Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/482 E. 2018/845 K. 15.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/482 Esas
KARAR NO : 2018/845

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/04/2018
KARAR TARİHİ : 15/11/2018

Dosyanın İstanbul Anadolu ———-.Asliye Hukuk Mahkemesinin——— esas ——— Görevsizlik Kararı ile Mahkememize tevzi edildiği, mahkememizin ———————-esasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ——————— mobil telekomünikasyön hizmetlerini önce ————–ile imzaladığı, daha sonra 4673 Sayılı Kanunun geçiçi 2.ince maddesi gereğince ————ile yenilediği “İmtiyaz Sözleşmesi” kapsamında yürüttüklerini, müvekkili şirketin belirtilen imtiyaz çerçevesinde abonelerine mobil elektronik haberleşme hizmeti sunduğunu, hisseteleri ———————– olen ilk Türk şirketi olduğunu, müvekkili şirketin isim ve logosu ile birçok ürünü TPE nezdinde marka olarak tescilli olduğunu, bu kapsamda müvekkili şirketin markası “—— tanınmış marka statüsünde olduğunu, ———- nezdinde “özel————-“tescil numarası ile koruma altında olduğunu, kurulduğu günden bu yana toplumsal sorumluluk bilinci ile kültür, sanat, spor farklı alanlarda birçok projeye destek verdiklerini, çocukların eğitimini desteklemek amacıyla da bugüne değin pek çok projenin önemli destekçilerinden biri olduğunu, müvekkilinin gençlere ve eğitime verdiği destek, son zamanlarda gündemde yer alan ——ait olduğu söylenen yurtlarda vuku bulan tecavüz skandalı nedeniyle ciddi biçimde çarptırıldığını, sosyal medyada adeta müvekkili ———-adına bir karalama kampanyasına dönüştürüldüğünü, davalının 26/03/2016 tarihinde ————- adli kişisel ——- hesabından müvekkili şirket ile ilgili olarak ”———————–tecavüze destek nasıl gidiyor.” kişilik haklarına ağır bir biçimde saldıran ve müvekkili çok ciddi ve haksız somut olgu isnadında bulunan————- paylaştığını, davalının paylaşmış olduğu bu iletilerinde müvekkili şirkete haksız, ağır ve hukuka aykırı ithamlarda bulunduğunu, Türk Medeni Kanunu’nun 25.maddesi ve Türk Borçlar Kanunu’nun 49.ve 58.maddeleri ile Türk Ticaret Kanunu’nun 55-56 maddeleri uyarınca müvekkili ————————- haksız ve mesnetsiz ve hukuka aykırı olduğu isnat eden ve bu şekilde müvekkili şirketin kişilik haklarını açıkça ihlal ettiğini, bunun yanı sıra müvekkili şirketi mali olarak zarara uğrattığını, davanın kabulünü, davalının müvekkili şirketin kişilik haklarını ve ticari itabırın ağır bir biçimde ihlal eden ve aynı zamanda TTK. madde 55 uyarınca gerçeğe aykırı ve incitici beyanlarla müvekkili şirketin rakibini rekabette öne çıkararak haksız rekabete sesbebiyet veren açıklamaları nedeniyle 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı cevap dilekçesinde özetle; kendisinin hakaret ve küçük düşürme amacının olmadığını, eleştiri konusunun—— sponsorluk olayı olduğunu, adı tecavüzle özdeşleşen, yasa dışı uygulamaları olan —– halen sponsorluğa devam etmesini eleştirdiğini, hakaret etmediğini, söylediklerinin eleştiri sınırları içinde kabul edilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Dava, davacı şirketin dava dışı——– maddi anlamda destekçi olması nedeniyle,– ait olduğu söylenen yurtlardan vuku bulan tecavüz olayları nedeniyle davalı tarafından sosyal medyada paylaşılan ileti sonucu davacı şirketin kişilik haklarını ve ticari itibari zedelediğinden ve TTK’nın 55.maddesi gereğince haksız rekabete sebebiyet veren açıklamalarından bahisle manevi tazminat talebine ilişkindir.
Dava, İstanbul Anadolu —–.Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış, Mahkemenin verdiği görevsizlik kararı kesinleşerek süresinde talep ile mahkememize gönderilmiştir.
Davacı taraf davalının —— hesabından paylaştığı ‘————– ” şeklinde paylaşımın kişilik haklarını ihlal ettiğini ticari itibarını zedelediğini belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuş, davalı taraf dava konusu ———— atıldığı ileri sürülen hesabı ve paylaşımı inkar etmemiş, ————— ifadenin eleştiri sınırları içinde kaldığını, hakaret etme, küçük düşürme kastı bulunmadığını bildirmiştir.
