak yasal düzenlemeler uyarınca aktif çalışmasının —– yaşına kadar sürebileceği kabul edilmiş, davacıların destekten ortalama yararlanma süreleri de belirlenip müteveffanın dosyada belgeli kazanç durumuna göre —– hesaplama yöntemi ile davacıların ayrı ayrı maddi zararları hesaplanmıştır.
Dosya kapsamında olaydaki kusur durumunun tespiti yönünden alınan—– tarihli raporda, bilirkişinin —- plakalı araç sürücüsünün %85,—araç sürücüsünün ise %15 oranında kusurlu olduğunu belirlediği, bu tespitin ceza soruşturması kapsamında alınan kusur raporu ve kaza tespit tutanağı ile de uyumlu olduğu belirlenmiş, rapor mahkememizce yeterli görülmüştür.
Davacıların murisine atfedilecek bir kusur olmadığı, davacıların maddi tazminatın, davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ettiği bu durumda —-.sayılı emsal kararı yine —-sayılı kararında da açıklandığı üzere 2918 sayılı Kanunun 88.maddesi ile trafik kazası neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsil sorumluluk esasının benimsendiği, davacıların murisinin kusursuz olması karşısında zararın tamamının sorumluların tamamından ya da bir kısmından talep edilebileceği, açıkça davalıların kusur oranında sorumlu tutulmasını istemeyen davacılar yönünden davalıların sigortalılarının kusurları oranında sorumlu tutulmalarının mümkün olmadığı kabul edilerek aktüer bilirkişi raporunda davalıların kusur oranında ve poliçe limitleri dahilinde sorumluluklarının belirlenmesine ilişkin kısım dikkate alınmamış her iki sigorta şirketinin poliçe limitlerinin toplamı 780.000 TL.olup her bir sigorta şirketinin kendi poliçe limiti olan 390.000 TL.ile sınırlı olarak sorumlu olmaları kaydıyla tazminata hükmedilmesi sonucuna varılmıştır.
Davacılar vekili alınan ilk rapordan sonra talep arttırım dilekçesi sunmuş, daha sonra 23/11/2021 tarihli ıslah dilekçesini sunarak davacı —–.tazminat talep ettiklerini, bu tutarlara temerrüd tarihi olan 25/02/2020 tarihinden itibaren avans faizi yürütülerek davalılardan her biri poliçi limiti ile sınırlı olmak kaydıyla müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istediklerini bildirmiştir.
Aktüer bilirkişi raporunda davacıların toplam destek zararı 913.918,32 TL.olarak belirlenmiş olup, bu tutar her iki davalı sigorta şirketinin poliçe limitleri toplamı 780.000 TL.yi aştığından, davacıların her birinin zararının tespiti yönünden oranlama yapılmış davacıların zararı ayrı ayrı ve poliçe limitleri toplamını geçmemek üzere hesaplanmış, davalıların poliçe limitleri dahilinde sorumlu tutulmalarına karar verilmesi gerekmiştir.
——-
Bilirkişi raporunda davacı ——- için belirlenen zarar
—–
Bilirkişi raporunda davacı ——- için belirlenen zarar
—–
Davacılar belirlenecek tazminat tutarlarına temerrüt tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesi talebinde bulunmuş olup davacıların her iki sigorta şirketine başvuru tarihlerinin 12/02/2020 tarihi olduğu, 8 iş günü sonrasında davalılar yönünden temerrüdün oluştuğu bu durumda 25/02/2020 tarihinden itibaren davacıların faiz talep edebilecekleri belirlenmiştir. Davacı yan her iki davalı yönünden de hükmedilecek tazminat tutarlarına avans faiz işletilmesini istemiş ise de kazaya karışan —– plakalı aracın ticari araç olması itibariyle bu talep yerinde görülmüş ancak —- plakalı araç ticari nitelikte olmadığından avans faizine hükmedilmesi mümkün olamayacağından bu aracın sigorta poliçesini düzenleyen ——yönünden yasal faiz ile sorumlu olacağı kabul edilmiştir.
Davacı yanın son talebi ise her bir davacı yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkindir. Açılan davada davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan hükmedilen toplam tazminat tutarı üzerinden değil her bir davacı yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmek suretiyle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN ARTTIRILAN / ISLAH EDİLEN HALİ İLE KABULÜNE,
Davacı ——- davacı —- olmak üzere toplam 780.000,00 TL destek tazminatının temerrüt tarihi olan 25/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen ( her bir davalı sigorta şirketinin kaza tarihi olan 25/12/2019 tarihindeki poliçe limitleri ile sınırlı sorumlu olmaları kaydıyla) tahsili ile davacılara ödenmesine,
Davalı —– ödeyeceği miktara avans faizi, davalı —– ödeyeceği miktara yasal faiz yürütülmesine,
2-Karar harcı 53.281,80 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 54,40 TL.harç ile ıslah harcı olarak yatırılan 2.146,11 TL.ve 514,57 TL. harcın mahsubu ile bakiye 50.566,72 TL harcın davalılardan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacılar tarafından peşin olarak yatırılan 2.715,08 TL harcın davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
4-Davacılar tarafından yapılan 62,20 TL ilk masraf, 208,00 TL tebligat ve müzekkere gideri, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.270,20 TL yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden karar tarihinde geçerli —– esaslara göre belirlenen 32.639,32 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacı—– vekalet ücretinin davalılardan alınarak ——– verilmesine,
6-7155 sayılı Kanun ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A maddesinin 13.fıkrası ve yürürlükte bulunan Arabuluculuk Ücret Tarifesi uyarınca —-.arabuluculuk ücretinin davalılardan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
7-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davacılar tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacılara iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.