Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/470 E. 2022/716 K. 13.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/470 Esas
KARAR NO:2022/716

DAVA :Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:31/07/2018
KARAR TARİHİ:13/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: davacı şirketi temsil ve ilzama yetkili olan kişilerin imzasını içermeyen 10.08.2007 keşide ve 10.10.2007 vade tarihli; 2.357.000.-USD, 439.000.-EUR ve 73.000.-EUR bedelli üç adet senedi elinde bulunduran Davalı —-, bu senetlerden kaynaklı davacı Şirkete başvurulabilecekmiş gibi hareket ederek Müvekkil Şirket aleyhine —- sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararı aldığını, sonrasında da—- sayılı dosyası kapsamında icra takibi başlattığını, bu icra dosyasından ;davacı şirkete ait, üzerinde — bulunan taşınmazların—- tapu kaydına haciz işlendiğini ve davacı Şirketin çalışmakta olduğu — istasyonun bağlı olduğu il/ilçe belediyelerinin— haciz yazısı yollandığını, istasyonun çalışamaz hale getirildiğini, davalı —tarafından yapılan bu işlemlerin dosya alacağını temlik alan diğer Davalı —- tarafından da sürdürüldüğünü, davacı şirketin kendilerine borcu olmadığı halde hakkında takip başlatıp üzerine haciz işlediklerini, istasyonu çalışamaz hale getirdiklerini, birçok kere taşınmazların satışı yoluna da gittiklerini, ancak satış işlemlerindeki usulsüzlüklerin tespiti sayesinde ihalelerin feshinin sağlandığını, Davalı tarafın yapmış olduğu bu haksız işlemler neticesinde —– istasyonunun ruhsatının iptal olduğunu, şirketin kendisiyle iş yapan diğer şirketlere karşı taahhüdünü yerine getiremez hale gelmiş olduğundan tüm ticari faaliyetlerinin durduğunu, Davacı şirket tarafından takibe konu senetlerden kaynaklı borçlu olunmadığının tespiti için menfi tespit davası açıldığını ve borçlu olunmadığının tespitine karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, Davalıların tüm bu haksız işlemleri neticesinde, iş yapmakta olduğu —- şirketlerine karşı taahhütlerini yerine getiremeyen davacı Şirketih pek çok borç yükü altına girdiğini ve bin bir uğraş neticesinde aldığı —- ruhsatını kaybettiğini, bu yaşananlara bağlı olarak, ticari itibarı zedelendiğini, ve sektörde iş yapması neredeyse imkansız hale geldiğini, bu olumsuzlukların şirketin kar kaybına neden olduğunu, davacı şirketin bu olaylar neticesinde uğradığı oldukça yüksek tutardaki maddi zararın ve kar kaybının tarafımızca tespiti mümkün olmadığını, bu nedenle, 55.000.-TL manevi tazminatın ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000.-TL maddi tazminatın ve 10.000.-TL kar kaybının doğdukları tarihten itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsili istemiyle belirsiz alacak davası açılmasının zaruri olduğunu, tüm bu nedenlerde; Öncelikle huzurdaki davanın, davacının muaccel haldeki alacağının hukuken korunması amacıyla, Davalı Şirketin yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarının ve alacakları ile diğer haklarının ihtiyaten haczedilmesine davacının uğradığı ticari itibar kaybına bağlı manevi zararının tazmini için 55.000.-TL’nin, manevi zararın doğduğu tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte Davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek Davacıya ödenmesine, davacının uğradığı maddi zararın tazmini için şimdilik 10.000.-TL’nin, maddi zararın doğduğu tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte Davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek Davacıya ödenmesine, Davacının uğradığı kar kaybının tazmini için şimdilik 10.000.-TL’nin, kar kaybının doğduğu tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte Davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacı tarafa ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin Davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Alacağın zamanaşımına uğradığını, davacı şirket yetkilileri —- senet verilen tarih olan 2007 yılında halen ortak ve imzaya yetkili olarak göründüğünü, 2007 yılının sonuna kadar ticaret sicile yetki devri hususunda herhangi bir tescilde bulunulmadığı gibi bu yönde bildirimlerinin de olmadığını, davalı tarafın iyi niyetli olarak ve ticaret sicil kayıtlarına güvenerek söz konusu hukuki ilişkide bulunduklarını, davacı şirket yetkililerinin gerek 2007 yılında ve gerekse de O tarihten sonra da ve halihazırda da aynı oranda ortaklıkları devam ettiğini, ayrıca şirketin 2008 yılından sonra ticaret sicil kayıtlarında imzaya yetkili temsilcilerinin değişikliğini bildirmiş ve yine aynı yıl içinde tekrar 2007 yılında imzaya yetkili şahıslar olan —-imza yetkisi verildiğini, davacı şirketin ortakları ve ortaklık yapısı 2007 yılından bu yana değişmediğini sadece 2008 yılında ticaret siciline yapılan beyan ile kısa bir süreliğine imzaya yetkili şahıslar değiştirildiğini ancak bu değişiklik 2008 yılında ticaret sicile bildirildiğini, yani davalı tarafa senet verilen 2007 yılında ticaret sicilde senede imza atan şahıslar imzaya yetkili olarak görüldüğünü, dolayısıyla davalının iyi niyetli olarak ve ticaret sicil kayıtlarına dayanarak ve güvenerek söz konusu senetleri davacı şirketin o tarihte yetkilileri olan—-ticaret sicildeki birlikte imza şartı nedeniyle, ikisinin de imzalaması üzerine aldığını, davalıları aldatarak yetkili olmadıkları halde yetkiliymiş gibi borçlarına karşılık senet vererek mağdur ettiklerini, Ve halen zarar vermeye devam etmek amacıyla huzurdaki (davayı ikame ettiklerini, —- davalı tarafça icra takibine geçilmeden öncesinde de —- bayiiliğinin iptal edildiğini,— ruhsat olmaması sebebiyle ruhsatının olmadığını,Davacı yanın icra takipleri öncesinde de fiilen çalışmayan bir —– için tazminat ve kar kaybı talep etmesinin mümkün olmadığını, davalının davacıyı herhangi bir masraf yapmaya zorlamadığını, ödemede her türlü kolaylığın sağlandığını, davacının basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğünün olduğunu, ticari riski göze alarak yaptığı işlemlerden kendisinin sorumlu olduğunu, davacının haksız kazanç elde etmek izin huzurdaki davayı açtığını, kötü niyetli olduğunu davacının haksız ve hukuka aykırı olarak açmış olduğu davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava; davalılarca davacı şirketin temsile yetkili olmadığı kişinin imzasını içeren 3 adet senedi, bu durumu bilerek icra takibine koyarak ayrıca dava dışı kişilerin alacaklı olduğu davacının borçlu olduğu, icra dosyalarındaki alacakların temlik alınarak davacının sahibi oludğu — ele geçirmek için —- istasyonunun bulunduğu taşınmaza hacizler konulması sonucunda davacının ticari faaliyetlerini yapamaz duruma düşürülmesi ve davacının —ruhsatını kaybetmesi ve itibarının zedelendiği iddiasıyla açılan manevi, maddi ve kâr kaybının tazminine ilişkindir.
