Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/407 E. 2019/1245 K. 11.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR
ESAS NO : 2019/407
KARAR NO : 2019/1245

DAVA : Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
DAVA TARİHİ : 10/04/2015
KARAR TARİHİ : 11/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkili ile davalının —– kurduklarını, şirket sözleşmesine göre her iki tarafın da %50 hisseye ve ayrı ayrı yönetim ve temsil salahiyetine sahip olduklarını, davalının şirketin kuruluşundan beri şirketin kasasını elinde tuttuğunu, çalışanları kendisinin belirlediğini, müvekkiline de misafirmiş gibi davrandığını, aynca müvekkilinin sürekli yurt dışında olması nedeniyle şirket hesaplarının hep davalı tarafından kontrol edildiğini, müvekkili tarafından sorulduğunda gösterilmediğini, şirketin gelir ve giderlerinin müvekkilinden gizlendiğini, kısmen elden, kısmen müvekkilinin ve kardeşinin hesaplarından şirkete yaklaşık 200.000,00 TL ödemenin yapıldığını , bu ödemelerin şirket kayıtlarında gösterilmediğinin fark edildiğini, müvekkilinin yaptığı tüm bu ödemelerin davalının ve eşinin, müvekkiline gönderdiği —- mesajlarında kabul edildiğini, davalının, şirketi zararda ve borçlu gösterdiğini, gelirleri ve giderleri şirket kayıtlarına işlemediğini, müvekkilinin şirketin kredibiletisinin olmaması nedeniyle şirket adına kullanılan—- tutarındaki kredi için kendi evine ipotek konulmasına razı olduğunu, davalının müvekkilini, şirket geliri ile bu krediyi ödememekle tehdit ettiğini, müvekkilini hak ettiğinin çok altında bir tutar ile ortaklıktan çıkartmaya çalıştığını, davalının şirket hesaplarından şahsi harcamalar yaptığını, şirketin hesaplarını usulsüz bir biçimde tuttuğunu, şirket gelirlerini defterlere yansıtmadığını , stopaj ve vergi ödemelerini yapmadığını, müvekkilinin yaptığı ödemeleri şirket kayıtlarına işlemediğini ileri sürerek öncelikle davalının müdür yetkisinin dava neticeleninceye kadar durdurulmasına, şirketin zarara uğramasına mani olmak amacıyla ihtiyati tedbir mahiyetinde şirket müdür yetkilerini haiz kayyım tayin edilmesine, davalı ortağın müdürlükten azline ve yönetim ile temsil yetkilerinin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; davacı-karşı davalının şirkete gelmediğini ve şirketin işleyişi ile ilgilenmediğini, başka işlerle meşgul olduğunu, ancak ortağı oldukları şirketin işleyişi ve hesaplarına dair tüm bilgilere sahip olduğunu, dava dilekçesinin ekinde bulunan kasa defterinin fotokopisinden de anlaşılacağı üzere, tutulan kasa defterinin bir kopyasının davacı-karşı davalıya verildiğini, bilgi alma hakkının, ilgili yasa uyarınca müdür olmayan ortaklara tanındığını, —- ortağın şirketin işleyişi ile ilgili sorumlu kişi olduğunu ve tüm bilgilere elindeki yetki ile kolaylıkla ulaşabildiğini, davacı-karşı davalının şirkete ilişkin olarak talep etmiş olduğu harcamalara dair belgelerin, muhasebe kayıtları ve mizanın düzenli olarak kendisine gönderildiğini, davacı-karşı davalının sanki yurt dışında yaşadığı izleniminin yaratılmakta olduğunu, davacı-karşı davalının — tarihinde ——geldiğini ve turist rehberliği yapmaya başladığını, davacı-karşı davalı tarafından müvekkiline Bakırköy ——.Noterliği aracılığı ile ihtarname gönderilerek şirket ortaklığından ayrılmak istediğini, hissesine düşen —- müvekkili tarafından devir alınmasını, aksi takdirde payın 3.kişilere devredileceğinin bildirildiğini, davacı-karşı davalının kuruluşta şirkete 200.000,- TL tutarında