Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1265 E. 2021/161 K. 03.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2016/1265
KARAR NO : 2021/161
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/11/2016
KARAR TARİHİ : 03/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan Maddi ve Manevi Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkilinin üretimde aktif olarak kullandığı makine ve ekipmanlar üzerine —- tarihinde haciz ve —- tarihinde muhafaza işlemi gerçekleştirdiğini, söz konusu haciz muhafaza işlemlerinin— dosyası ile yapıldığını, icra dosyasının borçlusunun dava dışı —- rağmen haciz ve muhafaza işlemlerinin müvekkilinin adresinde usulsüz ve hukuka aykırı bir şekilde gerçekleştiğini, akabinde —— sayılı dosyası ile istihkak davası açıldığını, mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan temyiz incelemesi sonucunda kararın bozulduğunu, mahkememin ——davanın kabulüne karar verildiğini, satılan menkullerin değerlerine ilişkin ve icra inkar tazminatı ve faiz talebine ilişkin kararın taraflarınca temyiz edildiğini, dosyanın halen — -olduğunu, davanın istihkak iddiası ile alakalı kısmının kesinleştiğini, müvekkili firma ile dava dışı —– arasında hiç bir ticari ilişki bulunmadığını, davalı tarafından üretim bandında kullanılan ve elzem olan makinalara yapılan haciz ile müvekkilinin zor duruma düştüğünü, tüm ticari organizasyonunun sekteye uğradığını, ticari itibarının zedelendiğini ve müşterilerini kaybettiklerini, — yılı itibari ile ticari faaliyetlerinin fiili olarak durduğunu ve —– yılında tasfiye sürecine girdiklerini, çalışan işçilerini kaybettiklerini, yapılan haciz nedeniyle kazanç kayıplarının olduğunu,—- yılına kadar devamlı surette bir büyüme ivmesi kazanmış iken haksız haciz muhafaza ve satış işlemi sonucunda büyümenin son bulduğunu, —– yılına kadar devam eden ticari faaliyetin bu güne kadar devam edememesinin ve normalde elde edeceği üretim/kar rakamlarını elde edememesinin tek sebebinin davalı tarafından yapılan haksız haciz ve muhafaza işlemleri olduğunu, bu nedenle yaşanan kazanç kaybının davalı tarafından tazmini gerektiğini, icra müdürlüğünün makineler için belirlediği değerin çok düşük olduğunu, düşük değerde satıldığını, gerçek değer ile satış yapılan değeri arasındaki farkın ticari faizi ile beraber ödenmesi gerektiğini, istihkak davasına konu olan haciz işlemlerinin– yılında yapıldığını, —–hükmünde dahi kötü niyet tazminatı ile satışı yapılan menkullerin bedeline faiz işletilmesine karar verilmediğini, bu anlamda istihkak davasındaki talepleriyle tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla munzam zarar taleplerinin bulunduğunu, müvekkili firmanın piyasada batık şirket durumuna düştüğünü, gerek müşterileri gerekse işçileri gözünde hacze uğramış borcunu ödeyemez şirket durumuna geldiğini, ana müşterileri olan ve üretimin %90’ının lehine yapıldığı——-kaybedildiğini, birçok işçinin maaşlarını alamayacağını düşünerek işten ayrıldığını, bu şekilde üretimin aksadığını, belirterek HMK 107 maddesi uyarınca belirsiz alacak olarak açtıkları davada şimdilik —– maddi, —- manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zaman aşımına uğradığını, hacizli malların satılmasında müvekkiline atf-ı kabil bir kusur bulunmadığını, mahkeme kararı gereğince işlem yapıldığını, hacizli malların satış bedelinin —– olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davacının talep edebileceği azami zarar tutarının da bu miktarla sınırlı olması gerektiğini, manevi tazminat talebinin yersiz olduğunu, yapılan haciz ve sonrasındaki satışın mahkemece verilen kararın uygulanmasından ibaret olduğunu,—— uyarınca da haczin kasten zarar verme amacıyla yapılmamış olduğunun