Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/1213 E. 2019/134 K. 31.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR
ESAS NO : 2018/1213 Esas
KARAR NO : 2019/134

DAVA : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/10/2018
KARAR TARİHİ : 31/01/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin sigortalısı olan dava dışı—– ait müstakil konutta hırsızlık hadisesinin meydana geldiğini, hırsızlık sonucu sigortalısının nakit para, ziynet eşya, kıymetli kol saatleri, pasaportunun çalındığını, ayrıca bir adet video kameranın düşürülerek kırıldığını, sigortalısının müvekkiline yaptığı başvuru neticesinde hırsızlık sonucu oluşan hasar nedeniyle müvekkilinin sigortalısına 385.000,00 TL hasar bedeli ödemesi yaptığını, müstakil konutun bulunduğu —– sitesinin güvenliğinden davalı ———— sorumlu olduğunu, hırsızlık olayının yaşandığı konutun güvenlik kameralarının görüş alanı içinde kalmadığını, güvenliğin tam anlamıyla sağlanamadığını, davalı güvenlik firmasının ayıplı hizmet ifasının söz konusu olduğunu, suç işlenmesini engelleyecek tedbirlerin alınmadığını, diğer davalı site yönetiminin ise hasardan kusursuz sorumluluğunun bulunduğunu, site yönetiminin güvenlik personellerinin işvereni statüsünde olduğunu, Borçlar Kanunu 66.maddesine göre site yönetiminin çalışanın işin yapılması sırasında başkasına verdiği zarardan sorumlu olacağını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 385.000,00 TL tazminatın ödeme tarihi olan 08/06/2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı ——– vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu hırsızlık olayının gerçekleştiği 22/04/2018 tarihinin sigorta poliçesinin başlangıç tarihinden önce olduğunu, site yönetimi ile yapılan anlaşmanın 6/b maddesine göre sigorta koşullarına uygun olmayan şartlarda ve/veya kilitsiz kasa dışı ve şirketin iç denetim koşullarına uygun olmayan yerlerde muhafaza edilen şahsi kredi kartı, cep telefonu, cüzdan, çek defteri ve yaprağı, kol saati, kimlik, ruhsat, ziynet eşyası, anahtar, diz üstü bilgisayarlar ve tapu senetlerinin güvenlik hizmeti kapsamı dışında tutulduğunu, bu madde gereği hırsızlık sonucu çalınan eşyaların bazılarının güvenlik hizmeti kapsamı dışında kaldığını, sitenin güvenliğinde müvekkilinden kaynaklanmayan eksik hususların tespit edildiğini, bu hususların site yönetimi ile paylaşıldığını, kapalı devre kameralardan bir tanesinin arızalı olduğunu, sitenin arsaya bakan kapı üzerindeki telin güçlendirilmesi gerektiğinin site yönetimine bildirildiğini, site yönetiminin bu eksiklikleri tamamlamayarak dava konusu olayın meydana gelmesinde kusurlu olduğunu, müvekkilinin sitenin genel güvenliğinden sorumlu olduğunu, bağımsız bölümlerden sorumlu olmadıklarını, sigortalının kendisine ait konutta yeterli güvenlik önlemlerini almadığını, davaya konu olayda müvekkilinin kusur ve sorumluluğu bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı site yönetimi adına ———- vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkiline karşı dava açılamayacağını, davanın ———– karşı açılması gerektiğini, davanın görevli mahkemede açılmadığını, diğer davalı yönünden davaya bakmaya görevli mahkemenin tüketici mahkemeleri, müvekkili yönünden ise asliye hukuk mahkemeleri olduğunu, davaya konu olayda müvekkilinin kusuru bulunmadığını, site yönetiminin sitenin güvenliğini sağlaması adına üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini, yaşanan hırsızlık sonrası davalı güvenlik şirketi ile yolların ayrıldığını ve başka bir güvenlik şirketi ile anlaşıldığını, TBK 66.maddesinin müvekkiline uygulanmasının hukuken mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile; site yönetimine ve güvenlik şirketine karşı konuta meydana gelen hırsızlık nedeniyle uğranılan maddi zararların giderilmesi amacıyla açılan tazminat davasıdır. Davacı … sigortalısına ödediği hasar bedelinin rücuen tahsili amacı ile dava açmıştır.
