Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/732 E. 2021/699 K. 30.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/732 Esas
KARAR NO : 2021/699

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/07/2017
KARAR TARİHİ : 30/09/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı ile dolum ve bakım işlerinin yapılması konusunda Alt İşverenlik Sözleşmesi imzaladığını, bu ilişkinin 31.12.2013 tarihine kadar devam ettiğini, bu tarihte sonlandırılan sözleşme ile takip borçlusu işyerinde —–kapsamında çalışan işçilerden—— tarihinden itibaren müvekkili iş yerinde çalışmaya başladıklarını, muvafakat tarihi itibarı ile bu işçilerin doğmuş yasal haklarının davalı tarafından ödenmediğini, bu işçilerin de bu haklarını saklı tuttuklarını, 4857 sayılı İş Kanunun 2/6 madde uyarınca üst işveren olan müvekkilinin alt işveren işçilerinin kıdem ve ihbar dahil iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden müteselsilen sorumlu olduğunu, müvekkili şirket tarafından yapılan hesaplama sonucu müteselsil sorumluluk gereği davalı işçisi olarak çalıştıkları döneme ait kıdem, ihbar, yıllık ücretli izin ve diğer yasal haklarına karşılık 58.199,20 TL olmak üzere — için ödenen kıdem ve ihbar tazminatı, 45.475,71 TL olmak üzere — için ödenen kıdem ve ihbar tazminatı, 58.435,90 TL olmak üzere — ödenen kıdem ve ihbar tazminatı, 62.791,42 TL olmak üzere —için ödenen kıdem ve ihbar tazminatı, işçilerin banka hesaplarına 19.06.2017 tarihinde ödendiğini, Davalı takip borçlusu işyerinde çalışan yukarıda anılan işçilerin önceki işverenlerinden olan yasal haklarını kendilerine yapılacak ödeme tutarı kadar olan kısmını müvekkili şirkete temlik ettiklerini, davalı takip borçlusu adına kayıtlı herhangi bir mal varlığı bulunmadığını, ancak davalı ile müvekkili şirket arasında halen Temyiz incelemesinde olan — Karar sayılı dosyadan verilen karar uyarınca müvekkili şirketten alacaklı bulunduğunu, davalı alacağının —-sayılı dosyadan takibe konu edildiğini, bu icra takibi için müvekkili şirketin banka teminat mektubu ibraz etmek sureti ile Tehiri İcra Kararı aldığını ve Yargıtay incelemesi sonuna kadar durduğunu, davalı takip borçlusunun —– Esas sayılı dosyasına yaptığı haksız itirazın iptali ile %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, davaya konu müvekkili alacağının— sayılı dosyadaki davacı alacağından takas mahsup edilmesi veya uygun görülecek teminat mukabilinde — sayılı dosyasındaki paranın davalı tarafa ödenmemesi yönünde ihtiyati haciz ve/veya tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın tamamen kötü niyetle bahsedilen dosyadaki alacaklarını engellemek için açılmış bir dava olduğunu, alt ve asıl işveren ilişkisi kurulduğu tarihten itibaren tüm kıdem, ihbar ve tüm işçilik alacaklarının davacı tarafa fatura edildiğini ve ödendiğini, hatta taraflar arasındaki sözleşme fesih olduktan sonra dahi davacıya geçen işçilere yapılan işçilik ödemelerinin hiçbirinde davalıya rücu edilmediğini, buna karşılık davalının davacıdan olan alacağını takip edip mahkeme kararı çıkarınca davacının kötü niyetli olarak tam da davalının alacağı miktarda gerçek olmayan bir alacak iddiası ile ortaya çıktığını, taraflar arasındaki alt işverenlik sözleşmesi ve taraflar arasındaki uygulamalar/teamüller gereğince davalının işçilik alacaklarından sorumlu olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmede feshe bağlı işçi alacaklarından davalının sorumlu olacağına dair bir maddenin bulunmadığını, davalının hem alt işveren olduğu dönemde hem de alt işverenlik sözleşmesinin sona ermesinden sonra işten ayrılan tüm işçilerin kıdem, ihbar ve feshe bağlı alacakların davacı asıl işverence ödendiğini, işçilerin sözleşmenin başından beri asıl işi yaptıklarını ve asıl işveren olan davacının işçisi sayılması gerektiğini, bu nedenle