Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1387 E. 2019/1166 K. 21.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1387 Esas
KARAR NO: 2019/1166
DAVA : Menfi Tespit
DAVA TARİHİ: 28/04/2016
KARAR TARİHİ: 21/11/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinden özetle; Davalı … vekili tarafından aleyhime——- TL bedelli senede davalı olarak Anadolu –. İcra Dairesi —- sayılı dosyasıyla — TL icra takibine başlandığını takip alacaklısı şahsa böyle bir borcun bulunmadığını, davalıya verilmiş olduğu senet aynı işyerinde çalıştığı süre içerisinde ve samimi arkadaş ortamında kendisinden belirli zamanlarda işsiz kaldığını kirada oturduğunu ödeme güçlüğü yaşadığını bu sebeplerle imzalamış olduğu seneti aldığını, davalıya tapuya sadece senetteki borcuna teminat olarak verebileceğini fakat borcu ödediğinde yada karşılıklı uzlaşma sonucu evin 3. kişilere satılması durumunda senetteki miktarın ve yasal faizin düşülerek geri kalan miktarını tarafıma iade edilmesi şartıyla davalı … ‘dan senedi istediğimde ise kendisine vereceğini söylediğini davalıya tapu devri senet karşılığında yapıldığı yazılı olarak belirtilmemiş olsa da yaşanan süreç senetteki borcu tapu devri yapıldığı için ortadan kalktığını davalı tarafın ödenmesi gerektiği halde bir ödeme yapılmadığını bu sebeplerle davalıya borcunun olmadığını tespit edilerek davalının haksız ve kötü niyetli takip yapması olması nedeniyle icra takibinin iptal edilmesini talep etmiştir.
SAVUNMADavalı vekili cevap dilekçesinden özetle; Davacı tarafından açılan dava haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu davacı taraf konuyu senedin teminat amacıyla verildiğini bu nedenle borcununun olmadığını iddia ettiğini davacı tarafından sunulan dava dilekçesinde bile senet üzerine veya herhangi bir yazılı şekilde teminat senedi olduğuna atıf yapılmadığı açıkça ikrar edildiğini dolasıyla takibe konu senedin teminat senedi olduğu kabul edilemez olduğunu davacı tarafından işbu dava haksız ve kötü niyetli olarak açılmış olduğunu bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, davalı tarafından davacı aleyhine takibe konulan bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti talebine ilişkindir.
İstanbul Anadolu—. İcra Müdürlüğü’nün — Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde; takip alacaklısı davalı … tarafından —- keşide tarihli,—- vade tarihli,—TL bedelli bonoya dayalı, —TL asıl alacak, — TL işlemiş faiz olmak üzere toplam —- TLnin tahsili için davacı … ‘e karşı, kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlattığı anlaşılmıştır.
Takibin dayanağı olan bononun incelenmesinde;Keşidecisinin … ,lehdarının … olan,— keşide tarihli,- vade tarihli,—TL bedelli olduğu ve senedin ön ve arka yüzünde senedin teminat senedi olduğuna dair herhangi bir beyanın yada şerhin olmadığı görülmüştür.
Dava konusu taşınmaza ait tapu kaydı ve satış senedi getirilip incelenmiş, taşınmazın — günlü,— yevmiye nolu işlemle davacı tarafından davalıya, iddialarını kanıtlayıcı ibareler yazılmadan doğrudan satılmış olduğu anlaşılmıştır.
Dava öncelikle İstanbul Anadolu -.Asliye Hukuk Mahkemesinde açılmış olup,ilgili mahkemece — Esas,—Karar sayılı kararı ile — tarihinde verilen ”Davanın Reddine ”dair kararının istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi -.Hukuk Dairesinin — Esas,— Karar sayılı, —kararı ile Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek İstanbul Anadolu -.Asliye Hukuk Mahkemesinin kararının kaldırılması üzerine dosya tevzii edilerek mahkememize gönderilmiştir.
