Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/807 E. 2019/1242 K. 11.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/807
KARAR NO : 2019/1242
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ: 02/04/2013
KARAR TARİHİ: 11/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA : Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; — tarihinde meydana gelen kaza sonucu—ağır yaralanarak hastaneye kaldırıldığını ve tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığını ve vefat ettiğini, olay günü davalılardan —- sahibi olduğu işletmenin açılışı esnasında işletmenin bulunduğu yolun bir ucundan diğer ucuna uzanan balonların bağlı olduğu ipin kopması ile kopan ipin davalılardan —- işleteni olduğu – plakalı sayılı araca takıldığını, aracın ipi çekmesi ile— ipe dolanarak yola düştüğünü ve aracın sağ arka tekerinin altında kalarak ezildiğini, — dava konusu kazada asli kusurlu olduklarını, müteveffa—kusurunun bulunmadığını, diğer davalı— ise aracın işleteni olduğunu, bu nedenle işleten sıfatı ile sorumluluğu bulunduğunu, dava konusu kazaya karışan aracın —bağlı olduğunu, bu nedenle bu davalıya karşı dava yönelttiklerini, aracın diğer davalı sigorta şirketine sigortalı olduğunu, bu davalının da Karayolları Trafik Kanunu 91.maddesi ve Karayolları — kapsamında sorumlu olduğunu, müvekkillerinin — yaşındaki evlatlarını ve kardeşlerini davalıların kusurları neticesinde kaybetmeleri nedeniyle derin bir üzüntü içinde olduklarını belirterek öncelikle dava konusu kazaya karışan — plaka sayılı araca dava sonuçlanıncaya kadar satılamaz şerhi düşülerek ihtiyati tedbir kararı verilmesine, müvekkillerinden— için şimdilik – TL, – için şimdilik – TL,— her biri için şimdilik – TL olmak üzere toplam -TL destekten yoksun kalma tazminatının tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen -tarihinden itibaren, müvekkillerinden -ve – için–‘er TL,— her biri için – TL olmak üzere toplam — TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketi dışında kalan tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen — tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek mevduata uygulanan en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte toplamda — TL’nin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı — vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin söz konusu kazada taraf olmadığını, böyle talihsiz bir olayda müvekkili idarenin denetim ve yönetim bakımından sorumluluğu olmadığını belirterek davanın husumetten reddini savunmuştur.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; dava açılmadan önce davacıların müvekkiline herhangi bir tazminat başvurusunda bulunmadıklarını, bu nedenle temerrüt tarihi olarak dava tarihinin esas alınması gerektiğini, kazaya karışan aracın müvekkiline sigortalı olduğunu, müvekkilinin poliçedeki limitler ve sigortalısının kusuru oranında sorumlu olabileceğini, dava konusu kazada kusur durumunun tespit edilmesi gerektiğini, davacıların destek zararının hesabı için aktüerya uzmanına dosyanın tevdi edilmesi gerektiğini, kaza tarihinden itibaren faiz talep edilebilmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalılar — vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkillerinden — olayın meydana gelmesinde hiç bir kusurunun bulunmadığını, — tarihli — Raporu’nda da bu durumun sabit olduğunu, kazaya ilişkin açılan ceza dosyasının yargılamasının sürdüğünü, sonuç ile müvekkilllerinin fiili arasında illiyet bağının olmadığını, davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerinin yasal dayanağının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı —- dava dilekçesi tebliğ edilmiş cevap dilekçesi sunmamıştır.
İNCELEME ve GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibari ile; HMK 107.maddesi kapsamında belirsiz alacak davası olarak açılan destekten yoksun kalma tazminatı talebi ile manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacılar — tarihli trafik kazası neticesinde –vefat ettiğini, bu yüzden onun desteğinden yoksun kaldıklarını, vefat olayı nedeniyle büyük üzüntü ve ızdırap yaşadıklarını belirterek dava açmış, belirlenecek destek tazminatının tüm davalılardan müşterek ve müteselsilen kaza tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanacak en yüksek faiziyle birlikte tahsiline, manevi tazminatın ise sigorta dışında kalan tüm davalılardan kaza tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi kazaya karışan — plakalı aracın — poliçesini düzenlediklerini ancak davacıların dava açmadan önce yaptıkları bir başvuru bulunmadığından sorumlulukları söz konusu olsa dahi dava tarihinden itibaren faiz talep edilebileceğini, olayın meydana gelmesinde sürücünün kusuru bulunmadığını, davalı sürücü — ceza yargılamasında kusurlu olmadığının tespit edildiğini bu nedenle sorumluluğu bulunmadığını, ölenin kardeşlerinin destek tazminatı talep edemeyeceklerini, istenen manevi tazminat tutarlarının çok yüksek olduğunu davanın reddi gerektiğini, davalı —.kaza ile aralarında illiyet bağı bulunmadığını, aracı kullanan sürücünün kusurlu olmadığını, davalı —-idarenin olayda taraf olmadığını, aracın özel halk otobüsü olması nedeniyle sorumluluk atfedilmeye çalışıldığını ancak denetim ve yönetimsel olarak sorumlu olmadıklarını savunmuş, davalı — beyanda bulunmamıştır.
