Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/469 E. 2018/948 K. 25.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2018/469 Esas
KARAR NO : 2018/948

DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/04/2018
KARAR TARİHİ : 25/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı borçlu şirket arasında eser sözleşmesinden kaynaklı bir borç ilişkisi bulunduğunu, davacının akdedilen sözleşme gereğince davalı şirketin marka yenileme çalışmalarını yürüttüğünü, bu edimi karşılığında davalı şirkete 8.449,40 TL bedelli fatura düzenleyerek gönderdiğini, ancak davalı şirketin fatura bedelini ödemediği gibi faturayı iade etmediğini, davalı şirket aleyhine İstanbul Anadolu ——— İcra Müdürlüğünün 2017/14551 Esas sayılı dosyası ile fatura bedelinin tahsili için, ilamsız icra yolu ile icra takibi başlatıldığını, yapılan bu yasal takip sonucu, davalı borçlu tarafından takibe, borca, ödeme emrine, faiz oranına, işlemiş faize, bütün ferilerine itirazda bulunulduğunu, ve bu sebeple takibin durdurulduğunu, öncelikle haklı davanın kabulünü, haksız şekilde yapılan itirazın iptalini ve takibin kaldığı yerden devamını, kötü niyetli olarak takibe itiraz eden davalı borçlu aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra-inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalı üzerine bırakılmasına dair karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin 15.02.2014 tarihinden bu yana ———– kayıtlarında belirtilen———” adresinde faaliyet gösterdiğini, davalının faal bir şirket olup birden fazla sigortalı çalışanı bulunan şirket olduğunu, huzurdaki davanın ve dayanak icra takibinin, davacı tarafın kötü niyetli ve haksız talebinden ibaret olduğunu, davacı ile davalı şirket arasında 20.12.2016 Tarihli ‘Danışmanlık Sözleşmesi’ akdedildiğini, Her ne kadar taraflar arasındaki sözleşme danışmanlık sözleşmesi başlığı altında tanzim edilmişse de özü itibariyle eser sözleşmesi niteliğinde olduğunu, her iki taraf da bu konuda mutabık olup sözleşme şartlarına göre davacı, sözleşmede liste halinde belirtilen ve müvekkil şirketin “kurumsal kimlik” elde etmesini sağlayacak logo, antetli kağıt, kartvizit tasarımının yanı sıra marka iletişim danışmanlığı, mail imza, teklif dosyası şablonu, etkinlik planlama, pazarlama iletişimi planı gibi konularda çalışmalar yaparak müvekkil şirkete yeni kurumsal bir kimlik kazandırmayı taahhüt ettiğini, ancak aradan geçen 3 aylık süreçte davacı ile pek az konuda ilerleme sağlanabildiğini, davacı tarafın önerilerinin pek çoğunun davalının beklentilerini karşılayacak nitelikte olmadığını, davacıdan ‘marka iletişim tasarımı’ işlerine başlaması talep edilmesiyle kendisi davalıya peşinen 8.000,00 TL’lik fatura tanzim edildiğini, sözleşme ile biçilen değerin 13.125 TL+ KDV olduğunu, buna rağmen neye göre 8.000 TL’lik fatura kesildiğinin bilinmediğini, davalı şirket yetkilileri iyi niyetli olarak sorgusuz fatura bedelini davacıya ödediğini, öncelikli olarak dava dilekçesinin tebliğ tarihinin 04.07.2018 olarak değiştirilmesine karar verilmesini, devamında da haksız ve mesnetsiz olarak açılan davanın reddiNİ, %20’den aşağı olmamak üzere Kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibariyle eser sözleşmesinden kaynaklı fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkindir.
Davacının gerçek kişi olması nedeniyle Mahkememizce davacının tacir olup olmadığı araştırılmasına gidilmiş ve gelen yazı cevaplarından ticaret sicil kaydının bulunmadığı, vergi dairesinden gelen yazı cevabında ve davacı vekilinin dosyaya sunduğu vergi levhası örneğinden davacının kazancının dava tarihi itibariyle 213 sayılı Vergi Usul Kanunun 177. maddesinde öngörülen hadler altında kaldığı anlaşıldığından davacının tacir olmadığı anlaşılmıştır.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 4.maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunun veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nın 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri içinde ticari iş sayılması davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, 6102 sayılı TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar dışında, ticari davayı ticari iş esasına göre değil ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 Sayılı Kanununun 2.maddesi ile değişik 6102 Sayılı TTK ‘nın 5.maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleriyle diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunununda ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 Sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1.maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve istinaf aşamasında Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası 6335 Sayılı Kanununun 2.maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret kanununun 5/(4). maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre yargı çevresinde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması Asliye ticaret mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan Asliye Hukuk Mahkemesinin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olması kararın kaldırılmasını gerektirecek bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.
Somut olayda, davacı esnaf olup, tacir olmadığından TTK’nın 4.maddesi uyarınca ticari dava niteliğinde bulunmayan uyuşmazlığın dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 2.maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden Mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (Yargıtay———– Hukuk Dairesi’nin 03/10/2016 tarihli 2016/6760 Esas ve 2016/8201 sayılı kararı, Yargıtay ——–. Hukuk Dairesi’nin 03/11/2016 tarihli 2016/9773 Esas 2016/9963 sayılı kararı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi ————-. Hukuk Dairesi’nin 12/04/2017 tarihli 2017/194 Esas, 2017/262 Sayılı kararı)
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın görevsizlik nedeniyle dava şartı yokluğundan usülden REDDİNE,
2-Görevli mahkemeninin İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğuna,
3-Karar kesinleştiğinde süresinde talep halinde dosyanın Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
4-HMK 20.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine belirtilen süre içerisininde dosyanın gönderilmesi için talepte bulunmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına ( ihtar edildi),
5-HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemede değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.