Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/778 E. 2018/940 K. 19.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/778
KARAR NO : 2018/940
BİRLEŞEN DOSYA : İstanbul Anadolu 5 ATM 2018/90 esas 2018/590 karar sayılı dava dosyası.
DAVA : Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması)
DAVA TARİHİ : 16/07/2017
BİRLEŞEN DOSYA DAVA TARİHİ : 22/01/2018
KARAR TARİHİ : 19/12/2018
Mahkememizde görülmekte olan Kayyımlık (Ticari Şirkete Kayyım Atanması) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin %50 hisseye sahip oldukları ———- aynı zamanda şirketin müdürler kurulu ortak üyesi olup —— imza yetkilisi olduklarını, diğer ortağın da davalı şirket olduğunu, davalı şirket ortaklarından ————– müdürler kurulunun —– imza yetkilileri olup şirketin———– imza yetkililerinin asgari ikisinin imzasıyla temsil ve idare edildiğini, davalı şirket ve ortaklarının kendilerine menfaat elde etmek için hukuka aykırı eylemleri nedeniyle doğan uyuşmazlıkların had safhada olup müvekkili şirketin temsil edilemediğini, iki yıldır genel kurul ve yönetim kurulu toplantılarının yapılamadığını, şirketin sahipsiz kaldığını, faaliyetlerinin durduğunu, müvekkilleri tarafından İzmir 1.İcra Hukuk Mahkemesi dosyalarında açılan davalarda verilen kararların İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesinin kararıyla kaldırıldığını, müvekkillerine şirkete kayyım tayin edilmek üzere yetki verildiğini, yine müvekkillerinden …’in şirketten alacağının tahsili için şirket aleyhine başlattığı takip nedeniyle diğer ortağın İstanbul Anadolu 8.İcra Hukuk Mahkemesinde açtığı davanın da kabul edildiğini, ————- esas sayılı dosyada verilen kararın Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 2017/4549 karar sayılı kararıyla bozularak borçlu şirkete kayyım tayin edilmesi gerektiğinin bildirildiğini, kayyım tayini talep edilen şirketin alacakları nedeniyle gerek davalı şirket ve gerekse grup şirketleriyle şirket müdürleri aleyhine başlatılan icra takiplerine yapılan itirazlar nedeniyle açılmış itirazın iptali davaları olduğunu, bu davalarda da şirketi temsil eden avukatın %50 ortak olarak kendilerinden izin alınmadığından bahisle dava şartı itirazında bulunduklarını, bu nedenle söz konusu davalarda şirkete kayyım atanması ve bu kayyımdan açılan davalar için icazet alınması amacıyla süre verildiğini, şirketin devamlılığı ve hukuki haklarının korunmasının ancak kayyım tayini ile mümkün olacağını, aksi durumda davalı ortağın izin vermemesi nedeniyle şirketin hukuki işlem tesis edemeyeceğini, temsil edilemez vaziyette olduğunu belirterek İstinaf Mahkemesinin kesin kararı ile birlikte şirkete kayyım atanması ve atanacak kayyımların açılmış davalara icazet vermesi amacıyla şirkete kayyım tayin edilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada, davacı şirket vekili dava dilekçesinde; dava dışı ——- …’in davacı şirketin toplam %50 oranında payına sahip olduklarını, kalan %50 payın davalı şirkete ait olduğunu, davalı ortak ile dava dışı ortaklar arasında büyük itilafların bulunması nedeniyle şirketin temsil ve idare edilemediğini, genel kurul ve yönetim kurulu toplantılarının üç yıldan bu yana yapılmadığını, şirketin üretim faaliyetinin durduğunu, çalışanının bulunmadığını, maliyeye beyanname dahi verilemediğini, İzmir İcra Hukuk Mahkemesinde görülen davalarda şirkete kayyım tayini için yetki verildiğini, buna dayalı olarak İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin ——–esas sayılı dosyasında açılan davanın derdest olduğunu, davalı şirketin müdürleri ————- hakkında şirket alacağının tahsili amacıyla yapılan takiplere itiraz edilmesi nedeniyle açılan itirazın iptali davalarında davalı ortaktan izin alınmadığı için şirkete kayyım atanması ve kayyımdan icazet alınması konusunda tarafına süre verildiğini, halen derdest olan davalar ile takipler için avukat kayyım olarak atanmasının uygun olacağını, bunun dışında bir yönetim kayyımının atanmasının gerektiğini bildirmiş, davacı şirkete yönetim kayyımı atanmasına, hukuki işler için avukat kayyım olarak kendisinin atanmasına, kararın ilanına, dosyanın İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin ——–esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların ortağı oldukları şirkete idare kayyımı tayin edilmesini talep ettiklerini, oysa dayanılan İstinaf Mahkemesi kararlarında şirkete temsil kayyımı tayini gerektiğinin belirtildiğini, kayyım tayini talep edilen şirketin organsız olmadığını, bu nedenle idare kayyımı atanması talebinin yerinde olmadığını, Av.