Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/973 E. 2022/749 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2016/973
KARAR NO:2022/749

BİRLEŞEN DAVA:Alacak ( Dağıtım Sözleşmesin Kaynaklanan)
BİRLEŞEN DAVA TARİHİ:01/03/2017
KARAR TARİHİ : 26/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali ve Alacak (Dağıtım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkili ile davalı şirket arasında dağıtım anlaşmasının mevcut olduğunu, anlaşma gereğince davalının ——-illerinde münhasır olmayan dağıtıcı olarak faaliyet gösterdiğini, davalının müvekkilinin ürettiği ——-kendi ad ve hesabına satın alıp bunları kendi ad ve hesabına satıp kiraladığını, sözleşme çerçevesinde müvekkili tarafından davalıya gönderilmiş pek çok satış/kira/hizmet faturası bulunduğunu, müvekkilinin davalıya fatura ettiği ——- ürünleri kargo kanalıyla sevk ve teslim ettiğini, ürün faturalarının ürün kutusu içine konularak gönderildiğini, kira ve hizmet faturalarının da kargo yolu ile gönderildiğini, bu hizmetler nedeniyle davalı adına düzenlenen faturaların davalı tarafından ödenmemesi üzerine davalı hakkında——– sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının haksız ve kötü niyetli itirazı ile takibin durduğunu, davalının borçlu olmadığını ve faturaların usulünce tebliğ edilmediğini belirttiğini ancak tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi ve kargo şirketlerinden celbedilecek teslim evrak ve raporlardan ve davalının mutabakat faksından müvekkilinin alacağının varlığının kanıtlanacağını ileri sürerek davalının itirazının iptali ile takibin devamına, davalının takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan 21/03/2012 tarihli dağıtım sözleşmesi bulunduğunu, bu sözleşmeye —– adlı akitler imzalandığını, sözleşme süresi içinde —— mülkiyeti müvekkiline ait olmak üzere 2 adet cihaz bulunduğunu, 28/08/2013 tarihinde meydana gelen yangına bu cihazların sebebiyet verdiği belirtilerek hastane ile müvekkili arasında imzalanan ibraname uyarınca hastaneye 15.130,55 TL.ödeme yapıldığını, 2 adet cihazın yenilenerek zarar gören bilgisayar ve ekipmanlar ile diğer ürünlerin yeniden kurulduğunu, dağıtım sözleşmesinin 12.maddesi gereğince bu zarardan davalının sorumlu olduğunu ancak davalının ödeme yapmadığını, müvekkilinin dağıtım anlaşması uyarınca davalı şirket onayı ile hastanelere, laboratuvarlara davalının onayladığı diğer dağıtımcı ve şirketlere ürün ve cihaz temin ettiğini, müvekkilinin davalının yetkilendirdiği bir diğer dağıtımcı firma olan——- davalının onay vererek desteklemesi sonucu çek karşılığı mal sattığını, bir süre sonra firmanın çeklerinin karşılıksız çıkmaya başladığını ve davalının talimatıyla mal satışının durdurulduğunu, dava dışı ——– müvekkili ve davalı aleyhine tazminat davası açtığını, bu davanın ——- esas sayılı dosyada görüldüğünü, öte yandan bu şirketten olan alacakları için başlatılan icra takiplerinden de sonuç alınamadığını, bu dava ve takipler nedeniyle harcanan avukatlık ücretinden de davalının sorumlu olduğunu, ——- firması nedeniyle müvekkilinin uğradığı tespit edilen zarar tutarının 2.655.072,20 TL.olduğunu, bu tutardan şimdilik 10.000,00 TL.nin davalıdan tahsilini istediklerini, müvekkilinin dava dışı——satılan malların peşin fiyatla davalıdan alınması karşılığında dava dışı——- firmasının yüklü miktarda ödemelerinin yapılmamış olması nedeniyle müvekkili tarafından davalı ile arasındaki sözleşmenin ayakta kalması için bankalardan kredi çekmek zorunda kaldığını, çekilen paraların faizi ile birlikte ödenmesi söz konusu olup, bu parayı vade farkıyla ödemek zorunda kaldığını, bunun da büyük bir ticari yük oluşturduğu ve bu uğurda müvekkilinin yatırım ve büyüme faaliyetlerini sürdüremediğini, davalının kötü niyetli bir şekilde ürün göndermemeye başladığını, müvekkilinin bu nedenle kazanç kaybına uğradığını ve borçlarını ödeyemediğini, ürün temin edemediği için feshedilen anlaşmalardan ötürü uğradığı maddi zararlar ve katılamadığı ihalelerden doğan kar mahrumiyetinden ve ticari itibarinin zedelenmesi nedeniyle doğan zarardan davalının sorumlu olduğunu, sözleşmenin imzalandığı 2012 yılından itibaren 2014 yılına gelindiğinde haksız fesih tarihine kadar geçen sürede yıllık %20 oranında kar marjı yakalandığını, fesih tarihinden itibaren müvekkilinin ticari defter ve kayıtlarından fesih tarihindeki cirosu hesaplanarak elde edemediği kar marjının yıllar göre hesaplanıp müvekkiline ödenmesini istediklerini, davalının kötü niyetli hareket ederek müvekkilinin sözleşmedeki edimlerini ifa edemez hale gelmesine neden olduğunu, davalının sözleşme gereği müvekkili şirketin müşteri portföyünü ve satışlara ilişkin her türlü detayı bildiğinden bahisle müvekkiline ürün göndermeyip, doğrudan ürün satması genel hukuk kuralı olan