Davacının delillerinde dayanmış olduğu ve dosyaya görevsiz mahkemece celbedilmiş olan, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına ait —- soruşturma evrakının incelenmesinde, davacının davalı hakkında dolandırıcılık suçundan dolayı yapmış olduğu şikayet sonucunda savcılıkça, — karar sayılı,—- günlü kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Davacının delillerinde dayanmış olduğu ve uyap üzerinden görevsiz mahkemece getirtilmiş olan ,Devrakani Asliye Hukuk Mahkemesine ait — esas sayılı dava dosyası incelenmiş, mahkemenin — karar sayılı, — günlü kararı ile davalı tarafından davacıya karşı açılan müdahalenin önlenmesi davasının kabulüne karar verilerek davacının dava konusu taşınmaza yönelik müdahalesinin önlenmesine karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Davacının dilekçelerinde iddiası; davalıdan almış olduğu ödünç karşılığında düzenlenen senedi vadesi geldiğinde ödeyememesi sebebiyle senede teminat olmak üzere tapuda üzerine kayıtlı taşınmazını devrettiğini ve senedin vadesi ile ödeme günü arasındaki vade farkından doğacak yasal faiziyle birlikte borcunu ödemesi halinde tapusunun iade edileceği yada karşılıklı uzlaşma sonucu evin –.kişilere satılması durumunda senetteki miktarın ve yasal faizin düşülerek geri kalan miktarın davacıya iadesi şartıyla ve haricen bir bedel almadan taraflar arasında sözlü anlaşma yapıldığını, tapu devrinin bonodaki borca karşılık teminat olarak yapıldığı resmi senette yazılı olmasa da tapu devriyle borcunu ifa ettiğinin kabul edilmesini böylece senedin bedelsiz kaldığını bildirmiştir.
Bilindiği gibi inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder. Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar.
Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
Diğer bir bakış açısıyla taşınmazın mülkiyeti inanılana (alacaklıya) geçmiştir. Taşınmazda inanarak satanın (borçlu) mülkiyet hakkı kalmadığı gibi, alıcının bu mülkiyet hakkı üzerinde kurulmuş olan bir rehin hakkından da söz edilemez. Bu durumda; gayrimenkul rehni bakımından geçerliliği olan 4721 s. Türk Medeni Kanununun (TMK) 873. maddesinin inanç sözleşmelerine dayalı temlike konu taşınmazlar bakımından uygulama yeri olmadığı da kuşkusuzdur. Nitekim bu düşünce Hukuk Genel kurulunun —- gün ve —- sayılı kararında da aynen benimsenmiştir.
Bilindiği gibi, inanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. (818 s. Borçlar Kanunu 818 s. Borçlar Kanununun (BK). m.; 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 97. m.) Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK’nin 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda somut olaya bakıldığında, davacı dava konusu taşınmazın davalıya temlikinin, davalıdan almış olduğu ödünç karşılığı düzenlenen senede teminat amaçlı olduğu ve aralarındaki sözleşmenin sözlü olduğu yönündeki iddiası değerlendirildiğinde, davacının taşınmazın devrine dayanak yaptığı taraflar arasında yapılmış olan sözleşme ,inançlı sözleşmedir.Hemen belirtmek gerekir ki, böylesi bir iddianın — tarih, —- sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca yazılı delille kanıtlanması gerektiğinden kuşku yoktur.Davacı inançlı sözleşmeye dair yazılı delil dosyaya sunmamıştır.Dava konusu taşınmaza ait tapu kaydı ve satış senedi getirilip incelenmiş,resmi senette inançlı sözleşmeye dayanan bir satış olduğuna ilişkin herhangi bir ifade bulunmayıp,taşınmazın davacının almış olduğu ödünç karşılığı düzenlenen senede teminat olarak devredildiği yazılı değildir.Dolayısıyla davacı, inançlı sözleşme doğrultusunda taşınmazını devrettiği iddiasını ispatlayamamış olup tapu devrinin bonodaki borca karşılık teminat olarak yapıldığı resmi senette yazılı olmasa da tapu devriyle borcunu ifa ettiğinin kabul edilmesini böylece senedin bedelsiz kaldığı iddiasını da gerek tapu devrine ilişkin resmi senette gerekse bono üzerinde bu iddiasını ispatlayacak herhangi bir ibare ya da şerh bulunmaması sebebiyle, davacının taşınmazını, dava konusu bonodan kaynaklanan borcunun ifası için devrettiğine ve senedin bedelsiz kaldığına ilişkin iddiasını ispatlayamamış olduğu mahkememizce kabul edilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2- Dosya Adli Yardım Talepli açıldığından Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 44,40 TL başvurma harcı ile 44,40 TL peşin harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafça sarfedilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 20,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5- Karar tarihinde yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 3.120,00 TL nispi avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 21/11/2019