———- kayyım olarak gösterilmesini de kabul etmediklerini zira bu şahıs ile müvekkili şirket ve ortakları arasında husumet bulunduğunu, kendisine kayyım tayin edilmesi istenilen ————- birisi – birisi – grubundan olmak üzere en az iki müdürün ortak imzasıyla temsil ve ilzam edildiğini, şirketin %50 ortağı ve – grubu müdürleri olan davacılar ile kalan %50 hisse ile ortak olan müvekkili şirket ve onun temsilcisi olan müdürler arasında 2014 yılında büyük bir ihtilaf çıktığını, bu nedenle davacı tarafça şirket vekaletine sahip avukatlara ———-.Noterliğinden ihtarname gönderilerek kendi onayları olmadan işlem yapılmamasının bildirildiğini, davacıların yalnızca Av———- ihtarname göndermediklerini, sonradan ortak olan müvekkilinin uzun yıllar içinde şirketin hangi ortaklara vekalet verdiğini bilmediğini, yıllar öncesinde yalnızca bir iş için—–.Noterliğinin —– tarih——- sayılı vekaletnamesiyle———- isimli avukata şirket adına vekaletname verildiğinin öğrenildiğini, müvekkilinin bu vekilden diğer avukatlar gibi ———–adına temsile yetkili iki grubun ortak onayını almadan şirket adına işlem yapmamasını istediğini, söz konusu talimata Av———- dışındaki tüm avukatların uyduğunu, şirket ortakları arasında ihtilaf çıkmasından sonra davacıların Av.———– şahsen vekalet verdiklerini, bunun üzerine müvekkilinin söz konusu avukata noterden azilname gönderilmesi gerektiğini, davacılara söylediğini, davacıların istemi üzerine noterden azilname gönderilmesi yerine bu hususta tutanak tutulduğunu, ——– ve ——grubundan yetkili iki müdür sıfatıyla ortak olarak verdikleri talimat olmadığı sürece avukatların yalnız bir tarafın talimatıyla hareket etmemesi yönünde mutabakata varıldığını, iki müdürün ortak imzasıyla düzenledikleri azil ve ibraname başlıklı 22/12/2014 tarihli tutanağın Av.————- da bildirildiğini, Av———- gerek————gerek müvekkili şirket ve gerekse davacıların avukatlığını yapmaya başlaması nedeniyle ——-.Noterliğinden —– tarih—— yevmiye no.lu ihtarnamenin gönderildiğini ve —grubu yetkili müdürlerinin onayı olmadan işlem yapmamasının istendiğini, bu ihtarın tebliğ edildiğini, davacıların talimatı ile hareket ederek ——————————–.Şti.ye ait vekaleti kullanmakta ısrarcı olan Av——- hakkında şikayetçi de olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafın dava ehliyetinin bulunmadığını, kişinin kendisine kayyım tayin edilmesini isteme hak ve yetkisinin bulunmadığını,———- ve …’in tüm mallarını kızlarına devrederek kaçırdıklarını, şirket kayıtlarında gerçeğe aykırı bilgiler işleyerek tahrifat yapıp alacak-borç ilişkilerini lehlerine çevirdiklerinin daha sonra öğrenildiğini, müvekkili şirket ve ortaklarının dolandırıldıklarını çok sonra öğrendiklerini, davalılarının davacı şirketin kefili olduğu tüm borçlarıyla başbaşa kaldığını, ———— …’in davacı şirkete fazla miktarda borçlu olduklarını bu nedenle haklarında takip yapıldığını, ancak tahsilat yapılamadığını, müvekkillerinin davacı şirketin vergi ve sgk borçlarını yapılandırdıklarını, hâlâ ödemeye devam ettiklerini, fabrikanın, makina ve ekipmanlarının güvenliğinin yapılan sözleşmeler ile sağlandığını, güvenlik ve sigorta faturalarının düzenli olarak ödendiğini, davacıların şirketin organsız kaldığı iddialarının haklı olmadığını, limited şirketlerde yöneticilerin görev süresi sona erse bile eski yöneticilerin görevlerinin devam edeceğini, bu nedenle kayyım atanmasının mümkün olmadığını, yönetim organının mevcut olmaması ve genel kurulunun toplanamaması halinde ortak veya şirket alacaklarının TTK’nun 636 maddesi uyarınca yalnız fesih davası açabileceklerini, temsil kayyımı ile yönetim kayyımının farklı şeyler olduğunu, dava açan vekili davacı şirketi temsile yetkili olmadığını, kayyımın yansız ve taraflarla menfaat çatışması bulunmayan bir kişi olması gerektiğini, vekilin davalı şirketin ortaklarıyla husumet içinde bulunduğunu, bu nedenle kayyım olarak atanmasının mümkün olmadığını, davacı şirketin temsile yetkili müdürlerden müvekkili şirketin müdürlerinin dava açan vekili azlettiklerini, çekilen ihtarname ile şirket adına bir işlem yapılmamasının istendiğini, …’in davacı şirket hakkında büyük meblağlı takip yapmasına rağmen dava açan vekilin bu takibe itiraz dahi etmediğini, vekilin, ———-…’in şahsi avukatı olup onların talimatı ile hareket ederek çıkar çakışması içinde bulunup kanunlara aykırı davrandığnı, davacı şirketin vekili sıfatıyla hareket edemeyeceğini bildirmiş, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE : Asıl dava, hukuki niteliği itibari ile;davacılar ve davalı ———- ortağı olduğu ——————temsil kayyımı atanması talebine ilişkindir.
