Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/700 E. 2018/235 K. 14.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR
ESAS NO : 2017/700
KARAR NO : 2018/235

DAVA : Kayıt Kabul
KARAR TARİHİ : 14/03/2018

Mahkememizde görülmekte olan Kayıt Kabul davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilince kredi kullandırılan …..’nin İstanbul Anadolu ……. ATM 2016/831 Esas – 2016/837 Karar sayılı kararı ile iflasına karar verildiğini, İstanbul Anadolu ………. İcra Müdürlüğü’nün 2016/84 İflas sayılı dosyası ile tasfiye işlemlerine başlanıldığını, müvekkili bankanın ………. şubesi tarafından müflis şirkete asaleten kullandırılan kredilerin ödenmemesi nedeniyle müflis firmanın hesaplarının 21/11/2016 tarihinde kat edilerek ………. …….Noterliğinin 25/11/2016 tarih ……. yevmiye no.lu ihtarnamesinin gönderildiğini, müvekkili bankanın aynı şubesi tarafından …….ye yine müflisin kefaleti ile krediler kullandırıldığını, kredilerin ödenmemesi nedeniyle hesabın 21/11/2016 tarihinde kat edilerek Beyoğlu …….Noterliğinin 25/11/2016 tarih …. yevmiye no.lu ihtarnamesinin gönderildiğini, müflisin gerek asaleten gerekse kefaleten olan borçlarının toplamının 62.515.103,82 TL olduğunu, 146.800,00 TL’sinin taşınır rehni ile temin edilmesinden ötürü rüçhanlı alacak olduğunu, alacağın 4. Sıraya kayıt ve kabulü için iflas dairesine başvurulduğunu, iflas dairesince başvurularının reddedildiğini, iflas dairesinin red kararının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürerek müflis firmanın asaleten ve kefaleten borçlarından kaynaklanan toplam 62.515.103,82 TL’nin(146.800,00 TL.sı rüçhanlı alacak olarak) 4.sıraya kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı iflas idaresi vekili cevap dilekçesinde özetle; başvurunun reddine ilişkin verilen kararın yerinde olduğunu, belirtilen alacak miktarını kabul etmediklerini, davacı tarafından müflise gönderilen ihtarnamenin tebliğ edilip edilmediğinin tespiti gerektiğini, TTK ve TBK’nın aradığı kefalet sözleşmesinin şartlarının oluşmadığını, kefil olunduğuna dair sözleşmenin dosyada mevcut olmadığını, taraflar arasında bu hususta düzenlenen tutanak olmadığını, iflas kararından sonra müflis aleyhine rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılanlar hariç olmak üzere başkaca takip başlatılamayacağını, dava dilekçesinde belirtilen takiplerin usulsüz olduğunu, kesinleşen bir alacağın olmadığını, alacağın varlığının tespiti için taraf defterlerinin incelenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava hukuki niteliği itibariyle İİK 235 maddesinde düzenlenen kayıt kabul davasıdır. Davacı banka müflis firma tarafından asaleten kullanılan krediler yanı sıra müflisin kefil olduğu kredilerden de kaynaklanan toplam 62.515.103,82 TL alacağı bulunduğunu, bu tutarın 146.800,00 TL’lik kısmının rüçhanlı olduğunu belirterek iflas masasına kayıt ve kabulü talebiyle dava açmıştır.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin 20/09/2017 günlü ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tahkikat aşamasına geçilerek deliller toplanıp, bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonuca gidilmiştir.
İflas müdürlüğünden gelen cevabi yazıdan……….’nin 09/11/2016 tarihi itibariyle iflasına karar verildiği, iflasının adi tasfiye hükümlerine göre sürdürüldüğü, sıra cetvelinin 01/06/2017 tarihli…… Gazetesi ve 08/06/2017 tarihli sicil gazetesinde yayınlandığı, davacının alacak başvurusunun 35 sıra numarası ile kaydının yapılmış olup, alacak talebinin yargılamayı gerektirdiğinden reddine karar verildiği, davacının kararın kendisine tebliği için gerekli avansı yatırdığı, kararın davacı vekiline 14/06/2017 tarihinde tebliğ edildiği, bu itibarla mahkememizde 21/06/2017 tarihinde açılan davanın İİK 235 maddesinde öngörülen hak düşürücü süre içinde açılmış olduğu anlaşılmıştır.
Davalı iflas idaresi vekili red kararının yerinde olduğunu, alacak talebini kabul etmediklerini, müflisin kefil olduğuna dair dosyaya bir sözleşme sunulmadığını, kefalet protokolünde müflisin adının ve imzasının olmadığını, iflas sonrası gönderilen kat ihtarının kabul edilemeyeceğini, banka alacağının iflas tarihi itibariyle hesaplanması gerektiğini, kat ihtarına kadar işlemiş faiz talebinin de kabul edilemeyeceğini, TBK 586 maddesi koşullarına uygun hareket edilmediğini, asıl borçlusu …… olan kredi sözleşmelerinden doğan borç nedeniyle gönderilen kat ihtarının kefile ve asile tebliğ tarihinin 28/11/2016 olduğunu, oysa alacaklının kefili takip edebilmesi için borçlunun ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması gerektiğini, asıl borçlunun ihtara karşı tutumunun beklenmediğini, bunun yasaya aykırı olduğunu, usulüne uygun kefalet sözleşmesi yapılmadığını, kefilin tüm sayfaları imzalaması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Dosyaya sunulan sözleşmelerden bir kısmında müflisin, asıl borçlu bir kısmında ise dava dışı …….’nin kullandığı krediler nedeniyle müşterek borçlu – müteselsil kefil durumunda olduğu görülmüştür. Davalı vekili her ne kadar kefalet konusunda bir sözleşme bulunmadığı, kefaletin yasal unsurlarının mevcut olmadığı, kefalet protokolünde davalının imzasının olmadığı yönünde savunmada bulunmuş ise de kefalet protokolü sözleşmeden ayrı olarak sadece …… için düzenlenmiştir. Müflisin müşterek borçlu – müteselsil kefil sıfatıyla imzaları genel kredi sözleşmelerinde mevcut olup, imza inkar edilmemiştir. Kefalet beyanının yasanın aradığı şekil şartlarını taşıdığı belirlenmiştir. Öte yandan davalının kefile ve asıl borçluya aynı anda kat ihtarı gönderilmiş olması nedeniyle geçersiz olduğu iddiası da yerinde olmayıp, asıl borçlu …….ye gönderilen ihtar tebliğ edilememiş ve ihtar sonuçsuz kalmıştır.