haksız rekabet kurallarına aykırı olduğu halde bunun sözleşme içerisinde sağlaması, herhalukarda genel işlem şartı olarak kabul edilerek hukuk kurallarına aykırılık teşkil edeceğini, davalı şirketin planlı bir şekilde kötüniyetli hareket ederek müvekkilinin edimini ifa edemez hale gelmesine sebep olduğunu, davalının dağıtım sözleşmesinin 4.7 maddesi ve——- yer alan düzenlemeler uyarınca ödemesi gereken komisyon bedellerini ödemediğini, 507.670,56 TL. Hak edilen komisyon alacağı bulunduğunu, yine müvekkilinin mülkiyeti kendisine ait olmak üzere hastane ve laboratuvarlarda kurulu cihazların davalı tarafından izinsiz ve kira bedeli ödenmeksizin kullanılması nedeniyle ücrete hak kazandığını, davalının bu cihazları kullanırken müvekkiline fatura kestirmeyip izinsiz olarak kullanarak kira bedeli de ödemediğini, 2 yıllık izinsiz kullanımdan ötürü yaklaşık 100.000 TL.nin davalıdan tahsili gerektiğini, sözleşmenin feshinden sonra müvekkilinin envanterinde kalan ürünlerin davalı tarafça alınmadığını bu yüzden de zarara uğradığını belirterek hastane yangınından ötürü 10.000,00 TL.,——- ödemediği çekler nedeniyle, 10.000,00 TL., vade farkıyla banka kredileri sebebiyle 10.000,00 TL, hak kazandığı komisyon bedeli sebebiyle 507.670,56 TL, cihazların kullanımı sebebiyle 100.000,00 TL, depoda kalan ürünler sebebiyle uğranılan zarar olarak 10.000,00 TL, şirketin yoksun kaldığı kar için şimdilik 10.000,00 TL olmak üzere 657.670,56 TL maddi zararın haksız fesih tarihine göre temerrüt tarihi olarak temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş ayrıca davalının kasti ve kusurlu davranışları nedeniyle müvekkili şirket yöneticilerinin rakipleri, bankalar, ticari ilişkisi olan kişi ve kurumlar potansiyel yeni müşteriler nezdinde ticari itibarının ve güvenilirliğinin tüm bölge kapsamında zedelendiğini, olumsuz algılamalara neden olduğunu, şirketin kredilibilitesinin bankalar nezdinde zedelendiğini, kredi başvurularının reddedildiğini, şirketin iflasın eşiğine geldiğini, manevi tazminatın miktarının bölünemezliği ilkesi uyarınca maddi tazminat miktarının rakamsal olarak belirlenmesinden sonra kusur oranı ve hakimin takdir yetkisi uyarınca manevi tazminat miktarının, maddi tazminat miktarı belirlendikten sonra arttırılmak kaydıyla HMK 107 maddesi uyarınca manevi tazminat talep ettiklerini bildirmiştir.
SAVUNMA: Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;müvekkili ile davacı arasında dağıtım anlaşmasının imzalandığını, ilk yıllarda müvekkilinin yüksek cirolar elde ettiğini, son yıllarda müvekkilinin davacı tarafa olan borcunun yüksek meblağlara ulaşmasının nedeninin davacının kendisi olduğunu, davacı tarafça 10/01/2012 tarihinde ——- ile proje bazlı dağıtım anlaşması imzalandığını, bu anlaşma uyarınca —— mal ve ürün tedarikini müvekkilinden yaptığını, müvekkilinin de ürün ve malları davacıdan satın alıp dava dışı——-sipariş ettiği tüm ürünleri müvekkilinin tedarik ettiğini, ürünlerin davacıdan alınarak dava dışı şirkete teslim edildiğini, ancak——–ürün bedellerini müvekkiline ödemediğini, verdiği çeklerin karşılıksız çıktığını, müvekkilinin yaklaşık 1.000.000,00 TL zararı doğduğunu, buna davacının yaptığı anlaşmanın sebep olduğunu, müvekkilinin davacıya takip konusu kadar borcu bulunmadığını, müvekkilinin davacı taraftan 507.670,56 TL’lik hizmet alacağı olduğunu, mülkiyeti müvekkiline ait olan ürünlerin davacı tarafından kiralanması karşısında takribi 100.000,00 TL alacağı bulunduğunu, bu miktarların davacı alacağından mahsup edilmesi gerektiğini, taraflar arasındaki borç miktarının tespitinin yargılamayı gerektirdiğini, likit bir borç olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleşen dosya davalı vekili birleşen davaya cevap dilekçesinde özetle; davacı ——–şirketi yetkililerinin hukuka aykırı ve hileli iflas suçu oluşturduğu sabit olacak işlemlerde bulunduğunu, icra takibi başlatılmadan şirket paylarının apar topar tek bir kişiye devredildiğinin öğrenildiğini, davacı tarafça talep edilen 507.760,56 TL hizmet/komisyon alacağı için fatura düzenlenip müvekkiline gönderilmediğini, taraflar arasında imzalanan ihale hizmet protokollerinde davacı tarafından bu tür alacakların ancak faturanın düzenlenip müvekkiline teslim edildiğinde talep edilebileceğinin açıkça yer aldığını, bu alacağın davacı ticari defter ve kayıtlarında da yer almadığını, davacının müvekkiline ne hukuki ne de fiili hiç bir şekilde tabi bir şirket olmadığını, davacı——- müvekkiline yüksek meblağda borçlu olmasına rağmen müvekkilinin davacıya uzun süre ürün vermeye devam ettiğini, davacının karşılıksız çıkan çeklerine karşılıksız şerhi işletmediğini, icra takibi başlatmadıklarını, müvekkili tarafından davacı şirkete kaynak yaratılmaya çalışıldığını, davacı——-müvekkili nedeniyle