Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1341 E. 2019/154 K. 05.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1341
KARAR NO : 2019/154
DAVA : İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 12/11/2018
KARAR TARİHİ: 05/02/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki nedeniyle müvekkilinin farklı zamanlarda davalıya borç para verdiğini, borçların ödenmemesi nedeniyle davalı şirket ile aralarında 02/08/2018 imza tarihli güncel borç tutanağı imzalandığını, yine borcun ödenmediğini, davalı şirketin 08/10/2018 tarihli mutabakat mektubu imzaladığını, bu belge ile davalının 31/08/2018 tarihi itibariyle müvekkiline 12.528.787,42 USD borcu bulunduğunu kabul ettiğini, borcun tahsili için İstanbul Anadolu 5. İcra Müdürlüğü’nün ——- sayılı dosyası ile davalı hakkında takibe geçildiğini, davalının takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, takip tarihi itibariyle borç miktarının 12.584.760,00 USD olduğunu, alacaklarının muaccel olduğunu, rehinle veya başka suretle teminat altına alınmadığını, davalı tarafça icra dosyasına sunulan itiraz dilekçesinde müvekkilinden borç alındığının açıkça ikrar edildiğini, borcun davalının da kabulünde bulunduğunu, davalı şirketin alacaklılarından mal kaçırma ve aktiflerini elden çıkarma riskinin bulunduğunu ileri sürerek öncelikle dava konusu alacağı karşılığında davalı şirketin taşınır ve taşınmaz malları ile 3.kişilerdeki tüm hak ve alacakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına, davanın kabulü ile davalının İstanbul Anadolu 5. İcra Müdürlüğü’nün ——— sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptaline ve takibin devamına, davalının alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında 02/08/2018 tarihli 2 adet Hisse Devir Sözleşmesi imzalandığını ve bu sözleşmeden doğabilecek tüm uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözüme kavuşturulmasına karar verildiğini, bu davaya bakmaya ve ve davadan sonra talep edilen ihtiyati haczi değerlendirmeye mahkemenin görevli ve yetkili olmadığını, davacının müvekkili şirkette halen %12,22 oranında hisse sahibi olduğunu, 2008 yılından bu yana müvekkili ve müvekkilinin hissedarı olduğu 9 adet şirkette davacı ile ortaklık ilişkisinin bulunduğunu, davacının hissedarı olduğu davalı şirkete 2013 yılından itibaren çeşitli miktarlarda ödemeler yaptığını, davacı tarafından zaman zaman verilmiş hissedar avanslarının müvekkili tarafından çeşitli tarihlerde davacıya geri ödendiğini, davacı ile müvekkili arasında yıllara dayalı bir ortaklık ve cari hesap ilişkisi bulunduğunu, davacının alacağının belirsiz olduğunu ve vadesinin gelmediğini, İİK 257/1 maddesine göre ihtiyati haciz kararı verilmesinin şartlarının oluşmadığını, taraflar arasında imzalanan Hisse Devir Sözleşmelerinin 4. ve 10. maddelerinde belirtildiği üzere borcun muaccel olmadığını ve tarafların borcun 18 aylık sürenin sonunda mahsuplaşma yolu ile ödenmesini öngördüklerini, yapılan hisse devirleri nedeniyle ilave devir bedeli doğabileceğini ve ilave devir bedelinin doğduğu tarihte kalan borcun olması halinde mahsup edileceğini, borç olmaması halinde davacının müvekkiline ödeme yapacağının sözleşmeler ile açıkça kabul edildiğini, borç miktarının muayyen olmadığını, sözleşmelerin 10.1.1 maddesi ile 18 aylık süre boyunca müvekkilinin şirket hisselerinin devri veya projenin gerçekleştiği gayrimenkullerin satışı için yetkilendirildiğini, taraflar arasında yapılan sözleşme ile borcun muaccel hale gelmesi ve alacak – borç miktarının belirlenmesi için kapanış tarihinden itibaren en az 18 aylık bir sürenin öngörüldüğünü, 18 aylık sürenin sonunda yapılacak mahsuplaşma ile müvekkilinin alacaklı da olabileceğini, takip ve dava tarihi itibariyle gayrimuayyen olan ve vadesi gelmeyen bir borç için ihtiyati haciz kararı verilmesinin usul ve kanuna ve Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, davacının yaklaşık ispat yükümlülüğünü yerine getirmediğini,takip tarihinden önceki dönem için istenen 111.655,00 USD gecikme zammının yasal dayanağının olmadığını, varlığı ve miktarının yargılamayı gerektiren ve muaccel olmayan alacak için icra takibi yapılmış olmasının davacının kötü niyetli olduğunun göstergesi olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, İİK 67/2 maddesi uyarınca davacının talep ettiği miktarın %20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile; İİK.nun 67.maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf 02/08/2018 tarihli güncel borç tutanağı başlıklı belge ile 08/10/2018 tarihli mutabakat belgesine dayanarak davalıdan alacaklı olduğunu iddia ile başlattığı takibe itirazın iptali istemiyle dava açmış, inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesiyle öncelikle imzalanan 02/08/2018 tarihli hisse devir sözleşmeleri uyarınca taraflar arasındaki uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözüme kavuşturulacağının kararlaştırıldığını ileri sürmüştür.