ödeme yaptığının doğru olmadığını, bahsi geçen şirketin —- restoranın işletilmesi amacıyla kurulduğunu,— işletileceği dükkân için önceki hak sahiplerine —- şerefiye adı altında ödemenin yapıldığını, ödemenin müvekkili tarafından yapıldığını, bunun dışında yapılan demirbaş alımı, işyeri kirası, kira depozitosu, şirket kuruluşu için yapılan diğer harcamaların mizanda açıkça görüldüğünü, davacı-karşı davalının şirketin kuruluşunda koymayı taahhüt ettiği nakdi sermayeyi henüz şirkete ödemediğini, müvekkilinin ise tamamını ödediğini, şirketin kuruluşundan bu yana kar edemediğini, davacı-karşı davalının hiçbir borç ödemesine karışmadığını, şirket zararının müvekkili tarafından karşılandığını, şirketin stopaj ödemelerinin yapılabilmesi için davacı-karşı davalının da katkıda bulunmasının talep edildiğini, ancak davacı-karşı davalının hiçbir katkıda bulunmadığını, müvekkilinin 552 Sayılı Kanuna göre şirket borcunu yapılandırmak üzere — başvurduğunu ve verilen ödeme planı çerçevesinde taksitleri düzenli olarak ödediğini, davacı-karşı davalının iddiasının aksine, davacı-karşı davalının şahsına ait vergi borcundan ötürü şirketin banka hesaplarına haciz konulduğunu, tüm hesapların bloke olduğunu ve şirketin bankalar ve—nezdinde itibarının zedelendiğini, —ayında kafede yapılacak tadilat nedeniyle nakde ihtiyaç duyulduğunu, ancak şirketin kredibilitesi olmadığı için değil davacı-karşı davalının gerekli masrafı nakden karşılayamaması nedeniyle çekilen krediye davacı-karşı davalının evini ipotek olarak verdiğini, davacı-karşı davalının herhangi bir zararının olmadığını, kredi borcunun bankaya düzenli olarak ödendiğini, ancak müvekkilinin şirkete bu amaçla koyduğu nakit bedelin ise müvekkiline ödenmediğini, müvekkilinin şirketten olan alacağı olarak kayıtlarda bulunduğunu, dava dilekçesindeki davacının ödemelerinin müvekkili tarafından kayıtlara geçirmediği iddiasının doğru olmadığını, ortaklar tarafından eşit katılımla ödenen şerefiye bedeli dışında tüm ödemelerin kayıtlara geçirildiğini, davacının müdürlük görevini yerine getirmediğini, taahhüt ettiği sermayeyi ödemediğini, tüm borçları ve işletme sorumluluğunu müvekkiline yüklediğini belirterek davanın reddini savunarak karşı davasında davacı-karşı davalının müdürlükten azline, yönetim hakkının ve temsil yetkisinin kaldırılmasına karar verilmesini dava etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava ve karşı dava, hukuki niteliği itibari ile; 6102 sayılı Yasa’nın 630/2-3 maddeleri uyarınca açılmış haklı sebeplerle yöneticinin azli, temsil yetkilerinin kaldırılması istemine ilişkindir. Madde de her ortağın haklı sebeplerin varlığı halinde yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılması veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebileceği, yöneticinin özenle bağlılık yükümü ile diğer Kanun’lardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi halinin haklı sebep olarak kabul edileceği düzenlenmiştir.
Davacı ve davalının ortağı oldukları şirkete ait —- Müdürlüğü nezdindeki sicil dosyası getirtilmiş, şirket merkezi itibariyle mahkememizin yetki sınırları içinde kaldığı, ———- tarihinde kurulup tescil edildiği, 10/09/2013 tarihli sicil gazetesinden görülmüş, davanın taraflarının 1/2’şer hisse ile şirketin kurucu ortağı oldukları, şirket ana sözleşmesinin 8.maddesinde şirketin idaresi hususunun düzenlendiği, davacı ve karşı davacı tarafın münferit imzaları ile şirketi temsil ve ilzama yetkili kılındıkları belirlenmiştir.
