Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1005 E. 2020/177 K. 26.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

KARAR
ESAS NO : 2016/1005
KARAR NO : 2020/177

DAVA : İtirazın İptali ( Bankacılık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/09/2016
KARAR TARİHİ : 26/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali( Bankacılık Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ——- müvekkili arasında genel kredi sözleşmeleri imzalandığını, davalıların sözleşmeleri müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, borcun ödenmemesi üzerine davalılara borcun ödenmesi yönünde ihtarname gönderildiğini, müvekkilinin alacağının tahsili için davalılar hakkında İstanbul———. İcra Müdürlüğü’nün——— sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalıların takibe itiraz ettiklerini ve takibin durduğunu, itirazın haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek davalıların itirazlarının iptali ile takibin devamına, davalıların alacağın %40’ından az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA : Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya bakmaya yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, 02/07/2012 tarihli kefalet sözleşmesinin hükümsüz olduğunu, 15/05/2014 tarihli kefalet sözleşmesinin şekil şartlarına aykırılık teşkil ettiğini ve geçersiz olduğunu, kefalet sözleşmesinde kefil olunan miktar ve kefalet verilen kredi müvekkilleri açısından belirlenebilir olmadığından sözleşmenin geçersiz olduğunu, icra takibine yapılan itirazın geçerli olduğunu, talep edilen faiz oranının yasaya ve usule aykırı olduğunu, davacı tarafça sözleşmeye genel işlem koşulu niteliğinde maddeler eklendiğini, bu konuda müvekkillerinin bilgilendirilmediğini, tarafların müzakere etmediğini, söz konusu hükümlerin geçersiz sayılması gerektiğini, borcun likit bir alacak olmadığını, bu nedenle tazminat talep edilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE : Dava, hukuki niteliği itibari ile; İİK.nun 67.maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır. Davacı dava dışı—————- imzalanan kredi sözleşmeleri uyarınca kredi kullandırıldığını, davalılarında sözleşmeleri müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, kredi borcunun ödenmemesi nedeniyle hesabın kat edildiğini, gönderilen ihtarın sonuçsuz kaldığını, borcun ödenmesi için davalılar hakkında başlatılan takibe davalıların haksız yere itiraz ettiklerini belirterek davalıların itirazının iptali ile takibin devamına ve davalıların %40’dan aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar ise davacı tarafın dayandığı 02/07/2012 tarihli kefalet sözleşmesinde davalılardan …, …, ….—– eşlerine atfen atılan imzaların bu şahısların eşlerine ait olmadığını, sözleşme imzalanırken veya sonrasında bankaya gelmediklerini ayrıca kefalete ilişkin tüm yazıların aynı kişinin eli ürünü olarak yazıldığını bu yüzden geçerli bir kefalet sözleşmesinin varlığından söz edilemeyeceğini ileri sürmüş, 15/05/2014 tarihli kefalet sözleşmesininde şekil şartlarını taşımadığını, davalılar … ve …’in sorumlu olduğu miktar, tarih, müteselsil kefalet ifadelerinin tamamının diğer kefiller yönünden ise kefalet tarihinin aynı kişinin eli ürünü olarak yazıldığını, bu durumun TBK 583 maddesine aykırı olduğunu, kefil olunan miktarın belirlenebilir olmadığını, %72 oranındaki temerrüd faizinin yasaya aykırı olduğunu, ayrıca genel işlem şartı mahiyetinde maddeler eklendiğini, bu maddelerinde geçersiz sayılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davacı vekili dayanak 02/07/2012 tarihli kredi çerçeve sözleşmesindeki imzaların şahıs davalıların eşlerine ait olmaması halinde dahi 15/05/2014 tarihinde imzalanan sözleşme tarihi itibariyle eş rızası gerekmediğini, zira şahıs davalıların aynı zamanda dava dışı asıl borçlu şirketi temsile yetkili kişiler olduğunu, asıl borçlu şirkete kullandırılan kredilerin tamamının 15/05/2014 tarihli sözleşme imzalandıktan sonra kullandırıldığını beyan etmiştir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin 26/04/2017 günlü ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh oma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktaları belirlenip tahkikat aşamasına geçilerek deliller toplandıktan sonra bilirkişi raporu alınmak suretiyle sonuca gidilmiştir.