Dava –.Asliye Hukuk Mahkemesinde – esas üzerinden açılmış, mahkemesince – tarihli olup – tarihinde kesinleşen görevsizlik kararıyla ve süresinde taleple dosya mahkememize gönderilmiştir.
Dosyada mevcut nüfus kayıtlarından -doğumlu — tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde vefat ettiği, davacılar—–baba ve annesi oldukları, davacılar — kardeşleri oldukları anlaşılmıştır.
Kazaya karışan – plakalı araç kaza tarihi itibariyle davalı —.adına kayıtlı olup halk otobüsü olarak kullanılmaktadır. Olay anındaki sürücüsü davalı -olup aracın — poliçesininde olay tarihini kapsar şekilde davalı sigorta şirketi tarafından düzenlendiği anlaşılmıştır. Davacılar aracın özel halk otobüsü olarak kullanılması nedeniyle ——- — bağlı olmakla denetim yetkisinin genel müdürlüğe ait olduğunu ileri sürerek husumet yönelttiklerini, diğer davalı —- ise olay günü işyeri açılışı yapan kişi olup Borçlar Kanunu 332 maddesine riayet etmediğini, dükkan sahibi sıfatıyla sorumlu olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Davalı sigorta şirketinden hasar dosyası istenmiş, ancak davacıların dava öncesinde yaptıkları herhangi bir başvuru olmadığından hasar dosyası oluşturulmadığı bildirilmiştir.
Dava konusu olay nedeniyle —.Asliye Ceza Mahkemesinde davalılardan —aleyhine açılan ceza davasında kusura ilişkin olarak tek trafik bilirkişisinden, — ve -kişilik bilirkişi heyetinden raporlar alınmış, bu raporlarda farklı kusur değerlendirmelerine yer verildiği görülmüştür. Mahkeme – tarihli— karar sayılı ilk kararında, “…..sanık —olay yerinden geçiş yaptığı sırada balonlar nedeniyle ilk anda geçiş yapamadığı, balonların asılı bulunduğu ipin havaya kaldırıldığı, sanığın yine geçiş yapamadığı, bu kez ipin yere indirildiği, sanığın bu şekilde geçiş yapabildiği, sanığın böyle bir ortamda ve etrafta kalabalığın ve özellikle çocukların yoğun olmasına rağmen minimum hızla harekete geçmesi gerekirken hızla hareket ettiği kanısına varıldığı, ayağı ipe dolanan çocuğu iple birlikte otobüsün altına çektiği, yavaş hareket etmesi halinde bu sonucun gerçekleşmesinin mümkün olmadığı, —- raporunda ve kaza tespit tutanağında çocuğun kaplama içinde olduğu ve aniden aracın önüne atladığı şeklinde olayın anlatıldığı, ancak otopsi raporunda da tespit edildiği üzere ölenin sol ayak ve bacağında derin iz ve sıyrıkların bulunduğu, bu yara izlerine gerilen ipin neden olduğu, bu nedenle olayın kaza tespit tutanağında açıklandığı şekliyle gerçekleşmediği, olayda her iki sanığın da kusurlu olduğu “kabul edilerek her iki sanığın da cezalandırılmasına karar verdiği görülmüştür. Bu karar Yargıtay —.Ceza Dairesinin — tarih – esas 2- Karar sayılı kararı ile sanık — yönünden onanmış ve sanığın işyeri sahibi olduğu, işyerinin açılışı sebebiyle daha önce asılan balonların bağlı olduğu ipin yola düşmesine ve bu ip üzerinden araç geçmesini engelleyecek tedbirleri almaması nedeniyle meydana gelen olayda tali kusurlu olduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik olmadığı belirtilmiştir. Ancak Yargıtay ilamında mahkemenin diğer sanık ——yönünden verdiği karar için temyiz istemi kabul edilmiş ve bu sanık hakkındaki karar “gündüz saatlerinde, sanığın idaresindeki özel halk otobüsü ile meskun mahaldeki, çift yönlü yolda seyir halindeyken, istikamet yönüne göre sağ tarafında bulunan işyerinin açılışı sebebiyle daha önce asılmış ve yol içine düşmüş balonlar sebebiyle durup tekrar hareket ettikten sonra aracının sağ arka tekerlek kısımları ile, balonlarla oynarken tanık — beyanına göre, balonların asılı olduğu ipi beline dolaması nedeni ile yere düşen — — üstünden geçmesi sonucu, yayanın öldüğü olayda; sanığa kusur izafe edilemeyeceği ve kusur belirlemesinin hakimin görevi, kapsamında olduğu gözetilmeksizin sanığın yüklenen suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine hükmolunması,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, —- tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”gerekçeleriyle bozulmuştur. Dosya mahkemesine gelmekle Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olup – hakkında verilen -karar sayılı – tarihli beraat kararı Yargıtay -Ceza Dairesinin – E. – K.sayılı – tarihli kararı ile onanarak karar kesinleşmiştir.
