Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/585 E. 2020/194 K. 03.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/585 Esas
KARAR NO : 2020/194

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/05/2018
KARAR TARİHİ : 03/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkil firma ile davalı firma arasında —— adet kira ve bayilik sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmelere göre müvekkilinin, davalıdan satın —– kendisine ait 3 istasyonda satacak olduğunu, bu istasyonların birinin ———– adresinde bulunan İstasyonun, müvekkiline kiralanmadan önce —- farkı olmayan bir istasyon olduğunu, bu istasyonun davalı şirket tarafından işletilmekte olduğunu, davalı şirket yetkililerinin müvekkilin bu istasyonu işletmesini istediklerini, —– bildirdiklerini, müvekkil şirketi bayilik sözleşmesi yapmaya ikna ettiklerini, müvekkilinin, sözleşmeyi imzaladıktan sonra harabe şekilde olan bu istasyonun iyileşmesi ve faaliyete geçmesi için yaklaşık —– yaptıklarını ve faaliyete geçirdiklerini, davalı şirketin, müvekkilin bu istasyonu alıp işletmesi için istasyonun aşırı kar ettiğini ve edeceğini beyan ederek müvekkili kandırdığını, istasyonun faaliyete geçmesinden kısa bir süre sonra ise müvekkil şirketin davalının dediğinin aksine zarar etmeye başladığını, müvekkilinin zararının değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere asgari 100.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İşbu davanın, yetkisiz mahkemede açılmış olduğunu, yetkisizlik kararı verilerek dosyanın İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün olmadığını, davacı tarafından bilinmesi mümkün olan zarar tutarının belirtilmemesi sebebiyle davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğini, davacının, dilekçesinde ——- masraf yapmış olduğunu, bunun dava dilekçesinin ekinde sunduğu faturalardan da anlaşılabildiğini, dilekçesinin devamında ise her üç istasyon sebebiyle yaklaşık olarak 2.000.000,00 TL zarar edildiğini, bu zararın şirket defter ve kayıtlarından ve hatta otomasyon kayıtlarından anlaşıldığını dile getirdiğini, davacı tarafın iddiaları tamamen soyut nitelikte olup, basiretli bir tacir sıfatını haiz olması gereken davacının ‘—————– iddialarına dayanak yapmasının; ticaret hukukunun, ticari örf ve adetlerin, tacir olmanın hüküm ve gereklerine aykırılık teşkil ettiğini, fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla; öncelikle yetki itirazlarının kabulü ile dosyanın İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesini, neticede haksız ve kötü niyetli davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesi talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan zararın davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
İstanbul Anadolu ——— Asliye Ticaret Mahkemesinin ——— Karar sayılı kararı ile davamız davacısının davamız davalısına karşı aynı sözleşmeye istinaden açtığı menfi tespit davasının birleştirme kararı ile mahkememiz dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği, dosyanın dosyamız arasına alınarak dilekçeler aşamasının tamamlandığı anlaşıldı.
Asıl ve birleşen dava açısından dilekçeler aşaması tamamlanmakla ön inceleme duruşmasında dava şartları incelenmiş, davalı vekili süresinde verdiği cevap dilekçesinde yetki itirazında bulunmuş, iki dava açısından da taraflar arasında imzalanan sözleşme ile İstanbul mahkeme ve icra müdürlüklerinin yetkili kılınması sebebiyle İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğunu belirtmiştir. Davacı vekili ise HMK 10. Maddesi gereğince sözleşmeden doğan davaların, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceğini dolayısıyla mahkememizin yetkili olduğunu beyan etmiştir.
HMK’nın Yetki sözleşmesi başlıklı 17.maddesine göre; Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır. Bu hüküm uyarınca sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri kendi aralarında yetki sözleşmesi yapabilirler. Tacir veya kamu tüzel kişisi olmayanlar; kendi aralarında yetki sözleşmesi yapamayacakları gibi tacir veya kamu tüzel kişileri ile de yetki sözleşmesi yapamazlar. Yetki sözleşmesi ile birden fazla mahkeme yetkili kılınabilir. Aksi kararlaştırılmamışsa, sadece sözleşmede belirtilen mahkemelerde dava açılması mümkündür.
HMK m. 17’nin ikinci cümlesine göre, “Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır”. Bu hükme göre, yetki sözleşmesi (veya yetki şartı) yapan taraflar, aksine bir düzenleme yapmamışlarsa, dava sadece yetki sözleşmesinde kararlaştırılmış olan mahkemede açılabilir. Diğer bir deyişle, aksi belirtilmediği sürece, HMK, yetki sözleşmesinde gösterilen mahkemenin münhasır yetkili mahkeme olacağını kabul etmiştir. Bu şekilde yapılmış olan yetki sözleşmesinin, münhasır yetkili olacağı, madde gerekçesinde de açıkça belirtilmiştir. Görüldüğü üzere, taraflar, salt bir münhasır yetki sözleşmesiyle, kanunun öngörmüş olduğu genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmış olmaktadırlar. Taraflar, bu sonucun ortaya çıkmasını istemiyorsa, yani genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa yetki sözleşmesinde bunu ayrıca belirtmek zorundadırlar. Buna göre, münhasır yetki sözleşmesinden kasıt, tarafların yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemeden başka bir mahkemede dava açılamaması üzerinde anlaşmalarıdır. (Yargıtay —-. HD —- Karar)
Dosyamız arasında mevcut olan, davacı ve davalı arasında imzalanan ve her iki tarafın kaşe ve imzasının bulunduğu —–ve ek protokolün İhtilafların halli başlıklı 15. Maddesinde “Taraflar işbu protoklün yorumu ve uygulamasından doğabilecek her türlü ihtilafta yetkili yargı mercilerinin İstanbul Merkez (Çağlayan) Mahkeme ve İcra Müdürlükleri olduğunu kabul be beyan etmişlerdir.” denilerek yetkili mahkemelerin İstanbul Mahkemeleri olarak belirtildiği, tacir olan taraflar arasında yapılan sözleşmedeki düzenleme dikkate alındığında, sözleşmede yetkiye ilişkin aksine başka bir hüküm de bulunmadığından 15.12.2012 tarihli sözleşme ve eki protokolün 15. Maddesinde münhasıran İstanbul mahkemelerinin yetkili kılındığı, asıl dava ve birleşen dava uyuşmazlığının aynı sözleşmeden doğduğu ve mahkememizin davaya bakmasını gerektirecek herhangi bir kesin yetki kuralı da bulunmadığından İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğu sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Asıl dava yönünden Mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE, yetkili mahkemenin İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğuna,
2-Birleşen dava yönünden Mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE, yetkili mahkemenin İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğuna,
3-HMK 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, belirtilen süre içerisinde dosyanın gönderilmesi için talepte bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-HMK 331/2. maddesi uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücretinin yetkili mahkemede değerlendirilmesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.