İstanbul ——-.İcra Müdürlüğünün —— sayılı takip dosyası getirtilmiş, davacının davalılar hakkında İstanbul —-.İcra Müdürlüğünün —— sayılı takip dosyası ile tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla ilamsız icra takibi başlattığı, ödeme emrinin tebliği ile davalıların takibe süresinde itiraz ettikleri, itiraz dilekçesinin davacı tarafa tebliğ edilmediği, mahkememizde açılan davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır.
Davalılar icra dairelerine sundukları itiraz dilekçesinde İstanbul İcra Dairelerinin yetkisine itiraz ettiklerini belirtmiş, yetkili icra dairesinin ——– olduğunu bildirmişlerdir. HMK 19.maddesinde yetki itirazının ileri sürülüş biçimi düzenlenmiş olup maddenin 2.fıkrası, yetki itirazında bulunan tarafın yetkili mahkemeyi (icra dairesini) birden fazla yer mahkemesi (icra dairesi) yetkili kılınmış ise seçtiği mahkemeyi (icra dairesini) bildirmesi gerektiği, aksi takdirde yetki itirazının dikkate alınmayacağını hüküm altına almıştır. Davalı tarafça icra dairesinin yetkisine itiraz edilmekle birlikte yetkili icra dairesi doğru şekilde gösterilmediğinden davalıların İstanbul İcra Dairesinin yetkisine yönelik itirazının reddine karar verilmiştir.
Davalılar vekili süresinde sunduğu cevap dilekçesi ile mahkememizin yetkisine de itiraz etmiş olduğundan itirazı HMK 116 m.kapsamında değerlendirilmiştir. Davalılar vekili icra takibinin yapıldığı yer mahkemelerinde dava açılması gerektiğini, yetkili mahkemenin İstanbul mahkemeleri olduğunu ileri sürmüş ise de icra takibinin yapıldığı yer mahkemelerinin açılan davada da yetkili olduğuna ilişkin kesin yetki kuralı mevcut olmayıp genel yetki kuralları uyarınca yetki sorununun çözümlenmesinin gerektiği, HMK 6 ve 7 maddeleri uyarınca davalılardan 3 tanesinin ikametgahının mahkememiz yetki sınırları içinde olduğu gözetildiğinde mahkememizin de davaya bakmaya yetkili olduğu kabul edilerek yetki itirazının reddi ile yargılamaya devam olunmuştur.
Davacı taraf ——–adet sözleşmeye dayalı olarak oluşan alacağı nedeniyle başlattığı takibe itirazın iptali istemiyle dava açmıştır.
02/07/2012 tarihli sözleşme incelendiğinde asıl borçlunun —– sözleşme bedelinin 1.750.000 TL.tutarlı olduğu, sözleşmeyi tüm davalıların müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları kefalet tutarının kefalet beyanlarında ———olarak belirttiği, bu sözleşmede müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzası bulunan şahıs davalıların eşlerinin rızasına ilişkin belgelerinde davacı tarafça sunulduğu, rızaların yalnızca 1.750.000 TL.tutarla sınırlı oldukları görülmüştür.
Dayanak 15/05/2014 tarihli sözleşmede yine asıl borçlu sıfatıyla ve 2.500.000 TL.tutarlı olarak —-banka arasında imzalanmış olup, davalılardan bir kısmı bu sözleşmeyi de müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalamışlardır.
Asıl borçlu ——- sicil kayıtlarının incelenmesinden, davalı şahısların davalı şirketin ortak ve yetkilisi oldukları görülmüştür.
Yine sözleşme tarihleri itibariyle davalı —— yetkilisinin davalı —–.yetkilisinin de diğer davalı … olduğu da tespit edilmiştir.
Şahıs davalıların nüfus kayıtları dosya içine alınmış davalıların her iki sözleşme tarihi itibariyle evli oldukları görülmüş, eşleri tarafından imzalandığı belirtilen rızaya ilişkin belge asılları davacı tarafça ibraz edilmiştir.02/07/2012 tarihli sözleşme bakımından şahıs davalıların ilk itirazı, eş rızasına ilişkin imzaların eşlerine ait olmadığı yönündedir. Bunun yanı sıra tüm davalılar bu sözleşmedeki kefalet beyanlarının hep aynı kişi tarafından yazıldığını TBK 584 maddesine aykırılık oluşturduğunu ifade etmektedirler. TBK 581 ve devamı maddelerinde kefalet sözleşmesi düzenlenmekte olup, şekil şartları TBK 583 maddesinde hükme bağlanmıştır.
