Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/956 E. 2020/537 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2017/956 Esas
KARAR NO : 2020/537

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/09/2017
KARAR TARİHİ : 15/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Davalı aleyhine İstanbul —. İcra Müdürlüğü’ııi’m—— Sayılı dosyam ile başlatmış oldukları takip davalının yetki itirazı üzerine dosyanın yetkili İstanbul Anadolu —- İcra Miidürlüğü’ne gönderildiğini ve — esasını aldığını davalının kötü niyetli itirazı üzerine takibi durduğunu. davacının şirketler için stratejik planlama, sermaye tahsisi gibi hususlarda danışmanlık hizmeti vermekte olduğunu, davalı şirketin ise —– pazarlamasını mümesilliklerini. acenteliklerini ve ana sözleşmesinde yazdı olan diğer iştigal etmekte olduğunu, davacının davalı firmaya finansal — verdiğini, davalının nakdi kredilerinin gayri nakdi kredilere yönlendirilmesi ve diğer hizmetler hususunda mutabakata vardıklarını ve bu kapsamda da davacı tarafından verilen hizmetin bedeli olarak davalıya iki adet fatura tanzim edildiğini, davacı bahsi geçen faturaları ve ekinde davacı tarafından verilecek danışmanlık hizmetlerine ilişkin —imzalanmış halde davalı firma yetkilisi genel müdür——teslim edildiğini, davalı firma yetkilisi de sözleşmeyi ve faturaları teslim aldığını ancak sözleşmeli imzalamaya gerek görmediğini belirttiğini, davalı firma — tarihinde davacının belirtilen sözleşmede yer alaıı banka hesabına fatura muhteviyatı ve sözleşmeyi de ikrar eder biçimde —— yaptığını, devam eden süreçte davalı firma bakiye borcunu ödemekten imtina ettiğini, davalının——-nezdinde gerçekleştirdiği nakit yönetim sözleşmesi ile ilgili olarak davalı, banka ile yapmış olduğu—yazışmalarını ve nakit yönetim sözleşmesini davacı ile paylaşmış olduğunu ve davacı da bunula ilgili olarak sözleşme ile üstüne düşen görevi ifa ederek danışmanlık verdiğini, sözleşme ile üstüne almadığı konularda dahi davacıya yeni iş imkanları ve yatırım fırsatları koıuısunda aktif çalışma yaptığını —-ile davacıya bildirdiğini, normal şartlar altında, firmalar için ticari sır niteliğinde olan belgelerin kredi çalışması yapabilmesi için davacı ile paylaşıldığını, paylaşılan bilgi ve belgelerin—. Şahıs konumunda olan davacıyla paylaşılmasının mümkün olmayacağını, davacının üzerine düşen sorumluluğa uygun hareket ettiğini ve kendisinden beklenilen hizmeti davalı firmaya fazlasıyla vermiş olduğunu ancak emeğinin karşılığı alamadığını, davalının davacıya bir takım ödemeler yaptığım ancak takibe konu bakiye tutarını ödeneceğini söyleyerek oyaladığını, bunun üzerine başlatılan İstanbul Anadolu –. İcra Müdürlüğü — Sayılı dosyadaki borca kötü niyetli olarak itirazda bulunmuş olduğunu iddia ederek itirazın iptaline karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;”Davalı, davacının ucuz kredi bulma bahanesi ile oyalayarak birtakım girişimlerde bulunmaya çalıştığım ve farklı zamanlarda haksız olarak ödemeler aldığını, davacı tarafın dilekçesinde davacı ile imzaladığı iddia ettiği 03.08.2016 tarihli danışmanlık sözleşmesi olduğunu ileri sürdüğünü ancak davalının böyle bir sözleşmeyi imzalamadığını ve bahsedildiği gibi bir sözleşmenin bulunmadığını, davacı tarafın kötü niyetle davalı tarafın mali durumundan faydalanarak ucuz kredi bulma bahanesi ile davalıyı sürekli oyaladığını ve kredi alma umuduyla ticari geleceğini tehlikeye alarak davacıya ödemeler yaptığını ancak davacının sürekli kredi bulacağını söylediği ve bu arada bir takım faturalar keserek haksız vere borçlandırdığını, davacı taraf dilekçelerinde iyi niyetli olduğunu tüm görevlerini yerine gelirmiş olduğunu söylemiş olmasına karşın davalıyı ovaladığı ve davalıya vaat edilen ucuz kredi kullandırılaınadığını belirttiğini.
Davacı tarafın hak etmiş olduğu bir alacağın söz konusu olmadığı, davacı tarafın imzasız olarak dosyaya sunmuş olduğu danışmanlık sözleşmesinde de “alacak ve borç durumlarında mutabakat esastır.” diye belirttiğini ancak bu konu hakkında bir mutabakattın bulunmadığını beyan etmişitr.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibariyle 2 adet faturadan kaynaklı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkindir.
Davacının gerçek kişi olması nedeniyle Mahkememizce davacının tacir olup olmadığı araştırılmasına gidilmiş—- yazılan müzekkereye verilen cevabi yazıda davacının gerçek kişi işletme kaydı bulunmadığı, ——yazılan müzekkereye verilen cevabi yazıda davacının işletme hesabına göre defter tuttuğu bildirilmiştir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 4.maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunun veya diğer kanunlarda o davaya — Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nın 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri içinde ticari iş sayılması davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, 6102 sayılı TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar dışında, ticari davayı ticari iş esasına göre değil ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 Sayılı Kanununun 2.maddesi ile değişik 6102 Sayılı TTK ‘nın 5.maddesi uyarınca ticari davalar —-mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleriyle diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunununda ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 Sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1.maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve istinaf aşamasında — Mahkemeleri tarafından re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası 6335 Sayılı Kanununun 2.maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret kanununun 5/(4). maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre yargı çevresinde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması Asliye ticaret mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan Asliye Hukuk Mahkemesinin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olması kararın kaldırılmasını gerektirecek bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.
Somut olayda, davacı esnaf olup, tacir olmadığından TTK’nın 4.maddesi uyarınca ticari dava niteliğinde bulunmayan uyuşmazlığın dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 2.maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden Mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (Yargıtay —– Esas ve———- Sayılı kararı)
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine, MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Görevli mahkemeninin İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye —-olduğuna,
3-HMK 20.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye —Mahkemesine gönderilmesine belirtilen süre içerisininde dosyanın gönderilmesi için talepte bulunmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına ( ihtar edildi)
4-HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemede değerlendirilmesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.