Davaya ilişkin yargılama devam ederken davacı ve davalılar vekili tarafından sunulan 28/09/2022 tarihli dilekçe ile tarafların sulh olduklarını, karşılıklı olarak vekalet ücreti ve yargılama gideri taleplerinin bulunmadığını beyan ettikleri anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin vekaletname uyarınca, açılan davadan feragat etmeye yetkilerinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 307. Maddesinde “Feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir.” şeklinde belirtilmiştir. Yine aynı kanunun 309. Maddesi feragat iradesinin “Feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır.
Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.
Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir.
Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır. ” şeklinde açıklanabileceği ve bunun sonucunda verilen kararın kesin hüküm teşkil edeceğine dair 311. Maddesi de ” Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. ” hükümlerini içermektedir.
Ayrıca davadan feragat edilmesi halinde yargılama giderlerine dair 312. maddede şu düzenleme mevcuttur; “Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir.”.
Sonuç olarak, 6100 sayılı HMK 307 ve devamı maddeleri gereğince feragat, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olup, hüküm ifade etmesi karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. Dilekçe ile veyahut yargılama sırasında sözlü olarak yapılabilir. Feragat kayıtsız ve şartsız olmalıdır. Hüküm kesinleşinceye kadar her aşamada yapılabilen feragat, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurduğu gibi feragat beyanında bulunan taraf davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilir.
Somut olayda, davacı vekili 07/07/2022 havale tarihli dilekçesi ile davalı taraf ile sulh olduklarını ve davadan feragat ettiklerini bildirmiş ve davacı vekilinin vekaletnamesinde yapılan incelemede davadan feragate yetkisi olduğu anlaşılmıştır. Davalı vekili 28/09/2022 tarihli dilekçesi ile davaya konu ihtilafın çözümü amacıyla akdedilen ibranamenin sunulduğunu, bu ibraname kapsamında davacı vekili tarafından sunulacak feragat beyanı sebebiyle davacıdan vekalet ücreti ve yargılama gideri talebinde bulunmadıklarını beyan etmiştir.Davadan feragat HMK’nın 307. ve 311. maddeleri gereğince uyuşmazlığı ve dolayısıyla davayı sona erdiren, davalı tarafın kabulünü gerektirmeyen, kesin hükmün hukuksal sonuçlarını doğuran bir taraf işlemidir. HMK 307. maddesi hükmüne uygun olarak davacının davadan feragatının mahkemece saptanması halinde feragat sebebiyle davanın reddine karar verilmesi gerekir.492 sayılı Harçlar Kanununun “Davadan feragat, davayı kabul veya sulh” başlıklı 22. Maddesinde “Davadan feragat veya davayı kabul veya sulh, muhakemenin ilk celsesinde vuku bulursa, karar ve ilam harcının üçte biri, daha sonra olursa üçte ikisi alınır.” hükmü gereği eldeki davada ilk celsenin yapıldığı ve daha sonra feragat edildiği anlaşıldığından alınması gerekli harcın 2/3’ünün alınmasına karar verilmiştir. Açıklanan nedenlerle davanın feragat nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın, taraflar arasındaki protokol gereği davadan feragat ettiklerinden REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Yasası’nın 22. Maddesine göre davada ilk celse sonrasında feragat edilme durumu olması nedeniyle, ön inceleme duruşmasının yapıldığı da dikkate alınarak; davanın reddi halinde alınması gerekli maktu harcın (80,70 TL) üçte ikisi (2/3) olduğu anlaşılmakla; alınması gereken 53,8‬0 TL harcın davacı taraftan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin, yargılama gideri talebi olmadığı anlaşıldığından yapan taraf üzerinde bırakılmasına,
4-Tarafların talepleri doğrultusunda vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar kesinleştiğinde artan gider avansının ilgili tarafa iadesine,
6-Dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davalı vekilinin yokluğunda davacı vekilinin yüzüne karşı karar verildi.