Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/130 E. 2019/865 K. 10.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR
ESAS NO : 2018/130
KARAR NO : 2019/865

DAVA : İtirazın İptali (Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan Rücuen TazminaHaksız Fiile Dayalı)
DAVA TARİHİ : 23/01/2018
KARAR TARİHİ : 10/09/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan Rücuen Tazminat-Haksız Fiile Dayalı)davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından bireysel genişletilmiş kasko sigorta poliçesiyle sigortalanan ——–plaka sayılı araca 30/05/2017 tarihinde yolda seyir halinde iken davalılardan —- kullanımındaki —- plaka sayılı araç ile kasıtlı bir şekilde çarpması neticesinde ağır şekilde hasara uğradığını, sigortalı araç sürücüsünün diğer araç sürücüsü ile olan husumeti gereği sigortalı araca kasıtlı olarak zarar verdiğini, bu nedenle olayın meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğunu, söz konusu olay nedeniyle sigortalıya 03/07/2017 tarihinde ve 29/08/2017 tarihinde olmak üzere toplamda 17.783,23 TL.ödeme yapıldığını, bu nedenle sigortalının haklarına halef olduklarını, —- plaka sayılı aracın ZMMS.nın davalı sigorta şirketi tarafından düzenlendiğini, söz konusu aracın sahibinin ise diğer davalı şirket olduğunu, davalıların oluşan zarardan müşterek ve müteselsilen sorumlu olduklarını, ödenen tazminatın zarar sorumlularından tahsili için başlatılan takibe davalıların haksız yere itiraz ettiğini belirterek davalıların itirazının iptaliyle takibin devamına ve davalıların %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı sigorta vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin —— plakalı aracın trafik sigorta poliçesini düzenlediğini, ancak dava konusu olayın trafik kazası niteliğinde olmadığını, sigortalı araç sürücüsünün kasten davacının aracına doğru araç sürmesi söz konusu ise bunun sonucunda oluşan zararın teminat altına alınmadığını, öte yandan davacının sigorta şirketleri arasında düzenlenen rü’cu protokolüne uymadan dava açtığını, dava konusu olayda kusur tespiti yapılmadığını, öncelikle kusurun belirlenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar cevap dilekçesi sunmamıştır.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile; İİK.nun 67 maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır. Davacı, kendisi tarafından bireysel genişletilmiş kasko sigorta poliçesiyle sigortalanan —- plaka sayılı araca 30/05/2017 tarihinde yolda seyir halinde iken davalılardan————-kullanımındaki ——– plaka sayılı araç ile kasıtlı bir şekilde çarpması neticesinde ağır şekilde hasara uğradığını, sigortalı araç sürücüsünün diğer araç sürücüsü ile olan husumeti gereği sigortalı araca kasıtlı olarak zarar verdiğini, bu nedenle olayın meydana gelmesinde %100 kusurlu olduğunu, söz konusu olay nedeniyle sigortalıya 03/07/2017 tarihinde ve 29/08/2017 tarihinde olmak üzere toplamda 17.783,23 TL.ödeme yapıldığını, bu nedenle sigortalının haklarına halef olduklarını, ——-plaka sayılı aracın ZMMS.nın davalı sigorta şirketi tarafından düzenlendiğini, söz konusu aracın sahibinin ise diğer davalı şirket olduğunu, davalıların oluşan zarardan müşterek ve müteselsilen sorumlu olduklarını, ödenen tazminatın zarar sorumlularından tahsili için başlatılan takibe davalıların haksız yere itiraz ettiğini belirterek davalıların itirazının iptaliyle takibin devamına ve davalıların %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı sigorta şirketi ——– plakalı aracın trafik sigorta poliçesini düzenlediklerini ancak dava konusu olayın trafik kazası niteliğinde olmadığını, sigortalı araç sürücüsünün kasten davacının sigorta koruması altındaki araca doğru araç sürmesi neticesinde zarar oluştuğunu, bu zararın teminat altına alınmadığını, davacının sigorta şirketleri arasında düzenlenen rücu protokolüne de uymadan dava açtığını, dava konusu olayda kusur tespiti yapılmadığını, öncelikle kusurun belirlenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Diğer davalılar —– plakalı aracın sürücü ve işleteni olup cevap dilekçesi sunmamışlardır.