TBK 583/1 maddesinde kefalet sözleşmesinin yazılı yapılması ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihinin belirtilmesinin zorunlu olduğu, kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğu kabul edilmiştir.
TBK 584 maddesi ise eşin rızasını düzenlemiştir. Buna göre eşlerden biri mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabilir, bu rızasının sözleşmenin kurulmasından önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır. Aynı maddeye 28/03/2013 tarih 6455 sayılı Yasanın 77.maddesi ile 3.fıkra eklenmiş ve Ticaret siciline kayıtlı ticari işletmenin sahibi veya ticaret şirketinin ortak ya da yöneticisi tarafından işletme veya şirketle ilgili olarak verilecek kefaletler, mesleki faaliyetleri ile ilgili olarak ————— tarafından verilecek kefaletler, ——– Tarafından Yürütülen Faiz Destekli Kredi Kullandırılmasına Dair Kanun kapsamında kullanılacak kredilerde verilecek kefaletler ile tarım kredi, tarım satış ve esnaf ve sanatkârlar kredi ve kefalet kooperatifleri ile kamu kurum ve kuruluşlarınca kooperatif ortaklarına kullandırılacak kredilerde verilecek kefaletler için eşin rızası aranmaz hükmü getirilmiştir.
Bu yasal çerçeve içinde somut olaya dönüldüğünde davacı tarafın alacak iddiasını dayandırdığı 02/07/2012 tarihli kredi sözleşmesinin düzenlendiği tarihte henüz TBK 584 maddesi 3.fıkrası olmadığından kredi sözleşmesinde kefil sıfatıyla imzası bulunan şahıs davalıların eşlerinin usulüne uygun şekilde alınmış rızalarının bulunması zorunludur. Dosyaya eşlerin rıza gösterdiğine ilişkin imzalarını içeren belge asılları sunulmuş olup mahkememizce ayrıca davalıların eşlerinin tatbik imzaları alınmış, rıza beyanının alındığı tarih öncesinde düzenledikleri ıslak imzalarını içeren belge asılları temin edilmiş, imzaların davalıların eşlerine ait olup olmadığı yönünde ——- rapor alınmıştır. Bu raporda şahıs davalıların eşlerine atfen atılan imzaların davalıların eşlerine ait olmadığı belirlenmiştir. Bu durumda 02/07/2012 tarihli sözleşme için şahıs davalılar yönünden eş rızası koşulunun yerine gelmediği dolayısıyla geçerli bir kefalet ilişkisi kurulmadığı söylenebilecektir. Öte yandan davalıların bir diğer itirazı da kefalete ilişkin olarak TBK 583 maddesinde sayılı unsurların hep aynı kişinin eli ürünü olarak doldurulduğu hususudur. Yukarıda da açıklandığı üzere kefilin sorumlu olduğu miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil sıfatıyla yükümlülük altına girdiğini, kefalet sözleşmesini kendi el yazısıyla yazması şarttır. Aksi halde kefalet sözleşmesi geçerli olmayacaktır. Alınan Adli Tıp Kurulu raporunda bu hususda incelenmiş olup, davalılardan …——-yetkilisinin imzalarının üstündeki yazıların bu kişilere ait olmadığı saptanmıştır. Davalılar …, … ve …’in imzalarının üstündeki yazıların ise bu şahıslara ait olduğu belirlenmiştir. Gelinen noktada davalı şahıs kefiller …, … ve … yönünden geçerli bir eş rızası bulunmadığından, davalı … yönünden hem geçerli bir eş rızası olmadığından hem de kefalet beyanı TBK 583 maddesinde öngörülen şekilde kefil tarafından yazılmadığından, kefil şirketler yönünden ise kefalet beyanlarının şirket yetkilileri tarafından yazılmamış olmasından ötürü geçerli bir kefalet sözleşmesinden sözedilemeyecek olup davalıların var ise bu sözleşmeden kaynaklı borçtan sorumlu tutulmaları da mümkün görülmemiştir.
