Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/192 E. 2019/550 K. 21.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/463
KARAR NO : 2019/418
DAVA : Tazminat (Basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 26/10/2015
KARAR TARİHİ: 17/04/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat(Basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ————– bünyesinde — yılından itibaren ——– sağlık hizmeti verdiğini, davalı … gazetesinin ————– tarihli ————.sayfalarında yer alan diğer davalı … tarafından kaleme alınan yazıda——-başlıklı yazı ile ve bunun devamı niteliğindeki ——————başlıklı yazılarla gerçeğe aykırı şekilde atfı kabil kusur varmış gibi gösterilmek suretiyle müvekkili şirkete zarar verdiğini, yapılan tüm işlemlerin tıp ilim ve kurallarına uygun olmasına rağmen davalı …’ın hastane, hekim ve yardımcı sağlık personeli ile ilgili olarak kesin kusurlu olduklarının kabulüyle yazı yazdığını, kamu oyunda bu yönde algı oluşturduğunu, bu hususun adli tıp kurumunca yapılacak incelemeler neticesi ortaya çıkacağı kuşkusuz olduğu halde kamu oyunda aksi yönde algı yaratmak ve zarar vermek saiki ile yazılar yazdığını, söz konusu olayın olduğu gibi habere konu edilmediğini, davalı ..———–benim aklım almıyor bazı şeyleri, hele böylesine bir saçmalığı hi町eklinde hakaret içeren, değer yargılarıyla toplumsal yapıyı göz önünde bulundurmadan şahsi eleştirileriyle olayı abartarak bir sağlık skandalı varmış gibi, müvekkilinin kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu ve ağır ölçüde zarar verdiğini, hastane adının da defalarca anıldığını, yaptığı yorum ile müvekkili şirketin kişilik haklarına, ticari itibarına saldırıda bulunduğunu, toplam ve hastalar nezdindeki güvenilirliğinin sarsılmasına sebebiyet verdiğini, yazının bir bölümünün müvekkili şirkette çalışan ismi belirtilmeyen bir doktarla söyleşmiş gibi yazıldığını, oysa …’ın çalışan herhangi bir doktorla diyaloğu olmadığını, davalı …’ın ———–tarihli —— ekinin -sayfasında yer alan yazısında ——— ile röportaj yapmış gibi “suçlamaları reddediyorum”başlığı ile yazı kaleme aldığını, oysa ki bu kişi ile hiçbir zaman görüşmediğini, soru cevap diyaloğuna girmediğini, davalının Anayasa, Basın Kanunu ve Basın Meslek İlkelerine aykırı olarak yazı yazdığını, aynı gazetenin 11.sayfasında ——- ile yapılan ——————- röportajı yayınladığını, söz konusu doktorun Kadın Doğum Uzmanı yahut Kardiyolog olmayıp radyoloji uzmanı olduğunu, davalının da bunu bildiği halde uzmanlık alanı dışındaki bir konuda röportaj yaparak yayınladığını, davalının müvekkili şirketin kişilik haklarına tecavüze son vermesi için şirket yetkilisi ve hukuk müşavirinin ————i Genel Yayın Yönetmeni ve davalı … ile görüşüp olayın bütün detaylarını anlatarak haksız tecavüze son verilmesini talep etmiş olmalarına rağmen davalıların saldırılara devam ettiğini, …’ın ———— tarihli nüshasının -ayfasında bu kez “24 saat uyumadan çalışırsanız olacağı budur”başlıklı bir röportaj daha yayınladığını, yazının devamı niteliğinde gazetenin 12/11/2014 tarihli nüshasının 5.sayfasında “adalete inancımızı koruyoruz” 13/11/2014 tarihli nüshanın 7.sayfasında da “annesinin öleceğini anlamış gibi, bütün gece içini çekti”başlıklı yazılar yazarak hekim ve müvekkili şirketin kusuru varmış gibi gösterdiğini, davalı …’ın dürüstlük kurallarına riayet etmeden haber yapımında ve sunumunda yaptığı kişisel değerlendirmeler ile müvekkili şirketin kişilik haklarını ihlal ettiğini, İstanbul anadolu C.Başsavcılığının ———————– sayılı soruşturma dosyasında alınan ———raporunda hastanın takip ve tedavisinde görev alan hekim ve yardımcı sağlık personeline atfı kabil bir kusur olmadığının tespit edildiğini, davalıların gerçek dışı ilaveler içeren haberleri nedeniyle müvekkilinin %30-40 civarında zarara uğradığını, İşbankası ve Halk Bankası tarafından kredi sözleşmelerinin tek taraflı olarak feshedildiğini, 2014 yılı Kasım ayı itibariyle bu yıla ilişkin bütçe beklentilerinin düştüğünü, pekçok maddi zarar ve kayıp yaşandığını, zararın kadın doğum polikliniği başta olmak üzere hastanenin diğer branşlarına da yayıldığını belirterek maddi tazminat ve yoksun kalınan kar/alacak miktarının tam ve kesin olarak belirlenmesini müteakip dava değerinin artırılmasına, ıslah ve fazlayı talep etme haklarının saklı kalması kaydıyla 