anlaşıldığı veya haczin haksız olduğu anlaşılsa dahi davalının kusurunun bulunmadığı durumlarda manevi tazminata hükmedilmesinin yerinde olmadığının sabit olduğunu, haksız hacizlerde manevi tazminat için kusur arandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE -: Dava, hukuki niteliği itibari ile; haksız yere malı haczedilen 3.kişi durumundaki davacının bu yüzden doğan maddi ve manevi zararları nedeniyle açtığı tazminat davasıdır. Dava, HMK 107 maddesi uyarınca belirsiz alacak davası olarak açılmıştır. Davalı yan sunduğu —–tarihli cevap dilekçesi ile öncelikle zaman aşımı itirazında bulunmuş, satış işleminin icra mahkemesinin istihkak iddiasını reddetmesi üzerine yapıldığını, hacizli malların satılmasında bir kusurlarının bulunmadığını, zararın varlığı kabul edilse dahi zararın satış yapılan malların satış bedeli ile sınırlı olduğunu, manevi tazminat talep edilemeyeceğini ileri sürmüştür.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin ——– tarihli ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktalarının tespiti ile tahkikat aşamasına geçilip deliller toplanarak bilirkişi raporu alınıp sonuca gidilmiştir.
Dosya kapsamında davalıya dava dilekçesi ve tensip zaptının — tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin —– tarihinde cevap verme süresi içinde cevap süresi uzatım dilekçesi sunduğu, talebinin yasal cevap verme süresinin bitiminden itibaren —- hafta ile sınırlı olarak kabul edildiği, bu sürenin —- tarihinde dolduğu, davalının cevap dilekçesini ——— süre dolduktan sonra ibraz ettiği, zamanaşımı itirazında bulunduğu, davacının zamanaşımı itirazının reddi gerektiğini beyan ettiği anlaşılmıştır. Zamanaşımı itirazı cevap dilekçesi ile bildirilmesi zorunlu olan ilk itirazlardan olmamakla birlikte, süresinde ileri sürülmemesi durumunda iddia/savunmanın değiştirme/genişletilmesi itirazıyla karşılaşabilecek bir savunmadır. Davacı zamanaşımı itirazını kabul etmediklerini bildirmiştir. Bu nedenle davalı tarafça süresinde sunulmayan cevap dilekçesi ile ileri sürülen zamanaşımı itirazının savunmanın genişletilmesi mahiyetinde olduğunun kabulüyle reddine karar verilip yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı faaliyetlerini yürüttüğü —-adresinde üretimde aktif olarak kullanılan makina ve ekipmanlar üzerinde — tarihinde haciz ve —– tarihinde muhafaza işlemlerinin gerçekleştirildiğini ileri sürmüş, dosyaya gelen haciz muhafaza zabıt tutanaklarından — takip dosyasında alacaklının davalı —–olduğu, ——- talimatı ile—– tarihinde haciz yapılan adrese gidildiği ve haczedilen mahcuzların alacaklı vekilinin talebiyle muhafaza altına alındığı anlaşılmıştır.
Davacı —- tarihinde —— sayılı dosyada istihkak davası açtığı, işyerine hacze gelindiğini, kendisinin takip borçlularıyla bir ilgisinin bulunmadığını, yapılan haczin haksız olduğunu ileri sürerek haczin kaldırılması ve %40 tazminatın davalı taraftan tahsilini talep ettiği, mahkemenin — tarihli kararla davanın reddine karar verdiği, kararın davacı tarafça temyiz edilmesi üzerine —- kararı ile kararın bozulduğu, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğinin belirtildiği, dosyanın tekrar mahkemesine dönmekle —– üzerinden yargılamaya devam edildiği ve bu kez davanın kabulüne karar verilmekle birlikte, dava konusu menkullerin ihale edildiği anlaşılmakla satış tutarı olan —- davalı alacaklıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemenin — tarihli bu kararı da taraflarca temyiz edilmekle ——- kararı ile davalı tarafın temyiz itirazlarının reddine, davacının tazminat ve faiz talebi hakkında da olumlu-olumsuz bir karar verilmediğinden kararın bu nedenle bozulmasına karar verildiği dosyaya sunulan —– ilamından anlaşılmıştır.