Davacı yanın alacak iddiasının dayanağı olan diğer sözleşme ise 15/05/2014 tarihli olup sözleşme tarihi itibariyle TBK 584 maddesine 3.fıkra eklendiğinden artık asıl borçlu şirketin ortak ve yetkilisi durumundaki şahıs davalılar yönünden eş rızasının varlığı aranmayacaktır. Davalılar … ve … bu sözleşmede sorumlu oldukları miktar, tarih ve müteselsil kefalet ifadelerinin tamamının, diğer davalılar ise kefalet tarihinin aynı kişinin eli ürünü olarak yazıldığını, kendi el yazıları olmadığını ileri sürmektedir. Bu hususta ——– kefalet beyanlarının davalı şahıs ve şirketler yönünden de yetkililerine ait olmadığı tespit edilmiştir. Bu durumda TBK 583 maddesinde zorunlu kılınan şekil şartları davalılar … ve … yönünden yerine getirilmiş olup, diğer davalı kefiller yönünden ise geçerli bir kefalet sözleşmesinin varlığından bahsedilmesi mümkün olamayacaktır.
Alınan ——– raporuna itiraz edilmiş ise de rapor gerekçeli ve denetlenebilir nitelikte olup esasen kefalet beyanları çıplak gözle incelendiğinde de çoğunlukla aynı olan elin ürünü olarak yazıldığı görülebilmektedir. Bu nedenle itirazlar ve yeni bir rapor alınması talebi reddedilmiş, bankanın her bir krediden doğan alacağının belirlenmesi bakımından bankacılık konularında uzman bilirkişiden rapor ve ek rapor alınmıştır. Daha önce de açıklandığı üzere dava dışı asıl borçlu şirket ile davacı banka arasında imzalanan 2 adet kredi sözleşmesi nedeniyle krediler kullandırılmış olup, kredi borcunun ödenmediği belirtilerek banka tarafından kredi hesapları 26/11/2015 tarihi itibariyle kat edilmiş ve 01/12/2015 tarihli kat ihtarnamesi düzenlenip tüm davalılara 03/12/2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. İhtarnamede borcun ödenmesi için 1 günlük süre verildiği görülmüştür.
Bilirkişi tarafından 15/05/2015 tarihli sözleşme öncesinde kullandırılan kredi nedeniyle kat tarihi itibariyle asıl borç tutarının 120.578,42 TL.olduğu, temerrüd tarihine kadar işlemiş akdi faizin 1.326,36 TL.ve takip tarihine kadar işlemiş %72 temerrüd faizinin de 32.797,33 TL.olup takip tarihi itibariyle kredi borcunun 154.702,11 TL.olduğu tespit edilmiştir.
Bilirkişi ek raporunun 4.sayfasında her iki kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan krediler nedeniyle takip tarihi itibariyle talep edilebilecek toplam tutar;
41.402,72 TL. Asıl alacak (KMH yönünden)
120.578,42 TL. Asıl alacak(İlk sözleşme nedeniyle kullandırılan krediden doğan)
1.011.318,60 TL. Asıl alacak(15/05/2015 tarihli sözleşmeden sonra kullandırılan krediden doğan)
________________
1.173.299,74 TL. Toplam asıl alacak
289.439,62 TL. İşlemiş faiz
300.00 TL.Vekalet ücreti
1.463.039,36 TL. Takip tarihi itibariyle davacının alacaklı olduğu tutar olarak açıklanmış, taleple bağlılık ilkesi gözetilerek sonuç itibariyle her iki kredi sözleşmesi uyarınca talep edilebilecek tutar:
1.156.743,65 TL. Asıl alacak
281.265,70 TL. İşlemiş faiz
300,00 TL. İhtiyati Haciz Gideri
1.438.309,35 TL. olarak bildirilmiştir.
Bilirkişi bu hesaplamayı yaparken 02/07/2012 tarihli kredi sözleşmesi uyarınca kullandırılan krediden kaynaklı borcu düşmediğinden bu düşüm mahkememizce aşağıdaki şekilde yapılmıştır.
1.173.299,74 TL. Bilirkişi tarafından saptanan toplam asıl alacak
120.578,42 TL. 02/07/2012 tarihli kredi sözleşmesinden doğan asıl alacak
1.052.721,32 TL. Takipte talep edilebilecek asıl alacak tutarı
289.439,62 TL. Bilirkişi tarafından saptanan işlemiş faizler toplamı
34.123,69 TL. 02/07/2012 tarihli kredi sözleşmesinden doğan faiz alacağı
255.315,93 TL. Takipte talep edilebilecek işlemiş faiz tutarı ve sonuç itibariyle davacının takipte talep edebileceği miktar;
1.052.721,32 TL. Takipte talep edilebilecek asıl alacak tutarı
255.315,93 TL. Takipte talep edilebilecek işlemiş faiz tutarı
300,00 TL. İhtiyati haciz vekalet ücreti
1.308.337,25 TL. olarak belirlenmiş, bu miktar üzerinden hüküm kurulmuştur.