iş yapamaz hale geldiği iddiasının gerçek olmadığını, ——– çıkan yangının müvekkiline ait cihazdan kaynaklandığı iddiasının da gerçek olmadığını, yangının kablodan çıktığını, yangındaki sorumluluğun ya hastaneye yada davacıya ait olduğunu, ciddi araştırma yapılmadan ve müvekkilinin muvafakati olmadan imzalanan sözleşme ve yapılan ödemeden dolayı müvekkilinden talepte bulunulamayacağını, yetkili olmayan dağıtıcıya ürün vermeme şeklindeki sözleşme maddesinin hukuka aykırı olmadığını, esasında davacıyı koruyan bir madde olduğunu, davacı ——sürekli ve kesintisiz olarak yıllık bazda yetkilendirildiğini, ——- şirketinin davacı ——- tarafından müvekkiline takdim edildiğini, davacının ——-ürün satmak istediğini beyan ederek yetki verilmesini istediğini, bunun üzerine müvekkili tarafından yetki verildiğini, davacının ——- tahsil edemediği alacaktan müvekkilini sorumlu tutamayacağını, mal akışını kesmenin müvekkilinin akdi ve yasal hakkı olduğunu, davacının müvekkiline 4.700.000,00 TL’yi aşkın borcu varken müvekkilinin bu hakkını kullanmasının son derece normal olduğunu, müvekkilinin yine de mal akışını kesmeyip 2015 Şubat ayı ve sonrasına kadar peşin olmak kaydıyla ürün sağladığını, dağıtım sözleşmesinin müvekkili tarafından feshedilmediğini, müvekkilinin dağıtıcıları ile yaptığı sözleşmelerde dönem dönem değişikliklere gittiğini, davacı ——– gönderilen yeni sözleşme taslağının da bu nitelikte olduğunu, ancak davacının bu metni beğenmeyip imzalamadığını, 2014 Haziran sonunda taraflar arasında anlaşma yapıldığını ve bu anlaşma kapsamında davacı tarafından düzenlenip müvekkiline teslim edilen her bir faturanın davacının borcundan düşüldüğünü, davacı——– tarafından müvekkiline geri satmak istediği tüm ürünlerin müvekkili tarafından satın alındığını, davacı elinde kalan malların başkasına satılmasının müvekkili tarafından engellenmediğini, müvekkilinin davacının elinde olan ürünleri satın alması ve ana dağıtımcı durumunda iken davacıdan cihaz kiralamış olabileceği iddiasının gerçek olmadığını, aralarında kira sözleşmesi bulunmadığını, var ise davacı tarafından yazılı delille ispat edilmesi gerektiğini, davacının tüm iddia ve taleplerinin haksız ve dayanaktan yoksun olduğunu, davanın davacı——–eski ve gerçek yetkililerinin tamamen hukuki ve cezai sorumluluklarını ötelemek amacıyla açtığı bir dava olduğunu belirterek davanın reddini ve davacı ——– herhangi bir alacağının tespit edilmesi halinde takas defi gereğince bu meblağın asıl davada tespit olunacak alacaklarından mahsubuna karar verilmesini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE: Mahkememizde açılan asıl dava, hukuki niteliği itibari ile; İİK.nun 67. maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır. Davacı, taraflar arasında uygulanan dağıtım anlaşması nedeniyle düzenlenen fatura cari hesap dökümü ve mutabakat faksından kaynaklanan alacağın tahsili için davalı hakkında başlattığı ilamsız icra takibine davalının haksız yere itiraz ettiğini belirterek davalının itirazının iptali ve takibin devamı, davalının %20’den az olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesini taleple dava açmıştır. Davalı yan asıl davada taraflar arasında dağıtım sözleşmesi imzalandığını kabul ettiklerini, sözleşme uyarınca davacı tarafa borçları bulunmakla birlikte icra dosyasında talep edilen tutar kadar olmadığını, kendisinin de davacıdan alacaklı olduğunu, bu alacakların cari hesaptan mahsubu gerektiğini ileri sürerek mahsup talebinde bulunmuştur. Davacı davalının mahsup talebine konu ettiği 3 kalem alacağın ticari defterlerinde kayıtlı olmadığını, bu taleplerin ayrı bir davanın konusunu teşkil ettiğini ileri sürmüştür.Mahkememiz dosyasıyla birleştirilen ——-sayılı dosyada ise davacı yan taraflar arasında imzalanan dağıtım sözleşmesi, zeyilnameler uyarınca devam eden ilişkide uğradığı maddi ve manevi zararların tespit ve davalıdan tahsili istemli olarak HMK 107 m.uyarınca belirsiz alacak davası açmış, davalı taraf , birleşen dosyada davacı yanın bir alacağının tespit edilmesi durumunda asıl davaya konu cari hesap alacağından bu tutarın mahsubunu istediklerini, sözleşmenin kendileri tarafından feshedilemediğini, yasal ödemezlik defi hakkının kullanıldığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Yargılamanın devamında birleşen dava dosyasına konu manevi tazminat talebi birleşen dosya davacı vekili tarafından atiye bırakılmış ancak davalı vekili tarafından kabul edilmediğinden, manevi tazminat talebine ilişkin dava birleşen dosyadan tefrik edilerek mahkememizin başka bir esasına kaydı yapılmış, ——-sayılı karar ile manevi tazminat istemi yönünden HMK 107 m.uyarınca belirsiz alacak davası açılamayacağından davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.Mahkememizde açılan asıl dava dosyası yönünden 08/02/2017 günlü ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktalarının tespiti ile tahkikat aşamasına geçilmiştir. Mahkememizde açılan davaya esas——– sayılı takip dosyasının incelenmesinden ödeme emrinin takip borçlusuna tebliğ edildiği, takip borçlusu tarafından takibe süresinde itiraz edildiği, itiraz dilekçesinin davacı takip alacaklısına tebliğ edilmediği, mahkememizde açılan davanın süresinde olduğu görülmüştür.Birleşen dava dosyası yönünden de dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra yine mahkememizin 05/07/2017 günlü ön inceleme duruşmasında birleşen dava yönünden dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktalarının tespiti ile tahkikat aşamasına geçilmiş gerek asıl dava ve gerekse birleşen dava dosyası yönünden tarafların bildirdiği tüm deliller toplanarak bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonuca gidilmiştir.——sayılı dosyada 07/12/2018 tarihinde davanın reddine karar verildiği, ——-aleyhine tazminat davacı açıldığı, esasen bu dosyada ——- firması da davalı gösterilmekle birlikte yargılama sürecinde ——- yönelik davanın yetkisizlik kararı verilerek ——-numarasına kaydının yapıldığı, davacı ——-ile davalı ——-ve dava dışı ——-arasında kurulan sözleşmelerin birbirinden bağımsız olduğu, ortada iki ayrı sözleşme bulunduğu, davacı ile davalı ——– arasında imzalanan 13/01/2012 tarihli dağıtım anlaşmasının ——— tarafından haklı sebeple feshedildiği bu yüzden davacının tazminat talebinin reddi gerektiğine karar verildiği, kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.——–sayılı dosyada ——–arasında görülen davada(daha sonra ——- devrredilmiş)ise 26/02/2019 tarihi itibariyle davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.Mahkememizin 28/03/2018 tarihli ara kararı uyarınca ——-Talimat ve yine mahkememizin 06/02/2019 günlü duruşma ara kararı uyarınca aynı mahkemenin ——– sayılı talimat dosyaları ile bilirkişi raporları alınmış, mahkememizin 18/11/2020 günlü duruşma ara kararı ile de bu kez davacı-birleşen dosya davalısı ——– ticari defter ve dayanak kayıtlarında inceleme yapılmak suretiyle rapor düzenlenmek üzere dosya bilirkişi heyetine tevdi edilerek 13/12/2021 tarihli kök ve 12/09/2022 tarihinde sisteme kaydedilen ek rapor alınmıştır. Alınan raporlar gerekçeli ve denetlenebilir nitelikte olduğundan mahkememizce hükme esas alınmıştır.
Taraflar arasında dağıtım anlaşması ve zeyilnamelerin imzalandığı, buna göre davalı birleşen dosyada davacı —— dağıtımcı sıfatını taşıdığı, sözleşmenin 4.2.1 maddesine göre dağıtıcının kendi adına ve hesabına olmak üzere ürünleri bölge içinde dağıtıp satacağı ve kiralayacağının kabul edildiği, taraflar arasındaki ilişkinin alıcı-satıcı ilişkisi olup, dağıtıcının ——-mümessili veya temsilcisi olarak görülemeyeceğinin kabul edildiği anlaşılmıştır.Asıl davaya konu cari hesap alacağı bakımından her iki tarafın ticari defter ve dayanak kayıtları incelenmiş, her iki taraf ticari defterlerinde davacının takip tarihi itibariyle davalıdan alacaklı olduğu, davacının kendi defterlerinde 4.895.721,08 TL.alacak ve davalının ticari defterlerinde 4.895.721,09 TL.borç göründüğü belirlenmiştir. Davacı asıl davaya konu takip talebinde 4.709.591,55 TL.talep ettiğinden bu tutarla bağlı kalınması gerektiği sonucuna varılmıştır. Esasen davalı yan da asıl davaya konu takipte talep edilen cari hesap borcunu kabul etmekle birlikte bu kadar borcu olmadığını ileri sürmüş, bunun yanısıra davacıdan 3 kalem alacağı olduğunu belirterek bu tutarların cari hesap borcundan mahsubunu istemiştir. Asıl davada davalının mahsup talebine konu ettiği alacak kalemlerinden ilki davacının dava dışı ——– imzaladığı 10/01/2012 tarihli proje bazlı dağıtım anlaşması uyarınca dava dışı şirketin mal ve ürün tedarikini kendisinden yaptığı, dava dışı firmaya verdiği ürün bedellerini davacıya ödemiş olmasına rağmen, dava dışı firmanın aldığı ürün bedellerini ödemediği, verdiği çeklerin karşılıksız çıktığı bu yüzden zarara uğradığı, TBK 52 m.uyarınca uğradığı zarara ve davacıya olan borçlarının artmasına davacının bizzat sebep olduğu, dava dışı firma ile olan sözleşmenin davacı tarafından sebepsiz yere feshi sonucu —— firmasının borcunu ödemediği gibi haksız fesih nedeniyle tazminat davası açtığı iddiasına dayalıdır. Davacı bu konuda dava dışı firmanın müşteri olarak davalı tarafça bulunduğunu, davalının bu şirkete kendi adına ve riskleri de yine kendisine ait olmak üzere mal sattığını, dava dışı şirket ile davalı arasındaki ilişkinin kendisiyle bir ilgisi bulunmadığını, davalıya dava dışı şirket ile iş yapması için talimat vermediği gibi böyle bir yetki ve hakkının da olmadığını, davalının iddiasını yazılı delil ile ispatlaması gerektiğini ileri sürmüştür.Davalı/ Birleşen dava