10.000 TL maddi tazminat ve yoksun kalınan kar alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 1.000.000,00 TL manevi tazminatın ise yayın/haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu yazıların gerçek olaylara dayanmakta olduğunu, gerçekliğe uygun ve bilinmesinde kamu yararı bulunan nitelikte olduğunu, kamu yararına olduğu gerekçesi ile müvekkili … tarafından bu olayın bizzat araştırıldığını, hastanede doğumu yaptıran doktorla ve hemşirelerle bizzat röportaj yapıldığını ve aynen diğer müvekkili gazetede yayınlandığını, dava konusu yazı nedeniyle şirketin zarara uğramasından dolayı talep edilen 10.000 TL’nin kabulünün mümkün olmayacağını, müvekkilinden önce pek çok medya organlarınca yazılı ve görsel olarak yayınlandığını, iddia edilen zararın somut bir delile dayanmadığını, gerçeğe uygun olarak yayınlanan bir haber nedeniyle cevap ve düzeltme metni yayınlamak suretiyle meydana geldiği iddia edilen zararın ortadan kaldırma imkanı varken 1.000.000,00 TL. manevi tazminat isteminin kötü niyetli olduğunu belirterek haksız ve mesnetsiz davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynalanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı … ——— ——— tarihli nüshalarında gazeteci yazar … tarafından kaleme alınan yazılar ile kişilik hallarına saldırıldığını, ticari itibarının zedelendiğini, davacı şirket ve bünyesinde çalışan hekimlere atfı kabil kusur varmış gibi yazılar yazıldığını, haber sınırının aşıldığını, genişetici ve yanlış yorum yapıldığını, davalı …’ın hastane çalışanlarıyla hiç bir diyaloğu olmamasına rağmen yazılarının böyle bir intiba uyandırdığını, doktorla röportaj yapmadığı halde yapılmış gibi gösterildiğini, konunun uzmanı olmayan bir doktorla röportaj yapıp yayınladığını, İstanbul Anadolu CBS————- sayılı soruşturma dosyasında alınan rapor ile yapılan işlemlerin usulüne uygun olup hekim ve personel hatası olmadığının belirlendiğini, davalının tüm yazılarının davacı şirket hastanesinde %30-40 civarında zarara yol açtığını, bankaların kredi sözleşmelerini feshettiklerini, hasta sayısının kadın doğum polikliniğinden başlamak üzere tüm hastane branşlarında düştüğünü ileri sürerek 1.000.000,00 TL manevi ve şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminat ve yoksun kalınan karın davalılardan tahsilini taleple dava açmıştır.
Davalı yan ise yazıların gerçek vakıalara dayandığını, görünen gerçekliğe uygun olup bilinmesinde kamu yararı olduğunu,———– tarihinde davacıya ait hastanede yaşanan olayların yazılı ve görsel basında ses uyandırdığını, davalı … tarafından bizzat araştırılıp olayın içinde bulunan aileler, aile yakını doktorlar, doğumu yaptıran doktor ve hemşireler ile görüşme yapılarak aynen yayınlandığını, olayın aydınlatılması ve bir daha yaşanmaması için haber maksatlı olarak yayınlandığını, yapılan röportajların basın ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu, gerek bebeklerin karıştırılması ve gerekse annenin ölümüne ilişkin olarak soruşturma başlatıldığını, olayın daha önce pek çok yazılı ve görsel basında da yayınlanmış olduğunu, maddi tazminat talebi ile davaya konu edilen yazılar arasında uygun illiyet bağının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Dava … tarafından açılmış daha sonra dosyaya —————- ile davacı şirket arasında imzalanan ———– tarihli alacağın temliki sözleşmesi ile temlik alanlara ait vekaletnameler ibraz edilmiştir. Alacağın temliki sözleşmesi bu davanın konusunu oluşturan maddi tazminat ve yoksun kalınan kara ilişkin taleplerin temlik alanlara devir ve temlikine ilişkin olup davanın maddi tazminat ve yoksun kalınan kara ilişkin kısmı bu kişilerce takip edilmiştir.
İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin———– Esasına kayıtla açılan davada mahkemenin 28/03/2018 tarihinde kesinleşen görevsizlik kararı ile dosya süresinde taleple mahkememize gönderilmiştir.
Davacı şirketin ———- tarihli———— sayılı nüshasında yayınlanan karar uyarınca tüm aktif ve pasifleriyle birlikte ————-. tarafından devralınmak suretiyle birleştiği belirlenmiş davacı vekili manevi tazminat talebine ilişkin davayı takip etmeyeceklerini bildirmiş, davalılar vekili de aynı yönde beyanda bulunduğundan manevi tazminat talebine ilişkin dava takipsiz bırakıldığından işlemden kaldırılmış 3 aylık süre içinde yenilenmemiştir.