Davacının takip talebinde yer alan diğer bir talebi ise gayri nakit risk tutarının depo edilmesine ilişkindir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmelerle davacının kefillerden çek depo talebinde bulunabileceğine ilişkin açık bir düzenleme bulunmadığından davalıların depodan sorumlu tutulamayacakları, davalıların bu yöndeki itirazlarının haklı olduğu mahkememizce kabul edilmiştir.
Davalı taraf talep edilen %72 oranındaki temerrüd faizi oranının yasaya aykırı olduğunu beyan etmiş ise de taraflar arasında imzalanan sözleşmelerdeki temerrüd faizinin tespitine ilişkin hükümler uyarınca belirlenen temerrüd faizi oranı mahkememizce de yerinde görülmüş, bu konuda bilirkişinin görüşlerine itibar edilmiştir.
Davalı taraf kredi sözleşmelerine kendileri aleyhine genel işlem koşulu niteliğinde maddeler eklendiğini, bu konularda kendilerine bilgilendirme yapılmadığını savunmakta ise de her iki sözleşmeye de hangi maddelerin eklendiği konusunda bir açıklama getirmemiştir. Bu konuda 2.cevap dilekçesinde sadece %72 oranında temerrüd faiz oranının sözleşmeye eklendiğini ifade etmiştir. Tarafların tacir olması ve sözleşme serbestisi hükümleri bir arada gözetildiğinde, yine sözleşme öncesinde ön bilgilendirme yapıldığı da dosyadaki belgelerden anlaşıldığından davalıların genel işlem koşullarının bulunduğuna yönelik savunması da yerinde görülmemiş, açıklanan gerekçelerle davacı alacağından yukarıda hesaplanan miktarla sınırlı olmak kaydıyla davalılar … ve …’in kefil sıfatıyla sorumlu olduklarının kabulüyle bu davalılar yönünden davanın kısmen kabulüne, diğer davalılar yönünden ise geçerli şekilde yapılmış bir kefalet sözleşmesi bulunmadığından açılan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın davalılar … ve … yönünden kısmen kabulüne, bu davalıların İstanbul —-. İcra Müdürlüğü — sayılı takip dosyasında takibe itirazının 1.052.721,32 TL asıl alacak, 255.315,93 TL işlemiş faiz ve 300,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 1.308.337,25 TL yönünden iptaline, takibin bu tutar üzerinden İstanbul —. İcra Müdürlüğü ——-sayılı takip dosyasında tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla devamına,
Asıl alacak tutarının KMH Kredisine ilişkin 41.402,72 TL’lik kısmına takip tarihinden itibaren borç ödeninceye kadar %30,24 oranında temerrüt faizi yürütülmesine, kalan asıl alacak tutarına takip tarihinden itibaren ödeme tarihine kadar %72 oranında temerrüt faizi uygulanmasına,
Fazla taleplerin reddine,
Diğer davalılara yönelik davanın reddine,
Hükmedilen tutarın %20’si oranında 261.667,45 TL inkar tazminatının davalılar … ve …’den tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, (bu davalılarca yapılan itiraz haksız ve alacak likit olmakla)
2-Karar harcı 89.372,51 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 17.337,68 TL ile icra dosyasına yatırılan 7.225,05 TL. harcın mahsubu ile bakiye 64.809,78 TL harcın davalılar … ve …’den tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 17.337,68 TL harcın davalılar … ve …’den tahsili ile davacı taraf ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 33,50 TL ilk masraf, 824,50 TL tebligat ve müzekkere gideri, 1.300,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.158,00 TL yargılama giderinden davadaki haklılık oranı göz önünde bulundurularak(%91) 1.964,00 TL.nin davalılar … ve …’den tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli ——esaslara göre belirlenen 78.591,80 TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’den alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalılar … ve … kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli —- esaslara göre belirlenen 16.297,34 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine,
7-Davalılar …, …,———————.kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli—– esaslara göre belirlenen 83.140,82 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine,
8-Davalı tarafça yapılan 14,00 TL.yargılama giderinin takdiren üzerinde bırakılmasına,
9-Davacı ve davalı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı ve davalı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalılar vekilinin yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.