Dosya bu kez— esasına kaydedilmiş olup duruşmasının — tarihine bırakılmış olduğu mahkemesinden gelen ——- tarihli cevabi yazıdan tespit edilmiştir.
Davacı yan istihkak davasına konu takip dosyasında borçlu durumundaki —–kendilerinin hiçbir ticari ilişkisi olmadığı gibi haciz mahallinin de borçlu şirket ile bir ilgisinin bulunmadığı, haczedilen makinelerin tümünün davacı şirket adına kayıtlı olduğu, takip borçlusu şirket ile davacı şirket yetkilileri arasında da hiçbir bağlantı bulunmadığının —– dosyasına sunulan delillerle sabit olduğunu, tüm bunlara rağmen davalının kötü niyetle icra işlemlerini devam ettirip üretim bandında kullanılan makinaları haczettirerek satışa çıkardığını, şirketin hiçbir mali sorunu olmamasına rağmen haciz ve muhafazanın yapıldığı tarihler sonrasında ticari organizasyonunun sekteye uğradığını, ticari itibarının zedelendiğini, müşterilerini kaybettiğini, müşterileri karşısında hacze muhatap, batmakta olan bir şirket konumuna düştüğünü ve —– yılında tasfiyeye girmek zorunda kaldığını, —- yılına kadar devamlı surette büyüme ivmesi yakalanmış iken haksız haciz, muhafaza ve satış işlemi neticesinde büyümenin son bulması ve neticeten —- –yılında tasfiyeye girilmiş olması, bu suretle ticari faaliyetine devam edememesi ve elde edeceği üretim ve kar rakamlarını elde edememesinin tek sebebinin davalı tarafın yaptığı işlemler olduğunu, İcra Mahkemesinin —— tarihli hükmünde dahi kötü niyet tazminatı ve satılan menkullerin bedeline faiz hükmetmemesi karşısında istihkak davasındaki talepleriyle tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla munzam zarar taleplerinin bulunduğunu, bunun yanısıra yapılan icra işlemleri nedeniyle haczedilen menkullerin gerçek değerinden daha düşük bir değerle satılmasına yol açıldığını, menkullerin gerçek satış değerinin tespitiyle icrada satılan değerleri arasındaki farkın da değer kaybı olarak ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ettiklerini, yapılan haciz ve muhafaza işlemiyle gerek kendi piyasası, gerekse işçiler gözünde hacze uğrayan batan şirket pozisyonuna geldiğini, ana müşterilerini bu yüzden kaybettiklerini, bir çok işçinin işten ayrıldığını, manen de zarara uğradıklarını belirterek dava açmıştır. Davacının — yılları arasında çalışan işçi sayılarının tespiti için — dönem——- temini için – —- yazılmış, davacının bildirdiği tanıklar dinlenmiştir.
Dinlenen davacı tanığı—–duruşma zaptına geçen beyanında ” ben davacı şirkette —- yılına kadar kalite kontrol görevlisi olarak çalıştım. Davacı şirketin sahibi—- kız kardeşi ile de evliyim. Davacı —– Ancak numarasını hatırlamıyorum. Söz konusu haciz işlemleri —-yılında yapılmıştır. Ben de o tarihte aynı yerde çalışıyordum. Haciz memurları gelip fabrikada bulunan ve üretimde kullanılan makinalerı haczettiler. Bu fabrika konfeksiyon üzerine çalışır. Haciz sonrasında fabrikanın faaliyetleri durdu. Davacı firmaya iş veren firmalar da iş vermez oldu. Çünkü makineler haczedilmişti. Verecekleri işi yapılamayacağını düşünüyorlardı. Aynı şekilde çalışan işçilerin bir kısmını davacı firma çıkarmak durumunda kaldı. Bir kısmı da maaşlar ödenemez olduğundan kendiliğinden çıktı. Ben de aynı sebeple işten ayrılmak zorunda kaldım. Ben —- yılında işten ayrıldıktan sonra memlekete gittim. Halen memlekette yaşamaktayım. Eşim ve çocuklarım bana tebligat yapılan adreste oturmaya devam eder. Dolayısıyla ben işten ayrıldıktan sonra neler olduğuna dair benim bir bilgim yoktur, ben haciz işleminin uygulandığı tarihte tam sayısını bilmiyorum ama —- adet civarında makine mevcuttu. Bunların — tanesi haczedildi.——- makineler haczedilmiştir. Haczedilen makineler ürün imalatı için çok önemli makinelerdir. Bu makineler olmayınca bu makinelerle yapılması gereken işleri yapamaz olduk. Daha önce çalıştığı halde olay sonrasında iş vermeye firmalar arasında —– vardır. Diğer firmaların isimlerini hatırlamıyorum. Olay öncesinde davacı şirketin kaç şirketle çalıştığını ve bu olay sonrasında kaç şirketin iş vermemeye çalıştığını bilemem”demiştir.
Davacı tanığı — duruşma zaptına geçen beyanında “ben davacı firmayı daha önce çalıştığım —— firması bu firma ile iş yaptığı için biliyorum. Davacı firma tekstil konusunda fason üretim yapan firmadır. —– yılından itibaren bu firmaya iç giyim konusunda fason üretim yaptırdığını biliyorum. Ben o dönemde —- firmasında imalattan sorumlu kişiydim. —– yaptıracağı üretimlere ilişkin olarak davacı firma ile irtibatı sağlayan da bendim. Üretimin yapıldığı adres — diye biliyorum. Söz konusu adreste —- yılında haciz işlemi uygulanmış diye biliyorum. Bunu da ben her gün fason atölyelerini dolaşarak üretilen ürünleri kontrol ettiğim için biliyorum. Haczin uygulandıktan sonra zamanını hatırlamıyorum ama atölyenin durumunu gördüm. Fabrikada bazı makinelerin olmadığını gördüm. Üretimin durduğunu gördüm. Üretim bandını oluşturacak yaklaşık —- makine vardır diye hatırlıyorum ancak haczedilen makine sayısını bilemem. Sadece üretimin durduğunu biliyorum. Görevim gereği her gün —– üretim yapan firmaların durumunu çalıştığım firmaya iletiyordum. Bu durumu da ilettim. Bu olay sonrasında çalıştığım firma davacı firmaya bir daha iş vermemiştir. Benim çalıştığım firma dışında başkaca hangi firmaların davacı firmaya iş verdiğini bilemiyorum. Olay sonrasında çalıştığım firmanın iş verdiği başka firmalara gittiğimde davacı firmanın uğradığı hacze ilişkin herhangi bir duyumum olmadı. Çalıştığım firma gibi başkaca firmaların bu olay sonrasında davacıya iş verip vermediğinden haberdar değilim, davacının daha önce çalıştığı — firmasının olay sonrasında davacıya iş vermeye devam edip etmediğini bilmiyorum, ben —– arasında çalıştım”demiştir.
Dosyada toplanan deliller, taraflarca ileri sürülen iddia ve savunmalar uyarınca değerlendirme yapılarak davacının —- adresinde —- tarihinde uygulanan haciz ve —- tarihli muhafaza işlemi neticesinde haciz ve muhafaza altına alınarak satılan menkullerin—— bu işleme tabi tutulması nedeniyle davacının zarara uğrayıp uğramadığı, bu makine ve ekipmanların davacının üretim bandında kullanılan menkuller olup olmadığı, bu menkullerin haciz ve satışının davacının faaliyetlerini yürütmesine etkisinin ne olduğu, haciz ve muhafaza işleminden sonra davacının ticari organizasyonunda aksama yaşanıp yaşanmadığı, şirket ekonomisinin bu nedenle bozulup bozulmadığı, müşteri ve çalışan kaybı yaşanıp yaşanmadığı, —– yılında tasfiyeye girme sebebinin bu olayla bağlantılı olup olmadığı, haciz, muhafaza ve satışı yapılan menkullerin gerek satış gerekse dava tarihi itibariyle değerlerinin belirlenerek gerçek değerinin altında satılıp satılmadığı, dolasıyla davacının değer kaybı talebinde bulunup bulunamayacağı ve varsa davacının haciz, muhafaza ve satış işlemlerinden ötürü talep edebileceği zararın belirlenmesi için keşfen bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
Davacı vekili sunduğu —— tarihli dilekçe ile haczin uygulandığı adreste keşfen görülebilecek bir makina parkı/ekipman bulunmadığını, bu yüzden keşif ara kararından rücu edilmesini, keşif gideri yatırmayacaklarını, davacı şirketin ticari defter ve dayanakları üzerinde inceleme yapılmasını istediklerini bildirmiştir. Bunun üzerine mahkememizce —— tarihli bilirkişi teslim tutanağı ile keşif ara kararından sarfınazar edilerek, davacının ticari defter ve dayanak kayıtları üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiştir.
Alınan bilirkişi heyeti kök raporunda,—– tarihli muhafaza işlemi neticesinde haciz ve muhafaza altına alınıp satılan makina ve ekipmanların üretim bandında kullanılan menkuller olmadığı, davacının üretim bandı yahut makine parkının bulunmadığı, makinaların ayrı ayrı fonksiyonlarının olup herbirinin birbirine bağlı olmaksızın fason üretim işinde kullanıldıkları, faturası sunulan —–adet makinanın haciz tarihi itibariyle işletmede mevcut olduğunun kabulü halinde haciz uygulanan makinaların işletmede bulunan makinelerin —–tekabül edeceği, davacının haciz ve muhafaza işlemi yapılmış olmasından ötürü zarara uğrayıp uğramadığının, bu işlemin davacının faaliyetlerini yürütmesine etkisinin ne olduğunun, davacının ticari organizasyonunda salt bu nedenle aksama yaşanıp yaşanmadığının, şirket ekonomisinin bu nedenle bozulup bozulmadığının müşteri ve çalışan kaybı yaşanıp yaşanmadığının,—– yılında tasfiyeye girilmesinin bu olayla bağlantılı olup olmadığının tespit edilemediği haciz ve satışı yapılan menkullerin satış tarihi itibariyle değerinin —– satıldığı, gerçek değerinin altında satıldığı iddiasının yerinde olmadığı ifade edilmiştir.
Kök rapora her iki tarafça itiraz edilmesi üzerine bilirkişi heyetine tekstil mühendisi bilirkişide eklenerek itirazların karşılanacağı ek rapor alınmasına karar verilmiş, 3 ayrı ek rapor alınmıştır. Bu raporlarda davacının haciz ve muhafaza işlemleri öncesi hangi ürünlerin üretimini yaptığı, haciz öncesi ve sonrası satış ve karlılık durumu incelenmiş, davacının hacizden önceki son 3 yıllık dönemde cirolarında süreklilik arz eden bir büyüme trendinin söz konusu olmadığı, buna karşılık dönem net kar tutarındaki artışın ise faaliyet karını etkileyen gider kalemlerinin kısmen azalmasından kaynaklı olduğunun anlaşıldığı, makinelerin üretime katkı sağladığı tartışmasız olmakla birlikte makinelerin var olduğu dönemde satışların her yıl doğru orantılı olarak artmamış olması karşısında dönem karının direkt makinelerin şirketteki varlığı ile açıklanamayacağının göstergesi olduğu, satışlarda istikrarlı bir büyüme oranından bahsedilemeyeceği, hacizden sonraki — yıllık dönemde davacının cirolarının düştüğü ve —— yılı itibariyle hiç satışının bulunmadığı, mahkemenin talebi doğrultusunda davacının dava dışı —– ilişkisinin değerlendirilebilmesi için bu şirketlere yapılan satışlar ve bu satışların tüm ciro içindeki payının tespiti bakımından detay mizanların davacıdan istendiği ancak davacı tarafça ibraz edilmediği, bu tespitin ticari defterler üzerinden yapılmasının mümkün olmadığı, detay mizanlar sunulmadığından söz konusu incelemenin yapılma imkanının da bulunmadığı, aynı şekilde davacının —- tarihindeki mali durumunun tespiti için ara bilançonun sunulması gerektiği, buna karşılık haciz tarihinden önce kesinleşmiş —- tarihli son bilanço verilerine göre şirket öz varlık tutarına göre davacının haczedilen makinaları derhal yerine koyma gücüne sahip olduğu, davacının —– mahrumiyetinin oluştuğu belirtilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve dinlenen tanık beyanları ile, davacının işyerinde davalının alacaklısı olduğu icra takip dosyası nedeniyle haciz ve muhafaza işlemi uygulandığı, davacının üretimde kullandığı —– adet birbirinden bağımsız farklı ürünler üreten makine ve ekipmanlarının haciz, muhafaza ve sonrasında satışının yapıldığı davacının takip dosyasının borçlusu olmayıp 3.kişi durumunda bulunduğu ve açtığı istihkak davasının ilk önce reddedilip, daha sonra kabul ile sonuçlandığı, bu arada haciz ve muhafaza altına alınan malların satılmış olmasından ötürü icra mahkemesince bedele hükmedildiği, tazminat ve faize yönelik bir karar verilmediğinden icra mahkemesi kararının tekrar bozulduğu ve halen yargılamanın sürdüğü anlaşılmıştır. Davacının mahkememizde açtığı maddi tazminat davasının konularından bir tanesi de munzam zarar adı altında icra mahkemesince karara bağlanmayan kötü niyet tazminatı ve faize ilişkin taleptir. Davacı vekili, icra mahkemesi dosyası ile tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla bu yönde talepte bulunmuştur. İcra mahkemesinin son kararı da bu hususlarda olumlu-olumsuz bir karar verilmediğinden —— tarafından karar verilmek üzere bozulmuş ve halen yargılaması devam etmektedir. Bir başka mahkemedeki davanın konusunu teşkil eden istihkak davası içinde talep edilip karara bağlanacak bir hususun mahkememizden munzam zarar adı altında da talep edilmesi mümkün görülmediğinden davacının bu talebinin reddine karar verilmiştir. Davacının bir diğer maddi zarar talebi ise haciz ve muhafaza altına alınan makinelerin gerçek değerinin altında bir bedelle satılmış olması nedeniyle aradaki farkın davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarıyla makinelerin satış tarihindeki değeri —olarak belirlenmiş olup makinelerin ——bedelle satılmış olması karşısında davacının bu talebinin de yerinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Davacı maddi zarar adı altında son olarak kazanç kaybı talebinde bulunmuş olup, bilirkişi heyetince davacının —- yıllık kar kaybı hesabı yapılmıştır. Alınan bilirkişi raporları ve sunulan delillerle davacının haciz tarihi itibariyle ekonomik olarak haciz ve satışı yapılan makinelerin yerine derhal yenilerini alabilecek durumda olmasına rağmen bunu yapmadığı, şirketin haciz öncesi —yıllık mali verilerine göre düzenli büyüme gösteren bir şirket olmadığı, salt haciz ve muhafaza işlemine dayalı olarak şirket işlerinin sekteye uğradığı ve bu nedenle tasfiyeye girildiği iddialarının da dosyada sübut bulmadığı, davacının bu iddialarını ispatlayamadığı sonucuna varılmış, ancak haciz ve satışı yapılan makinelerin davacının tüm makinelerine oranla %35’e tekabül ettiği, bir sürede olsa eksik makine ile çalışmak durumunda kalması nedeniyle kazanç kaybına uğrayacağı kabul edilmiş, bu süre mahkememizce — ay olarak taktir edilmek suretiyle bilirkişiler tarafından – yıl için belirlenen -esas salınarak – ay karşılığı —–kaybının davalıdan tahsiline davacı tarafa ödenmesine karar verilmiştir.
