Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/696 E. 2018/969 K. 26.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR
ESAS NO : 2018/696
KARAR NO : 2018/969

DAVA : Alacak(Hizmet Akdinden Doğan)
DAVA TARİHİ : 05/06/2018
KARAR TARİHİ : 26/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak(Hizmet Akdinden Doğan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların müvekkili şirkette %6’şar hisse sahibi olduğunu, 10/08/2002 tarihinden itibaren de müvekkili şirkette ——— ve şirketin ——– Şubesi’nde yönetici olarak çalıştıklarını, davalılardan …’ın 19/04/2016 tarihinde işten çıkarıldığını, davalıların şirketin —- şubesinden yapılan ürün satışlarına ilişkin nakit, çek yada senetleri şirket merkezine göndermediklerini, stoklarla ilgili bilgi verilmediğini, şubeye gönderilen ürünler ile müvekkiline ödenen ürün bedelleri arasında 3.547.042 kg miktarında ve 2.745.283,14 TL değerinde fark olduğunu, şubeye gönderilip geri ödenmeyen ürünlerin toplam 7.031.008,79 TL değerinde ve 10.416,600 kg miktarında olduğunu, şubenin kasasında 483.352,64 TL nakit para bulunduğunu, müvekkili tarafından davalılardan şube kasasında bulunan para ile stokta görülen ticari ürünlerin gönderilmesi talep edilmiş ise de sonuç alınamadığını, bu yönde davalılara ihtarname keşide edildiğini, ancak nakit para ve ticari malların müvekkiline gönderilmediğini belirterek HMK 107 madde gereği 483.352,64 TL nakit para, 516.647,36 TL ticari ürün bedeli olmak üzere toplam 1.000.000,00 TL’nin ihtarname tarihi olan 09/09/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zaman aşımına uğradığını, müvekkillerinin davacı şirkette çalışan olarak gösterilmelerinin babalarının isteği doğrultusunda gerçekleştiğini, davacı ile aralarında bağımlı işçi – işveren ilişkisi bulunmadığını, —— şubesi ile de bir alakalarının olmadığını, müvekkillerinin yönetici olduğu düşünülse dahi sorumluluk davası açılabilmesi için genel kurul kararı gerektiğini ve dava şartı olduğunu, bu yönde alınmış genel kurul kararı olmadığını, sunulan defter, belge ve kayıtların davayı ispata elverişli olmadığını, müvekkillerinin davacı şirket ortağı olduklarını ve fiili bir çalışmalarının bulunmadığını, şirketin yönetim – denetiminde söz haklarının bulunmadığını, davacı şirketi temsil ve ilzama yönelik yetkilerinin olmadığını, şubeye ait anahtarların ve fiili kontrolün şirket müdürlerine ait olduğunu, ayrıca şirket merkezinden şubenin kameralarla izlenebildiğini, davacının belirttiği stok, alım satım değerleri ve nakit tablosunun gerçeği yansıtmadığını, yapılan işlemlerin tamamının davacı ve müdürlerin bilgisi dahilinde yapıldığını, davacının bu davayı açmakta kötü niyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE : Davacı HMK 107 maddesine dayalı olarak belirsiz alacak davası açmıştır. Davacı şirkete ait sicil kayıtları getirtilmiş her iki davalının şirket ortağı oldukları görülmüştür. Öte yandan davalıların davacı şirkette sigortalı çalışan olarak kayıtlı oldukları da uyuşmazlık konusu değildir.
Davacı vekili sunduğu cevaba cevap dilekçesinde, davalı yanın pasif husumete yönelik itirazını kabul etmediklerini, davalılar ve müvekkili şirket arasında hizmet sözleşmesi düzenlendiğini ve tüm özlük işlemlerin şirket tarafından yerine getirildiğini, davalıların müvekkili şirketin ———- Şubesinin işlerini idare etmek, şirket tarafından gönderilen ürünlerin satışını yapmak, satış bedelini şirkete ödemekle sorumlu olarak çalıştıklarını, bir nevi ——- Şubesi satış temsilcisi, tahsilat elemanı görev ve yetkisiyle çalıştıklarını, davalılar aleyhine açtıkları bu davada TTK 553 maddesindeki düzenlemeye dayanılmadığını, davalıların genel kurul tarafından seçilmiş/atanmış yönetici-müdür niteliğinde olmadığını, hizmet sözleşmesi uyarınca bağlı oldukları müvekkili şirkete karşı görevlerini yerine getirmemelerinden ötürü alacak davası açıldığını beyan etmiştir.
HMK.nun 115/1.maddesi uyarınca dava şartlarının bulunup bulunmadığı davanın her aşamasında resen araştırılır.
Dilekçeler aşamasının tamamlanmasıyla mahkememizin 26/12/2018 günlü ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar yönünden dosya incelenmiştir.
HMK.nun 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir.
Ticari davalar TTK.4.maddesinde sayılmıştır. Buna göre her iki tarafın tacir olması halinde davanın konusuna bakılmaksızın dava nispi ticari dava olarak mahkememizin görevi alanında olacaktır. Olayımızda davalılar davacı şirketin sigortalı çalışanı durumundadırlar. Dolayısıyla nispi ticari dava söz konusu değildir.
Uyuşmazlığın Türk Ticaret Kanununda düzenlenen bir hususa ilişkin olması veya davanın ticaret mahkemesinde görüleceğine dair açık bir yasal düzenlemenin bulunması halinde mutlak ticari dava söz konusu olup mahkememizin görev alanı içinde kalacaktır. Davacı yan TTK 553.maddesine dayalı olarak dava açmadığını, davalıların aynı zamanda davacı şirketin sigortalı çalışanı olmaları itibariyle üzerlerine düşen görevi gereği gibi yerine getirmemelerinden dolayı alacak davası açıldığını bildirmiştir. TTK.4.maddesinde ya da başka bir yasada davanın ticaret mahkemesinde görüleceğine dair bir hüküm yoktur. Uyuşmazlık davalıların sigortalı çalışanı olduğu davacı şirkete zarar verip vermedikleri ve varsa miktarının belirlenmesine ilişkindir. Hizmet akdine dayanılmaktadır. Bu durumda davaya bakma görevi iş mahkemesine aittir. Bu itibarla dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine,
2- Dosyanın karar kesinleştiğinde süresinde talep halinde İstanbul Anadolu Nöbetçi İş Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-HMK 331/2 maddesi uyarınca yargılama harç ve giderlerinin görevli mahkemede değerlendirilmesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı