Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/775 E. 2018/480 K. 31.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/775 Esas
KARAR NO : 2018/480

DAVA : Tazminat(Bayiilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/06/2016
KARAR TARİHİ : 31/05/2018

Mahkememizde görülmekte olanTazminat(Bayiilik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA :Davacı vekili; taraflar arasında 2006 yılında makine satışı ve satış sonrası servis hizmeti hususunda münhasır bayilik anlaşması yapıldığını ve müvekkilinin bu anlaşma uyarınca düzenlenmiş olan 27/04/2006 tarihli yetkilendirme belgesi ile davalının ……..distribütörü olduğunu, taraflar arasındaki ilk sözleşme 2010 yılı sonuna kadar akdedilmiş olsa da müvekkilinin başaralı faaliyetleri nedeniyle 01/09/2011, 07/01/2013 ve 10/02/2014 tarihli yetki belgeleri ile uzatıldığını, ancak davalının sözleşme ilişkisi boyunca özellikle 2013 yılından itibaren kötüniyetli davranışlarda bulunduğunu, başka firmalara da makine göndererek münhasırlık klozunu ihlal ettiğini ve müvekkilinin zarara uğramasına neden olduğunu, daha sonra davalının sadece kendisini koruyan yeni bir sözleşme akdetmek istediğini, ancak müvekkilinin yeni sözleşme taslağını kabul etmediğini, bunun üzerine davalının 18/01/2016 tarihli e-posta ile 31/05/2016 tarihi itibariyle müvekkilinin bayiliğinin sona ereceğini bildirdiğini, ancak davalının sözleşmeyi fesih nedeninin geçerli veya haklı bir neden olmadığını, fesih bildirimi üzerine müvekkilinin zor duruma düştüğünü, ayrıca davalının müvekkili ile olan sözleşmesi sona ermeden müvekkilinin müşterilerine 19/01/2016 tarihinde dava dışı bir firma ile bayiilik sözleşmesi akdettiğini bildiren e-postalar göndermeye başladığını, davalının haksız feshi nedeniyle müvekkilinin maddi manevi zarara uğradığını ileri sürerek feshin geçersiz olduğunun tespitine, feshin geçerli olduğu kanaatine varılması halinde haksız fesih nedeniyle uğranılan zararın şimdilik 11.000,00 TL’sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekiline talep sonuç kısmında belirttiği 11.000,00 TL tazminatın ne kadarının maddi tazminat, ne kadarının manevi tazminata ilişkin olduğunu açıklaması, ayrıca maddi tazminat talebinin içeriğini açıklaması ve her bir zarar kalemine ilişkin alacak talep tutarını ayrı ayrı bildirmesi, yine talep ettiği manevi tazminat tutarını kesin bir biçimde tespit ederek bildirmesi ve bildirdiği tutar üzerinden harç eksikliğini tamamlaması için ihtaratlı kesin süre verilmiş, davacı vekili verilen sürede madddi tazminat kalemlerini tutarları ile ayrı ayrı açıklamış, şimdilik toplam 10.000,00 TL maddi tazminat ile 20.000,00 TL manevi tazminatın tahsilini istediklerini bildirmiş ve harç eksikliğini tamamlamıştır.
SAVUNMA:Davalı vekili; öncelikle taraflar arasında akdedilen 09/02/2011 tarihli tahkim anlaşması uyarınca mahkememizin görevsiz olduğunu, tahkim anlaşması mevcut olmasa dahi Türk Mahkemelerinin değil ………. Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının sözleşmenin feshi nedeniyle haksız rekabet ve tazminat talebiyle müvekkili ile dava dışı firma aleyhine açmış olduğu davadan dolayı derdestlik itirazında bulunduklarını, kaldı ki feshin geçerli ve haklı olduğunu, davacı taleplerinin haksız olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:Dava, bayiilik sözleşmesinin feshinin geçersiz olduğunun tespiti, aksi halde haksız fesih nedeniyle uğranılan maddi manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiştir.
Davalı tarafın yasal sürede tahkim ilk itirazında bulunması üzerine öncelikle davalı tarafça dosyaya sunulan 09/02/2011 tarihli sözleşme ve davacı tarafça sunulan yetki belgeleri incelenmiştir. Taraflar arasında bayilik sözleşmesinin şifahen kurulduğu ve davalının düzenlemiş olduğu 27/04/2006 tarihli ‘beyanname’ başlıklı belge ile davacının davalının Türkiye’deki distribütörü olduğu tarafların kabulündedir. 09/02/2011 tarihinde akdedilen sözleşmede ise taraflar arasında 2006 yılından bu yana münhasır disrtibütörlük sözleşmesinin yürürlükte olduğu belirtilmiş, tarafların iddiaları sıralanmış ve uzlaşma sağlanan hususlar belirtilmiş, ayrıca sözleşmenin 5.maddesi ile taraflar arasında bu sözleşmeden veya ticari ilişkiden doğan, sözleşmenin geçerliliği, ifası veya feshi ile ilgili herhangi bir ihtilaf halinde İsviçre Ticaret Odası İsviçre Uluslarası Tahkim Kuralları gereğince ihtilafın bir tek hakemle tahkime havale edileceği ve nihai olarak çözüleceği, tahkim yerinin …….. olacacağı kabul edilmiştir.
Davacı taraf bu sözleşmenin baskı ile imzalatıldığını ve hiç uygulanmadığını, ayrıca bayilik sözleşmesi niteliğinde olmadığını, müvekkilinin açmış olduğu davalardan feragat edilmesi amacıyla yapıldığını,kaldı ki sözleşmenin 4. ve 5.maddelerinin kişilik haklarına ve emredici hukuk kurallarına aykırı olması nedeniyle hükümsüz olduğunu, sözleşmede ihtilafın açıkça belirtilmediğini, ayrıca müvekkilinin tahkime başvurma iradesi taşımadığını, maliyetinin de çok yüksek olacağını, kaldı ki bu sözleşmeyi yürürlükten kaldıran 01/09/2011, 07/01/2013 ve 10/02/2014 tarihli yeni sözleşmeler akdedildiğini, yeni sözleşmelerde ise tahkim şartı bulunmadığını ileri sürerek tahkim ilk itirazının reddini istemiştir.
Öncelikle taraflar arasında imzalanan tek sözleşmenin tahkim şartının içeren 09/02/2011 tarihli sözleşme olduğu açıktır. Bunun dışında davalı tarafından düzenlenen ………..tarihli yetki belgeleri taraflar arasındaki ticari ilişkinin kurallarını düzenleyen sözleşme niteliği taşımamaktadır, sadece davacının davalının Türkiye’deki distribütörü olduğunu tasdik etmekte olan belge niteliğindedir. Davalı taraf da imzalanan tek sözleşmenin 09/02/2011 tarihli sözleşme olduğunu, bundan sonra yeni bir sözleşme imzalanmadığını tüm dilekçelerinde ve beyanlarında vurgulamıştır.Dolayısıyla 09/02/2011 tarihli sözleşmeyi yürürlükten kaldıran yeni bir sözleşme bulunmadığından, tahkim ilk itirazınının değerlendirilmesinde halen yürürlükte olduğu anlaşılan 09/02/2011 tarihli sözleşme hükümleri dikkate alınmalıdır.
Milletlerarası Tahkim Kanunu 5.maddesi,” Tahkim anlaşmasının konusunu oluşturan bir uyuşmazlıkta dava mahkemede açılmışsa; karşı taraf, tahkim itirazında bulunabilir. Tahkim itirazının ileri sürülmesi ve tahkim anlaşmasının geçerliliğine ilişkin uyuşmazlıkların çözülmesi, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilk itirazlara ilişkin hükümlerine tabidir. Tahkim itirazının kabulü halinde, mahkeme davayı usulden reddeder” şeklindedir.
Tahkim sözleşmesi asıl sözleşmeye konan bir tahkim şartı veya ayrı bir sözleşme ile yapılabilir. Tahkim sözleşmesi veya şartının uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi yolundaki taraf iradesini tereddüte yol açmayacak şekilde içermesi gerekmektedir. Tarafların ihtilafın hakemde görülmesi iradesinin kesin ve kararlı olması gerekir.
Somut olaya döndüğümüzde, 09/02/2011 tarihli sözleşmenin 5.maddesi ile taraflar arasında bu sözleşmeden veya ticari ilişkiden doğan, sözleşmenin geçerliliği, ifası veya feshi ile ilgili herhangi bir ihtilaf halinde tahkime başvurulacağı kabul edilmiştir. Dolayısıyla sözleşmede taraflar arasındaki bayilik ilişkinin tüm kurallarını düzenleyen hükümlerin yer almadığı kabul edilse dahi, tahkim sözleşmesi ayrı bir sözleşme ile dahi yapılabileceğinden ve sözleşmede taraflar arasındaki salt sözleşmeden değil tüm ticari ilişkinden doğan herhangi bir ihtilaf halinde tahkime başvurulacağı kabul edildiğinden davacı yanın tahkim şartının geçerli olmadığı yönündeki itirazları haklı görülmemiştir. Yine sözleşmenin baskı ile imzalatıldığı ve tahkim şartının emredici hukuk kurallarına aykırı olduğu yönündeki itiraz da haklı görülmemiştir. 09/02/2011 tarihli sözleşmenin 5.maddesi, uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenmesi yolundaki taraf iradelerini tereddüte yol açmayacak şekilde içermektedir. Tahkim yeri ve uygulanacak tahkim kuralları da açıkça düzenlenmiştir. Dolayısıyla tahkim şartı geçerlidir. Açıklanan nedenlerle Mahkememiz görevsiz olmakla davanın usulden reddine karar verilmiş, her ne kadar davacı taraf hem maddi hem manevi tazminat isteminde bulunmuş ise de davanın usulden reddine karar verildiğinden takdiren davalı lehine tek vekalet ücretine hükmedilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraflar arasında tanzim olunan sözleşmedeki tahkim şartı nedeniyle Mahkememiz görevsiz olmakla davanın usulden REDDİNE,
2- Alınması gereken 35,90 TL karar harcının başlangıçta yatırılan 187,86 TL ile tamamlama harcı olarak yatırılan 360,00 TL’den mahsubu ile 511,96 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan takdiren hüküm tarihinde yürürlükte bulunan …. 7/2 maddesi uyarınca 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. .