Davacının bir diğer talebi ise manevi tazminat olup davacı haciz ve muhafaza işlemleri nedeniyle ticari itibarının zedelendiğini, bu durumun piyasada duyulduğunu, bu yüzden müşteri kaybettiğini——-pek çok işçinin işten çaktığını ileri sürmüştür. Dinlenen tanıklar haciz sonrasında fabrikanın faaliyetlerinin durma noktasına geldiğini, daha önce işveren firmaların verdikleri işin yapılmayacağını düşünerek iş vermez olduklarını, davacının işçi çıkarmak zorunda kaldığını beyan etmişlerdir. Tanık —– dönem çalışanı olduğunu, her gün —– dolaştığını ve firmaların durumunu çalıştığı şirkete bildirdiğini, davacı şirkete haciz işlemi uygulandığı bilgisinden sonra—– firmasının davacı şirkete bir daha iş vermediğini başkaca firmaların da aynı uygulamayı yapıp yapmadığını bilmediğini ifade etmiştir. Haciz uygulaması nedeniyle hacze muhatap olan kişinin borcuna sadık olmayan kişi konumuna düşeceği, iş çevresinde ticari itibarının zedeleneceği, kişilik haklarının zarar göreceği kuşkusuzdur. Haksız yere uygulanan hacizden kaynaklanan manevi tazminat davalarında davacının manevi zararının gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Davacının zararını kanıtlamasına gerek olmaz. Nitekim İcra Hukuk Mahkemesinin kararıyla davalı tarafın talebiyle uygulanan haciz ve muhafaza işleminin haksızlığı saptanmış durumdadır. Bu durumda davalının kusurlu eylemi nedeniyle bir miktar manevi tazminat ile sorumlu tutulması gerektiği sonucuna varılmış, hükmedilecek manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olmadığı gibi ortaya çıkan manevi acıyıda gidermesi gerektiği gözetilerek olayın meydana geldiği tarih, tarafların durumları da göz önünde bulundurularak takdiren —-manevi tazminatın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, fazla talebin reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın maddi tazminat talebi yönünden kısmen kabulüne, —-kar kaybının davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, fazla talebin reddine,
2-Davacı tarafın manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne, —-manevi tazminatın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, fazla talebin reddine,
3-Karar harcı 1.826,96 TL ‘nin davacı tarafça peşin olarak yatırılan 10.246,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye 8.419,53 TL harcın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.826,96 TL harcın davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 33,50 TL ilk masraf, 639,30 TL tebligat ve müzekkere gideri, 8.700,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 9.372,80 TL yargılama giderinden davadaki haklılık oranına göre (%5) 468,64 TL.nin davalı taraftan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan 150,00 TL.yargılama giderinden davanın reddedilen kısmı gözönünde bulundurularak(%95) 142,50 TL.nin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine, kalanın davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre hükmedilen maddi tazminat yönünden belirlenen 1.745,27 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre hükmedilen manevi tazminat yönünden belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre reddedilen maddi tazminat yönünden belirlenen 1.745,27 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre reddedilen manevi tazminat yönünden belirlenen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/03/2021