Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/87 E. 2018/468 K. 29.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İstanbul Anadolu
8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR
ESAS NO : 2018/87
KARAR NO : 2018/468

DAVA : İtirazın İptali (Kasko Sigorta Sözleşmesinden Doğan Rücuen Alacak)
DAVA TARİHİ : 11/01/2018
KARAR TARİHİ : 29/05/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kasko Sigorta Sözleşmesinden Doğan Rücuen Alacak) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; maliki davalı ——- sürücüsü diğer davalı ———- olan ——– plakalı araç ile müvekkiline sigortalı ——plakalı aracın 10/12/2016 tarihinde çarpışması sonucu sigortalı araçta hasar meydana geldiğini, kazanın oluşumunda davalıların %100 kusurlu olduğunu, hasar nedeniyle müvekkilinin dava dışı sigortalısına 82.823,00 TL ödeme yaptığını, yapılan ödemenin tahsili için davalıların sigorta şirketine başvuru yapıldığını ve poliçe limiti dahilinde 31.000,00 TL ödeme alındığını, kalan tutarın tahsili için davalılar hakkında İstanbul Anadolu —– İcra Müdürlüğü’nün 2017/16113 sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, davalıların takibe kötü niyetli olarak itiraz ettiğini ileri sürerek davalıların takibe itirazının iptali ile takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere davalıların icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu kazanın müvekkilinin kusuru ile gerçekleşmediğini, trafik kazası tespit tutanağının bilimsel analiz yapılabilmesine olanak tanıyacak ayrıntılı tespitlerden yoksun ve hatalı olduğunu, davacının sigortalısı olan araç sürücüsünün dikkatsizlik, dalgınlık veya eş zamanlı meşguliyet gibi nedenlerle direksiyon hakimiyetini kaybettiğini ve müvekkilinin aracına arkadan kusurlu şekilde çarptığını, tazminat talebinin özel ekspertiz raporuna dayandırıldığını, ancak bu raporun yargılamada kanıt olabilmesinin mümkün olmadığını, davacının müvekkilinin sigorta şirketinden 31.000,00 TL ödeme aldığını, kalan 52.000,00 TL’yi talep etmesinin davacının kötüniyetli olduğunu gösterdiğini, sigorta bedelinin zenginleşme aracı olamayacağını belirterek davanın reddini savunmuş, davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
İNCELEMEveGEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile kasko sigorta sözleşmesinden doğan alacağın rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davacı, sigorta şirketi 10/12/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde dava dışı sigortalısına kasko sigortası kapsamında yaptığı ödemenin davalılardan rü’cuen tahsili istemiyle davalılar hakkında başlattığı takibe itirazın iptali ve tazminat istemiyle dava açmıştır.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin 29/05/2018 günlü ön inceleme duruşmasında dava şartlarının incelenmesine geçilmiştir.
HMK.nun 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. 26.06.2012 tarihli 6335 sayılı Yasanın 2.maddesiyle değiştirilen TTK.5.maddesinin 3.fıkrası uyarınca, ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer mahkemeler arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.
Ticari davalar TTK.4.maddesinde sayılmıştır. Buna göre her iki tarafın tacir olması halinde davanın konusuna bakılmaksızın dava nispi ticari dava olarak mahkememizin görevi alanında olacaktır. Olayımızda davacı sigortalısına halef olarak mahkememizde dava açmış olup, dava dışı sigortalı iş bu davayı nerede açabilecek ise halef sıfatıyla dava açan sigorta şirketinin de bu mahkemede dava açma hakkı mevcuttur. Dava dışı sigortalının tacir olmadığı, kazaya karışan aracın özel araç olduğu tescil kaydından anlaşılmıştır. Davalılar da tacir olmadığından nispi ticari dava söz konusu değildir.
Uyuşmazlığın Türk Ticaret Kanununda düzenlenen bir hususa ilişkin olması veya davanın ticaret mahkemesinde görüleceğine dair açık bir yasal düzenlemenin bulunması halinde mutlak ticari dava söz konusu olup mahkememizin görev alanı içinde kalacaktır. TTK.4.maddesinde ya da başka bir yasada davanın ticaret mahkemesinde görüleceğine dair bir hüküm yoktur. Bu durumda davaya bakma görevi asliye hukuk mahkemesine aittir. Sigortalısının zararını ödeyen sigortacının zarar veren aleyhine açtığı dava, sigortacının sigorta poliçesinden kaynaklanmayan, kanundan aldığı yetkiye istinaden ve haksız fiil sebebi ile alacaklı yerine geçmek suretiyle halef sıfatı ile hareket ettiği bir dava olup, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22/03/1944 tarih, 1939/37 E. 1944/9 K. sayılı kararı, Yargıtay ——— Hukuk Dairesinin 21/02/2013 gün 2013/573 Esas 2095 Karar sayılı kararı ve yerleşik Yargıtay İçtihatları uyarınca Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu kabul edilmiştir
HMK.nun 114/1-c ve HMK.nun 20. maddeleri uyarınca mahkememizin görevsizliği davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın mahkememizin görevsizliği nedeniyle DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE,
Dosyanın karar kesinleştiğinde süresinde talep halinde görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2-HMK 331/2 maddesi uyarınca yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin görevli mahkemede değerlendirilmesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.