Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1456 E. 2022/847 K. 17.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2018/1456 Esas
KARAR NO : 2022/847

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/12/2018
KARAR TARİHİ : 17/11/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle:—– parselde bina yapım işini ihale sonucu aldığını, alt yüklenici olarak da müvekkili firma ile sözleşme yaptığını ve yapım işini müvekkili firmaya taşeron olarak verildiğini, firmada yapım işi için gerekli olacak beton malzemesini davalı —–tedarik etmek için 10.07.2018 tarihinde davalı taraf ile görüştüklerini, bu görüşmenin sonucu sipariş formu doldurulduğunu ve henüz hiçbir mal teslimatı yapılmadan, bedelli 14.12.2018 vade tarihli çek alındığını, çekin bu güne kadar iade edilmediğini, taraflarına verilen 3.188.80 TL’lik bedel dışında, bedelsiz kaldığını açıklanan nedenlerle, İİK 72/3 teminatsiz tedbir kararı verilmesini ve müvekkili firmanın borçlu olmadığının tespiti ile 62.540.00TL’lik çekin istirdadına, 3.138.80 TL’nin mahkemeye depo edilmesini, çek bedelinden düşülerek bakiye kalan 59.401,20 TL yönünden müvekkili firmanın borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı tarafın dosyaya cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibari ile kambiyo senedinden dolayı borçlu olunmadığının saptanması istemine yönelik icra takibinden önce açılmış menfi tespit davasıdır.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin 11/07/2019 günlü ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktalarının tespiti ile tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanarak bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonuca gidilmiştir.
Yargılama sırasında Mahkememizce alınan 20/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davayı konu ——- bedelli 14.12.2018 vade tarihli çekin her iki tarafın muhasebe kayıtlarında mevcut olduğu, bu konuda çekişme bulunmadığı, davacının sipariş avansı veya teminat mahiyetinde önceden vermiş olduğu 62.540.00 TL Çekin davalı tarafından nakde çevrilerek tahsil edildiği, davalının 3.188.80 TL’lik ürün vermiş olması nedeniyle davacının işbu çekten bakiye 59,401,20 TL alacaklı olduğu, davacı sözleşmenin fesih edildiğini haklı nedenlerle ortaya koyarak, karşı tarafa yazılı bir belge ile ——-projesinin iptal edildiğini ve bu nedenle yüklenici olarak işi yapamayacağını davalıya yazılı ihbarda bulunduğuna dair dosyada mevcut bir belge bulunmadığını belirtmiştir.Mahkememizce alınan 16/12/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı şirket tarafından davalı şirkete keşide edilen 62.540,00 TL’lik çekin verilmesine neden olan malların teslim edilmediği iddiasıyla borçlu olunmadığının tespitine ve çekin iptali talebine yönelik davalı şirket aleyhine ikame edilmiş işbu menfi tespit davasında, davacı firmanın sözleşme ile yükümlendiği 14.12.2018 keşide tarihli, 62.540,00 TL tutarındaki avans çekini davalı şirkete keşide ederek sözleşmede kendi üzerine düşen edimini yerine getirmiş olduğu, buna mukabil olarak davalı şirketin sözleşmede yükümlenmiş olduğu 325 M3 hazır beton ürününün üretim ve davacı firmaya sevkine karşılık davacıdan avans olarak aldığı 62.540,00 TL’lik çeke karşılık sadece KDV dâhil 3.138,80 TL’lik 19 M3 hazır beton ürününü teslim ettiği, davaya konu çekin 59.401,20 TL’sine sına karşılık gelen kısmını teslim etmeyerek çekin 59.401,20 TL’lik kısmının bedelsiz kalmasına sebebiyet verdiği tespit edilmiş olup, davacı şirketin 62.540,00 TL’lik çekin iptaline ve/veya işbu çekin 59.401,20 TL’lik kısmı nedeniyle davalı şirkete borçlu olunmadığının tespiti ile söz konusu bedelin istirdadına yönelik taleplerinin takdirinin yüce mahkemeye ait olacağı sonuç ve kanaatlerine varıldığı belirtilmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, taraflar arasındaki ticari ilişkiye