müvekkilinin sorumlu olmayacağının açık olduğunu, davacı vekilinin — — Esas sayılı dosyasına verdiği cevap dilekçesi ve deliller incelendiğinde ödemelerin kendi yükümlülüklerinde olduğunun açıkça ikrar edildiğini, iş akdinin işçiler tarafından değil ikale yolu ile sonlandırıldığını, bu halde müvekkiline yüklenecek bir ödemenin söz konusu olmadığını, zira işçi tarafından haklı nedenle fesih hakkı bulunmadığını, davacının kendi iradesi ile işçilere yaptığı ödemeyi müvekkilinden talep edemeyeceğini, işçilere zorla imzalatıldığı anlaşılan (tazminatların ödenmesi için zorunlu tutulan) temlik sözleşmesini de kabul etmediklerini, işçi alacağının bu şekilde temlik edilemeyeceğini bu işlemin muvazaalı olduğunu, Yargıtay kararlarına göre feshe bağlı alacaklardan son işverenin sorumlu olduğunu, bu nedenle ihbar ve ödenmiş ise kullanılmayan izin haklarından davalının sorumlu olmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere bir an müvekkilinin ödenen kıdem tazminatlarından devir tarihindeki ücret üzerinden kendi dönemi ile sorumlu olduğu düşünülse bile Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre davalının sorumluluğunun 1/2 oranında olacağını davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Dava, hukuki niteliği itibari ile; İİK.nun 67.maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır. Davanın konusu ise; taraflar arasındaki asıl alt iş veren sözleşmesi uyarınca davalının çalışanları olduğu iddia edilen işçilere ödenen kıdem ve ihbar tazminatının rücuen davalıdan tahsili ve davalının davacıdan olan alacağından takas mahsup talebine ilişkindir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla, mahkememizin ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanının bulunmadığının tespiti ile uyuşmazlık noktaları belirlenerek tahkikat aşamasına geçilip, deliller toplanmıştır. —— Esas sayılı takip dosyası getirtilmiş, incelenmesinde; davacı alacaklının davalı borçlu aleyhine —- için ödenen kıdem ve ihbar tazminatı, —için ödenen kıdem ve ihbar tazminatı, 58.435,90 TL —- için ödenen kıdem ve ihbar tazminatı, —— ödenen kıdem ve ihbar tazminatı olmak üzere toplamda 224.902,23 TL alacağı için takip başlattığı, ödeme emrinin davalıya tebliğ edildiği, davalı borçlu vekilinin süresi içinde takibe, borca itiraz ettiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, mahkememizde açılan davanın süresinde olduğu tespit edilmiştir.
Davacı şirkete ait ticari defter ve kayıtların incelenmesi amacıyla talimat mahkemesinden rapor alınmıştır.
Talimat mahkemesinden alınan bilirkişi raporunda özetle; davalı şirketin, davacı şirketin alt işvereni olduğu, ödeme belgesi açıklamalarında yazılı isimlerle, dava dilekçesinde isimleri yazılı personellerin aynı oldukları, dava konusunu oluşturan ve icra takibine konu edilen – tutarındaki ödemelerin davacı şirket defterlerinde kayıtlı olduğu, bu ödemelerin davacı defterlerinde davalı cari hesabına kaydedileceği, davacı defterlerinin elektronik ortamda tutulduğu, defter beratlarının zamanında alındığı, davalı defterlerinin genel kabul görmüş muhasebe ilkelerine ve yasaya uygun olarak tutulduğu, Mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin muvazaalı olup olmadığı konusundaki karara bağlı olarak, muvazaalı bulunursa davacının talep hakkı doğmayacağı, alt işveren ilişkisi kabul edilirse Yargıtay kararları doğrultusunda davacının davalı dönemine ilişkin ödemiş bulunduğu 207.346,39 TL kıdem tazminatını talep edebileceği, takas mahsup talebinin takdirinin mahkemeye ait olduğu belirtilmiştir.
Davalı tarafın ticari defterlerinin incelenmesi amacıyla bilirkişiler ——-alınan raporda özetle: dava konusunun 2017 dönemi olduğu ancak davalı tarafça sadece 2013 yılına yönelik olarak defterlerin sunulu olduğu, defterlerde herhangi bir kayıt olmadığı belirtilmiştir.
