Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1069 E. 2018/625 K. 17.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2017/1069 Esas
KARAR NO : 2018/625

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 17/07/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketler hakkında gayrimenkul proje geliştirme ve danışmanlık hizmeti borcundan dolayı İstanbul Anadolu ……… İcra Müdürlüğünün 2017/21088 E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin itirazınin haksız ve yersiz olduğu gibi takibi uzatmaya yönelik olduğunu, İstanbul Anadolu………. İcra Müdürlüğünün 2017/21088 E. Sayılı dosyasında durmuş olan takibe yapılmış olan itirazın iptalini, İstanbul Anadolu …………. İcra Müdürlüğünün 2017/21088 E. Sayılı icra takibinin devamı amacıyla edim borcu olarak kararlaştırılan yıllık kira bedelinin %12+KDV olan 259.200,00 TL+KDV tutarındaki meblağın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya ödenmesini, kira sözleşmesinin imzalandığı tarihten itibaren Yer Gösterme Sözleşmesinin 3. Maddesinde yazılı olan aylık %10 sözleşme faizi oranı üzerinden faizin davalılar tarafından davacıya ödenmesini, şayet bu mümkün olmadığında tarafların tacir olması sebebiyle asıl alacağın ticari faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesini, itirazında haksız olan davalı şirketlerin icra takip alacağının %20 si oranında icra-inkar tazminatını müştereken ve müteselsilen davacıya ödenmesini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davada Tüketici Mahkemesinin görevli olduğunu, davanın görev yönünden reddinin gerektiğini, davacının dilekçesinde müvekkile yer gösterme sözleşmesi imzaladığını, bu hizmeti verdiğini, davalının, davacının yer göstermesine karşın, kendisini bertaraf ederek mal sahibi ile kira sözleşmesi düzenlediğini, bu nedenle simsarlık sözleşmesi gereği ücrete hak kazandığını, davalının bu ücreti ödemediğini, davalı hakkında takip açıldığını, müvekkilin takibe haksız itiraz ettiğini, bu nedenle huzurdaki davayı açtığını beyan ettiğini, davacının bu iddialarının tamamının gerçek dışı olduğunu, kabul etmediklerini, davalının hiçbir şekilde davacı ile bir simsarlık veya yer gösterme sözleşmesi imzalamadığını, usul ve yasaya uygun olmayan davanın reddini, yargılama harç ve masrafların davacı üzerine bırakılmasını, lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesini beyan etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibari ile; …nun 67.maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla, mahkememizin ön inceleme duruşmasında dava şartları değerlendirilmiştir. Davalı vekili görev itirazında bulunarak Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğunu savunmuştur.
İstanbul Anadolu …………….. İcra Müdürlüğünün 2017/21088 E. sayılı takip dosyası getirtilmiş, incelenmesinde; davacı tarafından davalı ve dava dışı ………………. Aleyhine 259.200,00 TL asıl alacak, 69.877,48 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 329.077,48 TL’nin tahsili amacıyla takip başlatıldığı, takip dosyasında ödeme emrinin tebliği ile davalının süresinde takibe itiraz ederek borcunun bulunmadığını bildirdiği, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, mahkememizde açılan davanın süresinde olduğu tespit edilmiştir.
Davacının gerçek kişi olması nedeniyle Mahkememizce davacının tacir olup olmadığı araştırılmasına gidilmiş ve gelen yazı cevaplarından davalının esnaf kaydının olmadığı, adına kayıtlı ticari işletme kaydının bulunmadığı, 2016 yılı beyannamesinde hasılatın 1.271,19 TL, giderlerin 12.468,66 TL olduğu ve 11.197,47 TL TL zarar beyan ettiği, 2017 yılı kanuni limitlerin de gösterilerek ikinci sınıf tüccar olduğu belirtilmiştir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 4.maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için ya uyuşmazlık konusu işin, tarafların her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olması yada tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunun veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir.
Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nın 19/2 maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri içinde ticari iş sayılması davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, 6102 sayılı TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar dışında, ticari davayı ticari iş esasına göre değil ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
6335 Sayılı Kanununun 2.maddesi ile değişik 6102 Sayılı TTK ‘nın 5.maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Diğer taraftan aynı düzenleme gereğince, Asliye Ticaret Mahkemeleriyle diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki 6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunununda ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 6335 Sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1.maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve istinaf aşamasında Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası 6335 Sayılı Kanununun 2.maddesi ile değişik 6102 Sayılı Türk Ticaret kanununun 5/(4). maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre yargı çevresinde ayrı bir Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde Asliye Hukuk Mahkemelerine açılan ticari davalarda görev kuralına dayanılmamış olması Asliye ticaret mahkemesine görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için Asliye Hukuk Mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan Asliye Hukuk Mahkemesinin ticari olmayan bir davayı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görmüş olması kararın kaldırılmasını gerektirecek bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tâbi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nın 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih ve 19024 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; 1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, 2- Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Somut olayda, davalının ticaret sicil kaydının bulunmadığı, işletme defteri tuttuğu ve kazancının 213 sayılı VUK’un 177/1 fıkrasında yazan limitlerin altında kaldığından esnaf sayılması gerektiği ve tacir olmadığından TTK’nın 4.maddesi uyarınca ticari dava niteliğinde bulunmayan uyuşmazlığın dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 2.maddesi uyarınca genel hükümlere göre asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden Mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 03/10/2016 tarihli 2016/6760 Esas ve 2016/8201 sayılı kararı, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 03/11/2016 tarihli 2016/9773 Esas 2016/9963 sayılı kararı, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 12/04/2017 tarihli 2017/194 Esas, 2017/262 Sayılı kararı)
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine, MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Görevli mahkemeninin İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğuna,
3-HMK 20.maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine belirtilen süre içerisininde dosyanın gönderilmesi için talepte bulunmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına (ihtar edildi)
4-HMK’nun 331/2 maddesi uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli mahkemede değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.