Asliye Hukuk Mahkemesinde kusura ilişkin olarak alınan —tarihli ilk raporda davalı sürücü %25 oranında, ölen ise %75 oranında kusurlu bulunmuş, davalı— ise kusursuz olduğu beyan edilmiştir. Bu rapora itiraz edilmesi nedeniyle mahkememizce alınan – tarihli raporda da ilk raporda tespit edilen kusur oranlarının kabul edildiği görülmüştür. Mahkememizin — tarihli duruşma ara kararı ile dosya — kişilik bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, gelen— tarihli heyet raporunda bilirkişilerin bu kez davalı sürücü—ile işyeri sahibi — kusursuz olduğunu, ölen —ise dikkatsiz ve özensiz davranışları nedeniyle olayda tam kusurlu olduğunu açıkladıkları görülmüştür. Aynı heyetten alınan — tarihli ek raporda da görüş değişikliğine gidilmediğinden dosya kusur incelemesi için—- gönderilmiş, gelen – tarihli raporda bu kez Yargıtay -.Ceza Dairesinin – tarihli bozma ilamı ve bu doğrultuda verilen -.Asliye Ceza Mahkemesinin – tarihli gerekçeli kararındaki kabul edilen olayın meydana geliş şekli itibariyle araç sürücüsünün kaza mahalli olan yolda duraklama halinde iken harekete geçtiği sırada ipin aracına takılması ve müteveffa çocuğun sürüklenerek aracının altına alması ile sonuçlanan olayda kazanın meydana gelmesine yönelik önceden alabileceği bir tedbir olmadığından üzerine atfı kabil bir kusurun bulunmadığı, müteveffanın taşıt yolunda bulunan ipi vücuduna doladığı, taşıt yolunda araçlardan kaynaklanabilecek risklere karşı kendisini korumayarak trafik akışının olduğu mahalde özensiz hareketlerde bulunduğu ve üzerine doladığı ipin araca takılmasıyla kendisinin otobüsün altına sürüklenmesine sebebiyet verdiği, gerçekleşen kazada %75 oranında kusurlu olduğu, davalı —– taşıt yolunda bulunan ve açılış için astığı iplerin taşıt yolundan geçiş yapan araçlar ve olay mahallinde bulunan kalabalık için risk oluşturabileceği ihtimaline karşı olay mahallinde gerekli güvenlik önlemini almamakla tali derecede %25 oranında kusurlu olduğunun açıklandığı görülmüştür. —- düzenlenen rapora davacı vekili tarafından itiraz edilmiş ise de, TBK 74 madde hükmü göz önünde bulundurularak ceza mahkemesi dosyasında verilen kararın kesinleşmesi beklenmiştir. Kural olarak ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlamayacak ise de maddi vakıaların belirlenmesine ilişkin mahkumiyet kararları hukuk hakimi yönünden bağlayıcı ve taraflar yönünden kesin delil niteliğindedir. Somut olayda Yargıtay — Ceza Dairesi tarafından ilk derece mahkemesince gerek sürücü gerekse işyeri sahibi hakkında verilen mahkumiyet kararı sürücünün kusursuz olduğunun kabulü ile sürücü yönünden bozulmuş sonuç itibariyle ceza mahkemesi sürücü yönünden beraat kararı vermiş bu karar kesinleşmiştir. Yargıtay dava konusu kaza yönünden somut maddi vakıayı “gündüz saatlerinde, sanığın idaresindeki özel halk otobüsü ile meskun mahaldeki, çift yönlü yolda seyir halindeyken, istikamet yönüne göre sağ tarafında bulunan işyerinin açılışı sebebiyle daha önce asılmış ve yol içine düşmüş balonlar sebebiyle durup tekrar hareket ettikten sonra aracının sağ arka tekerlek kısımları ile, balonlarla oynarken tanık —- beyanına göre, balonların asılı olduğu ipi beline dolaması nedeni ile yere düşen – yaşındaki yaya— üstünden geçmesi sonucu, yayanın öldüğü”şeklinde değerlendirmiş olup bu vakıa tespiti yukarıda açıklanan gerekçelerle mahkememiz yönünden de bağlayıcı nitelik taşımaktadır. Her ne kadar sürücü hakkında verilen beraat kararı ve kusur tespiti ile bağlı kalınmayacak olunsa dahi, saptanan maddi vakıa ile uyumlu olarak düzenlenen —– alınan kusur raporu olayın oluş biçimine uygun olarak düzenlendiğinden mahkememizce tazminat hesabına esas alınmış; davacı itirazları yerinde görülmemiştir.