—- Karar sayılı kararına göre; “Dava konusu olayda taraflar arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisi mevcut olup dava, asıl işveren davacı — davalı şirket tarafından çalıştırılan işçinin, iş akdinin feshedilmesi nedeniyle açmış olduğu dava sonrasında ödemek zorunda kaldığı tazminatın rücuen tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki hizmet sözleşmesi ve eki olan şartnamelerde, tarafların asıl ve alt işvereni oldukları işçilerin, fiili işçilik dışındaki diğer tazminat hak ve alacaklarından hangi tarafın sorumlu olacağına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Dava konusu rücuen tazminat istemi, dava dışı işçinin iş akdinin feshedilmesi nedeniyle İş Kanunu’ndan kaynaklanan kıdem v.b tazminat haklarına ilişkin olup, işçiye karşı olan bu yükümlülük nedeniyle asıl ve alt işverenler 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6.maddesi gereğince müteselsilen sorumlu tutulmuşlardır. Burada Kanun’dan doğan bir teselsül hali söz konusudur.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde, müteselsil sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişki düzenlenmiş olup, “Aksi karalaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki bu hükümde, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği belirtilmiştir.
Somut olayda, dava dışı işçinin iş akdinin feshedilmesi nedeniyle doğan dava konusu tazminat alacaklarından, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6.maddesi gereğince işçiye karşı müteselsilen sorumlu olan tarafların, aralarındaki iç ilişkide (taraflar arasındaki mevcut sözleşme ve şartnamelerde) bu sorumluluğun nihai olarak hangi tarafa ait olacağı konusunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. O halde asıl işveren ve alt işveren olan taraflar arasındaki sözleşme ve şartnamelerde, fiili işçilik alacakları dışındaki iş akdinin feshedilmesi nedeniyle doğan söz konusu tazminat alacaklarından tümüyle yüklenici alt işverenin sorumlu olacağına ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığından, dava dışı işçiye yapılan ödeme nedeniyle davacı —-ve davalının (kendi dönemi itibariyle) yarı oranda sorumlu olduklarının kabulü gerekir.
O halde mahkemece, son işveren olan davalının, ihbar tazminatının tamamından, kıdem tazminatı da dahil olmak üzere diğer işçilik alacaklarından ise, kendi dönemine isabet eden miktarlar üzerinden sorumlu olduğu kabul edilerek, bu şekilde tespit edilecek miktarın 1/2’sinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, açıklanan hususlar göz ardı edilerek, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” şeklindedir.
Davalı vekilince— tarafından hazırlanan hukuki mütalaanın sunulduğu, bu mütalaaya göre; “2013 yılına kadar davacı ile davalı arasında alt işverenlik ilişkisinin mevcut olduğu, 2013 yılında bu ilişkinin sona erdiği, yine aynı yıl davalının işçisi olan söz konusu işçilerin muvafakatname isimli belgeler düzenlenerek davacıya devredildiği, iş sözleşmesinin iradi olarak devri durumunun gerçekleştiği, daha sonra 2017 yılında işçilerin iş sözleşmelerinin —– sona erdiği, —– bedeli ödendiği ve işçilerden temliknameler alındığı, ödemelerin alt işveren ilişkisi 2013 yılında sona eren davalı tarafından karşılanmasının istendiği, iş sözleşmesinin iradi devriyle beraber sözleşmenin bir bütün olarak tüm hak ve borçlarıyla beraber sözleşmenin devralana geçtiği, devreden tarafın tüm hak ve borçlarının sona erdiği, devralan bakımından sözleşmeyle bağlılığın sona erdiği, ancak devir durumunun iş sözleşmesinin varlığını ve devamlılığını etkilemediği, iş sözleşmesinin —–devrinin sonucu olarak artık devralanın tüm iş sözleşmesi süresinden sorumlu olduğu, tüm bu sonuçların TBK.m.429’un kanuni bir sonucu olduğu, bu noktada kanuni devir ile iradi devrin