dosyasında davacı ——asıl davada ileri sürdüğü mahsup talebi yanı sıra yine dava dışı ——– davalı ile bu şirket arasındaki anlaşmaya güvenip mal sattığını, davalının da mal satımına onay verdiğini, desteklediğini, davalıdan peşin fiyata satın aldığı malları ——çek karşılığı sattığını, ancak bir süre sonra çeklerin karşılıksız çıktığını, davalının talimatıyla satışı durdurduğunu, bu firmanın kendisi ve davalı aleyhine—— dava açtığını, firmanın borçları nedeniyle başlattığı takiplerden de tahsilat yapamadığını bu zararları yanı sıra açılan dava ve takipler nedeniyle ödediği avukatlık ücretinin de davalı tarafından karşılanması gerektiğini, yaklaşık zararının 2.655.072,20 TL.olduğunu, bu miktarın karşılıksız çıkan çekler nedeniyle uğranılan zarar yanı sıra açılan dava ve——–borçlarının ödememesine bağlı olarak kendininde davalıya ödeyemediği borçları, gelmeyen ürünler nedeniyle hastanelere gönderilemeyen ürünlerden ötürü uğranılan zararı, ödenen kredi ve vade farklarını da içerdiğini belirtmiş, bu zarar karar kalemlerine karşılık şimdilik 10.000 TL.talep ettiklerini açıklamıştır. Dosyaya sunulan 10/01/2012 tarihli proje bazlı dağıtım anlaşmasının davacı birleşen dosya davalısı——-arasında imzalandığı, dava dışı şirketin ——-ve ilgili ürünler hakkında münhasır olmayan dağıtımcı olarak atandığı, sözleşmede davalı/birleşen dosya davacısı ——-dava dışı firmaya kendi ad ve hesabına mal satacağına yahut bu konuda —— temsil edeceğine dair bir düzenleme bulunmadığı, davalı birleşen dosyada davacı —— ticari defterlerinde ——ile ticari ilişkisinde bu şirketten 2013 yılı ve sonrası itibariyle 657.994,65 TL.alacaklı olduğu esasen ——firmasının dava dışı şirket ile ticari ilişkisinin ——- ile dava dışı şirket arasında imzalanan sözleşmeden önceye dayalı olduğu ve alacağının da sözleşme tarihinden önce başladığı, ——- talimatıyla da bu şirkete mal sattığına yönelik bir delil sunulamadığı anlaşılmış bu durumda asıl davada davalının zararının mahsubu yönündeki talebi yerinde olmadığı gibi, birleşen davada da——-üzerinden ileri sürdüğü zarar kaleminden birleşen dosya davalısı ——–sorumlu tutulamayacağı sonucuna varılmıştır.
Asıl davada davalının mahsup talebine konu ettiği 2. kalem alacak ise davalının davacının katıldığı ihalelere öncülük etmesi ve bu nedenle verdiği hizmetten ötürü oluşan 507.607,56 TL.hizmet alacağıdır. Asıl davada davacı yan taraflar arasında satış esasına dayalı bir ilişki olduğunu, bu sözleşmede ihalelere öncülük etmek gibi bir hizmetin düzenlenmediğini, davalının talepte bulunamayacağını, bu konuda yazılı delil sunulmadığı gibi ne zaman ve ne iş yapıldığı, işin tam ve gereği gibi ifa edilip edilmediği hususlarının da belirsiz olduğunu, verildiği iddia olunan hizmete ilişkin tebliğ edilmiş bir faturada olmadığını, ticari defterlerinde kayıtlı olmayan alacak talebinin mahsuplarının istenemeyeceğini ileri sürmüştür. Dosyaya sunulan ihale hizmet protokollerinin taraflarının davacı ve davalı olduğu, protokoller gereği her bir protokol konusu cihazın idarelere karşı yükümlülüklerinin yerine getirilmesinde —– adına ve hesabına yapacağı işlerin ve bu işlerin karşılığı ücretin belirlendiği, ücretin belirlenen vadelerde kesilen faturalar karşılığı ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davalı ——tarafından vadelerine göre —— aleyhine fatura tahakkuk ettirilip borçtan düşüm yapıldığı, hastane idareleri bazında da fatura tahakkuk ettirildiği, buna karşılık fatura tahakkuku yapılmayan hizmetler olduğunun—— tarafından ortaya konulmadığı anlaşılmakla 2.kalem mahsup talebi de yerinde görülmemiştir.
Asıl davada davalının 3.kalem mahsup talebi ise mülkiyeti kendisine ait olan, hastanelerde kurulu 4 adet cihazın davacıya kiralama karşılığı kullandırılmasından doğan 2 yıllık kira ücreti 100.000 TL.’ye ilişkindir. Davacı davalıya ait 4 adet cihazın 2 yıllık kira bedeli karşılığı düzenlenip tebliğ edilen kira faturası bulunmadığını, bir an için kiralama ilişkisi kabul edilse bile fatura tebliğ edilmeden muaccel bir alacaktan bahsedilemeyeceğini, mahsup talebinin yerinde olmadığını beyan etmiştir. Asıl davada davalı yan kiralama ücretine esas teşkil edecek bir kira sözleşmesi sunmadığı gibi kiralama konulu faturada ibraz etmemiştir. Bu nedenle söz konusu cihazların davacıya kiralanıp kira alacağının doğduğu ortaya konulamadığından davalının mahsup talebi yerinde görülmemiş, asıl davada davacının takibe konu ettiği miktar kadar davalıdan alacaklı olduğu, mahsup iddiasına dayanak alacak kalemlerinin davalı tarafça ispat edilmediği, takip konusu alacağın taraf ticari defterlerinde kayıtlı olup likit ve davalı itirazının haksız olduğu sonucuna varılarak asıl davanın kabulüne ve davalının %20 oranında inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmiştir.