Mahkememiz dosyası ile birleştirilen İstanbul Anadolu 5 ATM.—– esas sayılı dosyada ise davacı …————-.adına vekili olan Av.—– tarafından, şirket ortağı————–davalı gösterilmek suretiyle davacı şirkete yönetim kayyımı atanması talebine ilişkindir.
Asıl ve birleşen davada kayyım tayini talep edilen şirkete ait sicil dosyası getirtilmiştir.
Asıl dava yönünden yürütülen mahkememizin 22/11/2017 günlü ön inceleme duruşmasında taraf vekillerinin beyanları alınmış, davacı vekili taleplerinin müvekkilinin ortağı olduğu şirkete idare kayyım atanması olmadığını, şirket yönetiminin genel kurul kararı uyarınca – ve – grubundan iki ortağın müşterek imzası ile sağlandığını, iki grup ortaklar arasında husumet olduğundan bir araya gelip şirketi taraf olduğu dava ve takiplerde temsil etme imkanının bulunmadığını, bu yüzden Yargıtay istinaf mahkemelerinin kararlarında belirtildiği şekilde şirketi dosyalarda temsil etmek üzere kayyım atanmasını talep ettiklerini bildirmiştir. Davalı ————-.vekilide aynı duruşmada İzmir 1.İcra Hukuk Mahkemesinin —– ve -esas sayılı dosyalar ile bu dosyalara konu takip dosyaları yönünden ilgili mahkemenin ara kararları uyarınca şirkete temsil kayyımı atanması talebini kabul ettiklerini beyan etmiştir.
Davacı vekili ———— günlü duruşmada mahkememizde açtıkları davada İzmir 1.İcra Hukuk Mahkemesi ————— esas sayılı dosyalar için şirkete temsil kayyımı atanmasını talep ettiklerini bildirmiştir.
İzmir 1.İcra Hukuk Mahkemesinin ———— esas sayılı dosyaları getirtilmiş, bu dosyalarda davacının kendisine temsil kayyımı tayin edilmesi talep edilen ——————-,davalının ise şirketin ortağı olan ———–.olduğu, tüm dosyalarda şikayetin kabulüne karar verildiği, kararların İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 12 Hukuk Dairesinin kararlarıyla kaldırıldığı görülmüştür. Söz konusu istinaf mahkemesi kararlarında, davacı şirketi müştereken temsile yetkili – grubu temsilciler ile -grubu temsilciler arasında husumet olduğu, şirketi temsile müştereken yetkili temsilcinin davacı şirketin diğer müşterek yetkilisi ile arasında husumet bulunduğuna göre acil nitelikteki iş sayılması gereken somut olayda tek başına dava açabilmesi gerektiğinin kabulü gerekeceği, ancak dava açıldıktan sonra mahkemece şikayetçi ortağa süre verilerek, şirkete kayyım tayin ettirmesinin sağlanması ve kayyımın icazeti alındıktan sonra davaya devam edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Dosyalar İzmir 1.İcra Hukuk Mahkemesine dönmekle yürütülen duruşmalarda şirkete temsil kayyımı atanmasının sağlanması için davacılara süre verildiği anlaşılmıştır. İşte mahkememizde bu aşamada dava açıldığı, davalı diğer ortağında talebi kabul ettiği sabittir.
TMK 426 maddesinde temsil kayyımı düzenlenmekte olup yasal temsilcinin görevini yerine getirememesi halinde temsil kayyımı atanması yasa gereğidir. Somut olayda da temsil kayyımı tayin edilmesi talep edilen şirket – ve-gurubundan iki kişinin müşterek imzası ile temsil edilebilmekte olup, bu iki grup ortaklar arasında uyuşmazlık olduğundan karar alınamadığı, dolasıyla şirketin temsilinin sağlanamadığı, şirketi söz konusu dava dosyalarında temsil etmek üzere bir temsil kayyımı tayin edilmesi gerektiği sabit olmakla asıl davanın kabulüne ve şirkete re’sen ——temsil kayyımı olarak atanmasına karar verilmiştir.