Kusur incelemesinin tamamlanmasından sonra alınan tazminat hesabına ilişkin — tarihli ek raporda hesaplamanın – yılında artan asgari ücret değerlendirmeye alınmadan yapıldığı anlaşılmakla — tarihinde ikinci ek rapor alınmış talep edilebilecek tazminat tutarlarının gerekçeli ve denetlenebilir şekilde hesaplandığı yapılan hesaplamaların yerleşik içtihat ve hesaplama tekniklerine uygun olduğu görülmekle hükme esas alınmıştır.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporları ile — tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde — vefat ettiği, mahkememizde açılan davada — kardeşi olan —- destek tazminatı talebinde bulundukları, diğer 2 davacının ise ölenin anne ve babası oldukları çocuğunu kaybeden anne ve babanın onun desteğinden yoksun kaldığının kabulü gerekmekle birlikte, kardeşler yönünden ölenin maddi desteğinin varlığının ispatlanması gerektiği, somut olayda ölen — olay tarihi itibariyle— yaşında olup herhangi bir kazancı bulunmadığından kardeşlerine destek olmasının da söz konusu olmadığı, öte yandan kardeşlerin anne ve babasının da sağ olup, hiçbir fiziksel engellerinin olmadığı, —- desteğinden yoksun kaldıklarına ilişkin dosyaya hiçbir delil sunulmadığı anlaşıldığından bu davacıların destek tazminatı talepleri yerinde görülmemiştir. Davacı anne ve baba ise çocuklarının ölümü nedeniyle destek tazminatı talep etme hakkına sahip olup bilirkişi tarafından da anne ve babadan davacıların talep edebileceği destek tazminatı tutarları hesaplanmıştır. Yapılan hesaplamada davacı —için daha yüksek bir tazminat tutarı belirlenmiş ise de davacı tarafça talep attırılmadığından taleple bağlı kalınmak suretiyle karar verilmiştir.
Davacıların diğer talebi ise manevi tazminata ilişkin olup olay neticesinde davacılar çocuklarını ve kardeşlerini yitirmişlerdir. Manevi tazminat TBK 56.maddesinde düzenlenmekte olup ölenin yakınlarına manevi tazminat olarak uygun bir tazminat verilmesi mümkündür. Duyulan üzüntünün parasal bir değer ile ifade edilmesi mümkün olmadığı için manevi zararın bir miktar para ile giderilebileceğini söylemek de mümkün değildir. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanması da amaç edinilmemiştir. Manevi tazminat takdir edilirken tarafların ekonomik ve sosyal durumları, olaydaki kusur durumu, olay tarihi itibariyle paranın alım gücü dikkate alınarak zarar gören için hak ve nesafet kuralları, duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesini sağlayıcı şekilde manevi tazminata hükmedilmelidir. Somut olayda davacı —-yaşındaki çocuklarını kaybetmiş olup derin üzüntü ve keder duydukları açıktır. Diğer davacılardan bir kısmı ölenden büyük bir kısmı ise küçük kardeşlerdir. Onlarında kardeşlerini kaybetmekten ötürü üzülecekleri, onun yokluğunu hissedecekleri sabit olmakla birlikte davacılardan —olay tarihi itibariyle henüz- yaşında olup diğer davacılara göre abisi — olan paylaşımı daha azdır. Dolayısıyla olay nedeniyle duyacağı, hissedeceği üzüntünün de diğer kardeşlere göre daha düşük olacağı kabul edilmiş manevi tazminat taktirinde bu hususa dikkat edilmiştir.