Birleşen dava dosyasında davacı ——- mal satıp karşılığında aldığı çeklerin karşılıksız çıkması nedeniyle oluşan zararlar yönünden yukarıda asıl dava yönünden davalının ——nolu mahsup talebi incelenirken değerlendirme yapıldığından tekrar açıklama yapılmamıştır. Birleşen davada davacı dava dışı bu şirketle ilgili olarak yine davalıdan peşin fiyatla mal alırken——- ödemelerini yapmaması nedeniyle davalı ile aralarındaki dağıtım sözleşmesinin ayakta kalması için bankalardan kredi çektiğini faiz ve vade farkı ödediğini bu yüzden yatırım ve büyüme faaliyetlerini sürdüremediğini ileri sürmüş şimdilik 10.000 TL.nin davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davacı ile dava dışı ——-arasındaki mal alım satım ilişkisinin davalının talimatları doğrultusunda gerçekleştiği davalının bu yönde davacıya talimat verdiği dosya kapsamında ortaya konulmuş değildir. Davacı dava dışı firmaya sattığı ürün bedellerini tahsil edememiştir. Ancak davacının bu firma ile ilişkisinin başlangıcının ve borcun oluşumunun davalı ile dava dışı——–arasında imzalanan 10/01/2012 tarihli dağıtım sözleşmesinden önceye ait olduğu davacının defterlerinde yapılan inceleme ile belirlenmiştir. Davacı basiretli bir tacir gibi davranmak zorundadır.——-olan ticari ilişkisinde alacağını tahsil edemediği için davalıya olan borçlarını ödemek, sözleşmeyi ayakta tutmak amacıyla kredi kullanımı sonucu ödediği vade farkı ve faizleri davalıdan talep etmesi mümkün olmadığından birleşen davada davacının bu talebinin de reddine karar verilmiştir.Birleşen davada davacının bir diğer talebi, komisyon bedellerine ilişkindir. Sözleşmenin 4.7 maddesi ile —— düzenleme uyarınca davacı 507.670,56 TL.alacağı olduğunu ileri sürmektedir——– A-1 maddesine göre davacı —–koşullarına göre ve davalının teknik talimat ve şartnamelerine uygun şekilde müşterilere satılan ürünlerle ilgili montaj bakım ve satış sonrası hizmet vermeyi üstlenmiştir.——- D maddesi hükmüne göre verilecek hizmet karşılığında davacıya ödenecek komisyon tutarının miktarının ne olacağı davalı tarafça belirlenecektir. Davacı herhangi bir imtiyazlı müşteriye veya işletmeciye maddede belirtilen hizmetlerden herhangi birini verdiğini ve davalı tarafından takdir edilmiş
olan hizmetin bedelini içeren davalı adına düzenlenmiş faturayı davalıya gönderdiğini ispat ettiği takdirde, fatura bedelinin ödenmesini davalıdan talebe hak kazanacaktır. Ancak dava dosyasında davacının, hangi İmtiyazlı Müşteriye veya İşletmeciye maddede belirtilen hizmetlerden hangisini verdiği ve davalı tarafından takdir edilmiş olan hizmetin bedelini içerin hangi faturayı davalıya gönderdiği halde davalının ödeme yapmadığı, tespit edilemediğinden davacının bakiye komisyon bedeli alacağı bulunduğuna yönelik iddiasını ispat edemediği sonucuna varılmıştır.Birleşen davada davacının bir diğer talebi —– mülkiyeti kendisine ait 2 cihazın kurulumunun yapıldığı, hastanede 28/08/2013 tarihinde yangın çıktığı ve yangının çıkış sebebinin cihazlardan kaynaklandığı bu yüzden hastaneye 15.130,55 TL.ödeme yapılarak hastane ile aralarında ibraname düzenlendiği, Dağıtım Anlaşmasının 13.maddesine göre davalının zararı karşılaması gerektiği, davalıya durumun bildirildiği ancak ödeme yapılmadığı iddiasına dayalıdır.Davalı birleşen dosya davacısı vekili 11/04/2018 tarihli dilekçesinde——- Hastanesinde meydana gelen yangın olayına ilişkin talepleri bakımından yangında zarar gören cihazların ellerinde olmadığını, cihazlara ilişkin fotoğraf, yangın raporu ve hastane ile aralarında imzalanan ibra protokolü ve ödeme belgelerininDavalı birleşen dosya davacısı vekili 11/04/2018 tarihli dilekçesinde——- Hastanesinde meydana gelen yangın olayına ilişkin talepleri bakımından yangında zarar gören cihazların ellerinde olmadığını, cihazlara ilişkin fotoğraf, yangın raporu ve hastane ile aralarında imzalanan ibra protokolü ve ödeme belgelerinin dosyaya sunulduğunu beyan etmiştir. Söz konusu ibraname davalı-birleşen dosya davacısı ——- Hastanesi yöneticisi tarafından imzalanmış ve 28/08/2013 tarihinde meydana gelen yangında hastaneye —— – tarafından kurulumu yapılan ve mülkiyeti bu şirkete ait olan 2 adet ——- cihazının yandığı yanı sıra diğer zarar kalemleri de belirtilerek 02/09/2013 tarihli yangın raporunda yangının çıkışına söz konusu cihazların bulunduğu odadaki bilgisayara —— kablosu ile bağlı yazıcı veya monitörün kablolarında elektrik kısa devresinin sebebiyet verdiği açıklanmak suretiyle ——- hastaneye 15.130,55 TL.ödemesi kabul edilmiştir. Talimat mahkemesi kanalıyla yapılan bilirkişi incelemesinde olay yeri ve çevresine ait yeterli fotoğraf ve kayıt olmadığı, bu nedenle yangının başlangıç nedenini kanıtlayacak bir delil bulunmadığı, yangının 2013 yılında meydana gelmesi nedeniyle olay mahallinde ve enerji sağlayan besleme kablolarında inceleme yapılamadığı, yangın raporunda yangının hangi sebeple çıktığına ilişkin detaylı ve kapsamlı bir değerlendirme bulunmadığı belirtilmiş, bu durumda davalı tarafından davacıya teslim edilen ürünlerin ayıplı olması nedeniyle yangının meydana geldiği ispatlanamadığından davacının yangın nedeniyle davalıdan talepte bulunamayacağı kabul edilmiştir.