Mahkememiz dosyasıyla birleştirilen dava dosyasında ise bu kez —————–adına dava açan Av.———– tarafından davacı şirkete yönetim kayyımı atanması talebinde bulunulmuştur. Davalı olarak gösterilen ————.vekili, dava dilekçesinde davacının temsil edilemez durumda olduğunu bu yüzden kendisine kayyım tayin edilmesi gerektiğini iddia ettiğini, hem dava ehliyeti olmadığını söyleyip hem de dava açmasının mümkün olmadığını, dava ehliyeti bulunmayan kişinin dava açamayacağını, bu nedenle davanın dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini, ayrıca davayı açan vekilin de şirket vekilliğinden azledildiğini, bu davayı açması için herhangi bir talimat verilmediğini, kendisine gönderilen ihtarnameler ile davacı şirket adına işlem yapmamasının bildirildiğini, şirket adına açtığı davalarda mahkemelerin Av.———- vekilllik görev ve yetkisinin bulunmadığı yönünde verdikleri kararların Yargıtay denetiminden geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
———— sicil kayıtlarından ortaklarının …-… ve ————- şirketin – ve – grubundan olmak üzere asgari kişinin imzası ile temsil edildiği, -grubu imza yetkilerinin- ve —- grubu imza yetkililerinin de – ve … olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda her iki gruptan en az bir yetkili imzasıyla şirket işlerini takip için vekalet verilebileceği, davacı şirket adına iş bu davayı açan vekilin – grubu imza yetkilileri tarafından azledildiği ve azlin bildirildiği, vekilin müvekkili adına dava açması için genel vekaletnamenin bulunması ve davayı takip konusunda özel talimatın gerekli olduğu davayı açan vekilin vekaletnamesi davalının ortak olmasından önceki bir tarihte düzenlenmiş olsa bile davalı şirket temsilcilerinin davacı vekilinin vekillik görevi ve sıfatına itirazları nedeniyle görev ve yetkisinin ortadan kalktığı, davacı şirket ortağı olan davalının bu davanın açılmasına ve yürütülmesine onay vermediklerini bildirmeleri karşısında davacı şirketin diğer %50 hissedarlarının şirket adına tek başına temsil ve karar alma imkanının olmayacağı dolayısıyla vekilin dava açılması için şirketten talimat aldığının da kabul edilemeyeceği, davacı vekilinin vekillik görev ve yetkisinin bulunmadığı, HMK 114/1-d-f maddelerinde belirtilen dava şartı yokluğunun somut olayda mevcut olup davacı şirketin mevcut hisse durumuna göre de bu eksikliğin giderilmesinin mümkün olmadığı, esasen tüm bu hususların Yargıtay denetiminden onanarak geçen şirketin taraf olduğu, başkaca dosyalarda da tespit edildiği anlaşılmıştır.
HMK 114/1 maddesi (d) bendinde tarafların taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları kanuni temsilin söz konusu olduğu hallerde temsilcinin gerekli niteliğe sahip olması, (f) bendinde ise vekil aracılığı ile takip edilen davalarda vekilin davaya vekalet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekaletin bulunması dava şartı olarak kabul edilmiştir. Dava şartının tamamlanamaz olması halinde de davanın usulden reddine karar verileceği düzenlenmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında birleşen davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi kanaatine varılarak birleşen davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizde açılan asıl davada davacının ortağı olduğu —————— İzmir 1. İcra Hukuk Mahkemesine ait —————- esas sayılı dosyalarında yürütülen yargılama ile sınırlı olarak temsil edilebilmesi için mahkememizce resen ——–temsil kayyımı olarak atanmasına,
Kayyıma bu hususta tebligat yapılmasına,
Kayyım için kararın kesinleşmesi ve kayyımlık görevinin başlamasından itibaren taktir edilen 5.000,00 TL ücretin davacı tarafça karşılanmasına, davacı tarafça mahkeme veznesine yatırıldığında kayyımın görevinin başlamasına,
2- Birleşen dosyada açılan davanın HMK 114/1-d,f ve HMK 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan usulden reddine,
3-Asıl davada karar harcı 35,90 ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Asıl davada davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın davalı taraftan tahsili ile davacı taraf ödenmesine,
5-Asıl davada davacı tarafından yapılan 36,00 TL. ilk masraf, 104,30 TL tebligat ve müzekkere gideri, olmak üzere toplam 140,30 TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6-Asıl davada davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Asıl davada davacı ve davalı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı ve davalı tarafa iadesine,
8-Birleşen davada karar harcı peşin yatırıldığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına,
9-Birleşen davada davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
10-Birleşen davada davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Birleşen davada davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili, davalı vekili ve birleşen dosya davacı vekilinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/12/2018