istinaden avans olarak verilmiş —-eri nolu ve 62.540,00 TL bedelli çekin, teslim edilen mal bedelinin 3.138,80 TL olup geriye kalan malın teslim edilmemesi iddiasıyla bakiye kalan 59.401,20 TL yönünden borçlu olunmadığının tespiti ya da 3.138,80 TL’nin mahkemeye depo edilerek 62.540,00 TL bedelli çekin istirdatı ile davacının borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.Yargılama sırasında her ne kadar davalı şirket hakkında iflas kararı verilmiş olmasından bahisle Mahkememizce İİK m.194 uyarınca yargılamanın 2.alacaklılar toplantısından 10 gün sonrasına kadar bekletilmesine dair karar verilmiş ise de, iflas kararının İstinaf mahkemesince kaldırılması üzerine, ——sayılı dosyası kapsamında yapılan yargılama sonucunda iflas kararı verilmeksizin ——talebinin reddedildiği, ——- iflas dosyasında devam eden tasfiyenin de durduğu ve dosyanın işlemden kaldırıldığı belirtildiğinden yargılamaya devam edilmiştir.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (TMK m. 6 m.).İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle ortadan kalktığını ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle sona erdiğini ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira davacı borçlu, senedin varlığını kabul etmekle birlikte bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları ile somut olayda; taraflar arasında hazır beton alım-satımı konusunda ticari ilişki bulunduğu, davacı ve davalı şirket arasında varılan anlaşmaya göre davacı şirketin, dosyaya sunulan hesap —– anlaşıldığı üzere 20.07.2018 tarihinde davalı şirkete bu anlaşmaya karşılık 14.12.2018 ileri vadeli, —— çek numaralı ve 62.540,00 TL bedelli çeki verdiği, bu hususu ticari defterlerine davalı şirkete avans olarak verilen borç olarak kaydetmiş olduğu, davalının davacıya 2 adet satış faturası karşılığında toplamda 3.138,80 TL’lik hazır beton satışını gerçekleştirdiğinin davacının da kabulünde olduğu, bu durumda davacıya karşı 3.138,80 TL’lik edimin yerine getirildiği, bu hususun davacının ticari defterlerinde de keşide edilen çek tutarından mahsup edilmek suretiyle kaydedilmiş olduğu, sonuç olarak davacının aralarındaki sözleşme gereği çek keşide edip davalıya vererek üzerine düşen yükümlülüğünü yerine getirdiği ancak davalı tarafın aralarındaki anlaşmaya göre kalan hazır beton miktarını davacıya teslim etmediği, teslim edildiği ve borcun yerine getirildiğine dair davalı tarafça dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı ve davacının vermiş olduğu çekin 59.401,20 TL’lik kısmının bedelsiz kaldığı anlaşıldığından, davacının dava konusu edilen çekin 59.401,20 TL’lik kısmından dolayı borçlu ve davalının da bu miktar yönünden alacaklı konumda olmadığının bilimsel verilere ve maddi gerçeğe uygun, denetime elverişli bilirkişi raporunda belirtilerek yapılan hesaplamanın gerekçeli ve denetlenebilir nitelikte olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile,
Davacının davalıya karşı, davaya konu ——seri numaralı 14.12.2018 tarihli çekin bakiye bedeli olan 59.401,20 TL borçlu olmadığının tespitine,
2-Alınması gereken 4.057,69 TL karar harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.101,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.956,19 TL harcın davalıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.101,50 TL peşin harç ve 35,90 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 1.137,40‬ TL harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 159,45 TL tebligat, posta ve müzekkere gideri, 2.300,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.459,45 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davalılar tarafından yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli—– esaslara göre belirlenen —— vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafların yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.