Talep edilen tazminatlardan sorumluluğa gelince somut olayın meydana geliş şekli itibariyle araç sürücüsünün kusurlu olmadığı, olayın meydana gelmemesi için alabileceği bir tedbirinde bulunmadığı belirlenmiştir. Araç sürücüsünü davacı taleplerinden sorumlu tutmak mümkün olmadığı gibi araç sürücüsünün kusuru ile bağlantılı olarak aracın işleteni ve — poliçesini düzenleyen davalıları da sorumlu tutmak mümkün değildir. Bu durumda özel halk otobüsü yönünden denetim ve yönetim yetkisi olduğu iddiasına dayalı olarak sorumluluk yüklenen — de sorumlu tutulamayacağı açıktır. Olaydaki kusur ölen çocuk ve işyeri sahibine ait olduğundan davalı işyeri sahibi de sadece kendi kusuru ile sınırlı olarak sorumlu tutulabileceğinden yukarıda açıklanan gerekçelerle aşağıdaki gibi hüküm kurulmuş her ne kadar kısa kararda davacılardan — yönünden destek tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ise de bu davacı yönünden destek tazminatı talebi bulunmayıp sehven yazıldığı görüldüğünden davalılar lehine ayrıca vekalet ücreti takdir edilmemiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Destekten yoksun kalma tazminatı talebi ile açılan davanın davacı — yönünden kısmen kabulü ile 14.179,98 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı — tahsili ile bu davacıya ödenmesine, davacının fazlaya ilişkin talebi ile diğer davalılara yönelik davasının reddine,
2- Destekten yoksun kalma tazminatı talebi ile açılan davada davacı — yönünden davanın taleple bağlı kalınarak — TL üzerinden kabulüne, hükmedilen tutara olay tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek suretiyle davalılardan —- tahsili ile bu davacıya ödenmesine, davacının diğer davalılara yönelik davasının reddine,
3- Davacılar — destekten yoksun kalma tazminatı talebinin reddine,
4- Davacıların davalılar—- yönelik manevi tazminat taleplerinin reddine,
5- Davacı – için – TL,
Davacı – için – TL,
Davacı – için – TL,
Davacı- için – TL,
Davacı – için – TL,
Davacı – için – TL,
Davacı – için- TL manevi tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı —tahsili ile davacılara ödenmesine, fazla talebin reddine,
3-Karar harcı 6.194,34 TL ‘den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 1.058,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.135,49 TL harcın davalı —- tahsili ile hazine adına irad kaydına,
4-Davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.058,85 harcın davalı — tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 32,40 TL ilk masraf, 1.307,20 TL tebligat ve müzekkere gideri, 3.900,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.239,60 TL yargılama giderinden davadaki haklılık oranına göre (%30) 1.571,88 TL.nin davalı—tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, kalanın davacı üzerinde bırakılmasına,
Davacı yanın diğer davalılar yönünden yaptığı masrafların üzerinde bırakılmasına,
6-Davacılar —- kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen maddi tazminat tutarı yönündün karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 4.659,79 TL vekalet ücretinin davalı — tahsili ile bu davacılara verilmesine,
Davacılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen manevi tazminat tutarı yönünden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 6.015,00 TL vekalet ücretinin davalı — tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
7-Davalılar —– kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen maddi tazminat tutarı yönünden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 6.950,00 TL vekalet ücretinin davacı taraftan(davacı — dışında kalanlardan) tahsili ile bu davalılara verilmesine,
Davalılar — kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen manevi tazminat tutarı yönünden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. 10/3 maddesindeki esaslara göre belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacı taraftan tahsili ile bu davalılara verilmesine,
8-Davalılardan – tarafından yapılan 26,50 TL.yargılama gideri ile davalılardan—-tarafından yapılan 86,00 TL.yargılama giderinin davacı taraftan tahsili ile bu davalılara ödenmesine,
9-Davalılar —-.tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
10-Davacı tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
HMK 345. Maddesi hükmü uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf yolu açık olmak üzere davacılar vekili ile davalı —-vekilinin ve davalı —— yüzlerine karşı oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/12/2019