ayrı kurumlar olduğu, kanuni devrin TBK.m.428’te hükme bağlandığı, kannunkoyucunun TBK. m. 428’de işyerinin devri olayına kanuni bir sonuç olarak iş sözleşmesinin devri sonucunu bağladığı, kanuni devri halinde devredenin devralanlar birlikte müteselsil sorumluluk halinin bulunduğu, ancak devredenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl ile sınırlandığı, TBK.m.429’da düzenlenen iradi devir halinde ise devredenin sorumluluğunun kabul edilmediği, aksine iradi devir sözleşmesinin tarifinde sözleşmenin devri sözleşmesinin bütün hak ve borçları devralana geçiren bir sözleşme olarak belirtildiği, Sözleşmenin iradi devri halinde artık devredenin kıdem ve ihbar tazminatından sorumluluğunun bulunmayacağı, öte yandan taraflar arasında geçmiş dönemde alt işverenlik ilişkisinin var olmasının dava konusu uyuşmazlığın değerlendirilmesinde dikkate alınacak hukuki bir nokta olmadığı, alt işveren ilişkisinin belirli bir hukuki yapısının bulunduğu, asıl işverenin müteselsil sorumluluğun ancak belirli şartların var olması halinde kabul edildiği, olayda alt işverenlikten kaynaklanan müteselsil sorumluluğun doğması için aranan şartların bulunmadığı, alt işverenlik ilişkisinden dolayı müteselsil sorumluluğun olması için ilk şartın alt işveren olan davalının işçilere karşı bir borcunun var olması gerektiği, ikinci şartın ise asıl işverenin aralarında iş sözleşmesi ilişkisi bulunmayan alt işveren işçilerine karşı alt işverenin borcunu ödemesi gerektiği, halbuki olayda sözleşmenin iradi devrinin gerçekleşmiş olması nedeniyle artık alt işveren olan davalının işçilere karşı sözleşmeden doğan hiçbir borcunun kalmadığı, asıl işverenin müteselsil sorumluluğunun olması için ödemesi yapılan borcun alt işverenlik ilişkisinin sürdüğü dönem içerisinde doğmuş olması gerektiği” belirtilmiştir.
Davacı vekilince sunulan — tarafından hazırlanan hukuki mütalaada özetle; davacı şirketin davalı isçilerinin hizmet sözleşmelerini devralırken davalıdaki çalışma sürelerine ilişkin kıdem ve ihbar tazminatına ilişkin haklarını devralmakla birlikte davalının da bu husustaki sorumluluğunun devam ettiği, bu sonuca 1475 S.K. m. 14 hükmünün kıyasen uygulanmasıyla varılacağı gibi; bu kabul edilmese bile muvafakatnamelerde davalıya karşı hakların sözleşme devrine rağmen saklı tutulduğunun kararlaştırılması sebebiyle de varılacağı: bu saklı tutmanın TBK m.429 hükümlerine göre geçersiz sayılamayacağı, sözleşmeleri devralınan isçilerin davacı ile ilişkilerini ikale sözleşmeleri ile sona erdirmelerinin, gerek Yargıtay’ın feshe bağlı haklar dışında ivaz içermeyen — sözleşmelerinde isçinin kıdem ve ihbar tazminatı talep edebileceği hususundaki içtihadı sebebiyle, gerekse— sözleşmesinde bu hakların ödeneceğinin belirtilmesi sebebiyle, sözkonusu hakların kaybedilmediği, aksine, doğduğu ve muaccel olduğu, bu durumda söz konusu hakları ödeyen davacının bu hakların davalı’nın zamanında geçen süreye isabet eden kısımları bakımından davalı ile birlikte müteselsil sorumlu sayılacağı ve müteselsil borçlunun rücu hakkına ilişkin TBK m. 168 hükümlerine göre davalıya rücu edebileceği, burada işin niteliği gereği davacı tarafından isçilere yapılan kıdem ve ihbar tazminatı ödemelerinin davalıdaki çalışma sürelerine isabet kısımlarının tümü için davalıya rücu edilebileceği belirtilmiştir.
Mahkememizce Davacı şirketin dava dışı işçilere; dava dışı işçilerin davalının yanında çalıştıkları dönemler baz alınarak ve davalının yanından ayrıldıkları maaş üzerinden kıdem tazminatlarının hesaplanması amacıyla bilirkişiler —- kök rapor ve mahkememizce istenilen hususların tam olarak yerine getirilmemesi nedeniyle 2 ek rapor alınmıştır. Kök ve 1. Ek raporda mahkememizce istenilen hususların tam olarak yerine getirilmemesi nedeniyle ayrıca özetlenmemiştir.