Uyuşmazlık, davalı tarafından kişisel ——-esabından ———–.” şeklinde sarfedilen ifadelerin davacı şirketin kişilik haklarına saldırı oluşturacak nitelikte olup olmadığı ve haksız rekabete neden olup olmadığı hususuna ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 22/01/2016 tarih ve —–Esas, —Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; ”Tüzel kişilerin manevi tazminat talep edip edemeyeceği tartışmalı olmakla birlikte hukuk düzeninin tüzel kişileri hukuk sujesi olarak tanıdığına ve onlara ad, şeref ve itibar gibi kişisel varlıklar bahşedilmiş olduğuna göre, kişisel varlıklara yapılan saldırı nedeniyle elem ve ızdırap duymayacaklarından söz edilerek tüzel kişilerin manevî tazminat adı ile bir paranın ödetilmesi davası açamayacaklarını kabul etmek yasa koyucunun amacına aykırı düşecektir. Gerek Medenî Kanun ve gerekse Borçlar Kanunu yalnız gerçek kişilerin değil, aynı zamanda tüzel kişilerin de kişisel haklarını korumaktadır. Günümüzde doktrin ve Yargıtay tarafından yaygın olarak benimsenen görüş, gerçek kişilere özgü olanlar dışında kalan kişilik haklarında tüzel kişilerin de manevi zarara uğrayabileceğini ve bu nedenle manevi tazminat talebinde bulunabileceğini kabul etmektedir.”
AİHM’in 22 Nisan 2013 tarihli ——- başvuru nolu kararında “İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, 10. maddenin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan bilgi ya da düşünceler için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, demokratik toplumun onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. maddede açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini,…” ifade etmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında olgu isnadı ile değer yargısı arasındaki farklara dikkat çekmiştir. Olguların varlığı kanıtlanabilirken, değer yargılarının doğruluğu ispata açık değildir. Bir değer yargısının doğruluğunun kanıtlanması şartını yerine getirmek mümkün olmayıp, bu durum 10. madde tarafından güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkının temel bir parçasını oluşturan düşünce özgürlüğünü bizzat ihlal etmektedir. Ancak mahkeme, bir beyanın değer yargısı teşkil ettiği hallerde dahi, bir müdahalenin orantılılığının, söz konusu beyana dair yeterli bir olgusal dayanak bulunup bulunmadığına bağlı olabileceğini, zira destekleyeci nitelikte olgusal bir dayanağı bulunmayan bir değer yargısının dahi aşırı olabileceği haller bulunduğunu da hatırlatmaktadır. (—————–) AİHM kararlarında internet yayınlarının da basın özgürlüğü kapsamında olduğu kabul edilmektedir.
Somut olaya gelince, davalı tarafından paylaşımın yapıldığı tarihlerde kamuoyuna dava dışı ———-bünyesindeki yurtta öğretmen tarafından çocuklara cinsel saldırı niteliği taşıyan eylemlerin yazılı ve görsel basında ve sosyal medyada uzun süre yer aldığı, toplumun çok büyük kesminden tepki aldığı, eylemin çocuğa karşı yapılmış olmasının ayrıca toplumda bir infial duygusu yarattığı, her ne kadar bu suç sayılan eylemin vakıfla beraber anılması doğru değil ise de toplum psikolojisinde vakfa yönelik sert eleştirilerin de yapıldığı malumdur. Davacı şirketin toplumda bu derecede infialin yaşandığı dönemde ————— olduğunu duyurması çok kişinin tepkisini çekmiştir. Davacı vekili dilekçesinde müvekkili aleyhine karalama kampanyasına dönüşme iddiası ise birbirinden bağımsız çok sayıdaki abonenin eleştiri niteliğindeki sosyal tepki olduğu, bir araya gelinerek bir kampanya olduğu yönünde veri yoktur. Abonenin paylaşımının haksız rekabet oluşturacağı düşüncesi ise yerinde değildir. ————– de yakın tarihteki kararlarında büyük ve halka açık şirketlerin kabul edilebilir eleştiri sınırlarını daha geniş olduğunu belirtmiştir.
Dava konusu olan ————————————olarak yer alan ifadenin kamuoyuna yansıyan olayın tarafları ile ilgili olduğu, davacı tarafça da olay ile ilgili üzüntü duyulduğuna yönelik beyan ile kamuoyuna açıklama yapılmış olduğu, dosya kapsamı, ibraz edilen delil niteliğindeki belgeler ve taraf beyanları birlikte değerlendirildiğinde; davacı şirkete ait operatör kullanıcısı olduğunu belirten davalının paylaşımının içerik olarak kamuoyuna yansıyan olaya ilişkin bir tepki niteliğinde olduğu ve eleştiri sınırlarında kabul edilmesi gerektiği, davalının davacı hakkında sarf ettiği ifadelerin, yukarıda değinildiği gibi hoşa gitmeyen, sarsıcı hatta rahatsız edici olanları dahi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10. maddesi, Anayasa 26. maddesi uyarınca ifade ve düşünce özgürlüğü kapsamında korunması gerektiğinden, davacı aleyhine rakipleri karşısında haksız rekabete meydan verecek mahiyette olmadığından, eleştiri sınırlarında kaldığının kabulü ile davacının kişilik haklarına ve ticari itibarına saldırı niteliğinde bulunmadığı anlaşılarak davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (Emsal: İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi —————. Hukuk Dairesi’nin 13/04/2017 tarihli —————– Esas ——– Karar sayılı kararı)
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar harcı 35,90 TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 170,78 TL harcın mahsubu ile bakiye 134,88 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda kararın taraflara tebliğinden 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. –