Birleşen dava dosyasında davacı, davalının 2013 yılından itibaran kendisinin portföyünü(müşterilerini) haksız olarak ele geçirdiğini ve kendisine mal göndermeyerek doğrudan müşterilerine mal satmaya başladığını; bu suretle kazancının önemli ölçüde azalmasına ve kar mahrumiyeti zararına uğramasına yol açtığını, davalının taraflar arasındaki sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini belirterek davalının bu davranışları nedeniyle uğradığı kar mahrumiyeti zararının tazminini talep etmektedir.Taraflar arasındaki sözleşmede davacı kendisine tahsis edilmiş olan dağıtım bölgesinde “tek yetkili satıcı” (münhasır satıcı) olarak tayin edilmemiş olup, başka üreticilerin ürünlerini de satma hakkına sahiptir. Davalı ——–, aynı bölgede, kendisi de müşterilere doğrudan ürün satma hakkına sahiptir. Ayrıca tarafların birbirlerinin müşterilerine mal satmaları da yasaklanmış değildir. Bu durumda davacının kural olarak kar mahrumiyeti talep etme hakkı olmayacaktır. Ancak, davalının davacı ile arasındaki akdi ilişkinin sorunsuz devam ettiği, yani davalının davacıya yüksek miktarda ödenmemiş borcunun olmadığı dolayısıyla henüz mal gönderiminin devam ettiği dönemde davacının müşterilerine doğrudan mal satma hakkını MK.md.2/f.1’de düzenlenmiş olan “dürüstlük kuralına” aykırı şekilde kullanması halinde yani davacıyı önemli surette kar mahrumiyeti zararına uğratacak şekilde davacının müşterilerine mal satması durumunda söz konusu hakkını MK.md.2/f.2 uyarınca “kötüye kullanmış” olacağından ve dolayısıyla da “dürüstlük kuralı” gereği olması gerekenden daha fazla miktarda davacı müşterisine yapmış olduğu doğrudan satışlar yüzünden davacının uğramış olduğu kar mahrumiyeti zararını tazmin etmekle yükümlü tutulabilir. Bilirkişi heyetince yapılan inceleme ile böyle bir durumun bulunmadığı saptandığından bu dönem için davacının davalıdan kar mahrumiyeti zararı talep edemeyeceği sonucuna varılmıştır. Taraflar arasında devam eden ilişkide 2015 yılının sonlarında ise, davacının davalıya olan borçlarının 4.895,721,08 TL tutarına yükseldiği dolayısıyla, 2015 yılının sonlarından itibaren, davalının,“Ödemezlik Def’i” hakkını kullanmak suretiyle davacıya mal satışını durdurduğunu beyan ettiği, davalının bu hakkını kullanabileceği ve hatta davacının kusuru nedeniyle akdi ilişkiyi haklı sebeple fesih hakkına da sahip olduğu, ancak davalının akdi ilişkiyi feshetmediği, yalnızca davacıya mal gönderimini durdurduğu anlaşılmıştır. Davacı tarafça her ne kadar davalının 2015 yılı sonlarında akdi ilişkiyi feshettiği ileri sürülmüş ise de davalının fesih bildirimi ya da fesih iradesini ortayı koyan bir eylemine ilişkin dosyaya bir delil sunulmamıştır. Davacının borçlarının aşırı derecede yükseldiği dönemde (2015 yılı sonlarında) davalının, Ödemezlik Def’i” hakkını kullanmak suretiyle davacıya mal gönderimini durdurma hakkına sahip olduğu; dolayısıyla bu dönemde davalının davacının müşterilerine yaptığı satışların miktarının artmasının ve bundan dolayı davacının kar mahrumiyeti zararına uğramasının MK.md.2 anlamında “dürüstlük kuralına” aykırılık oluşturmayacağı, bu dönemde davalının sözleşmeyi haklı sebeple feshetmek suretiyle davacının müşterilerine doğrudan satış yapma hakkına da sahip olduğu; dolayısıyla da davacının bu dönemde davalının müşterilere yaptığı doğrudan satışlar nedeniyle kar mahrumiyeti zararına uğradığı gerekçesiyle davalıdan kar mahrumiyeti tazminatı talep edemeyeceği kanaatine varılmıştır.Birleşen davada davacı mülkiyeti kendisine ait olup hastanelerde ve laboratuarlarda kurulu olan cihazların davalı tarafından izinsiz olarak kullanıldığını ve izinsiz olarak satıldığını; bu kullanımlar nedeniyle kira bedeli ödenmesi gerektiğini, izinsiz satışlar dolayısıyla da komisyon ödenmesi gerektiğini iddia etmekte ve hak kazandığı kira bedelleri ile komisyon bedellerinin ödenmesini talep etmektedir. Ancak dava dosyası içeriğinde, davacının mülkiyetinde olup, davalı tarafından kullanılmış olan herhangi bir cihazın varlığını gösteren bir delile de rastlanmadığı bilirkişi heyeti tarafından tespit edilmiş olup bu durumda mülkiyeti davacıya ait olan ve fakat davalı tarafından davacının onayı ve izni olmadan kullanılmış olan bir cihazdan dolayı davacının davalıdan kira bedeli alacağı bulunduğu iddiasının yerinde olmadığı sonucuna varılmış aynı şekilde dava dosyası içeriğinde davacının mülkiyetinde olup davalı tarafından satılmış olan herhangi bir cihazın varlığını gösteren