Bilirkişiler tarafından hazırlanan 2.ek raporda özetle: Davacı şirketin dava dışı işçilere; dava dışı işçilerin davalının yanında çalıştıkları dönemler baz alınarak ve davalının yanından ayrıldıkları maaş üzerinden kıdem tazminatlarının hesaplandığını, dosyaya 11.9.2019 tarihinde sunulmuş olan raporda belirlenmiş olan hesaplama unsurlarına göre; dava dışı işçilere davalının işyerinde oldukları dönemlerle sınırlı olarak ve davalının işyeri ile ilişiklerinin kesildiği tarihte aldıkları ücret esas alınarak hesaplanması gereken kıdem tazminatlarının miktarlarının; — yapılan ödeme sebebiyle 58.245,71 TL,—yapılan ödeme sebebiyle 53.968,85 TL,——ödeme sebebiyle 40.936,32 TL, —– yapılan ödeme sebebiyle 54.205.56 TL olmak üzere toplam 207.356,44 TL olduğu, dava dışı işçilere ödenen kıdem tazminatlarından dolayı davalının davacı şirkete ödemekle sorumlu olduğu miktarın 207.356,44 TL net olarak hesaplandığı, belirtilmiştir.
—-Sayılı dosyasının yapılan incelemesinde; davacısının …, davalısının — sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili için yapılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasına ilişkin olduğu, alacağın sebebi, bir kısım ödemelerin davalı tarafından doğrudan davacı nam ve hesabına yapılması, erken ödeme nedeni ile 5510 sayılı Kanundan kaynaklanan 5 puanlık indirimin faturalara yansıtılmamasından davalıyı borçtan kurtarıp kurtarmayacağı noktasında olduğu, Görevlendirilen bilirkişi heyetinden alınan raporda; taraflar arasındaki ticari ilişkinin personel çalıştırmaya dayalı hizmet alımından kaynaklandığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin dosyaya sunulan hizmet alımı sözleşmesi kapsamında yürütüldüğünü, bu sözleşmede davacının alt işveren olarak tanımlandığı, davacı defterlerinden alacağın tespit edilemediği, davalı defterlerine göre; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davacının davalıdan icra takip tarihi itibariyle 179.693,57 TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, yapılan yargılama sonucu davalının takip tarihi itibariyle bakiye 179.693,57 TL alacaklı olduğu kabul edilmiş, dosya istinaf ve temyiz aşamasından geçerek kararın onandığı ve kararın 31.01.2019 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
Davacı şirketin dava dilekçesi ekinde sunduğu belgelerden çalışanlar —- doğmuş kıdem, ihbar tazminatlarını 01.06.2017 tarihli Temlik Sözleşmeleri ile davacı ..— temlik ettikleri, işçiler— davacı …— olan iş sözleşmelerini ikale yolu ile sona erdirdikleri görülmüştür.
Tüm dosya kapsamından; davanın, T.B.K 127.maddesi maddesi gereğince açılmış rücu davası olduğu, davacı şirketin, davalının işçilerine ödemekle yükümlü olduğu işçilik borçlarını (kıdem tazminatı, ihbar tazminatı) kendileri tarafından ödendiğinden bahisle işçilere ödenen miktarların davalıdan rücuen tahsilini talep ettiği,
Davacının işçilere ödeme yapmış olmakla söz konusu alacağı davalıdan halefiyet kuralları çerçevesinde talep edebileceği, öte yandan, aslında davalının ödemekle yükümlü olduğu işçi borçları, işçilere ödemiş olan davacı şirketin T.B.K 183.maddesi uyarınca söz konusu alacakları alacaklıları olan işçilerden temellük ettiği, davacı şirketin davalının alacaklıları olan işçilere ödemiş olduğu miktarları davalıdan talep edebileceği,
Dava dışı işçi —- tarihleri arasında davalının yanında çalıştığı, bu hususun hem tarafların hem de işçinin imzası bulunan —– tarihinden itibaren adı geçen işçinin davacı yanında çalışmaya başladığı,
Dava dışı işçi —-tarihleri arasında davalının yanında çalıştığı, bu hususun hem tarafların hem de işçinin imzası bulunan 31/08/2013 tarihli —- tarihinden itibaren adı geçen işçinin davacı yanında çalışmaya başladığı,
Dava dışı işçi—- tarihleri arasında davalının yanında çalıştığı, bu hususun hem tarafların hem de işçinin imzası bulunan 31/08/2013 tarihli muvafakatnamede kabul edildiği, 01/09/2013 tarihinden itibaren adı geçen işçinin davacı yanında çalışmaya başladığı,