Dilekçeler aşaması tamamlanmış, HMK 138 maddesi uyarınca dava şartları ve ilk itirazlar yönünden dosya üzerinden inceleme yapılmıştır. HMK 116.maddesinde ilk itirazlar düzenlenmiş olup, uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi gerektiği itirazı ilk itirazlar arasında sayılmıştır.
Davacı mahkememizde açtığı davada davalı ile arasındaki ticari ilişkide davalı şirkete zaman zaman borç para verdiğini, davalı şirketin yönetim kurulu başkanı ile arkadaşlığı nedeniyle güven ilişkisine rağmen borç ödenmeyince 02/08/2018 tarihli güncel borç tutanağının imzalandığını, ancak ödeme yapılmadığını, bunun üzerine davalının 08/10/2018 tarihli mutabakat mektubunu imzalayarak 31/08/2018 tarihi itibariyle 12.528.787,42 USD borcu kabul ettiğini ancak ödeme yapılmadığını ileri sürmüştür.
Davalı yan ise, taraflar arasında imzalanan hisse devir sözleşmelerinin 14.maddesi uyarınca tahkim şartı öngörüldüğünü, açılan itirazın iptali davasına bakmaya mahkemenin görevli ve yetkili olmadığını, davanın tahkim şartı nedeniyle reddi gerektiğini, davacının davalı şirkette %12,22 oranında hissedar olup zaman zaman davalı şirkete ödeme yaptığını ancak davacıya geri ödemesinin yapıldığını, yıllara sari bir ortaklık ve cari hesap ilişkisi olduğunu, 02/08/2018 tarihinde davalının ———–.deki hisselerinin davacıya ve davacının yönetim kurulu başkanı olduğu ——— devredildiğini, davacının dayandığı tutanağın da bu yüzden düzenlendiğini, hisse devir sözleşmelerinin iki aşamalı planlandığını, birinci aşamada mutabık kalınan hisse devir bedeli üzerinden hisselerin tamamının davalı tarafından devredildiğini, ikinci aşamada ise 18 aylık süre zarfında davacı ile davalı şirketin hisselerinin tamamının 3.kişilere satışının öngörüldüğünü bu satıştan elde edilecek gelirin, davalının payına düşen ilave devir bedeli sözleşmelerde mutabık kalındığı üzere davacının alacağından mahsup edilecek olup aşan kısmın ise davacı tarafından davalıya ödeneceğini belirterek dosyaya hisse devir sözleşmelerini de sunmuştur. Davalı vekilinin ilk itirazı taraflar arasındaki hisse devri sözleşmesinde tahkim şartının öngörülmesi nedeniyle mahkemenin yetkili ve görevli olmadığına ilişkindir. Dayanak hisse devir sözleşmelerinin 14.maddesinde bu sözleşmenin uygulanmasından ve yorumlanmasından çıkacak uyuşmazlıklar için tahkim şartı getirilmiştir.
Davacının sunduğu güncel borç tutanağı ve hisse devri sözleşmelerinin birlikte değerlendirilmesi yapıldığında sözleşmenin tanımlar maddesinde geçen bir kısım terimlerin güncel borç tutanağına da aynen aktarıldığı görülmüştür. Örneğin güncel borç tabiri sözleşmenin 4.2.2 maddesinde atfedilen anlama karşılık gelmekte yine kalan borç tabiri de sözleşmenin 4.2.4 maddesinde yerini bulmaktadır. Sözleşmenin 4. maddesi devir bedeli, ödenmesi ve borcun naklini düzenlemektedir. 4.2.1 maddesinde sözleşmede kararlaştırılan devir bedeli ile 4.1.2 maddesinde belirtilen ilave devir bedeli için devralan tarafından nakit ödeme yapılmayacağı, devir bedeli ve doğması halinde ilave devir bedelinin mahsuplaşma yoluyla ödeneceği kabul edilmiştir.