Dilekçeler aşamasının tamamlanmasıyla mahkememizin 23/10/2018 günlü ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktaları belirlenip tahkikat aşamasına geçilmiş, taraf delilleri toplanıp, bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle sonuca gidilmiştir.
İstanbul Anadolu ——–.İcra Müdürlüğünün 2017/32007 sayılı takip dosyası getirtilmiş, davacının davalılar hakkında asıl alacak ve işlemiş faiz toplamı 18.525,88 TL.nin tahsili için ilamsız icra takibi başlattığı, sigorta tazminatının rücu’en tahsilini talep ettiği, ödeme emrinin davalılardan ————– tebliğ edilemediği ancak takibe itiraz ettiği, diğer davalılara ödeme emrinin tebliği ile süresinde takibe itiraz etmiş oldukları, itiraz dilekçelerinin davacı tarafa tebliğ edilmediği mahkememizde açılan davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır.
Davalı sigorta şirketi ve araç maliki takibe itirazlarında alacağın zaman aşımına uğradığını ileri sürmüş iselerde 30/05/2017 tarihinde meydana gelen kaza neticesinde davacının 03/07/2017 ve 29/08/2017 tarihlerinde dava dışı sigortalısına yaptığı ödemeler için 08/12/2017 tarihinde icra takibine başladığı, dolayısıyla zaman aşımı itirazının yerinde olmadığı anlaşılmış, bu yöndeki itirazlar reddedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
——————— plakalı aracın tescil kaydı getirtilmiş, davalı ————–adına kayıtlığı olduğu görülmüştür.
Davalı sigorta şirketi nezdinde düzenlenen hasar dosyası getirtilmiş,———- plakalı aracın 21/12/2016 düzenleme tarihli poliçe ile ZMMS.nin davalı tarafından yapıldığı kaza tarihinin poliçe süresi içinde kaldığı anlaşılmıştır.
———- plakalı araç davacı sigorta şirketi tarafından bireysel genişletilmiş kasko sigorta poliçesi ile sigortalanmış olup, davacının sigortalasına ———————–.ödeme yaptığı bu yüzden ibraname ve temlik belgesi düzenlendiği belirlenmiştir. Davacı tarafça düzenlenen hasar dosyası dosya içine alınmıştır.
Dosya kapsamında toplanan deliller itibariyle davacının, davalılardan rü’cuen talep edebileceği bir alacağının olup olmadığının belirlenmesi bakımından bilirkişi heyetinden rapor alınmış, ——– plakalı araçta oluşan hasarın aracı kullanan ——- ifadesi ile örtüştüğü, 2918 sayılı Yasa’nın 56 A/1-a ve 73.maddelerinde düzenlenen kuralların ——plakalı araç sürücüsü davalı ——- tarafından ihlal edildiği, bu nedenle olayın meydana gelmesinde %100 oranında kusurlu olduğu, sigortalı araçta oluşan hasar için davacının yaptığı ödeme tutarının da hasarla uyumlu olduğu belirlenmiştir.
Davacı kendi sigortalısına düzenlediği kasko sigorta poliçesi kapsamında ödediği tutarın rücuen tahsilini talep etmektedir. Davacı TTK 1472 maddesine göre sigortalısının haklarına halef olduğu için dava açma hakkına sahiptir. Davalı sigorta şirketi “Sigorta Şirketlerinin Birbirlerine Olan Rücu Taleplerinin Hızlandırılması Hakkında Protokol”e davacının aykırı davrandığını belirterek davanın reddini savunmuş ise de, bu protokol, protokolde imzası bulunan sigorta şirketleri arasındaki iç ilişki olması nedeniyle, protokol gereğince bir sigorta şirketinin karşı taraf sigorta şirketine başvuru yapması gerekliliğinin dava şartı olarak kabulü mümkün değildir. Zira dava açma hakkına yasa hükmü dışında şahıslar arasında yapılan düzenlemeler ile engel getirilebilmesinin kabulü Anayasa’nın 36.maddesindeki hak arama hürriyetine aykırıdır. Davacı sigorta şirketinin protokolde imzası olsa dahi davalı sigorta şirketine başvurmadan dava açmasına yasal bir engeli bulunmadığından davalının bu savunması yerinde görülmemiştir.