Dosya kapsamından, dava dışı, davacı … şirketine “Konut (+)” ile sigortalı ——-ait konutta 22/04/2018 tarihinde hırsızlık olayının meydana geldiği, hasar bedelinin davacı … tarafından dava dışı sigortalıya ödendiği ve davacı … şirketinin 6102 sayılı TTK. nun 1472. maddesinde düzenlenen halefiyet ilkesi uyarınca, dava dışı sigortalının konutunun bulunduğu site ile ilgili olarak , davalı site yönetimi aleyhine ve site yönetiminin diğer davalı şirket ile arasında düzenlenen ———— Sözleşmesi nedeniyle davalı güvenlik şirketinin zarardan sorumlu olduğu iddiası ile davalı şirkete karşı iş bu davayı açtığı anlaşılmıştır.
Davanın, sigortanın halefiyet ilkesine dair açılan rücu davası olması, poliçenin tarafları ve davanın niteliği gereğince mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartının öncelikle incelenmesi uygun görülmüştür.
Dava, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK 1472. maddesinden kaynaklanmaktadır. Halefiyet ilkesine dayanan davada, davanın sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki ilişkiye göre, hangi mahkemede görülmesi gerektiğinin değerlendirilmesi gerektiği hususu gerek doktrinde, gerekse de uygulamada çekişmesiz bir şekilde kabul edilmektedir.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3.maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek ve tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileride dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 sayılı yasanın 73.maddesin de ise, bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Diğer yandan, 03 Temmuz 1944 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 37 E-9K.3 sayılı kararında ifade edildiği üzere” Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası içinde söz konusudur.” şeklinde vurgulanmıştır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3/1-“l” bendinde düzenlenen tüketici işleminde, mal veya hizmet piyasaları ayrımı yapılmış, aynı yasanın 13 vd maddelerinde ise ayıplı hizmet düzenlenmiştir. Konutun korunması amacı ile güvenlik firması veya personelinden güvenlik hizmeti alan birey tüketici statüsündedir. Site güvenlik hizmetinin ayıplı ifa edilmesinden doğan uyuşmazlıkların 6502 Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun (mülga 4077 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun) kapsamında olduğu ve tüketici mahkemesinde görüleceğine dair Yargıtay —-. Hukuk Dairesinin 2010/1744 Esas, 2010/8139 Karar ve 08.06.2010 tarihli emsal kararı vb kararlarda ifade edilmiştir. Davacının davalı şirketten güvenlik hizmeti aldığı davalı site yönetiminin de davalı güvenlik şirketini denetleme hükümlülüğü bulunduğuna göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve içtihat hükümleri uyarınca, dava dışı sigortalı gerçek kişi ile güvenlik şirketi arasındaki güvenlik hizmeti bir tüketici işlemi olduğundan, halefiyete dayanılarak açılan davalarda ise mahkemenin görevi dava dışı sigortalı ile zarar sorumluları arasındaki ilişkiye göre belirleneceğinden görevli mahkeme tüketici mahkemesidir. Tüm bu nedenlerle mahkememizce, görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu gerekçesiyle, davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1-c bendinde düzenlenen dava şartı yokluğu nedeniyle aynı yasanın 115.maddesi gereğince usülden reddine dosyanın karar kesinleştiğinde süresinde talep halinde görevli İstanbul Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine,
2- Dosyanın karar kesinleştiğinde süresinde talep halinde görevli İstanbul Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK 331/2 maddesi uyarınca yargılama harç ve giderlerinin görevli mahkemece nazara alınmasına,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.