Davacı … davalı tarafın bildirdiği tüm deliller toplanmış taraf tanıkları dinlenmiştir.
İstanbul Anadolu CBS ———–sayılı soruşturma dosyasında mağdur ——— tarafından ——— hakkında şikayetçi olunduğu, şüphelinin davacı hastane çalışanı, mağdurunda aynı hastanede hemşire olup, ————-olayla ilgili olarak internet paylaşımı yapması nedeniyle tehdit edildiğini iddia ederek şikayetçi olduğu, takipsizlik kararı verildiği anlaşılmıştır.
İstanbul Anadolu 20. Asliye Ceza Mahkemesi’nin ——– esas sayılı dosyada ————– hakkında olay nedeniyle taksirle ölüme sebebiyet vermekten yargılama yapıldığı,———– vefat eden annenin gebelik takibini yapan doktor, ———— ise daha sonra hastaya müdahale eden doktor oldukları,———— raporu ile doktorların kusurlu olmadığı belirlenerek doktorlar hakkında beraat kararı verildiği anlaşılmıştır.
Davacı tanığı olarak dinlenen ———– davacı hastanede kadın doğum uzmanı olarak görev yaptığını, vefat eden annenin kendi hastası olduğunu, olay sonrası …’ın kendisini aradığını ve olayla ilgili röportaj yapmak istediğini söylediğini, olayın adliyeye intikal etmesi nedeniyle konuşmasının doğru olmayacağını söylediğini, buna rağmen aralarında geçen konuşmanın röportaj gibi yayınlandığını, yayınlanan ifadelerin telefon konuşmasında geçtiğini gazetede yer alan “suçlamaları reddediyorum” başlığı altındaki soruların kendisine sorulduğunu, kısmen orada yazılı olduğu şekilde ifadede bulunduğunu söylemiştir.
———tarihli —————.sayfasında … röportajı başlığı ile haberin “bir sağlık skandalı önce bebek karıştı sonra anne öldü” içeriğiyle verildiği, aynı gazetenin dava konusu ———- tarihli ————sayfasında “bir garip skandal, önce bebekler karıştı, sonra annelerden biri öldü. Sağlık skandalının perde arkasında neler var? … araştırdı” şeklinde olayın haber konusu yapıldığı aynı gazetenin ———- sayfalarında da ——– “Bebekler karıştı, anne öldü.” başlığıyla yazının … tarafından kaleme alındığı, ölen annenin eşi, Radyoloji Uzman doktor ——— ve İç Hastalıkları Uzmanı Doç.———– ile kadın doğum uzmanı … ile yapılan görüşmelerin aktarıldığı anlaşılmıştır. Davacı tarafça hastane doktoru olup aynı zamanda vefat eden annenin hamilelik sürecini takip eden doktor ——— ile davalının röportaj yapmadığı halde yapmış gibi yazı yazdığı ileri sürülmüş ise de bu şahıs mahkemede tanık olarak verdiği ifadesinde gazetede yazılı beyanları verdiğini kabul etmiştir.
—- tarihli ————… tarafından olayın 6.sayfada “bebek karıştırma olayının sorumlusu olarak işten çıkarılan hemşire konuşuyor 24 saat uyumadan çalıştırılırsanız olacağı budur” başlığı ile verildiği, ——– tarihli ————- 7.sayfada …’ın bu kez “annesinin öleceğini anlamış gibi bütün gece içini çekti” başlığı ile yazı yazdığı ve aynı zamanda olaydaki diğer anne ile görüşmelerini ” Allah kimsenin başına vermesin” başlığı ile yayınladığı görülmüştür.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu yazılar bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalı …’ın davacıya ait hastanede yaşanan olayları kaleme aldığı, yazılarının güncel olduğu, olayla ilgili olarak farklı branşlarda doktorların görüşlerine başvurduğu, bir gazetecinin haber verme görevi yanında toplumu uyarmak, toplumun hassas olduğu konuların takipçisi olmak gibi görevlerinin de bulunduğu göz önüne alındığında gerçek ve güncel bir olayı aktardığı, gerçek ve güncel olayların aktarılmasında kamu yararının mevcut olup, toplumun bilgi edinme ve basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, davacının kişilik haklarına saldırı niteliği taşımadığı, dolayısıyla yayın nedeniyle maddi zarardan da bahsedilemeyeceği gözetilerek manevi tazminat istemine ilişkin davanın takipsiz bırakılmış olup süresi içinde yenilenmemiş olması nedeniyle açılmamış sayılmasına, maddi tazminat taleplerinin reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Manevi tazminat istemine ilişkin davanın açılmamış sayılmasına,
2- Maddi tazminat taleplerinin reddine,
3-Karar harcı 44,40 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 17.248,28 TL harçtan mahsubu ile bakiye 17.203,88 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yapılan 63,00 TL.yargılama giderinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre maddi tazminat talebi yönünden belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre manevi tazminat talebi yönünden belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
7-Davacı … davalı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı … davalı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacılar vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 17/04/2019