Davalı sigorta şirketinin bir diğer savunması ise olayın trafik kazası olmadığı, sigortalı araç sürücüsünün kasten davacının sigortaladığı araç üzerine aracını sürmesi ile zararın meydana geldiği, olayın teminat dışı olduğu yönündedir. Hasarın meydana gelmesine neden olan olayda kaza tespit tutanağı tutulmamıştır.
————– plaka sayılı aracı kullanan —— olay günü karakolda verdiği ifadesinde ——plakalı araç sürücüsünün kendisinin eski erkek arkadaşı olduğunu, uyguladığı şiddet nedeniyle daha öncede adli makamlara müracaat ettiğini ve sürücü hakkında Aile Mahkemesinden alınmış tedbir kararının bulunduğunu, olay günü de davalının aracıyla kendi kullandığı aracın yanına yaklaşarak kaldırıma doğru sıkıştırıp aracı ile bir kaç kez aracına vurduğunu, aynı zamanda tehtit ve hakaret ettiğini, oradan uzaklaştığını, tekrar—————— caddesine geçerken ara yolda bu kez sağ taraftan aracına yaklaşıp birkaç kez direksiyonu kendi aracına doğur kırıp yine aracına vurduğunu beyan etmiştir. Olayın oluş şekli bilirkişi heyeti tarafından davalı sigorta şirketince düzenlenen ZMMS poliçesi kapsamında değerlendirilmiş ve ZMMS Genel Şartları A3 maddesi uyarınca sigorta şirketinin zarardan sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Davalı sigorta şirketi ise araç sürücüsünün kasti eylemi nedeniyle doğan zarardan sorumlu olmadıklarını savunmaktadır. 6102 sayılı TTK.1477/1.maddesi; “Sigortacı sigortalının sorumluluk konusu olayı kasten gerçekleşmesinden doğan zararlardan sorumlu olmaz.” hükmünü içermektedir. Rizikonun kasten gerçekleştirilmesi, zarar sigortalarında, sigortacının sorumluluktan kurtulmasına yol açar (TTK.1429/1). Bu temel ilke sorumluluk sigortalarında da geçerlidir. Sigorta ettiren, sorumluluğa yol açan olayı kasten gerçekleştirmiş olduğu takdirde sigorta korumasından yararlanamayacaktır. TTK.1484/1.maddesi, zorunlu sorumluluk sigortalarında, sigortacının sigorta sözleşmesi uyarınca teminat sağlama yükümlülüğünün mevcut olmaması halinde dahi zarar görene karşı zorunlu sigorta sınırı içinde sorumlu tutulabileceğini hükme bağlamaktadır. Bu nedenle zorunlu sigortalarda, sigortacı kasten verilmiş olan zararlardan dahi sorumlu sayılabilecektir. TTK.1477.maddenin gerekçesinde; “sigortasına güvenerek vermiş olduğu zarar nedeniyle kendi mal varlığında herhangi bir azalma olmayacağından, sigorta ettiren kasıtlı olarak zarar verebilir; bu ise kabul edilebilir bir sonuç değildir” denilmektedir. Bundan çıkan sonuç kastın sigorta teminatı dışında bırakılmış olmasının temel sebebi, sigorta ettirenin kasten vereceği zararlar bakımından korunmaması ve bu hallerde onun mal varlığına binecek olan tazminat yükünün sigortacıya devredilmemesi, sigorta ettiren üzerinde kalmasının sağlanmasıdır. Kasten verilen zararlarda, zarar görene ödeme yapan sigortacı, sigorta ettirene rücu ederek onunla olan ilişkisinde kastın sigorta teminatına girmediğini ileri sürebilecek ve buna dayanarak zarar görene ödediği tutarı sigorta ettirenden geri isteyebilecektir. Kazaya konu eylem kasten gerçekleştirilmiş olsa bile zorunlu sigorta şirketi olan davalı sigorta şirketi 3.kişi konumunda bulunan davacının uğramış olduğu zarardan sorumlu olacaktır. Bu nedenle davalı sigorta şirketinin aksi yöndeki savunması yerinde görülmemiştir.
Toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve yukarıda belirtilen gerekçelerle davacının sigortalısına yaptığı, kadri maruf olduğu belirlenen ödemelerini davalılardan talep edebileceği, davalıların asıl alacak miktarına yönelik itirazlarının yerinde olmadığı mahkememizce kabul edilmiştir. Davacı taraf takip talebinde aynı zamanda işlemiş faiz talebinde bulunmuş olup taraflar bu talebe ve faiz oranına da itiraz etmişlerdir. Rücu davası, sigortalının kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. Bu nedenle sigortacı tarafından açılan rücu davası da bir tazminat davasıdır ve zarar sorumlusu sigortalıya ödemekle yükümlü olduğu tazminat ve faizi sigorta şirketine ödemekle yükümlüdür. Somut olayda davacı sigorta şirketine kasko sigortası ile sigortalanan araç—— adına kayıtlı hususi araçtır. Bu nedenle ödenmesi gereken faiz türünün takipte talep edilenin aksine yasal faiz olduğu kabul edilmiştir. Dava sürücü ve işleten yanı sıra ZMMS poliçesini düzenleyen sigorta şirketine karşı açılmış olup, sigorta şirketi takipten önce temerrüde düşürülmemiştir. Bu durumda davalı sigorta şirketi yönünden temerrüdün takip tarihi itibariyle oluştuğunun kabulü ile takipte bu davalıdan işlemiş faiz istenemeyeceği kabul edilerek, davalı sigorta şirketinin işlemiş faize yönelik itirazı yerinde görülmüştür.
Aracın işleten ve sürücüsü durumundaki diğer davalılar ise davacının sigortalısına ödeme yaptığı tarihten itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu olup takipte avans faizi üzerinden hesaplama yapılarak talepte bulunulduğundan takipte talep edilmesi mümkün olan işlemiş faiz miktarı mahkememizce hesap edilmiş, davacının 03/07/2017 tarihinde ödediği 17.264,03 TL.için takip tarihine kadar 158 gün üzerinden %9 yasal faiz oranı ile yapılan hesaplama ile 672,58 TL.işlemiş faiz, 29/08/2017 tarihinde ödediği, 519,00 TL.için takip tarihine kadar 101 gün üzerinden %9 yasal faiz oranı ile yapılan hesaplama ile 12,92 TL.işlemiş faiz olmak üzere toplam 685,50 TL.işlemiş yasal faiz yönünden davacının davasında haklı olduğu aşan kısım yönünden davanın reddi gerektiği belirlenmiştir.
Davacı tarafça inkar tazminatı talebinde bulunulmuş ise de davaya konu alacak likid olmadığından davacının bu talebi yerinde görülmeyerek reddine karar verilip aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN KISMEN KABULÜNE, İstanbul Anadolu ——İcra Müdürlüğü 2017/32007 sayılı takip dosyasında itirazın davalı sigorta şirketi yönünden 17.783,23 TL.asıl alacak üzerinden ve davalılar ———————-yönünden 17.783,23 TL.asıl alacak ve 685,50 TL.işlemiş yasal faiz toplamı 18.468,73 TL.üzerinden iptaliyle takibin bu tutarlar üzerinden devamına,
Asıl alacağa tüm davalılar yönünden takip tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine,
Fazla talebin reddine,
Dava konusu alacak yargılamayı gerektirdiğinden davacının inkar tazminatı talebinin reddine,
2-Karar harcı 1,261,60 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 317,41 TL harcın mahsubu ile bakiye 944,18 TL harcın (davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun 897,36 TL.si ile sınırlı olması kaydıyla) davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 317,41 TL harcın davalı taraftan tahsili ile davacı taraf ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 41,10 TL ilk masraf, 254,90 TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.200,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.496,00 TL. yargılama giderinden davadaki haklılık oranına göre (%99) takdiren tamamının davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —. deki esaslara göre belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalı taraftan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı ————- kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen kısım göz önünde bulundurularak karar tarihinde geçerli ——————— deki esaslara göre belirlenen 802,65 TL (davalı —–yönünden reddedilen tutar 117,15 TL.olduğundan bu davalı yönünden bu miktarla sınırlı olarak) vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine,
7- Davalı taraflarca yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.