Sözleşmelerin 4.2.2 maddesinde …’un ——— verdiği borcun işlemiş faiziyle birlikte ——–itibariyle güncel tutarına ilişkin olarak … ve —— arasında 02/08/2018 tarihli ayrı bir protokol imzalandığını, söz konusu protokol kapsamında belirtilen tutarın güncel borç tutarı olduğunu, 4.2.3 maddesinde … ve ——– devir bedeli tutarının güncel borçtan kapanış tarihi itibariyle mahsup edilmesi konusunda mutabık olduklarını, böylece güncel borcun devir bedeline tekabül eden kısmının kapanış tarihi itibariyle ödenmiş olacağını, … ve ——- iş bu sözleşme kapsamında ilave devir bedeline hak kazanması halinde ilave devir bedeline denk gelen tutarın —————.’a o gün itibariyle kalan borcundan mahsup edilerek ödenmesini taraflar kabul ve taahhüt etmişlerdir. 4.2.4 maddesinde de güncel borçtan devir bedeli düşüldükten sonra kapanış tarihi itibariyle kalan borcun baki olduğu sözleşme kapsamında gerçekleşecek kapanışın ——– kalan borcunu sona erdirmeyeceği, kalan borç ve taahhuk eden faize yıllık %6 üzerinden faiz işlemeye devam edeceği düzenlenmiştir. Sözleşmenin 10.4 maddesinde ise ilave devir bedelinin nasıl hesaplanıp ödeneceği düzenlenmiş, sonuç itibariyle ilave devir bedelinin hesaplanması kesin ve bağlayıcı hale geldiği gün itibariyle, kalan borçtan düşülüp halen kalan borç varsa 4.2.4 maddesinde belirtildiği üzere söz konusu borca yıllık %6 faiz işlemeye devam edeceği de kabul edilmiştir.
Sözleşmenin 15.1 maddesi ise sözleşmenin bütünlüğü başlığı altında düzenlenmiş olup aynen “İş bu sözleşme ve bu sözleşmenin parçası olarak veya buna bağlı olarak teslim edilen veya atıfta bulunmak suretiyle iş bu sözleşmenin parçası haline gelen tüm belgeler taraflar arasındaki anlaşmanın tamamını teşkil ve ihtiva eder ve iş bu sözleşme konusu ile ilgili taraflar arasındaki önceki her türlü anlaşma, düzenleme ve anlayışı iptal ederek bunların yerini alır” şeklindedir.
Davacının dayandığı, dava ve takibe dayanak yaptığı “güncel borç tutanağı” belgesi davacının kendisinin de kabul ettiği üzere sözleşmenin 4.2.2 maddesinde belirtilmiştir. Sözleşmenin 15.madde hükmüyle bir arada değerlendirildiğinde güncel borç tutanağının hisse devir sözleşmesinin bir parçası haline geldiği, dolayısıyla güncel borç tutanağına hisse devir sözleşmesinden bağımsız olarak dayanılamayacağı, uyuşmazlığın tek başına davacının sunduğu protokol uyarınca çözümlenmesinin mümkün olmadığı, davacının dayandığı güncel borç tutanağı belgesinin hisse devir sözleşmesi hükümlerine tabi olduğu, hisse devir sözleşmesinde taraflar arasında bu sözleşmenin uygulanmasıyla ilgili olarak ortaya çıkacak uyuşmazlıklar için tahkim şartını koruyabildiği, anlaşıldığından taraflar arasında geçerli bir tahkim sözleşmesinin mevcut olduğunun kabulüyle mahkememizin yargılama yapma yetkisi bulunmadığından davanın HMK 116/1-b ve 117/3 maddeleri uyarınca usulden reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın davalının tahkim itirazının kabulüyle HMK 116/1-b ve 117/3 maddeleri uyarınca usulden REDDİNE,
2-Karar harcı 44,40 TL.nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 796.392,86 TL. harçtan mahsubu ile bakiye 796.348,46 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri olmadığından karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde oy birliğiyle karar verildi. 05/02/2019