Dava dışı işçi —– tarihleri arasında davalının yanında çalıştığı, bu hususun hem tarafların hem de işçinin imzası bulunan —– tarihli muvafakatnamede kabul edildiği, 01/09/2013 tarihinden itibaren adı geçen işçinin davacı yanında çalışmaya başladığı,
Bu muvakatnameler imzalanırken dava dışı işçilere kıdem tazminatlarının ödenmediği, adı geçen işçilerin ——doğmuş kıdem, ihbar tazminatlarını —- davacı şirkete temlik ettikleri ve davacı yanında çalışmaya başladıkları, söz konusu işçilerin davacı ile olan iş akitlerini —– yolu ile sona erdirdikleri, davacı şirketin her bir içinin çalışma süresi gözetilerek işçilere kıdem, ihbar tazminatı, yıllık ücret ve diğer haklarını ödediği,
Kıdem tazminatı yönünden; az yukarıdan bahsedilen Yargıtay ilamında olduğu gibi her bir işveren kendi dönemine isabet eden miktarlar üzerinden sorumlu olduğu, bilirkişi heyetinin 2. Ek raporunda bu şekilde hesaplama yapıldığı, 2. Ek raporun gerekçeli ve denetlenebilir olması nedeniyle hükme esas alındığı, davalı şirketin kendi dönemine isabet eden kıdem tazminatından sorumlu olduğu, bu şekilde 2. Ek raporda hesaplanan bedeller üzerinden davanın kısmen kabulüne karar vermek gerektiği,
Feshe bağlı alacak olan ihbar tazminatından ise son işverenin sorumlu olduğu, zira işçiye işten çıkarılması için önel tanıması gereken tarafın son işveren (davacı) olması gerektiği, bu nedenle dava dışı işçilere iş akitlerinin sonlandırılması sonucu verilen ihbar tazminatlarını davalıdan talep edemeyeceği, bu nedenle ihbar tazminatına yönelik kısmın reddine karar verildiği,
Her ne kadar davalı taraf işçilerle olan iş akitlerinin davacı tarafça — yolu ile sona erdirildiğinden ve davacı tarafın kendi iradesiyle dava dışı işçilere ödeme yapması nedeniyle ödenen bedelden sorumlu olmadığına yönelik savunmada bulunmuş olsa da iş akdinin kıdem tazminatı hak etmeyecek şekilde sona erdirildiğinin işveren tarafından ispat edilmesi gerektiği, bu hususun ispatlanamaması nedeniyle davalı tarafın bu yöndeki savunmasına itibar edilmediği,
Davalının ek raporda hesaplanan bedeller üzerinden sorumlu olduğu anlaşılmakla davanın kısmen kabulü ile takibe yönelik itirazların 53.968,85 TL (— yönünden), 40.936,32 TL— yönünden), 54.205,56 TL —yönünden), 58.245,71 TL (—yönünden) olmak üzere toplamda 207.356,44 TL üzerinden iptalinin gerektiği, davalının söz konusu bedelden sorumlu olup olmadığı yargılamayı gerektirdiğinden davacının icra inkar tazminat talebinin reddine karar verildiği, yine davacı taraf takip başlatmakta haksız olmadığından davalı tarafın kötüniyet tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜNE,
1-Davalının — Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin;
53.968,85 TL (— yönünden)
40.936,32 TL (—- yönünden)
54.205,56 TL (—yönünden)
+58.245,71 TL (—- yönünden) olmak üzere
207.356,44 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık % 9,75 oranında ve değişen oranlarda avans faizi işletilmesine,
2-Bakiye talebin reddine,
3-Davacı tarafın inkar tazminat talebinin reddine,
4-Davalı tarafın kötü niyet tazminat talebinin reddine,
5-Karar harcı 14.164,52 TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 2.716,28 TL harcın mahsubu ile bakiye 11.448,24 TL harcın davalıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
6-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL başvurma harcı ve 2.716,28 TL peşin harç olmak üzere toplam 2.747,68‬ TL harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 255,35 TL tebligat ve müzekkere gideri, 3.000,00 TL bilirkişi ücreti (5 farklı bilirkişi), 500,00 TL talimat rapor ücreti olmak üzere toplam 3.755,35 TL yargılama giderinin kabul ret oranları gözetilerek 3.462,36 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
9-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —-esaslara göre belirlenen 22.964,95 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —esaslara göre belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın taraflara tebliğinden 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.