bir delile de rastlanmadığından mülkiyeti davacıya ait olan ve davalı tarafından davacının onayı ve/veya izni olmadan satılmış olan bir cihazdan dolayı davacının davalıdan komisyon alacağı bulunduğuna ilişkin iddiasının da yerinde olmadığı kabul edilmiştir.Birleşen davada davacı, davalı tarafça sözleşmenin fesh edilmesinden sonra elinde kalan malların davalı tarafından geri alınmaması nedeniyle zarara uğradığını iddia ederek bu zararının tazminini talep etmiştir. Davalı yan taraflar arasındaki sözleşmeyi feshetmediğini beyan etmektedir. Dava dosyasına sözleşmenin davalı tarafından feshedildiğini gösteren bir delil sunulmamıştır. Davalı 2015 yılı sonlarında mal gönderimini durdurmak suretiyle Ödemezlik Def’i hakkının kullanmıştır. Bir an icin davalının sözlesmevi feshettiği kabul edilse bile, davacının çok fazla birikmiş cari hesap borcu bulunduğu için davalının sözleşmeyi davacının kusuru nedeniyle haklı sebeple feshetmiş olduğunun kabul edilmesi gerektiği bilirkişi raporunda açıklanmış, bu görüş mahkememizce de kabul edilmiştir. Bu durumda davalı elinde kalan malların, bedeli karşılığında iadesini davacıdan talebe hak kazanamayacak olup davalı dilerse bunları bedeli karşılığında geri alabilecektir. Bunun yanı sıra taraflar arasındaki sözleşmede, sözleşmenin feshi halinde davalıya davacının elinde kalan malları geri alma yükümlülüğü yükleyen bir hüküm de bulunmadığı, davalının takdirine bırakıldığı anlaşılmıştır. Davacı yan sözleşmenin 2015 yılı sonunda davalı tarafından feshedildiğini iddia etmekle birlikte fesih sonrasında elinde kalan malların neler olduğunu ve bunların davalı tarafından geri alınmasını istediğini bildiren bir bildirim de de bulunmamıştır. Tüm bu nedenlerle, davacının davalıdan, elinde kalan malların geri alınmamasından kaynaklanan bir tazminat alacağına hak kazanamadığı sonucuna varılmıştır.
Mahkememizin 05/10/2022 günlü duruşmasına davalı birleşen dosya davacısı vekili mazeretsiz olarak katılmamış, davacı birleşen dosya davalısı vekili tarafından birleşen dava dosyasının takip edileceği beyan edildiğinden birleşen dosya davacı vekiline HMK 186 maddesi ihtarını içeren davetiye tebliğ edilmiş, yürütülen sözlü yargılama neticesinde asıl davanın kabulüne, davalının—— sayılı takip dosyasında itirazının iptaline ve takibin aynen devamına, davalının itirazında haksız ve alacağın likit oluşu göz önünde bulundurularak hükmedilen tutarın %20’si oranında 941.918,31 TL inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine ve birleşen davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-ASIL DAVANIN KABULÜNE,
Davalının ——- sayılı takip dosyasında itirazının iptaline ve takibin aynen devamına,
2-Davalı itirazında haksız ve alacağın likit oluşu göz önünde bulundurularak hükmedilen tutarın %20’si oranında 941.918,31 TL inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
3-BİRLEŞEN DAVANIN REDDİNE,
4-Asıl davada karar harcı 321.712,19 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 56.880,09 TL ile icra dosyasına yatırılan 23.547,96 TL. harcın mahsubu ile bakiye 241.284,14 TL harcın davalıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
5- Asıl davada davacı tarafından peşin olarak yatırılan 56.880,09 TL harcın davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
6- Asıl davada davacı tarafından yapılan 34.25 TL ilk masraf, 553,00 TL tebligat, müzekkere ve talimat gidiş-geliş masrafı, 7.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 8.087,25 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
7-Asıl davada davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli ——- vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Asıl davada davalı tarafça yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
9-Birleşen davada karar harcı 80,70 TL’nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 11.231,37 TL’den mahsubu ile bakiye 11.150,67 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
10- Birleşen davada davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
11-Birleşen davada davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli ——–vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
12-Dava ve birleşen davada davacı ve davalı tarafça dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı ve davalı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı – davalı vekilinin yüzüne karşı davalı – davacı vekilinin yokluğunda oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.