Davacı tarafın müflisin asaleten imzaladığı kredi sözleşmelerinden doğan borç için Beyoğlu …… Noterliğinin 25/11/2016 tarih …… yevmiye nolu ve kefil sıfatıyla imzaladığı sözleşmelerden doğan borç için de aynı Noterliğin 25/11/2016 tarih …… yevmiye nolu kat ihtarını göndererek hesapların 21/11/2016 tarihi itibariyle kat edildiğini bildirdiği, kat ihtarına rağmen borç ödenmeyince, İstanbul Anadolu……. İcra Müdürlüğü’nün 2017/52 sayılı dosyasında taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile takibe geçtiği, ayrıca İstanbul Anadolu …… İcra Müdürlüğü’nün …… ve 2017/742 esas sayılı dosyalarında icra takibi başlattığı görülmüştür.
Banka bilirkişisinden alınan ilk rapora her iki vekil de itiraz etmişler, itirazların karşılanması bakımından bilirkişiden 27/02/2018 tarihli ek rapor alınmıştır.
Ek raporda bilirkişi, davacı bankanın kredileri kullandıran ……..Şubesi kayıtlarında yapılan inceleme neticesinde, kök rapordaki görüşünde bir değişiklik olmadığını ifade etmekle birlikte mahkemenin, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 9.3 maddesine istinaden kur farkının uygulanması gerektiği kanaatinde olması halinde müflisin 09/11/2016 iflas tarihi itibariyle 40.704.624,79 TL kredi borcu 3.276.556,51 TL kur farkı ile toplamda 43.981.181,30 TL asaleten ve 18.663.440,94 TL kredi borcu, 973.132,61 TL kur farkı ile toplamda 19.636.573,55 TL kefaleten borcu olduğunu, 63.617.754,85 TL toplam borçtan 146.800,00 TL’lik kısmının taşınır rehni ile temin edildiğini, davacı bankanın talebi ile bağlı kalınacağını açıklamıştır.
Müflisin gerek asaleten gerekse kefil sıfatıyla imzaladığı sözleşmelerden doğan borcu nedeniyle davacı banka 09/11/2016 iflas tarihinden sonra hesabı kat ederek 25/11/2016 tarihli 2 ayrı ihtar göndermiştir. Bankanın hesapları kat tarihi 21/11/2016 tarihidir. İİK 195 maddesine göre ise borçlunun taşınmaz mallarının rehni suretiyle temin edilmiş alacaklar müstesna olmak üzere iflasın açılması müflisin borçlarını muaccel kılar, bu durumda müflisin bankaya karşı asıl borçlu sıfatıyla sorumlu olduğu, borç iflas tarihi olan 09/11/2016 tarihi itibariyle muaccel olacaktır.
İİK 202 maddesi ise müflisin kefil olduğu borçları düzenlemekte olup madde hükmüne göre müflisin kefil olduğu borçlar vadeleri gelmese bile masaya zimmet olarak kaydolunur. Bu durumda iflas tarihi itibariyle henüz muaccel olmayan borçlar İİK 195 ve 202 maddeleri uyarınca muaccel olacak ve masaya kaydı talep edilebilecektir. Müflisin iflas tarihi itibariyle davacı bankaya olan borcunu belirleyen bilirkişi raporundaki hesaplama bu nedenle yerinde görülmüştür.
Öte yandan dayanak sözleşmelerin 9.3 maddesi hükmünün tarafları bağladığı ve uygulanması gerektiği davacının iflas tarihine kadar olmak kaydıyla kur farkını talep edebileceği de mahkememizce kabul edilmiş, dava dilekçesindeki taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne, 62.515.103,82 TL’nin ( taşınır rehni ile temin edilen 146.860,00 TL’lik kısmının rüçhanlı olarak kaydedilmesi kaydıyla) davalı iflas masasına kayıt ve kabulüne dair aşağıdaki gibi karar verilmiştir. Mahkememiz kısa kararında taşınır rehni ile temin edilen rüçhanlı alacak kesimi maddi hata yapılarak 146.860,00 TL.olarak yazılmış ise de rüçhanlı olarak kaydedilmesi gerekin miktarın 146.800,00TL.ile sınırlı olduğu anlaşılmış gerekçeli kararda bu miktar düzeltilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN KABULÜNE, 62.515.103,82 TL’nin ( taşınır rehni ile temin edilen 146.800,00 TL’lik kısmının rüçhanlı olarak kaydedilmesi kaydıyla) davalı iflas masasına kayıt ve kabulüne,
2-Karar harcı 35,90 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL harcın davalı taraftan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın davalı taraftan tahsili ile davacı taraf ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 36,00 TL ilk masraf, 118,00 TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.154,00 TL yargılama giderinin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 10 günlük süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.