Dosya kapsamında ileri sürülen iddia ve savunmalar, toplanan deliller uyarınca tarafların ortağı olduğu şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak yürütülen yargılama neticesinde davacı-karşı davalının şirkete sokulmadığı, şirket hesaplarının gösterilmediği yönündeki iddiaları sabit olmamış ise de şirketin fiilen davalı-karşı davacı tarafça yönetildiği, alınan bilirkişi raporları ile şirketin kuruluşundan itibaren sürekli zarar ettiği, dolayısıyla kuruluş amacına uygun ekonomik sonuçlar alacak şekilde yönetilemediği, şirket kayıtlarının usulüne uygun şekilde tutulmadığı, şirketin yönetilmesiyle daha yoğun olarak ilgilenen davalı-karşı davacının müdürlük vazifesinin icrası esnasında bilirkişi raporunda saptanan işlem ve eylemlerinin yöneticinin özen ve bağımlılık yükümlülüğünü ihlal niteliğinde sayılacağı, davalı-karşı davacı yönünden TTK 630/2-3 maddesindeki koşulların davalı-karşı davacı yönünden gerçekleştiği mahkememizce kabul edilerek asıl davanın kabulü ile davalı …’nin —————-müdürlük görevinden azline, yönetim ve temsil yetkisinin kaldırılmasına, karşı davanın reddine dair — tarihli karar verilmiştir. Mahkememizce verilen karara karşı davalı-karşı davacı tarafça istinaf yoluna başvurulmuş İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi————-.Hukuk Mahkemesi— karar sayılı kararı ile davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
İstanbul BAM —Hukuk Dairesinin —tarihli kararına karşı davalı-karşı davacı vekili bu kez temyiz yoluna müracaat etmiş, Yargıtay —.Hukuk Dairesinin — karar sayılı kararı ile davalı-karşı davacının temyiz isteminin kabulüne, istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Kararının bozularak kaldırılmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesi olarak mahkememize gönderilmesine karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamında “………Davacı-karşı davalı da, davalı-karşı davacı gibi dava dışı şirketin münferit tam yetkili müdürüdür. Dosyada mübrez asıl ve ek bilirkişi raporlarında; şirkete ait ticari defter ve kayıtların tam olarak usulüne uygun tutulmadığı belirlenmekle birlikte ticari defter ve kayıtların tutulmasından davacı ile davalı yöneticilerin her ikisinin de TTK’nun 623, 626. maddeleri hükümleri kapsamında sorumluluğu bulunmakta olup, bu gerekçe ile azil talebinde bulunulması ve yine bu gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi MK 2’ye aykırı olup, asıl dava yönünden verilen hükmün davalı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.”denilmiştir.
Dosya mahkememize gelmekle, yeniden esas kaydı yapılarak usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuş, davacı-karşı davalının da, davalı-karşı davacı gibi dava dışı şirketin münferiden imza yetkilisi müdürü olduğu, dosyada mübrez asıl ve ek bilirkişi raporlarında; şirkete ait ticari defter ve kayıtların tam olarak usulüne uygun tutulmadığı belirlenmekle birlikte ticari defter ve kayıtların tutulmasından davacı ile davalı yöneticilerin her ikisinin de TTK’nun 623, 626. maddeleri hükümleri kapsamında sorumluluğunun bulunduğu, müşterek ortak ve yönetici oldukları şirketin kötü yönetilmesi ve şirketin kuruluşundan itibaren zarar etmesinden de bu nedenle sorumlu olduğu, davacı-karşı davalının bu sebepleri ileri sürerek davalı-karşı davacı hakkında azil talebinde bulunulmasının MK 2’ye aykırı olduğunun kabulü ile asıl davanın reddine karar verilmiştir. Karşı dava hakkında mahkememizce daha önce gerekçeleri belirtilerek karar verildiğinden bu kararda yalnızca karşı davanın reddine karar verildiği belirtilmekle yetinilip yargılama gideri ve vekalet ücreti hususlarında tekrar değerlendirme yapılmamıştır.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl ve karşı davanın reddine,
2-Asıl davada karar harcı —- davacı tarafça peşin olarak yatırılan —– harcın mahsubu ile bakiye 16,70 TL harcın davacı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Asıl davada davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Asıl davada davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —-. deki esaslara göre belirlenen—– vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Asıl davada davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.